EMİN KORAMAZ YAZDI: "17 AĞUSTOS 1999’DAN BUGÜNE…"

14.08.2020

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 14 Ağustos 2020 tarihli Birgün Gazetesi'ndeki köşesinde, 17 Ağustos 1999 Depreminin 21. yıldönümü vesilesiyle depreme hazırlıklı olmak için yapılması gerekenler üzerine yazdı.

17 AĞUSTOS 1999’DAN BUGÜNE…

Takvim yapraklarında yaklaşan 17 Ağustos tarihi pek çoğumuz tarafından hâlâ acı, korku ve endişe ile birlikte hatırlanıyor. Kaybettiğimiz güzel insanların, yıkılan kentlerin, enkaz altında kalan hayallerimizin anıları bir kez daha gözlerimizde canlanıyor.

Yarattığı ekonomik, toplumsal ve psikolojik sonuçlar dikkate alındığında Türkiye’nin yakın tarihindeki en önemli olaylardan bir tanesi oldu 17 Ağustos Depremi… Şiddeti, yaygınlığı, can kaybı ve yarattığı tahribatla Türkiye’de yaşayan milyonlarca kişiyi yakından etkiledi.

Resmi rakamlara göre 18 binin üzerinde yurttaşımızın hayatını kaybettiği, 50 binden fazla kişinin yaralandığı, 300 bine yakın konut ve işyerinin hasar gördüğü 17 Ağustos Depremi, gerekli tedbirler alınmadığında doğal afetlerin ne büyük toplumsal felaketlere dönüşebildiğinin en acı örneği olarak tarihe geçti.

Depremin yarattığı yıkımın ve yaşadığımız toplumsal travmanın büyüklüğüne rağmen, deprem gerçeğiyle gerçekten yüzleştiğimiz, yeni depremlere hazırlanma konusunda mesafe kaydettiğimiz söylenemez.

21 YILDA NE YAPILDI

17 Ağustos Depremi’nden almamız gereken en büyük ders, coğrafi riskler göz ardı edilerek kurulan şehirlerin, plansız-çarpık kentleşmenin ve mühendislik hizmeti almayan yapıların insanlar için büyük tehdit oluşturduğuydu.

Geride bıraktığımız 21 yıl boyunca ne yazık ki bu acı dersin gereklerini yerine getirme noktasında adımlar atılmadı. Afet riski olan yerleşim yerleri taşınmadı, binalarımız depreme dayanıklı hale getirilmedi, kent merkezlerinde deprem toplanma alanları oluşturulmadı, afet sonrası kriz yönetim senaryoları hazırlanmadı.

Bütün bunlar yapılmazken, kamusal bir anlayışla yürütülmesi gereken “yapı denetim” sistemi tümüyle ticarileştirildi. Odalarımızın mesleki yeterlilik, eğitim, belgelendirme ve denetleme gereklilikleri yapı denetim süreçlerinden dışlandı.

“İmar Barışı” adı altında projesi olmayan, hiçbir mühendislik hizmeti almamış kaçak yapılar ruhsatlandırıldı. 10 milyonun üzerinde kaçak yapının ruhsatlandırıldığı bu imar affıyla birlikte yapı stokumuzun proje uygunluğu ve deprem dayanıklılığı konusunda denetlenme ihtimali ortadan kaldırıldı.

Kentlerin yeniden yapılandırılması ve depreme dayanıksız binaların yenilenmesi için gerekli olan “Kentsel Dönüşüm” uygulamaları amacından saptırılarak inşaat firmalarına kaynak aktarılmasının, kentsel rantların iktidar yandaşlarında toplanmasının bir aracı haline getirildi.

Kent merkezlerinde bulunan afet toplanma alanı statüsünde park, bahçe ve meydanlar yapılaşmaya açılarak afet sonrasında yaşamı sürdürmeye olanak verecek güvenli alanlar ortadan kaldırıldı.

BUNDAN SONRA NE YAPMALI

Ülkemizin farklı yerlerinde yaşanan farklı büyüklüklerdeki her deprem, 17 Ağustos 1999’da yaşadığımız büyük felaketi çağrıştırmakta, depremin ülkemiz için ne kadar yakın bir tehlike olduğunu hatırlatmaktadır. Bilinmelidir ki, depreme hazırlık konusunda 21 yıl öncesinden daha iyi durumda değiliz. Yaşanacak benzer bir felaketin sonuçları çok daha ağır olacaktır. Bütün bunların biliniyor olmasına rağmen depreme hazırlık konusunda gerekli adımların atılmamasının sorumluluğu siyasi iktidarın üzerindedir.

Benzer felaketleri bir daha yaşamamak için derhal adım atılmalıdır. Yapı denetimi sistemi TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Ülke genelindeki yapılar incelenerek riskli yapılar tespit edilip güvenli hale getirilmelidir. Uygun olmayan zemin ve arazilerdeki yapılar derhal boşaltılmalıdır. Tüm yaşam alanlarımız bilimin ve teknolojinin rehberliğinde, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ve doğayla barışık biçimde yapılandırılmalıdır.

Geçtiğimiz yıllar içinde “İmar Barışı” adı altında ruhsatlandırılan yapılar derhal denetlenmeli, kaçak yapılar hiçbir biçimde affedilmemelidir. Çıkarılan deprem yönetmelikleri geliştirilmeli ve harfiyen uygulamaya konmalı, yönetmeliklere aykırı tüm işlemlerin tesis edilmesi engellenmeli; Odalarımızın kamusal görevi olan mesleki denetim yetkilerini sınırlandırmaya yönelik düzenlemeler kaldırılmalıdır.

21 yıl önceki acıları yeniden yaşamamamız için ülke olarak depreme hazırlıklı olmamız gerekiyor. Depreme hazırlıklı olmak için de bilimin, tekniğin ve doğanın sesine kulak vermemiz gerekiyor.