DÜNYA ŞEHİRCİLİK GÜNÜ 42. KOLOKYUMU/8 Kasım 2018/İZMİR

08.11.2018

Değerli Hocalarım, Değerli Meslektaşlarım, Sevgili Öğrenciler

Hepinizi şahsım ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

1977’den beri ülkemizde kutlanmaya başlanan Dünya Şehircilik Günü etkinlikleri kapsamında düzenlenen ve TMMOB bünyesindeki en uzun erimli etkinliklerden biri olan Şehircilik Kolokyumu’nun başarılı biçimde geçmesini temenni ediyorum.

“Programda KHK ile ihraç edilen akademisyenler olduğu” gerekçesiyle bu önemli etkinlikten çekilen ve mekanlarının kullanılmasına engel olan Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanlığını ve Rektörlüğünü kınıyorum. Ülkemizin değerli bilim insanlarını, akademisyenlerini yok saymaya çalışanlara inat, TMMOB olarak özgürlükten, demokrasiden, barıştan ve bilimden yana tüm akademisyenlerimizle daima yan yana omuz omuza olacağımızın altını bir kez daha çiziyorum.

Her yıl farklı konu başlığı altında farklı illerimizde düzenlediğimiz bu etkinlik, hem şehircilik alanındaki bilgi birikimini paylaşmak, hem de bu alanda yaşanan sorunlara ortak çözümler üretebilmek açısından bir hayli önem taşıyor.

TMMOB olarak bizler mesleki alanlarımıza ilişkin sahip olduğumuz bilimsel ve teknik bilgiyi ülkemizin ve halkımızın ortak çıkarı için kullanmayı şiar edinmiş bir mesleki kitle örgütüyüz. Düzenlediğimiz kongre, sempozyum, panel gibi etkinliklerimizin temel amacı, mesleki alanlarımızdaki yeni fikirleri ve teknikleri halkla buluşturabilmek, toplumsallaştırabilmektir.

Değerli Arkadaşlar,

Şehircilik Kolokyumu’nun bu seneki teması “Göç, Mekan, Siyaset” olarak belirlenmiş. Biliyorsunuz “Hareket”, yaşadığımız çağın en öne çıkan kavramlarından birisi. Teknolojik yenilikler, ulaşım, iletişim ve bilişim sektörlerini gelişimi dünyamızı eskisinden çok daha hareketli bir yer haline getirdi.

Küresel kapitalizm de buna uygun biçimde kendisini yenileyerek sermayenin hareketleri önündeki tüm engellerin ve sınırların ortadan kaldırıldığı bir dünya yarattı.

Günümüz dünyasında çok uluslu şirketler dünyanın her yanında yatırımlar yapıyor, para bir gecede dünyanın dört bir yanını gezebiliyor, dünyanın herhangi bir ülkesinde üretilen ürün herhangi bir pazarında kolayca satılabiliyor.

Sınırsız hareketin bu denli kutsandığı günümüz dünyasında hareket etmesinden ve sınırları aşmasından korkulan yegane varlık, ne yazık ki insanlar!

İnsanların hareketinden duyulan bu korku, göçün ve göçmenliğin günümüzün en büyük sorunlarından birisi haline gelmesine neden olmuştur.

Küresel kapitalizm göçü ve göçmenleri büyük bir sorun olarak göstermeye çalışsa da, göçün ve göçmenliğin tarihi kapitalizmin tarihinden çok daha eskilere uzanmaktadır.

Yeryüzünde insan varlığının ortaya çıkışından bu yana insanlar daima hareket halindedir. Yaşamlarını daha iyi koşullarda sürdürebilmek, hatta kimi zaman sadece yaşamını sürdürebilmek için bulundukları yerlerden başka yerlere gitmektedir.

Milyonlarca yıllık bu göçerlik tarihinin yanında insanların yerleşik hayata geçmeleri, devletler halinde örgütlenmeleri ve tabii kapitalizmin kendisi çok küçük bir tarihsel döneme denk düşmektedir. Uygarlık süreci, göç hareketleri üzerinde yükselmiştir.

Bu tarihsel gerçekliğe rağmen göçmenler bugün uygarlığı tehdit eden bir unsur olarak gösterilmek istenmektedir. Göç ve göçmenlik yasaklanarak, kriminalize edilerek milyonlarca insanın daha iyi bir yaşam sürme doğrultusundaki çabası bastırılmak istenmektedir.

Bu yasaklama nedeniyle her yıl milyonlarca kişi, TIR konteynırlarında, gemi ambarlarında, sandallarda hayatını kaybetmektedir. Bu acının en yakın tanıklarından biri de bizim ülkemiz ve bu etkinliği yaptığımız Ege kıyılarıdır.

Hayatta kalmayı başarabilen göçmenlerin de acı dolu hayatları olduğunu hepimiz biliyoruz. Gitmek istediği yere varabilen göçmenler, kimsenin çalışmak istemediği işlerde çalışmak, kimsenin yaşamak istemeyeceği koşullarda yaşamak zorunda kalmaktadır.

Değerli Arkadaşlar,

Göçmenlerin yaşamının tüm zorluğuna rağmen göç hareketlerinin ve göçmen karşıtlığının dünya çapında yükseldiği bir dönemden geçiyoruz. Bölgesel çatışmalar, işsizlik ve yoksulluk gibi küresel ölçekli nedenlerle göç hareketleri artarken, göçmenler bulundukları ülkedeki her türlü düzensizliğin, çürümüşlüğün sorumlusu olarak gösteriliyorlar.

Neoliberal politikalar sonucunda kamusal mal ve hizmetlere erişiminin giderek sınırlandırılması ve birbiri ardına yaşanan ekonomik krizlerle artan yoksulluk, halkın göçmenleri kendilerine rakip ve tehdit olarak görmesine neden olmaktadır. Bunun sonucunda göçmen karşıtı siyasi partiler tüm dünyada büyük bir popülerlik ve destek kazanıyorlar. Neoliberal politikaların bedeli, göçmenlere fatura edilmek isteniyor.

İnsanı insana düşman yapan bu büyük yalana izin vermemeliyiz. TMMOB olarak bizler, eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden, halkların kardeşliğinden ve bir arada yaşamdan yana bir örgütüz. Ülke ve dünya sorunlarına ilişkin ürettiğimiz tüm politikalarda bu değerleri esas alırız. Bu kolokyum boyunca üç gün boyunca sürdürülecek tartışmaların da bu çerçevede sürdürülerek, göçmenlerin sorunlarına ve birlikte yaşamanın koşullarına ilişkin çözüm önerilerinin geliştirileceğine inancım büyük.

Sözlerime son verirken başta Şehir Plancıları Odası İzmir Şubemizin değerli yöneticileri olmak üzere bu önemli etkinliği düzenleyen tüm arkadaşlarımıza ve değerli bilgilerini bizimle paylaşacak uzmanlarımıza ve elbette bizlere bu tarihi mekanı tahsis ederek etkinliğin sıkıntısız biçimde gerçekleşmesini sağlayan İzmir Büyükşehir Belediyesine teşekkür ediyorum.

İnsanların aç ve yoksul yaşamadığı, eşit adil bir ülke ve dünya özlemi ile TMMOB Yönetim kurulu adına sevgi ve selamlarımı sunuyorum.

 

Emin Koramaz
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı