
"DÜNYA GIDA GÜNÜ"NDE AÇLIK TEHLİKESİ TARTIŞILDI
16 Ekim Dünya Gıda Günü dolayısıyla Gıda Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası’nca düzenlenen sempozyumda Türkiye’de açlık tehlikesi ve güvenli gıdaya erişim konuları tartışıldı.
Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi‘nde "Açlık: Utancın Tarihsel Adı" başlığıyla gerçekleştirilen sempozyumun açılışında sırasıyla; Gıda Mühendisleri Odası Başkanı R. Petek Ataman, Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Besleme, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Turhan Tuncer, TMMOB Yönetim Kurulu II. Başkanı Selçuk Uluata ve FAO Temsilcisi Ayşegül Akın konuştu.
TMMOB Yönetim Kurulu II. Başkanı Selçuk Uluata‘nın konuşması şöyle:
Değerli Konuklar,
Sevgili Arkadaşlar,
Öncelikle hepinizi TMMOB Yönetim Kurulu ve şahsım adına sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)‘nun kuruluş yıldönümü nedeniyle her yıl 16 Ekim‘de Dünya Gıda Günü kutlanıyor. Birliğimize bağlı Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odalarımız da her yıl düzenledikleri etkinliklerle konu üzerinde uyarı ve bilgilendirme görevlerini yerine getirerek, bilgi birikimlerini kamuoyu ile paylaşıyorlar. Bu yılki sempozyumun ana başlığı FAO‘nun seçtiği "Açlığa karşı birleşelim" temasından yola çıkılarak "Açlık; utancın tarihsel adı..." olarak belirlenmiş.
Sevgili Arkadaşlar,
İnsanların aç kalmadığı, yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanabildiği bir dünya hepimizin özlemi. Ancak, bilimsel ve teknik gelişmelere ve bu alandaki olumlu çalışmalara rağmen Dünya‘da en büyük sorunların başında hala açlık gelmektedir. Kapitalizmin krizinin bu sorunu daha da arttırdığı ortadadır.
Dünya üzerinde yaklaşık 1 milyar insan açlıkla mücadele etmektedir. Bundan çok daha fazla sayıda insan da gizli açlık çekmekte, yetersiz beslenmektedir.
Hastalığa ve ölüme yol açan, insanların potansiyel çalışma güçlerini azaltan, çocukların öğrenme kapasitelerini etkileyen, insanlığın barış ve refah içerisinde yaşamasına engel olan açlıkla mücadelede, özellikle gelişmiş ülkelerin refah paylarını gelişmemiş ülkeler ile paylaşmasının gerekliliği kaçınılmaz bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bugün buna kayıtsız kalan ya da çözüm yerine polemik üreten bu ülkelere 1996 yılında düzenlenen Dünya Gıda Zirvesi‘ndeki imzalarını hatırlatmak gerekir. 1996 yılında bir araya gelen liderler 2015 yılına kadar dünya üzerindeki aç insanların sayısının yarıya indirilmesi üzerinde anlaşmaya varmışlardı. Dünyadaki açların sayısını 2015 yılına kadar yarı yarıya azaltmayı öngören Dünya Gıda Zirvesi ve bununla ilişkili "Binyıl Kalkınma Hedefi"nin gerçekleşmesi için yeterli mesafenin alındığını söylemek olası mıdır? Yaşadığımız kapitalist küreselleşme döneminde bu mümkün müdür? Eşitsizliği yeniden üreten, var olan politikalarla bu sorunlara çare bulunacağı şeklinde ham hayaller peşinde koşanların öncelikle bunu kabul etmesi gerekir.
Bugünkü açlığın nedeni; dünya ekonomik sistemi nedeniyle ürün ve üretim tercihlerindeki değişiklikler sonucu tarımdan çekilen insan gücü, bitmeyen savaşlar, hastalıklar ve tüm bunların altında yatan dünya ekonomik sistemidir.
Sevgili Arkadaşlar,
Uygulanan neoliberal iktisat politikalarının bir sonucu olarak, 1980‘li yıllardan bu yana, ülkemizde de tarımsal üretim artışı nüfus artış hızının altında kalmaktadır. IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü‘nün dayattığı "politikalar" Türkiye‘yi de giderek tarım ürünleri dışalımcısı konumuna sürüklemektedir. Üç tarafı denizlerle çevrili, verimli arazilere ve geniş bitki örtüsüne sahip ülkemiz, kapitalizmin aktörlerinin dayattığı bu yanlış politikalar sonucunda bugün gıda alanında giderek artan sorunlarla baş başadır.
Yapılaşmaya tahsis edilen ekim arazileri, betonlaşma çılgınlığı ve daha fazla rant uğruna yakılan; yok edilen ormanlar, insansızlaştırılan bir coğrafyada bitirilen hayvancılık, ekilmeyen ya da ekilemeyen 2.000.000 dönüm verimli arazi, ölüm tarlalarına dönüştürülmüş mayınlı araziler sosyo-ekonomik kayıpların yanı sıra gıda hakkına da ciddi bir tecavüzdür.
Uygulanan yanlış politikalar sonucu ülkemizdeki hayvan ve bitki türleri hızla yok olmaktadır. Türkiye tarım ürünleri ihraç eden yerine ithal eden bir ülke konumuna gelmiştir. Gıda alanındaki dışa bağımlılığın bedelini de her zamanki gibi emekçiler, işsizler, yoksullar ödemektedir.
Sevgili Arkadaşlar,
Ülkemizin artan nüfusu ve gıda sanayiinin ileriye dönük gelişimi açısından tarımsal üretim potansiyelinin, üretimin çeşitliliğinin ve ekolojik üretim olanaklarının arttırılması yönünde çaba sarf edilmesi kaçınılmazdır.
Bu kapsamda iyi tarım uygulamaları çerçevesinde güvenli hammadde kaynaklı güvenilir gıda üretimi için önümüzdeki dönemde daha yoğun ve bilimsel ağırlıklı çalışmalar gerekmektedir. Bu sorumluluğu kamu sektörü, üniversiteler, araştırma kuruluşları, meslek örgütleri ortaklaşa taşımalı ve sürdürmelidirler. Aksi takdirde zaman içerisinde sürdürülebilir tarımsal üretimi risk altına girmiş, gıda güvenliği tartışılır hale gelmiş, dışalıma bağımlı ve gıda dış satımında sorunlar yaşayan bir ülke olarak, karanlığın içinde kalmamız kaçınılmaz olacaktır.
Sevgili Arkadaşlar,
Nazım Hikmet şiirinde diyor ki;
AÇLIK ORDUSU YÜRÜYOR
Açlık ordusu yürüyor
yürüyor ekmeğe doymak için
ete doymak için
kitaba doymak için
hürriyete doymak için.
Yürüyor köprüler geçerek kıldan ince kılıçtan keskin
yürüyor demir kapıları yırtıp kale duvarlarını yıkarak
yürüyor ayakları kan içinde.
Açlık ordusu yürüyor
adımları gök gürültüsü
türküleri ateşten
bayrağında umut
umutların umudu bayrağında.
Açlık ordusu yürüyor
şehirleri omuzlarında taşıyıp
daracık sokakları karanlık evleriyle şehirleri
fabrika bacalarını
paydostan sonralarının tükenmez yorgunluğunu taşıyarak.
Açlık ordusu yürüyor
ayı ini köyleri ardınca çekip götürüp
ve topraksızlıktan ölenleri bu koskoca toprakta.
Açlık ordusu yürüyor
yürüyor ekmeksizleri ekmeğe doyurmak için
hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlık ordusu yürüyor
yürüyor ayakları kan içinde.
Sevgili Arkadaşlar,
Bu sempozyumda konu tüm yönleriyle uzmanları tarafından irdelenecektir.
Bu etkinliği düzenleyen Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odamıza ve emeği geçen herkese teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.