HKMO'DAN YEREL YÖNETİMLERDEN BEKLENTİLER BEYANNAMESİ

19.03.2009

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, 29 Mart seçimleri öncesi yerel yönetimlere ilişkin beklentilerini 19 Mart 2009 tarihinde yaptığı bir basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurdu.

Bugün modern demokrasilerin etkin olarak uygulandığı alanların kentler olması kentleşmenin tarihini uygarlığın ve modernleşmenin tarihi ile başlatan düşünce ve kuramların geçerliliğinin kanıtı niteliğindedir. Plansız, kimliksiz, niteliksiz kentleşme dünyanın belli başlı küresel ekonomilerle bütünleşmiş kentlerinin başlıca sorunlarındandır. Bu küresel kentlerin belli başlı sorunlarından biri hızlı nüfus artışıdır. Kentin "çektiği" ve kırın "ittiği" nüfusun yaşanabilir sağlıklı bir fiziksel ve sosyal ortamdan yoksunluğu, sağlıklı bir üretime kanalize olamadığı, marjinal sektörlerle yaşamını sürdürmeye çalıştığı bir demografik kütle olması beraberinde daha farklı sorunların oluşmasına da yol açmaktadır.

Çağdaş yerel yönetimler dünyanın belli başlı ülkelerinde yerel yönetimlerde sağlanan insancıl, sosyal boyutlu, katılımcı yönetim anlayışı ve birikiminin merkezi yönetime aktarılması ile sağlanmıştır. Onun içindir ki yerel yönetim organlarında görev alacak ve yönetim organlarında ana aktör olarak yer alacak kişilerin demokrat değer sisteminin süzgecinden geçmiş kişiler olmaları gerekir. Ayrıca oy sağlama pragmatizminin sağlıklı kent politikalarının doğasına meydan okuyup, bunu tahrip edici bir mecraya dönüştürülmemelidir.

Belli bir coğrafi alanda kamu gücünün doğrudan yerel toplumsal güçler tarafından kullanılmasını içeren yerel yönetim olgusu, sürekli gelişen işlevleri ve yaygınlaşan uygulama alanı ile artan bir ilginin de odağına yerleşmektedir. Günümüzde hemen her devletin yönetsel yapılanmasında önemli bir yer tutan yerel yönetim kuruluşları, yerel halkın gereksinim ve beklentilerine daha uygun ve daha etkili bir düzeyde yanıt verebilme özellikleri ile, çağdaş ve demokratik bir yönetim yapısının vazgeçilmez unsurları arasında değerlendirilmektedir.

Sosyal nitelikli yerel yönetim anlayışı kentsel farklılığın o kentin karar organlarına dengeli bir şekilde yansıtılmasını amaç edinmelidir. Karar organlarına yansıyan bu farklılık kentsel alanda "dezavantajlı gurupların" kentsel ekonomik ve sosyal hayatla bütünleştirilmesi, eğitilmesini sağlamalıdır. Kentsel alanda demografik nicel birikimden, kentlileşmiş bir yurttaş tipinin yaratılmasına dönük çalışmalarında yapılması gerekir. Ve yurttaşların kentte anlamlı bir var olma, aidiyet bağı kurma gerekçelerine sahip olmaları gerekir.

Tekelci kapitalizmin kendi yarattığı bunalımdan çıkabilmek için uygulamaya koyduğu neo-liberal politikalar çerçevesinde Türkiye‘de çeyrek yüzyıldır neredeyse her alanda "reform" adı altında yapısal değişiklikler yapılmakta ve programlar uygulamaya konmaktadır. Bu süreçte yerel yönetimlerde belediyelerin de ,işlevlerinin değiştiğini görmekteyiz. Küreselleşme, özelleştirme ve piyasalaşma yerel yönetimlerde hiç zorlanmadan kendi politik ve iktisadi alanını kolayca yaratmıştır. Bir taraftan neo-liberal belediyecilik yükselen değer olarak tanıtılmış, kabul görmesi için hakim güçler tarafından her şey yapılmış ve halen yapılmaya devam edilmektedir. Diğer taraftan kente dair varlıkların, tesislerin, arazilerin parsel parsel pazarlanarak kentlerin birer meta haline getirilerek kentli yurttaşların da birer müşteri konumuna sokulduğu görülmektedir.

Kentlerin uygar ve çağdaş bir yapıya kavuşturulmasında, düzgün kentleşme ve kent kültürünün oluşmasında gündeme gelen ve yaşanılan kentsel sorunlara yönelik çözümler, kısa vadeli, parçacı, kişisel çıkar ve rant amaçlı bir şekilde geliştirilmemelidir. Bir yandan kapitalist küreselleşme, diğer yandan üretimden uzaklaşılarak ranta dayalı kentleşme süreci kentlerin kimliksizleşmesinde önemli ölçüde etken olmaktadır. Kentleşme sürecinde; yaşanabilir bir ekonomik yapıya geçilmesinde sanayi, tarım, turizm gibi alanlarda doğru projelendirilme yapılması yatırımlara öncelik verilmesi; bunun yanında plansızlık, denetimsizlik, kaçak yapılaşma, imar afları ve yanlış arazi kullanım politikaları ivedilikle terk edilmesi zorunludur. Kentlerimizin sağlıklı, güvenilir ve yaşanabilir yerler olması her koşulda hakim kılınmalıdır.

Bu çerçevede değerlendirildiğinde meslek alanımız açısından da bakılarak çağdaş bir yerel yönetimin şu parametreleri göz önünde bulundurması gerektiği düşünülmektedir;
- Küresel sermayenin dayattığı süreç, özel sektör ve bölgesel rekabet modeli teşviki ile uluslararası büyük şirketlerin küçük bölgelere ayrılmış güçsüz yerelliklerde güçlerini ve karlarını arttırmaları yönündedir. Dolayısıyla kalkınma ajansları yerel yönetimlerin güç alanında aşınmasına, kaybına neden olacaktır. Beraberinde kent yönetiminde sermayenin ilişkileri öne çıkacaktır.
- Hazine arazileri arsa stoku olarak tutulmalı, bu stoklar kentsel planlamada insan-toprak ilişkisi göz önünde bulundurularak kullanılmalıdır. 5018 sayılı yasa ile KİT‘lere ait araziler hazineye devredilmektedir. Genellikle imar planlarında bu alanlar Kamu Kurumlarına ait hizmet alanı olarak yer almaktadır. Ancak hazineye devir sonrası kent içinde kalan bu alanların özelleştirme kapsamında satışı gündeme gelecektir. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile TOKİ‘ye verilen İmar planı yapma yetkisi çerçevesinde bu alanlar için ada bazında, kent bütününden ayrı parçacı yaklaşımla plan değişiklikleri yapılarak rant alanlarının yaratılması gündeme gelmektedir.
- Yerel yönetimlerde İller Bankası‘nın rolü güçlendirilmelidir. İller Bankası, yerel yatırımların planlanması, uygulanması ve finansmanı alanında merkezi yönetim ile yerel yönetim arasında eş güdüm sağlanması konusunda, yerel yönetim bankacılığı alanında faaliyet gösteren bir kamu kuruluşudur. Yerel Yönetim bankacılığı, kamu yönetimi, altyapı sektörü ve bankacılık sektörünü bir araya getiren bir alandır. İller Bankası, yerel yönetimlere yönelik finansman yanında, mühendislik-mimarlık alanında da teknik destek veren 1933 yılında kurulmuş Türkiye‘ye özgü bir kurumdur.
İller Bankasının ortakları ve sahibi belediyelerdir. Genel bütçe gelirlerinden Belediye fonuna aktarılan %3‘lük pay yeniden hayata geçirilmelidir. Çünkü oluşturulan bu fon ile yerel yönetimlerin altyapı hizmetleri başta proje üretimi olmak üzere karşılıksız olarak ve İller Bankasının yönetimi ve denetiminde yerine getirilmekteydi.
- Mera, yaylak, orman ve 2B alanları yerel yönetimlerce mutlaka korunmalıdır. 2B alanlarına ilişkin yapılan yada yapılması planlanan ve anayasaya aykırılığı bilinen yeni düzenlemelerle, fiili kullanım durumlarına göre ve imar planları ile toprak koruma ve kullanım kararları yok sayılarak ifraz ve tevhit işlemlerinin yapılması yaklaşımı orman alanlarının yok edilmesi yanında çarpık ve kaçak yapılaşma ile kentleri kimliksizleştirmeye yönelik bir adım olarak görülmelidir.
- Tapu, Turizmi Teşvik, Doğrudan Yabancı Yatırımlar, Orman, Maden, Kamu İhale, Ceza Kanunu vb. kanunlar da AB uyum çerçevesinde yapılan değişiklikler yerel yönetimlerin kente dair karar alma süreçlerinde baskı unsurları oluşturmaktadır. İmar planı alanı içerisinde yabancılara toprak satışı, hazine ve orman, kıyı ve mera alanlarında turizmi teşvik adı altında her türlü plan değişikliği ile yapılaşmaya gidilmesi, bu alanların işgalcilere açılması, yabancıya toprak satışının artışı nedeni ile planlama sürecindeki nüfus projeksiyonlarının değişikliği vb. etkenler yerel yönetimlerin nasıl bir sıkıntı içerisine girebileceğini göstermektedir.
- Belediye hizmetleri özelleştirilmekten ve rant aracı olarak görülmekten kurtarılmalı; belediyenin şirket, bölgenin pazar ve halkın müşteri olmadığı anlaşılmalı; yapılan ve yapılması gereken hizmetlerde kamu yararı ve sosyal belediyecilik anlayışı ön planda tutulmalıdır.
- Belediyeler, kentleşmenin gerçek anlamda yaratılması için mühendis, mimar ve şehir plancıları tarafından hazırlanan plan ve projeleri hayata geçirebilecek, siyasi kaygıdan uzak durabilen yöneticiler tarafından yönetilmelidir. Belediyeler halka aş veren değil iş imkânı sağlamak amaçlı projeler geliştiren ve bu projeleri hayata geçiren kurumlar olmalıdır.
- Kentsel altyapıya ilişkin, sayısal harita ve planlar, içme suyu ve kanalizasyon projeleri ve tesisleri, mülkiyet durumu, doğalgaz, PTT, metro, elektrik hatları gibi birçok teknik hizmetin iyi işletilmesi ve kent yönetiminde anlamlı hizmetler verilebilmesi için "Kent Bilgi Sistemlerinin" ivedilikle kurulması ve hayata geçirilmesi gerekmektedir. Altyapı hizmetlerine yönelik bilgi teknolojilerinin hayata geçirilmesinde konumsal/mekansal bilgilerin çağdaş standartlarda üretilmesi, ulusal konumsal coğrafi veri altyapısının kurulması gerekliliği kaçınılmaz görünmelidir. Nüfusu 20.000‘i aşan tüm belediyelerde güncel ve ihtiyaçlara cevap verebilen Kent Bilgi Sistemi kurulması için gerekli olan istihdam ve ödenek sağlanmalıdır.
- Belediyelerce imar uygulamasından, kamulaştırma hizmetlerine vergilendirmeye, kadar yapılacak tüm hizmetlerde altlık oluşturması vb. uygulamalar için güncellenebilir değer haritaları yapılmalı veya yaptırılmalıdır.
- Belediyeler tarafından, 5403 sayılı Toprak Koruma Yasası uyarınca verimli tarım arazileri nazım imar planlarında tarımsal nitelikleri korunmalıdır.
- Belediyeler, kent planlamasının yapımında ve uygulama sürecinde, yerel halkın katılımı yanında Mühendis ve Mimarların etkin katılımı ve desteğini almaya özen göstermelidir.
- Düzgün kentleşmede her türlü plan ve projelerin yapılmasından uygulanmasına kadar geçen tüm aşamalarda ilgili meslek gurupları, meslek odaları karar alma ve denetim süreçlerine mutlaka katılmalı, emekten ve halktan yana, toplumun ve kentin yararı yönünde adımlar atılmalıdır.

TMMOB
HARİTA ve KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
MART 2009