HKMO'DAN CUMHURBAŞKANINA MEKTUP
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, “Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmesi ve Cumhurbaşkanı onayına sunulması üzerine 22 Haziran 2010 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.
CUMHURBAŞKANINA MEKTUP
"Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" 17 Haziran 2010 tarihinde TBMM Genel Kurulu‘nda kabul edilmiş olup, Cumhurbaşkanlığının onayına sunulmuştur.
"Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ile Belediye Kanununun 73. maddesi değiştirilmiştir. Kentsel dönüşüm alanları ile ilgili olarak yapılan değişiklik maddesi kendi içerisinde çelişkiler içerisindedir. İlk olarak şunu vurgulamak isteriz, tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu üzere Türkiye‘de de kentsel dönüşümle ilgili planlama ve uygulamaya gereksinim vardır. Doğal olarak bu uygulamanın kendine özgü bir yasası, uygulama yönetmeliği ve uygulama yöntemi olmalıdır. Belediye yasasının bir maddesindeki değişikle bu sürecin başarılı bir şekilde yönetilemeyeceği açıktır. Bilimsel ve teknik yaklaşımlardan uzak olan mevcut değişiklik, geri dönüşü olmayan bir yola girilerek daha ağır sorunlara gebe bir uygulamanın yaşanmasını çağırır niteliktedir.
Düzenlemede göze çarpan bazı hükümler söz konusu yasa değişikliğinin kamu ve toplum yararından uzak olduğunu ve özellikle büyükşehir belediyelerine yeni yetki devirlerinin yapıldığını göstermektedir. Madde değişikliğinde kentsel dönüşüm alanlarının kapsamı tanımlanırken; "yapısız ve plansız" alanlarda, diğer bir anlatımla henüz bir yapılaşmanın olmadığı ve planlama çalışmalarının henüz yapılmadığı, boş bulunan alanlarda dönüşüm projesinden bahsedilmektedir. Yapılaşmanın olmadığı ve planı bulunmayan alanlarda dönüşüm projesinden söz etmenin teknik ve sosyal yönden hiçbir bilimsel açıklaması yoktur. Bu alanlarda zaten farklı nitelikte "çevre düzeni", "nazım" ve "imar" planları yapılmaktadır. Böyle bir düzenleme keyfi uygulamaların sınırsızca gerçekleştirileceğini gözler önüne sermektedir.
Yasa değişikliği ile kentsel dönüşüm uygulaması "kamulaştırma" üzerinden yürütülmektedir. Kamulaştırma tanımı gereği kamu yararı ilkesi yönünden zorunluluk içeren bir uygulamadır. Türkiye‘de uygulanan Kamulaştırma yöntemi ile yurttaşın mülküne kamu yararı gereği el konurken, diğer taraftan konunun soysal, ekonomik, kültürel ve toplumsal yönü dikkate alınmamaktadır. Yurttaş, doğup büyüdüğü, yaşadığı bölgeden kısaca yaşam alanından, toprağından kopartılmaktadır. Böylesi bir anlayış üzerine kentsel dönüşüm projeleri oluşturulamaz. Halihazırda Avrupa İnsan hakları mahkemesinin bu çerçevede vermiş olduğu pek çok karar mevcuttur.
Kanun değişikliğiyle, büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm yetkisi yalnızca Büyükşehir Belediyelerine verilmekte, kentlerin tüm bölgelerinde rant amaçlı imar yenilemelerine olanak tanınmaktadır. Büyükşehir belediyelerinin belediye sınarları nüfus oranına göre genişletilmiş ve çeşitli zonlar getirilmiştir. Bu zonlar düşünüldüğünde bu alana giren (..mera, yaylak, orta malı, tarım arazileri, kıyı alanları, yeşil alanlar, 2B alanları vb. nitelikli) arazilerde yapılacak dönüşümde rantsal dönüşümlerin gündeme geleceği açıkça görülmektedir. Kentsel dönüşümlerden doğan rantın kenti, bölge insanını, doğayı ve tümden evrensel hukuki değerleri yok etmeye devam edeceği, ilçe belediyelerinin/halkın sürecin dışına itilerek, büyükşehir belediyelerinin tek söz, tek kalem kılınacağı anlaşılmaktadır.
Kanunda, Büyükşehir belediyeleri, büyükşehirlerde kentsel dönüşüm kararında yetkili tek merci olarak belirlenirken, diğer taraftan kentsel dönüşüm alanı ilan edilen yerlerdeki "her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı kullanım izni ve benzeri tüm imar işlemleri" de büyükşehir belediyelerine bırakılmaktadır. Bu durum, ilçe belediyelerinin imar sürecinden koparılması demektir ki, değişikliğin uygulanmasıyla ilçe belediyelerinin zor durumda kalması kaçınılmazdır. Bu uygulama ile 16 Büyükşehir belediyesinde yaklaşık 400‘e yakın ilçe ve belde belediyesinin imar yetkileri elinden alınmakta ve kapılarına kilit vurulmaktadır. Yerel yönetimlerde bu alanda ciddi bir deprem yaşanacağı şimdiden görülmektedir.
İlgili düzenleme ile 3194 sayılı imar kanunu fiilen ortadan kaldırılmaktadır. 5 hektar ile 500 hektar arasında ve parçalı bir şekilde ilan edilecek dönüşüm alanlarında uygulamaya konulacak parselasyon planlarında, yurttaşın arazisi bu alan içerisinde sağa sola savrulacaktır. Halbuki parselasyon planları hazırlanırken uyulmakta olan temel ilke; uygulama sonrası oluşacak parsellerin öncelikle uygulama öncesinde bulundukları aynı yerden, yoksa mümkün mertebe mevcut parsellere en yakın yerden oluşturulması prensibidir. Bu yönde sayısız yargı kararları vardır. Yasa değişikliğine bakıldığında yurttaşın arazisi, tarlası, parseli uygulama alanı içerisine alındığında yapılan uygulama projesi ile 500 hektar içerisinde rastgele bir yere serpiştirilmesinde sakınca görülmemektedir. Rantı yüksek olan bölgeler keyfi uygulamaya tabi tutulabilecektir. Bu yetmezmiş gibi bir de yurttaşın hak araması ve yargı yoluna gitmesi de bu değişikle engellenmektedir. Bu yaklaşımın kamu ve toplum yararına değil gözü sürekli kamu arazilerinde, tarım arazilerinde ve mera alanlarında, toprak üzerinden rant peşinde koşan bir takım büyükşehir belediye başkanlarının ve yandaşlarının yararına olacağı anlaşılmaktadır.
Halen kendine özgü yasal bir mevzuata kavuşturulamayan kentsel dönüşüm uygulamaları, "5366 Sayılı, Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun" ve Belediye Kanununun 73. maddesi kapsamında gerçekleştirilmektedir. Bu uygulamalar ile kentlerin bütüncül planlama anlayışları terk edilerek parçacı yaklaşımlar sergilenmekte ve rantsal anlayışlar öne çıkmaktadır.
Toprak, kullanım değeri üzerinden ele alınmaktan çok, değişim değeri üzerinden ele alınarak parçacı bir "dekorasyonla" uluslararası sermayenin oyun alanları haline getirilmekten çıkarılmalıdır.
Kentler; toplumsal, sosyal ve kültürel birikim alanlarıdır. Değişimi ekonomik değere indirgeyerek, tarihsiz, köksüz ve insansız kentler yaratıldığı açıktır. Yasalar, sömürünün, yağmanın ve kimliksiz kentler yaratma çabalarını gizleme mekanizmaları olmamalıdır.
Yukarıda belirttiğimiz gerekçeleri ve ülke gerçeklerini göz önünde bulundurarak; sağlıklı bir çevrede ve kentte yaşama ve barınma hakkının ihlal edilmemesi, tarihi, kültürel ve doğal mirasın kaybedilmemesi, yurttaşın mağdur edilmemesi, kamu arazilerinin talanının önlenmesi, büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde yar alan yaklaşık 400 adet belediyenin kapısına kilit vurulmaması için ve kentsel dönüşüm uygulamalarında halkın, sivil toplum kuruluşlarının, bilim insanlarının ve meslek odalarının katılımı ile kendine özgü bilimsel, teknik, sosyal ve hukuki olguları içeren bir yasanın düzenlenmesi için TBMM de kabul edilen "Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun" Cumhurbaşkanlığı makamınca onaylanmamasını ve TBMM‘ye iade edilmesi talep ediyoruz.
Saygılarımızla.
TMMOB
HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
HAZİRAN 2010


