HKMO: 657 SAYILI DEVLET MEMURLARI KANUNU NİÇİN DEĞİŞTİRİLMEK İSTENİYOR?
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan "Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine 21 Haziran 2013 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.
657 SAYILI DEVLET MEMURLARI KANUNU
NİÇİN DEĞİŞTİRİLMEK İSTENİYOR ?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan "Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı 15.05.2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı‘na sunuldu.
Tasarı ile;
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu‘nda yapılan düzenlemelerle,
-Uzman yardımcılığı ve müfettiş yardımcılığında geçirilmesi gereken asgari sürenin üç yıldan iki yıla indirilmesi,
-Müdür, İl Müdürü, Daire Başkanı ve daha üst kadrolara yapılacak atamalarda aranan hizmet süresinin beş yıla düşürülmesi,
-Müdür, İl Müdürü, Daire Başkanı ve daha üst kadrolara atanabilmek için öğrenim durumu ile beş yıllık hizmet süresinin dışında özel şartların aranmaması,
-Ek göstergesi 6.400 ve daha yüksek tespit edilen yönetici kadrolarına atanmada, en az lisans düzeyinde yükseköğretim mezunu olma ve kamu kurum ve kuruluşları ile özel kurumlarda veya serbest olarak en az beş yıl hizmetin bulunması şartlarının aranması,
-Ek göstergesi 6.400 ve daha yüksek tespit edilen yönetici kadrolarına açıktan da atama yapılabilmesi,
-Müdür ve daha üst unvanlı yönetici kadrolarına atanabilmek için öğrenim durumu ile toplam hizmet süresi dışında; belirli bir meslek mensubu, kariyer meslek mensubu ya da kurum meslek personeli olma, 36ncı maddede belirtilen hizmet sınıflarına veya hâkimlik ve savcılık mesleklerine ilişkin kadrolarda bulunmuş veya bulunuyor olma veya belirli kadrolarda bulunmuş veya bulunuyor olma veya belirli kadro veya görevlerde belirli bir süreyle bulunmuş olma gibi özel şartların aranmaması,
öngörülmektedir.
Düzenlemeyle, sorunları ve sakatlıkları bulunmakla birlikte liyakat ve kariyer esasına dayalı kamu personel sisteminin alt-üst edilişine, dönüştürülmesine ilişkin operasyonlar zincirine bir halka daha eklenmektedir.
Düzenleme yasalaşırsa yönetici kadrolara atanabilmek için daha önce öngörülen hizmet süreleri düşürülecek, özel sektörde ve serbest çalışılan süreler bu sürelerden sayılacak, daha önce hiç memuriyeti olmayanlar da yönetici olarak atanabilecek, belirli süre o kurumda çalışmış olma, belirli bölümleri bitirmiş olma, kariyer meslek mensubu olma gibi koşullar aranmayacak, örneğin Adalet, İçişleri, Dışişleri Bakanlıklarına İlahiyat Fakültesi mezunları atanabilecektir.
Düzenlemeyle, kariyer ve liyakat üzerine inşa edilmeye çalışılmış olan kamu personel rejimi, yaratılan siyasi etki nedeniyle daha da tahrip edilecek, yükseltme sistemi ortadan kaldırılacak, üst kadroya atama yapma kuralsızlaştırılacak, siyasi iktidarın düşünce ve görüşlerine yakın olanlar göreve getirilecek, siyasal iktidar uygulamalarına destek verecek kadrolara yol açacak, "kamu görevlisi" yerine "hükümet görevlisi", "bürokrasi kültürü" yerine "biat kültürü" esas alınacak, kamu yararı, toplum yararı, hizmet gereği düşüncesi ve bu düşüncedeki kamu görevlileri tasfiye edilecek, etkisizleştirilecek, "hükümet görevlileri", "hükümet yanlıları" etkin kılınacaktır.
Yasalaştırılmak istenilen düzenleme, kamu yönetimi ve kamu personel sisteminin dönüştürülmesi çabalarının ilki değildir. Daha önce de 2011 yılında 6111 sayılı Kanun‘la 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu‘nun toplam 47 maddesinde değişiklikler yapılmış, 6223 sayılı Yetki Kanunu‘na dayanılarak, ve yasama organı devre dışı bırakılarak çıkarılan onlarca Kanun Hükmünde Kararname ile kamu yönetiminin örgütlenmesine ve personel hukukuna ilişkin köklü düzenlemeler yapılmış, Anayasa‘daki "kanuna dayalı yönetim esası" yerine, "kanun hükmünde kararnameye dayalı yönetim" esasına geçilmiştir.
6223 sayılı Yetki Kanunu‘na dayanılarak 12 Haziran 2011 tarihli genel seçimlerden önce çıkarılan 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 657 sayılı Kanun‘a tabi 4/B olarak anılan ve 4924 sayılı Kanun‘a tabi olarak sözleşmeli pozisyonlarda çalışan yaklaşık 200.000 kamu personeli memur kadrosuna atanmış, seçim dönemlerine yönelik bu düzenleme sonrasında sözleşmeli personel alımına hızla devam edilmiş, "geçici" bir istihdam şekli olarak, "zorunlu ve istisnai" haller için oluşturulan sözleşmeli personel uygulaması, asli bir istihdam usulüne dönüştürülmüştür.
Sözleşmeli statüsüyle personel, memurlara tanınan genel güvence sisteminden yoksun ve kadroya geçirilme beklentisiyle siyasal iktidara bağımlı bırakılmıştır.
Yine daha önce yapılan düzenlemelerle, sicil sistemi yerine performans sistemine geçilerek kariyer sisteminden iş sınıflaması sistemine dönüşümün önü açılmış, yükseltme sistemiyle, istihdam türleriyle, ücret sistemiyle oynanarak esnek, kuralsız, güvencesiz, sendikasız, örgütsüz, bağımlı bir yeni personel sistemi yaratılmıştır.
En nesnel yeterlik belirleme ölçütü olan yazılı sınav yerine sözlü sınav ve mülakat sistemi yeğlenerek, kamu personel sisteminde daha personel alımı aşamasında "liyakat ilkesi" zedelenmiş, "kayırmacılık" esas olmuş, Danıştay‘ın mülâkat sınavlarının yargısal denetime olanak sağlayacak koşul ve ortamlarda yapılması gerektiğine ilişkin kararlarına karşı yargı kararlarını dolanmak ve etkisiz kılmak için sözlü sınavlarda herhangi bir kayıt sistemi uygulanamayacağına ilişkin yasal düzenlemeler çıkarılarak, siyasallaşma ve kayırmacılık yasal güvence altına alınmıştır.
Ülkemizdeki çalışma ilişkisi, kamu personel sistemi bir bakıma devlet anlayışının da göstergesi ve yansımasıdır. Bu yüzden çalışma ilişkisi ve kamu personel sisteminin siyasal, toplumsal, ekonomik ve ulusal bağlamdan soyutlanması da düşünülemez.
İç hukukun, yargının, bütün kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden düzenlenmesi ve değiştirilmesinden ayrı düşünülemeyecek olan kamu yönetimi ve kamu personel sistemine ilişkin düzenlemeler de devlet aygıtının, belirlenmiş ve hedeflenmiş ekonomik-politik-toplumsal hedefler doğrultusunda yeniden örgütlendirilmesinin, küreselleşmeyle bütünleşmenin, uluslararası sermayenin önündeki bütün engellerin kaldırılmasının, devleti ele geçirmenin, bu hedefe yardımcı olacak kadroları oluşturmanın kamusalcılık, toplumculuk ve yurtseverlik ruhunu tasfiyenin bir parçasıdır.
Kamu yönetiminde de örgütlenme, işleyiş, personel rejimi ve yerleştirilmek istenen anlayış açısından ciddi ve kaygı verici bir dönüşüm süreci yaşanmaktadır.
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak çoğunluğu kamuda çalışan meslektaşlarımızın ve ülkemizin genel yararını esas alarak bu kaygı verici dönüştürme çabalarına karşı üyelerimiz ve kamuoyunun dikkatini çekerken, başta mühendisler olmak üzere, süreçten zarar gören bütün kamu çalışanlarını ve halkımızı duyarlı ve kararlı olmaya, demokratik haklarını kullanarak, mücadele etmeye davet ediyoruz.
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak, günü kurtaran değil, geleceği kurtarmayı amaçlayan, birelci değil, dayanışmacı ve tümelci bir demokratik mücadele hattının ve birlikteliğinin başarıya ulaşacağı düşüncesinde olduğumuzu, mesleğimiz ve örgütümüzün gereği olan duyarlılık ve kararlılıkla meslek, toplum ve kamu yararına aykırı olan her girişimin karşısında olacağımızı, kamuoyunu bilgilendirmeyi ve her türlü demokratik hakkımızı kullanarak engelleme çabamızı sürdüreceğimizi kamuoyumuza saygıyla duyururuz.
TMMOB HARİTA ve KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
HAZİRAN 2013