
EMEK PLATFORMU İKTİDARI UYARI EYLEMİNİ GERÇEKLEŞTİRDİ
Emek Platformu tarafından 16 Şubat 2005 tarihinde geleceğimiz için, insanca yaşanacak bir Türkiye için, sosyal ve ekonomik yıkımları durdurmak için 81 ilde "İktidarı Uyarı Eylemi" gerçekleştirildi.
Emek Platformu tarafından 16 Şubat 2005 tarihinde geleceğimiz için, insanca yaşanacak bir Türkiye için, sosyal ve ekonomik yıkımları durdurmak için 81 ilde "İktidarı Uyarı Eylemi" gerçekleştirildi.
Emek Platformu Dönem Sözcüsü TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı Ziya Gökalp Caddesi‘nde basın açıklaması metnini okudu.
EMEK PLATFORMU DÖNEM SÖZCÜSÜ VE TMMOB YÖNETİM KURULU BAŞKANI MEHMET SOĞANCI‘NIN KONUŞMA METNİ
Bu ülkenin aydınlık yürekli, aydınlık beyinli, yiğit insanları.
Hepinizi, Emek Platformu Başkanlar Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.
Hoşgeldiniz.
Geleceğimiz için, İnsanca yaşacak bir Türkiye için, Ekonomik ve sosyal yıkımları durdurmak için, bugün 81 ilde gerçekleştirdiğimiz İktidarı Uyarı Eylemi‘ne hoşgeldiniz.
"Düşmesin bizimle yola, evinde ağlayanların gözyaşlarını, ağır bir zincir halkası gibi boynunda taşıyanlar, bıraksın peşimizi, kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar." diyerek geldiniz, hoşgeldiniz.
Bugün burada Nazım‘ın dediği gibi "dostların arasındayız güneşin sofrasındayız"
Hoşgeldiniz.
Sevgili arkadaşlar,
Siyasal iktidar, reform uygulamaları adı altında IMF ve Dünya Bankası programlarını hayata geçirmeye devam ediyor. Biz biliyoruz: IMF ve Dünya Bankası programları emeğin, çalışanın, emekçinin, yoksulun ve bu ülkenin halkının programı değildir. Bu program özelleştirmelerin, soygunun, talanın, sermayenin programıdır. Siyasal iktidarı uyarıyoruz: Bu programdan vazgeçin. Reform adı altında, insanımızın geleceğini karartmayın, yoksulluğun içine itmeyin.
Kıblenizi IMF‘ye, Dünya Bankası‘na, Dolara, Euro‘ya çevirmeyin. Yüzünüzü kolaysa emekçiye, yoksula, sistem mağdurlarına çevirin.
Özelleştirmelere devam ediyorsunuz. 20 yıldır bu ülkede özelleştirmelerin hangi yıkımları gerçekleştirdiğini görmediniz mi? Özelleştirme uygulamalarının aslında talan uygulaması olduğunu bildiğiniz halde, neden devam ediyorsunuz?
SEKA işçisi, SEKA emekçisi size bir şeyler anlatmıyor mu? Siyasal iktidarı uyarıyoruz! SEKA‘yı özelleştirme kararını geri alın, yargı kararlarına uyun. SEKA İzmit İşletmesi kapatılmamalıdır. Emek Platformu; SEKA işçisi ile SEKA direnişçisi ile omuz omuzadır.
Köy Hizmetlerini kapatıyorsunuz. Köye hizmeti, köylüye hizmeti, sosyal devlet anlayışından vazgeçerek bırakıyorsunuz. Köylüyü sermayenin vahşetine ve insafına bıraktığınızı bilmiyor musunuz?
Sağlıkta reform diyorsunuz.
SSK hastanelerini Sağlık Bakanlığı‘na devrediyorsunuz. Oradan yerellere, yerellerden de sermayeye devredeceğinizi biz biliyoruz ve sizi uyarıyoruz! Sağlık hizmetlerini, piyasa koşullarına bırakmayınız. Sağlık en doğal insan hakkıdır, ticarileştirilemez.
Genel Sağlık Sigortanız, paran kadar sağlık sigortası demektir.
Emeklilik Yasanız, mezarda emeklilik demektir.
Aile Hekimliği Yasanız, koruyucu sağlık ve tedavi hizmetlerinin paralı hale getirilmesidir.
Temel Sağlık Yasanız, hastanın müşteri, hastanenin sağlık işletmesine dönüştürülmesidir.
Kamu Yönetimi Yasanız, vatandaşın müşteri, ülkenin pazar haline getirilmesidir.
Kamu Personel Yasanız, iş güvencesiz, performansa göre sözleşmeli çalışma demektir.
Yerel Yönetim Yasanız, yerelleşerek hizmetlerin özelleştirmesi demektir.
Bunlarla bu ülkede tam bir sosyal-ekonomik yıkım yapıyorsunuz.
Sevgili arkadaşlar,
Bu iktidarın uygulamaları, emekçiye, asgari ücretle çalışana, emekliye, işsize, esnafa ve köylüye karşıdır.
Bu iktidar, sistem mağdurlarının sayısını arttırmaktadır.
Bu iktidar, yoksul toplum kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olan sağlık, eğitim, sosyal güvenlik kuruluşlarının yetersizliğini ve vatandaşın mağduriyetini kullanarak, kazanılmış yetersiz haklarımızı da elimizden alarak, bizlerin daha fazla mağdur edileceği düzenlemeler yapmaktadır.
Siyasal iktidarı, burada bir kez daha uyarıyoruz. Aklınızda SEKA kalsın, 20 Kasım kalsın,16 Şubat kalsın.
Sevgili arkadaşlar,
Bir kez daha haykıralım, sesimiz çığlığa dönsün.
Kurtuluş yok, tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz!
EMEK PLATFORMU DİYARBAKIR BİLEŞENLERİ DÖNEM SÖZCÜSÜ VE TMMOB DİYARBAKIR İKK TEMSİLCİSİ FAHRETİN ÇAĞDAŞ‘IN KONUŞMA METNİ
Değerli Emekçiler, Değerli Basın Mensupları, Emek Platformu Diyarbakır Bileşenlerinin , basın açıklamasına hoş geldiniz.
Ülkemizde 20 yıldır uygulanan İMF ve Dünya Bankası politikaları siyasal iktidar değişikliklerine rağmen tüm hızıyla devam ediyor.
Neoliberal politikalar bazen sosyal demokrasi söylemi, bazen milliyetçi, son üç yılda muhafazakar söylemlerle uygulanmaktadır.
AKP hükümeti de IMF ve Dünya Bankası programlarını "reform" adı altında kararlılıkla yürütüyor. Başta asgari ücretle çalışanlar, işsizler, emekliler, esnaf ve çiftçiler olmak üzere yoksul toplum kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olan sağlık, eğitim sosyal güvenlik kuruluşlarının vb. yetersizliği ve vatandaşın mağduriyeti kullanılarak; kazanılmış yetersiz haklarımız da elimizden alınarak, bizlerin daha da mağdur edileceğimiz düzenlemeler yapılmaktadır.
Siyasal iktidar; halkın emeğin, emekçilerin, yoksulların değil, emperyalist odaların, sermayenin çıkarları için özverili bir çaba sürdürüyor.
Örnek vermek gerekirse; Emeklilik yasası ile 9000 iş günü prim-25 yıl kesintisiz çalışma emeklilik ücretinin yarıya düşürülmesi, emeklilik yaşının da 70‘e çıkarılması istenmektedir. Herkesin sosyal güvenliliği olacak söylemiyle, sadece bazı hastalıklar sigorta kapsamına alınacaktır. Kanser, şeker, kalp hastalıkları ve bazı ameliyatlar için ödeme yapılmayacaktır. Yani, parası olmayana yaşama hakkı tanınmayacaktır. Ayrıca, bugün sadece ilaç alırken ödenen % 20‘lik katkı payı, artık muayene olurken, tetkik ve analizlerde de ödenecektir. Üstelik bu pay % 20 değil % 50 olarak ödenecektir.
Ana muhalefet partisi olan CHP, ekonomik anlamda farklı bir şey getirmeyen, siyasal alanda statükocu bazen milliyetçi, şoven yaklaşımlarıyla AKP‘yi meşru hale getirmiştir.
İç ve Dış politikada ABD - AB düzleminde kalan AKP, bir yandan Türkiye‘nin AB içinde olma perspektifiyle demokratik anlamda kısmi yasal düzenlemeleri parlamentodan geçirirken, uygulamada geçmiş iktidardan farklı bir yapıda olmadığını göstermektedir.
Geçmişte olan olaylar ortaya çıkan gerçekler görmezlikten geliniyor. İnsan hak ve ihlallerin sorumlulukları açığa çıkarılmıyor. Sendikacı Süleyman YETER‘in ölümünden sorumlu olanlar kollanıyor. On iki yaşında bir çocuk infaz ediliyor. Bu ülkede işkence var diyen bir doktor açığa alınıyor. Başbakanlık, insan hakları komisyonunun hazırladığı azınlık raporu hakkında linç kampanyası başlatılıyor, başkanı ve raportörü hakkında suç duyuruları hazırlanıyor. Ana dilde eğitim talebi gerekçesiyle Eğitim - Sen hakkında kapatılma davası açılıyor, Kürt sorunu konusunda "düşünmezsen yok" diyor. Yani değerli arkadaşlar AKP hükümeti çözümsüzlükle ısrarı, topluma çözüm siyaseti olarak yutturmaya çalışıyor.
Değerli Emekçiler, Türkiye‘de Demokratik bir toplum düzeninden uzak, sürekli yoksullaştırma politikalarına karşı emek, demokrasi ve barış cephesinde istenilen birlik sağlanamamıştır.
SSK Hastanelerine el konulması, Köy Hizmetlerinin kapatılması, Özelleştirmeler ve satılan diğer Kamu Kuruluşlara yönelik, toplumun geniş kesimlerinin bilinçlendirilmesi ve emekçi hareketi yanında yer alması sağlanamamıştır. Özelleştirme, sendikasızlaştırma, işten atmalara karşı, birlik ve mücadele yerine kendini kurtarma temelli bireyci, dar çıkarcı bir anlayış esas alınmıştır. Değerli arkadaşlar emek hareketinin parçalı mücadele ve eylemleri küçük bir TV haberi öneminden öteye gitmemekte. İşsizlerin çığlığı ise hiç duyulmamaktadır.
Çünkü Çok Uluslu şirketler bazen ülkeleri askeri işgallerle bazen İMF ve Dünya Bankası politikalarıyla, toplumu ise ele geçirdikleri medya kuruluşları sayesinde televole kültürüyle teslim alırlar. Bir de açlıkla terbiye ederler. Bu ülkede cep telefonu için cana kıyılmakta, kapkaç terörü yaygınlaşmakta, uyuşturucu ilkokullara girmekte, çöplüklerden yiyecek toplanmakta, Ramazanlarda sıcak aş için kalabalıklar oluşmaktadır.
Egemenler bazen de toplumsal muhalefeti bölmek için kadim bir yöntem olan milliyetçilik ve şovenizm kışkırtıcılığı yapmaktadır. İnsanların sadece doğmakla elde ettikleri en doğal hakları kimlikleri bir tehdit unsuru olarak gösterilerek emekçiler birbirine düşürülmektedir. Sınıf hareketinin ortaklaşması, güçlenmesi engellenmektedir.
Değerli Emekçiler; bugün her zamankinden daha fazla kardeşliğe, eşitliğe ve daha fazla barışa ihtiyacımız vardır. Yakın geçmişte yaşadığımız acıların aşılması, yaraların sarılması için milliyetçi ve şovenist önyargıların kırılması acil bir görevdir. Orta doğuda yaşanan gelişmelerin bölgemize yansıma olasılığı bu aciliyeti pekiştirmektedir. Emperyalistlerin bölgeyi halklar arasında kanlı bir boğazlaşma arenasına çevirme niyetlerini bozabilecek temel güç, halkların kardeşliğini esas alan emekçi dayanışmasıdır.
Peki AKP İktidar Ne yapmak İstiyor?
Genel Sağlık Sigortası ; Paran kadar sağlık
Emeklilik Yasası ; Mezarda Emeklilik
Aile Hekimliği ; Koruyucu Sağlık ve Tedavi Hizmetlerinin paralı Hale Getirilmesi.
Temel Sağlık Yasası ; Hastanın Müşteri, Hastanelerin İşletmeye Dönüştürülmesi
Kamu Yönetimi Yasası ; Vatandaşın Müşteri, Ülkenin Pazar Haline Getirilmesi
Kamu Personel Yasası ; İş Güvencesiz Performansa Göre Sözleşmeli çalışma
Köy Hizmetlerinin Yerel Yönetimlere: Devriyle; yol, içme suyu, sulama, arazi toplulaştırma gibi hizmetleri paralı hale getirilecek, topraklarımız sahipsiz bırakılacak. Bölge çalışanlarını değişik illere dağıtılacaktır.
Yani yeni yasalar ile bir sosyal - ekonomik yıkım yaşanacaktır.
Peki biz ne istiyoruz?
Sosyal güvenlik, sağlık, eğitim ve altyapı başta olmak üzere kamusal hizmetler tepeden tırnağa halkın yararı doğrulturunda yeniden yapılandırılmalıdır.
Eğitim ve sağlık hizmeti herkese eşit ve ücretsiz verilmelidir.
Ulaşım, haberleşme, enerji, tarım ve ülkenin yerüstü - yer altı kaynakları vb. geniş toplum kesimlerinin ihtiyacına cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Toplumsal adalet ve eşitlik için sosyal hukuk devleti esas alınmalıdır.
Sosyal ve güvenlik başta olmak üzere tüm kamusal hizmetler temel insan haklarının karşılanmasına yönelik olmalıdır. Yani insanca yaşlanacak bir Türkiye istiyoruz. Evet, Emekçiler olarak insanca yaşanacak maddi olanaklar istiyoruz. Adil bir paylaşım talep ediyoruz. İş ve aş istiyoruz. Ancak insanlar sadece midelerinden beslenen yaratıklar değildirler. Bu nedenle aynı zamanda özgürlük istiyoruz. Çünkü insanlar dillerinden, edebiyatlarından, şiirlerinden, türkülerinden, halaylarından, ortak sevinçlerinden ve acılarından tarihlerinden kültürlerinden de beslenirler.
Biz tıpkı iş ve aşın egemenlerce verilmeyeceği gibi özgürlüğünde emperyalistlerin silahlarıyla gelmeyeceğini biliyoruz. İş,aş ve özgürlük bizim birlik ve dayanışmamızla kazanılacaktır. İnsanca yaşanacak demokratik bir Türkiye için bu gidişata durdurmak bizim elimizdedir.
EMEK PLATFORMU ADANA BİLEŞENLERİ DÖNEM SÖZCÜSÜ VE TMMOB ADANA İKK SEKRETERİ HÜSEYİN ATICI‘NIN KONUŞMA METNİ
BASINA VE KAMUOYUNA,
Bugün, burada, Emek Platformu Adana Bileşenleri olarak hep birlikte, tıpkı Türkiye‘nin diğer 80 ilinde olduğu gibi Adana‘da da AKP iktidarını uyarıyoruz.
AKP iktidarı, IMF talimatları doğrultusunda "Sosyal Güvenlik Reformu" adı altında çıkartmayı düşündüğü yasalar ile Türkiye‘de emeği ile geçinen milyonlarca insana ve kazanımlarımıza savaş açmıştır.
AKP Hükümetinin hazırladığı "Sosyal Güvenlik Reformu" ile Sağlık hak olmaktan çıkarılıyor, Hastaya müşteri yaklaşımı getiriliyor,
Genel Sağlık Sigortası ile sadece kara dayalı bir anlayış getiriliyor, daha fazla ödeme daha az sağlık hizmeti getiriliyor,
Katkı Payı adı altında % 50‘lik cepten ödeme yapma zorunluluğu getiriliyor, Sağlık çalışanlarının iş güvencesi ortadan kalkıyor,
Eşitsizlik yasal güvence altına alınıyor, Mezarda emeklilik getiriliyor.
·Genel Sağlık Sigortası ile Paran kadar sağlık sigortası getiriliyor,
·Emeklilik Yasası ile Kadın-erkek eşit 68 yaşında emeklilik ile Mezarda emeklilik getiriliyor,
·Aile Hekimliği ile Koruyucu sağlık ve tedavi hizmetlerinin paralı hale getiriliyor,
·Temel Sağlık Yasası ileHastanın müşteri, hastanenin sağlık işletmesine dönüştürülüyor,
·Kamu Yönetimi Yasası ile Vatandaşın müşteri, ülke pazar haline getiriliyor,
·Kamu Personel Yasası ile İşgüvencesiz, performansa göre sözleşmeli çalışma getiirliyor,
·Yerel Yönetim Yasaları ile Yerelleşen kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi
ile tam bir sosyal -ekonomik yıkım yapılmaktadır
Anayasamızın 2. maddesinde yeralan "Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir" ibaresi bu yasalarla açıkça çiğnenmektedir. AKP iktidarı Türkiye‘yi "anayasaya" göre değil "piyasaya" göre yönettiğini açıkca kanıtlamıştır.
Bizler, "hastaneleri" işletme, hastaları "müşteri" olarak algılayan bu zihniyeti uyarıyoruz.
Bizler, "okulları" işletme, öğrencileri "müşteri" olarak algılayan bu zihniyeti uyarıyoruz.
Türkiye‘de yaşayan insanlar "müşteri" değil vatandaştır, bu ülkenin gerçek sahipleridir. Hastaneler, okullar, sosyal güvenlik kuruluşları "işletme" değil, Anayasaya göre sağlamak zorunda olduğunuz kamu hizmetinin bir parçasıdır.
Türkiye‘nin en karlı on kuruluşundan biri olan "TEKEL"i her yıl ödediği verginin üçte biri değerine satmaya çalışan tüccar zihniyetli AKP iktidarını uyarıyoruz.
Türkiye‘nin özel-kamu farketmeksizin, her yıl en karlı kuruluşu plan "TÜPRAŞ‘ı" her yıl ödediği verginin üçte biri değerine haraç mezat satmaya çalışan tüccar zihniyetli AKP iktidarını uyarıyoruz.
Uygulamak istediğiniz ekonomik politikalar tıpkı "hızlandırılmış tren" uygulamanız gibi, çok iyi makyajlanmış ve raydan çıkacağı kesin. Enflasyon düştü, ihracat patladı ama milyonlarca emekçinin hayatı her geçen gün daha da kötüleşiyor, işsizlik artıyor. Gelir dağılımı daha da bozuluyor. Halkımız her geçen gün daha fazla sefaletin kucağına itiliyor. Br avuç azınlık için ekonomi tıkırında, ama milyonlar işsiz ve açlık-yoksulluk sınırının altında sefalete terkedilmiş durumda.
AKP iktidarını uyarıyoruz, milyonların ekmeğine kan doğrayanlara biz de hayatı zehir edeceğiz. Belki T.B.M. Meclisi‘nde oy verme makinalarına döndürülmüş miletvekillerinizle istediğiniz yasaları çıkartabileceğinizi düşünüyorsunuz ama yarın sokağa çıkamaz halkın arasına giremez hale geleceksiniz.
"Köy Hizmetlerini" kapatıp İl özel idarelerine devrederek, tarımı tasfiye
ederek köylüyü uluslararası sermayenin insafına terkeden AKP iktidarını uyarıyoruz.
Uyguladığınız politikaların son 25 yıldır uygulanan politikalardan hiç bir farkı yok. Artık çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır ki hükümetiniz bir IMF hükümetidir".
Borç ödeme adı altında halkın parasını, onyıllardır ürettiğimiz değerleri, kazanımları bir avuç mutlu azınlığa peşkeş çekmeyi kendine görev edinmiş, tüm dünyada emeğiyle geçinenlere, yoksullara saldıran küresel bir hükümetin Türkiye‘deki uzantısısınız.
Sendikalara, demokratik kitle örgütlerine karşı külhanbeyi edasıyla, sokak ağzıyla konuşan AKP hükümetinin başı, karşısında IMF olunca süt dökmüş kediye dönüyor, el pençe divan duruyor. AKP iktidarını uyarıyoruz. Yapmaya çalıştığınız şey büyük bir yanlıştır. 3 Kasım 2002‘de aldığınız %34 oyla T.B.M.M.‘de %66 çoğunluk elde etmiş olabilirsiniz ama dün size oy vermiş olan bu halk yarın sizi cezalandırmayı da bilecektir.
Türkiye‘deki değerlerin tümünü üreten ve yaratan milyonlarca emekçinin ve halkımızın aleyhinde politika geliştirenlerin geçmişteki akıbeti ortadadır. Sizin de sonunuz onlardan farklı olmayacaktır. Bu uygulamaları yürüten her iktidarın siyaset sahnesinden silinmesinin ilk işaretini önce toplumun örgütlü kesimleri, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, meslek odaları verir.
Emek Platformu olarak, uyarıyoruz ve bundan sonra AKP iktidarına karşı toplumsal muhalefetin hızla gelişeceğinin işaretini veriyoruz. AKP iktidarının çıkartmayı düşündüğü yasalar, halkımızın aklına, tıpkı bıraktığımız kara çelenk gibi, kara bir leke olarak kazınacaktır. Fabrikasında, tarlasında elleri nasırlaşmış milyonlar, kalbi nasırlaşmış bir avuç mutlu azınlığı uyarıyor;
Masa başında dirseği çürümüş milyonlar, beyni çürümüş bir avuç mutlu azınlığı uyarıyor;
Bu bozuk düzen, değişmelidir.
Sosyal güvenlik, sağlık, eğitim, altyapı başta olmak üzere kamusal hizmetler tepeden tırnağa halkın yararı doğrultusunda yeniden yapılandırılmalıdır.
· Emeklilik sistemi, çalışamayacak yaşa gelen insanlarımızın gelecek güvencesi haline getirilmelidir,
· Sağlık hizmeti doğumdan ölüme kadar herkesin anında ve para ödemeden, eşit olarak yararlanacağı bir sisteme dönüştürülmelidir,
· Eğitim tüm yurttaşlara açık, eşit, kaliteli ve ücretsiz hale getirilmelidir,
· Ulaşım, haberleşme, enerji, tarım ve ülkenin yer altı ve yer üstü kaynakları, emekçilerin ve halkımızın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
İNSANCA YAŞANACAK BİR TÜRKİYE İÇİN AKP‘Yİ UYARIYORUZ !!!
Emin olun, milyonlarca emekçiye karşı başlatmayı düşündüğünüz saldırı kampanyası gereken cevabı alacaktır.
Bugün kalbimiz, İzmit‘te mücadele eden SEKA işçisiyle, Bitlis‘te TEKEL işçisiyle, 600.000 tütün üreticisiyle birlikte atıyor. İnsanca yaşanabilecek bir Türkiye ve Dünya için mücadele kararlılığımız, grevli toplu sözleşmeli sendikal hak mücadelesi veren kamu emekçileriyle birlikte. Bugün kalbimiz, Türkiye‘nin 81 ilinde bizimle beraber alanlara çıkan onbinlerle beraber atıyor.
Bu ülke, bu halk satılık değildir !
Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz
TMMOB ARTVİN İKK SEKRETERLİĞİ TARAFINDAN YAPILAN KONUŞMA METNİ
Hayatımızı kolaylaştırmak, geleceği yaşanır kılmak amacıyla, oluşturulan kurumların mağduru haline geldik. Emeklilik; yaşlılığımızın bir güvencesi olmaktan çoktan çıktı. Emeklilik ücreti yetersiz, maaş kuyruklarında ömür tüketiyoruz. Yaşlılıkta dahi çalışmak zorunda kalıyoruz. Buna karşın AKP Hükümeti reform adı altında halkımızı uyutmaya çalışıyor.
AKP Hükümeti sağlıkta reform yapıyorum diyor! Doğru değil.
İşte gerçek,
·Sağlık hizmetleri adım adım paralı hale getiriliyor, özelleştiriliyor.
·Sağlık hizmetlerine bütçeden sadece 3,5 pay ayrılıyor.
·Sağlık hizmetlerine kaynak ayırmıyor, sağlık emekçisi sayısını artırmıyor, sağlığa yatırım yapmıyor.
·SSK Hastanelerini hukuk dışı bir biçimde önce Sağlık Bakanlığına ardından Yerellere devrederek özelleştirme hesabı yapıyor.
·Tüm yurttaşların sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanılmasını ve kolaylıkla erişilmesini sağlamıyor.
·Sosyal güvencemiz olmasına rağmen ek para ödemelerine maruz kalıyoruz kalıyoruz.
AKP Hükümeti eğitimde reform yapıyorum diyor! Doğru değil.
İşte gerçek,
·Eğitime kaynak ayrılmıyor, okullarda kayıt parası adı altında okulun yakacağı ve diğer giderleri için para vermek zorunda kalıyoruz.
·Okul sayıları yetersiz, sınıflar kalabalık, öğretmen sayısı yetersiz
·Üniversiteler paralı hale getiriliyor.
·Yoksul yetenekli çocukların okumaları gün geçtikçe imkânsız hale geliyor.
AKP Hükümeti ekonomi iyi gidiyor diyor! Doğru değil.
İşte gerçek,
·Çocuklarımız 4.000 $ borçla doğuyor.
·İşsizlerin oranı % 15‘i buldu.
·20 milyon insan yoksullukla boğuşuyor.
·Çalışandan üretenden vergi alınıyor, Zenginden alınmıyor.
·Tarım can çekişiyor; Esnaf kan ağlıyor.
·Ücretteki erime sürüyor, Satın alma gücü düşüyor.
·Kayıt dışı ekonomi teşvik ediyor.
·Kaçak işçi çalıştırmalar giderek yaygınlaşıyor.
·Asgari ücret beslenmeye yetmemektedir.
·Ücretlerin büyük bölümü telefon, elektrik, su v.b gidiyor.
AKP Hükümeti Kamu Yönetiminde reform yapıyorum diyor. Doğru değil.
İşte gerçek,
·Yerelleştirme kisvesi a1tında,Kamu hizmetlerini özelleştiriyor. Şirketlere devrediliyor. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik başta olmak üzere bütün hizmetler paralı hale getiriliyor. Denetim zayıflatılıyor, emekçileri ve halkı yok sayıyor.
·Başta- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve İzmit Seka Fabrikası kapatılmak isteniyor. Kamu varlıkları bir bir elden çıkarılıyor. İzmit Seka İşçilerinin direnişi şu anda hükümete geri adım attırıldı.
AKP Hükümeti! Personel Rejiminde reformu yapıyorum diyor. Doğru değil.
İşte gerçek,
·Sözleşmeli personel uygulaması ile kamu emekçilerinin iş güvencesini ellerinden almak istiyor.
·Performans sistemiyle ücret adaletsizliğini kışkırtıyor. Çalışanları bir birine düşürmek istiyor.
·Siyasi kadrolaşmayla kamu hizmetlerinin niteliğini düşürüyor. Kayırmacılığa haksızlığa hız veriyor.
·Çalışan sayısını azaltıyor İş yükünü arttırıyor.
·Kamu emekçilerinin emekli ikramiyelerine el koymanın yolunu arıyor.
·İş yerini, işin tanımını ve çalıma koşullarını esnekleştiriyor.
·Çalışma saatlerini uzatıyor, izinleri düşürüyor, yükselme ve atamalarda keyfiyete zemin hazırlıyor.
AKP Hükümeti! Sosyal güvenlik reformu yapıyorum diyor. Doğru değil.
İşte gerçek,
·Emeklilik yaşım yükseltiyor.
·Prim ödemelerini uzatıyor.
·Emekli aylığını bağlama oranlarını düşürüyor.
·Sosyal güvenlik hizmetlerini adım adım şirketlere devrediyor.
AKP Hükümeti! Orman alanlarındaki kaçak yapılaşmayı önleyeceğini diyor. Doğru değil.
İşte gerçek,
·2B‘deki yasal değişiklikle orman alanlarını yandaşlarına peşkeş çekiyor.
·Yeraltı ve yer üstü kaynaklarım doğa tahribatı ve halkın sağlığım hiçe sayarak (Artvin Cerattepe Mevkiinde Artvin Halkına sormadan halkın sağlığı ve doğanın tahribatı pahasına birilerine peşkeş çekiliyor.)
Bu böyle gitmez, bu bozuk sistem değişmelidir. Sosyal güvenlik, eğitim, alt yapı başta olmak üzere kamusal hizmetler tepeden tırnağa halkın yararlan doğrultusunda yeniden yapılandınlmalıdır. İMF programına, saldırılara, hak gasplanna ve anti demokratik uygulamalara karşı, kamu emekçisi, işçi, küçük esnaf ve tüm ezilenlerin birleşik mücadelesini örmeliyiz.
Bugün 81 ilde hükümeti alanlarda uyarıyoruz. Hükümet kayda almazsa üretimden gelen gücümüz dahi olmak üzere her türlü meşru, demokratik mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız. Yaşasın emekçilerin birleşik gücü.
Yaşasın emek platformu.
EMEK PLATFORMU SAMSUN BİLEŞENLERİ DÖNEM SÖZCÜSÜ VE TMMOB SAMSUN İKK SEKRETERİ MURAT AKAR‘IN KONUŞMA METNİ
Ülkemizin bugün içinde bulunduğu durum, uzun yıllardır uluslar arası finans kuruluşlarının güdümünde uygulanan ekonomik ve sosyal politikaların bir sonucudur.
Türkiye bütçesi,sosyal devlet ilkelerinin gereklerini yerine getirme anlayışından uzaklaştırılarak, tamamıyla borç faizi ödeme idaresine indirgenmiştir.
Gelir dağılımı son derece bozulmuş, yoksullaşma artmıştır.
Belediye çalışanları bir sabah işlerini kaybetmiş , kendilerine: "sendikanızı bırakın gelin "denilmiştir.
Bu şekilde sendikasızlaştırma tüm yurtta hızla devam etmektedir.
Sosyal güvenlik ve sağlık başta olmak üzere , tüm temel haklar; sadece parası olanların yararlandığı bir anlayışa terk edilmektedir.
Siyasi iktidar; "Sosyal Devlet" ilkesini işlevsiz kılarak, " Planlama" kavramını işlemez kılarak, " Hukuk Devleti" ilkelerini zorlayarak, " Ülkenin Pazar,Devletin Tüccar , Vatandaşın da Müşteri " konumuna getirilmesi için, elinden geleni yapmaktadır.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile istediği sonucu alamayan Hükümet , bu yasanın içindeki maddeleri tek tek yasa haline getirmektedir.
Temel Sağlık Yasası, Kamu Yönetimi Yasası , Kamu Personel Yasası,Yerel Yönetimler Yasası bunun birer parçalarıdır.Bu yasalar geçtiğinde, kamu hizmetleri artık tamamen paralı hale gelecektir.
Paran kadar sağlık hizmeti almak istemiyorsan ,
Paran kadar eğitim hizmeti almak istemiyorsan,
Devletin müşterisi değil, yurttaşı olmak istiyorsan,
Kamu hizmeti vatandaşlık hakkıdır diyorsan,
Sosyal Devletin tasfiye edilmesine karşı çıkmalısın.
Çünkü , bugün susarsak yarın çok geç olacaktır.
1980‘ten sonra "Liberal ekonominin gereği" diye, kitlelere yutturulan özelleştirmeler ile, Cumhuriyetin ekonomik kazanımları, birer birer tasfiye edilmiş, çalışanlar işsiz bırakılmış , Çok Uluslu Şirketlere Pazar alanları yaratılmıştır.
"Devlet sucuk yapmaz" denilmiş, Et ve Balık Kurumu(EBK) özelleştirilerek kapatılmış,
"Devlet peynir yapmaz " denilmiş, Süt Endüstrisi Kurumu(SEK) özelleştirilerek kapatılmış,
"Devlet pijama dikmez" denilmiş. Sümerbank özelleştirilerek kapatılmış, böylece ülkede tarım ve hayvancılık bitirilmiştir.
Devlet bebeklerin ve çocukların sağlıklı beslenebilmeleri için, ucuz fiyatla et,süt,peynir üretmek zorundadır.Sosyal Devlet olmanın gereğidir bu.
Emek platformu olarak , işçisiyle,memuruyla birlikte mücadele etmek zorundayız.
Çünkü ; saldırı emek cephesine yapılmaktadır,üretim ekonomisine yapılmaktadır,sosyal devlete yapılmaktadır.
Türkiye‘de tamamen ideolojik bir tavırla topluma dayatılan özelleştirme ; işsizlik demektir.
Özelleştirme ; Çok Uluslu Şirketlere ülkeyi pazar haline getirmek demektir.
Özelleştirme ; ulusal bağımsızlığımız için tehdit demektir.
SEKA‘nın, Köy Hizmetlerinin kapatılmasıyla, TELEKOM‘un, TÜPRAŞ‘ın, Samsun Gübre Fabrikasının özelleştirilmesi ile, SSK hastanelerinin devri ile, nihayet TEKEL‘in satılmak istenmesi ile Türkiye iktisadi anlamda sömürgeleşme sürecine sokulmak istenmektedir.
Bu süreç tamamlanınca, resmin bütünü ortaya çıkacak ve geriye Türkiye diye bir şeyin kalmadığı anlaşılacaktır.
TEKEL halkın malıdır. Yarattığı kamu fonu ile,ödediği kurumlar vergisi ile elde ettiği karı ile halkın malıdır. Bu nedenle TEKEL‘i savunmak demek, Amerikan sigara şirketlerine karşı, Türk tütününü, Türk çiftçisini, Tekel çalışanını savunmak demektir.
Vatanı savunmak demektir.
Artık özelleştirme karşıtı mücadele, sadece ilgili kurumların değil ülkenin savunulmasıdır.
Arkadaşlar, belki her mücadele eden kazanamıyor ama unutmayın ki, kazananlar hep mücadele edenler olmuştur.
Emek platformu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
EMEK PLATFORMU KIRKLARELİ BİLEŞENLERİ DÖNEM SÖZCÜSÜ VE TMMOB KIRKLARELİ İKK SEKRETERİ HÜSEYİN KAHRAMAN‘IN KONUŞMA METNİ
Emek platformu olarak, bugün 81 ilde yine alanlardayız. Farklı siyasi görüşlerine karşın; ekonomik, demokratik, sosyal güvence gibi ortak paydalarda buluşarak.
Bu ittifak, emekçilerin örgütlü yapıları olan Türk-iş, Hak-iş, Disk, Kesk, Türkiye Kamu-sen, Memur-sen gibi işçi ve memur sendikaları konfederasyonları ile tmmob, TBB, TDHB, TEB, TTB, TVHB, Türmob gibi , meslek odaları ve birçok sivil toplum kuruluşlarından oluşmaktadır. Böyle bir oluşum için, sermaye sahipleri, büyük tüccarlar ve toprak ağaları ile bugünün ayrıcalıklı hak ve yetkilerine sahip kamu görevlileri dışında kalan ve emeği ile yaşam mücadelesi veren herkes, emek platformunun içinde yer almıştır.
Emek platformu olarak; bugüne kadar başarısızlığı defalarca kanıtlanmış IMF ve Dünya Bankası gibi uluslar arası finans kuruluşlarınca hazırlanan ekonomik proğramlar ile ülkeyi yöneten siyasi iktidarlardan hep şikayetçi olduk. Özellikle, AKP iktidarının uygulamalarından, ülkemiz için, halkımız için geleceğimiz için derin kaygı taşımaktayız.
Bir ülke düşünün ki; işçileri, kamu çalışanları, avukatları, doktorları, mühendis-mimarları, yazarı, çizeri, aydını, kadını, genci, emeklisi yani emeği ile geçinen herkes ayakta. Esnaf ve sanaatkarlar ile köylüler gibi toplumun diğer kesimlerinin sessizliği oldukça düşündürücüdür.
İşte, ülkemizin her kurumunda yolsuzlukların, vurgunların, talanın alabildiğine devam ettiği yetmezmiş gibi, hükümet hepimizin ortak varlıkları olan kamu kuruluşlarını özelleştirme ve taşeronlaştırma ile halka ve yasalara karşın süratle birilerine peşkeş çekmeye devam etmektedir. Buna da, çok kararlı olduklarını görüyoruz.
Ülkesine ve geleceğine sahip çıkan emek platformunun başkanlar kurulu, 25 Ekim 2004‘te Türk-iş genelmerkezinde bir araya gelerek SSK‘ya bağlı sağlık kuruluşlarının sağlık bakanlığına devrine ilişkin bakanlar kurulunda imzaya açılan yasa tasarısını kabul edilemez olarak değerlendirmiş ve daha bir çok kurum ve kuruluşumuza yönelik devir-özelleştirme-kapatma gibi ülke ve halka karşın yapılan girişimlere karşı mücadele kararları almıştır.
Bizler, ülkemizin kurum ve kuruluşlarında görev yapan emekçileriyiz. Toplumsal ve bireysel hayatı kolaylaştırmak, geliştirmek, yaşanır kılmak amacıyla oluşturulan bu kurumların mağduru haline geldik. Bırakın, emeklilik hakkının yaşlılığımız için bir güvence olmaktan çoktan çıkmasını, aktif çalışma yaşının bile en verimli döneminde, nüfusumuzun büyük bir bölümü yoksulluk sınırındadır. Emeğimizi ve ürettiklerimizi ucuza satıp, pahalı tüketiyoruz.
Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik vb. Kamusal hizmetlerin adım adım özelleştirilmesiyle yurttaşımız müşteri, kurum ve kuruluşlarımız şirket ve ülkemiz pazar haline getiriliyor.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nün kapatılmasıyla kırsal ve tarımsal altyapı hizmetlerinin daha hızlı sunulacağı isöyleniyor. Oysa gerçekte planlanan köy hizmetlerinin yerel yönetimlere devri ile yol, içme suyu, sulama, arazi toplulaştırma gibi hizmetlerin paralı götürülür hale getirilmesi, topraklarımızın sahipsiz bırakılmasıdır.
Emek platformu olarak tüm halkımızında desteğini beklediğimiz acil taleplerimiz şunlardır.
- emeklilik sistemi, çalışamayacak yaşa gelen insanlarımızın gelecek güvencesi haline getirilmeli,
- sağlık hizmeti doğumdan ölüme kadar herkesin anında ve para ödemeden eşit olarak yararlanacağı bir sisteme dönüştürülmeli,
- eğitim tüm yurttaşlara açık, eşit ve ücretsiz hale getirilmeli;
- ulaşım, haberleşme, enerji, tarım ve ülkenin yer üstü ve yer altı kaynakları vb. Geniş toplum kesimlerinin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
Kısacası toplumsal zenginlikler ve toplumsal hizmetler yeni bir kamusal anlayışla tüm yurttaşların kolaylıkla erişebileceği konumda olmalıdır.
Dünkü hükümetlerin yaptıkları gibi, bugün de akp hükümeti, ımf ve dünya bankası programlarını "reform" adı altında kararlılıkla yürütüyor.
İşte, kamuoyunun tepkilerine neden olan, akp hükümetinin çıkardığı ve çıkarmayı düşündüğü yasalar ve uygulamalardaki taşıdığı anlamlar:
- genel sağlık sigortası; paran kadar sağlık sigortası
- emeklilik yasası; mezarda emeklilik
- aile hekimliği; koruyucu sağlık ve tedavi hizmetlerinin paralı hale getirilmesi
- temel sağlık yasası; hastanın müşteri, hastanenin sağlık işletmesine dönüştürülmesi
- kamu yönetimi yasası; vatandaşın müşteri, ülkenin pazar haline getirilmesi
- kamu personel yasası; işgüvencesiz, performansa göre sözleşmeli çalışma
- yerel yönetim yasaları; yerelleşerek hizmetlerin özelleştirilmesi ile tam bir sosyal ve ekonomik yıkım yapılmaktadır.
Bu, halk ve emek düşmanlığını durdurmak bizim ellerimizdedir. Güvenli bir gelecek ve ‘insanca yaşanacak bir türkiye için‘ emek platformu olarak, 16 Şubat 2005 çarşamba günü (bugün) 81 ilde "iktidarı uyarı eylemleri" gerçekleştiriliyor. İşine, aşına, özgürlü