ÇMO 8. ÖĞRENCİ KURULTAYI DÜZENLENDİ

24.04.2019

İki yılda bir düzenlenen TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Öğrenci Kurultayının sekizincisi 20-21 Nisan 2018 tarihlerinde, ÇMO Ankara Şube sekreterliğinde, Hacettepe Üniversitesi‘nde Sıfır Atık temasıyla gerçekleştirildi.

20 farklı üniversiteden yaklaşık 250 öğrencinin katıldığı Kurultaya TMMOB adına Yürütme Kurulu Üyesi Baki Remzi Suiçmez katıldı. Kurultayın açılışında ÇMO Yönetim Kurulu Başkanı, TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi Baki Remzi Suiçmez, Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülen Güllü birer konuşma yaptılar. 

Açılış konuşmalarının ardından öğrenci komisyonu sunumları ile devam eden kurultayda ilk gün 3 oturum, ikinci gün 2 oturum gerçekleştirildi.

İlk gün ÇMO Ankara Şube Öğrenci Komisyonu “Hoş geldiniz” konuşması, Samsun Şube Öğrenci Komisyonu tarafından “Girişimcilik ve İnovasyon”, İzmir Şube Öğrenci Komisyonu tarafından “Çevre Mühendisliğinde Mezuniyet Sonrası Eğitimler”, Mersin Şube Öğrenci Komisyonu tarafından “Sıfır Atık”, Düzce Temsilciliği Öğrenci Komisyonu tarafından “Sanal Su Ticareti”, Ankara Şube Öğrenci Komisyonu tarafından “Sahra Tozları İklim Değişikliğine ve İnsan Sağlığına Etkileri”, Kocaeli Şube Öğrenci Komisyonu tarafından “Dünyada ve Türkiye‘de İklim Değişikliği Politikaları ve İklim Adaleti” sunumları gerçekleştirildi. İkinci gün ise İzmir ve Isparta Şubeleri Öğrenci Komisyonları tarafından “Yok Olan Değerlerimiz Hasankeyf Örneği”, Adana Şube Öğrenci Komisyonu tarafından “ÇED Süreçleri ve Uygulamaları”, Bursa Şube Öğrenci Komisyonu tarafından “Mikro Plastik ve Plastik Kullanımı”, İstanbul Şube Öğrenci Komisyonu tarafından “Tüm Yönleri ile 3. Havalimanı ve Mega Projeleri Ekonomi Politiği” sunumları yapıldı.

Sunumların ardından soru-cevap ile tartışma ve değerlendirilme bölümleri gerçekleştirildi.

Sunumların yanı sıra “ÇMO Örgütlülüğü”, “Girişimcilik ve İnovasyon”, “Mikroplastikler”, “Sıfır Atık”, “Yok Olan Değerler”, “İklim Adaleti”, “Temiz Üretim ve Yenilenebilir Enerji”, “Bireylerde Çevre Bilinci”, “İklim Değişikliğine Doğal Etkenler” başlıklarıyla atölye çalışmaları yapıldı.

Kurultayda öğrencilerin gün boyu bilgi alışverişi, tartışmalar ve değerlendirmeleri sürerken birbirleri ile kaynaşması, ve dinlenmesi amacıyla ilk gün REC tarafından açılan ‘SEN DURDURABİLİRSİN‘ sergisine gezi ve akşam ise Gala Yemeği düzenlendi. İkinci günse oturumlardan sonra Anıtkabir‘e gezi düzenlendi.

TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi Baki Remzi Suiçmez'in konuşması şöyle:

"Sevgili TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanım,  Kurultay sekreteryasını üstlenen Ankara Şube Başkanım ve Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanım, Sevgili Meslektaşlarımız, Öğrenci Arkadaşlarımız, Değerli Konuklar

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına hepinizi sevgi ve dostlukla selamlıyorum.

Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerden gelen genç arkadaşlarımız, meslektaşlarımız, hoş geldiniz. TMMOB’nin geleceği olan sizler karşısında, hep birlikte “gelecek bizim” demekten onur duyduğumuz gençler, hoş geldiniz.

Sevgili Gençler

TMMOB örgütlülüğü olarak bizler 1990’lı yıllardan bu yana öğrenci arkadaşlarımızla ilişkilerimizi geliştirmek, genç arkadaşlarımızla meslek hayatına başlamadan önce tanışabilmek için öğrenci üye faaliyetlerine önem veriyoruz. Öğrenci üyelerimizle yürüttüğümüz etkinlikler, yaz kampları ve kurultaylar, sadece genç meslektaşlarımızın TMMOB’yi tanımasına değil, 1954 yılında kurulan TMMOB örgütlülüğünün dinamizm kazanmasına hizmet ediyor.

Birliğimize bağlı 24 Odamızdan birisi olan Çevre Mühendisleri Odamız da, 1992 yılı gibi hem kuruluş tarihi hem de üye profil yapısı göz önünde bulundurulduğunda nispeten genç bir odamız. Dolayısıyla öğrenci üyelerimizin ve yeni mezun arkadaşlarımızın Oda faaliyetleriyle kaynaşması bu bünyede çok daha kolay olabiliyor. Bugün Odamız bünyesinde sekizincisi düzenlenen bu gibi öğrenci kurultayların TMMOB bünyesinde bütünleşme sürecini daha da kolaylaştıracağına inanıyorum.

Sevgili Gençler

Her ne kadar 3 hafta önce gerçekleştirilen Yerel Seçim sonuçları Ülkemizde biraz bahar havası ve umut dalgası yaratmış olsa da, farkındayız ki sizler, zor bir dönemde öğrencilik yapıyorsunuz. Çünkü son 17 yıldır bilimsel eğitimin niteliğinden müfredatların içeriğine, akademik özgürlüklerden kampüs yaşamına kadar her alanda yapılan gerici ve baskıcı müdahaleler nedeniyle maalesef üniversitelerimiz büyük bir çöküşle yüz yüzedir.

12 Eylül Darbesi sonrasında darbecilerin üniversiteleri zapturapt altına alabilmek için kurduğu YÖK, kaldırılacağı sözüne karşın AKP döneminde tümüyle siyasallaşmış bir kurum haline dönüşmüş,  Ülkede egemen olan baskıcı, antidemokratik ve gerici ortam, YÖK ve Rektörleri eliyle maalesef üniversitelere de egemen olmuştur.

Bu sürecin en sembolik adımlarından birisi rektörlük seçimlerinin kaldırılarak, Rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından atanır hale gelmesidir. Akademik yıl açılışlarının Saray’a alınmasıyla tamamlanan bu adım, AKP’nin demokrasiye ve yükseköğretime bakışını özetliyor.

Özerkliğini tamamen yitirmiş kurumlarda kamu yararı ilkesini gözetecek şekilde nitelikli bir eğitim verilemeyeceği gerçeğine rağmen, üniversitelerimiz gün geçtikçe özerk yapısından uzaklaştırılarak siyasi iktidarın güdümü altına alınmaya çalışılmaktadır.

AKP iktidarı,  her alanda olduğu gibi, üniversitelerde de kendisine muhalif bir ses çıkmasını istememektedir. Bu yüzden bilimden, eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden ve barıştan yana akademisyenler çeşitli gerekçelerle üniversitelerden uzaklaştırılıyor, haklarında davalar açılıyor, yeri geldiğinde KHK’larla üniversitelerden atılıyor.

Ne yazık ki, akademisyen cübbelerinin polis postalları altında çiğnendiği, kampüslerin karakollara dönüştürüldüğü, öğrencilerin potansiyel birer suçlu gibi görüldüğü karanlık bir dönemden geçiyoruz. Bu karanlıkla yüzleşmeden, tek adam rejiminin hayatlarımızın her alanına yayılan kötülüğüyle hesaplaşmadan yükseköğretimin sorunlarını çözmemiz mümkün değildir.

Bizim gençlik yıllarımızda üniversite gençliğinden bahsedilirken toplumun en aydın kesimi olarak adlandırılırdı, bugün bu aydınlığı disiplin soruşturmalarıyla, polis baskısıyla, gerici uygulamalarla karartmaya çalışıyorlar. Yükseköğretimde yaşanan tüm bu yozlaşmaya rağmen sizler bizim umudumuzsunuz, geleceğimizsiniz.

Sevgili Arkadaşlar

Ülkemizde 12 Eylül faşizmi ile başlayan son 17 yıldır devam eden neoliberal uygulamalar ve muhafazakâr politikalar derinleştikçe, eğitim alanındaki sorunlar da derinleşmektedir. AKP’nin iktidar dönemi boyunca okul öncesinden yükseköğretime kadar her aşamada yaşanan bu dönüşüm, eğitim alanındaki geleneksel sorunların tümüyle çözümsüzlüğe sürüklenmesine neden olmuştur. Oysa bizler, her alanda çözüm bulunacağına inanan mühendisler, mimarlar, şehir plancılarıyız.

Ülkemizde sürekli olarak tartışma gündeminde yer alan konulardan biri olan “üniversite eğitiminin kalitesi” sorununun çözümü, sistemi bütün olarak ele alıp, anaokulundan üniversiteye kadar ciddi bir insan gücü planlaması ve müfredat seçimi yapılarak kalıcı bir sistem kurmaktan geçmektedir.

TMMOB’nin de karşı çıktığı “4+4+4 sistemi” ile gelinen nokta ‘piyasa merkezli’ ve yoğun ‘inanç sömürüsüne’ dayalı bir eğitim sistemidir. Üniversite eğitiminin kalitesi, bu eğitime başlayan öğrencilerin ortaöğretimde aldıkları eğitimin niteliği ile yakından ilgilidir. Ortaöğretim öğrencilerinin başarı durumlarını ölçmeye yarayan çeşitli göstergeler, bu konudaki yetersizlikleri ortaya koymaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı, aynı siyasi iktidar içerisinde sürekli değişen Bakanlar döneminde yıllardır yaptığı değişikliklerle eğitim sistemini yap-boz tahtasına çevirmiş, son olarak açıklanan yeni müfredat üzerinden öğrenci ve velilerin kafasını karıştırmak dışında eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirememiştir. Türkiye’de en sık değişen sistem liselere geçiş sınavları olmuş, 2000-2019 yılları arasında her 2.5 yılda bir kez liseye geçiş sistemi değişmiş, sizler bu süreçlerden geçerek üniversitelerde çevre mühendisliği eğitimini seçmişsiniz.

Ortaöğretim ile birlikte sürekli değiştirilen Yükseköğretime giriş sistemi de siyasi iktidarlarca sürekli değiştirilmiş, en son  2017 yılında yeniden “Ben yaptım-oldu” mantığıyla plansız, programsız, hazırlıksız bir düzenlenmeye gidilmiştir.

Yine, plansız biçimde, seçim yatırımı olarak hayata geçirilen “Her İle bir Üniversite” projesi ile yükseköğretimin en önemli problemlerinden biri olan eğitim kalitesi ve standardı sorunu yaygınlaştırılmış, üniversiteler arası uçurumlar derinleşmiştir.

Son 17 yılda ülkemizdeki üniversite sayısı iki kattan fazla artırılmıştır. Mühendislik bölümlerinde öğrenim gören öğrenci sayısında da benzer artışlar söz konusudur. Ancak eğitime ayrılan ödenekler, öğretim görevlisi sayısı ve üniversite koşulları gibi göstergelerde eşdeğer bir artış yoktur.

Eğitim-öğretimdeki teori-pratik uyuşmazlığı, öğretim elemanı eksikliği gibi genel sorunların yanında, eğitim programları, ders içerikleri, laboratuvar, derslik, kütüphane, bilgisayar donanımı, araştırma ve barınak olanakları birbirine göre oldukça büyük farklılıklar gösteren eğitim kuruluşları arasında ciddi bir nitelik farkı sorunu yaratmaktadır.

Üniversitelerin ve öğrencilerin sayısı arttıkça, özellikle mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı gibi teknik bölümler için gerekli alt yapı, laboratuvar ve uygulama sistemleri açığı daha da büyümüştür.

Devlet tarafından desteklenen Vakıf Üniversiteleri kapsamında Ülkemizdeki yükseköğretim neredeyse tümüyle ticari bir faaliyet alanına dönüşmüştür. Ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarının % 40’ı vakıf üniversitesi denilen ve neredeyse tümü İstanbul ve birkaç büyükşehirde kurulan ve aslında Vakıf değil Özel Üniversitelerden oluşmaktadır. TMMOB, ilköğretimden yükseköğretime kadar eğitimin özelleştirilmesine karşıdır.

Eğitim sistemimizin tümündeki yozlaşmaya bağlı olarak cemaat ve tarikatların yükseköğretim sistemindeki kadrolaşması, çalınan-servis edilen sorular, yandaşlar için özel tahsis edilen kadrolar gibi nedenlerle akademik kadroların niteliği düşmüştür. Uluslararası derecelendirme kuruluşları yanı sıra, ODTÜ bünyesinde oluşturulan URAP’ın dünya çapındaki üniversitelerinin akademik performanslarına göre yaptığı sıralamada ilk 500 içinde son yıllarda hiçbir üniversitemiz yer almamaktadır. İlk 1000 içinde sadece 13 Üniversitemiz bulunmaktadır ki, bunların tamamı da 1990 yılı öncesinde kurulan üniversitelerdir.

Gelinen noktaya çevre mühendisliği açısından bakarsak, sayısı çok az olan Kıbrıs ve yurt dışı eğitim kurumları hariç, ülkemizde 2019 yılında çevre mühendisliği eğitimi 28 adet Devlet Üniversitesi tarafından verilmektedir. Çevre Mühendisliği Programları; İnşaat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Doğa Bilimleri Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi gibi 7 ayrı adlı Fakültede yürütülmektedir. İngilizce ya da Türkçe, bazen karma dil eğitimi verilirken, yarıdan fazla fakültede açılan kontenjanlar son yıllarda ilk ve de son yerleştirmede dolmamıştır. Çevre Mühendisliğini kazanan öğrencilerimize baktığımızda, 2018 yılı itibarıyla, yerleşilen fakültede matematikte net yapma durumunun 36.3 den 3.8 e, fen bilimlerinde 15.3 den 1.8 e kadar değiştiği görülmektedir.

Özetle; evrensel koşulları sağlayan ve öğrencilerin beklentilerini karşılayabilen, devamlı değişen istihdam koşullarına uyum sağlayabilen, toplumun gereksinimlerine yanıt verebilen bir üniversite ortamına girmesi gereken öğrencilerimiz; eşitlik, üniversitede özerklik ve demokrasi, yeterli ve nitelikli öğretim üyesi, derslik, laboratuar, yabancı dil öğrenimi, dünyaya uyumlu müfredat, harç, kredi, yurt, burs, araştırma ve teknoloji, staj, unvan, planlama ve istihdam gibi sorunlar yumağından oluşan adeta bir mayın tarlasından geçerek mezun olmak ve iş aramak ve bulmak durumundadır

Sevgili Gençler

Bildiğiniz gibi, dünya bilim ve teknoloji alanında çok hızlı bir gelişim ve değişim süreci yaşamaktadır. Üretilen bilginin her 2-3 yılda ikiye katlandığı belirtilmektedir. Bilime ve teknolojiye hakim olan güçler dünyayı da egemenlikleri altına almaktadırlar. Bu nedenle gelişmiş ülkeler bütçelerinden mühendislik- bilim teknoloji ve eğitim alt yapısına ayırdıkları payı gün geçtikçe artırmaktadırlar.

Ne yazık ki, ülkemizde bu konuda gerekli çalışmalar yürütülmemektedir. 2018 yılı verilerine göre ülkemizde AR-GE harcamalarının Gayri Sahi Yurtiçi Hasıla içerisindeki payı % 0,96 seviyesinde iken OECD üyesi ülkelerin ortalaması % 2,36 dır.

Eğitim sistemimizde bilimin “meta”, üniversitenin “ticarethane”, öğrencinin “müşteri” konumuna sürüklendiği bugün, TMMOB, eğitim sorunlarının çözümü sürecinde yeni mezun şöyle bir mühendis mimar-şehir plancısı ile karşılaşmak istemektedir: Öğrenmeyi öğrenmiş, araştıran, bilgi üreten, yabancı dil bilen, teknolojiyi kullanabilen, sosyal bilimlere açık, çevresini sorgulayan, yaratıcı, üretken, toplumla bütünleşen, kalite bilincine sahip, yerel değerleri göz ardı etmeyen, zamanın değerini kavrayan, kendisiyle barışık, etik değerlere sahip, entellektüel özellikli, meslek örgütüne ve örgütlenmesine inanan, ülke ve meslek sorunlarına duyarlı bir Mühendis, Mimar, Şehir Plancısı

Sevgili Arkadaşlar

Biliyorsunuz insan, içinde yaşadığı çevrenin hem yaratıcısı hem de bir ürünüdür. Mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak bizler, insanın çevreyle kurduğu bu yaratıcı ilişkinin bilimsel ilkeler ışığında gelişmesini sağlayan meslek mensuplarıyız. Dolayısıyla çevreye karşı sorumluluğumuz, diğer mesleklerden çok daha fazladır. Bizler, bu sorumluluğun farkında olarak, bilimsel ve teknik aklın, çevre ve doğa yararına kullanılması için mücadele veriyoruz. Bugün bizleri bu salonda bir araya getiren şey de, bu sorumluluk bilincidir.

Başta Çevre Mühendisleri Odamız olmak üzere, TMMOB ve bağlı odalar olarak bugüne kadar, doğal hayatı ve ekolojik dengeyi görmezden gelen, halkın geleceğini tehdit eden tüm uygulamalara karşı mücadele ettik. Kimi zaman bilimsel toplantılarla, kimi zaman uzman arkadaşlarımızın hazırladıkları raporlarla, kimi zaman kamuoyuna dönük açıklamalarla, kimi zaman da açtığımız davalarla tavrımızı en net şekilde ifade ettik.

TMMOB’nin doğayı ve çevreyi gözeten, halktan yana bu mücadelesi bazı kesimleri memnun etmiyor. Sınırsız bir sömürü peşindeki rant çevreleri ve onların güdümündeki siyasi iktidarlar, bizlerin bu duyarlılığını ve çabasını kendilerine engel olarak görüyor. Bu nedenle TMMOB ve bağlı Odaları olarak yıllardır siyasi iktidarların hedefindeyiz.

Bugün de siyasal iktidar, bütün talan ekonomisine, kamusal varlıklarımızın özelleştirilmesine, doğal dengenin bozulmasına, biyolojik çeşitliliğin azalmasına, türlerin yok olmasına, ormansızlaşmaya, toprak bozulmasına ve doğal kaynaklarımızın tükenmesine karşı çıktığımız için bizleri etkisizleştirmeye çalışıyor.

Şu iyi bilinsin ki, TMMOB ve bağlı Odalarımız, korkmayacaktır, sinmeyecektir, susmayacaktır. ÇED raporlarının hazırlanmasından ihale süreçlerine, mahkemelerden bilirkişi raporlarına, yetkililerin uyarılmasından kamuoyunun aydınlatılmasına kadar her aşamada bu yağma ve talan düzenine karşı mücadele etmeye devam edecektir.

Siyasal iktidarlara asla boyun eğmedik, asla eğmeyeceğiz. TMMOB, karanlığa karşı aydınlığı, savaşa karşı barışı, eşitsizliğe karşı adaleti, şiddete karşı kardeşliği, sömürüye karşı emeği savunmaya, başka bir Türkiye ve başka bir dünya mücadelesinde onurlu ve dik yürüyüşüne genç arkadaşlarımızdan aldığı güçle devam edecektir.

Bizler, 1970’lerden beri Teoman Öztürk ve arkadaşları tarafından yaratılan bir değerin bayrağını devraldık, o değerlerin bir gelenek halinde sürmesini sağladık. Şimdi sizlerin bayrağı devralma zamanınızdır.

Bu ülkenin geleceğini karartmak isteyenlere inat, sizlerin mücadeleniz aydınlıklardan, güzelliklerden yana olsun.

Umutla, İnatla, İnançla Kalın.

Bize ümit getirdiniz, bize umut getirdiniz, bize coşku getirdiniz. Birlikte kazanacağımız birlikte yaşayacağımız güzel günlere duyduğumuz umut ve inançla,  hepinize tekrar hoş geldiniz diyorum.

Yaşasın ÇMO Öğrenci Örgütlülüğü, Yaşasın TMMOB Örgütlülüğü."