JMO: SAVAŞA KARŞI BARIŞI SAVUNUYOR, ÇOCUKLAR ÖLMESİN DİYORUZ
Jeoloji Mühendisleri Odası'nın kurduğu inceleme heyeti, 9 Ocak 2016 tarihinde Diyarbakır'a giderek gelişmeleri yerinde inceledi. "Ölüme Karşı Yaşam, Siyaha Karşı Beyaz Duruş" oturma eylemini de ziyaret eden JMO Heyeti, izlenimlerini bir basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurdu.
SAVAŞA KARŞI BARIŞI SAVUNUYOR, ÇOCUKLAR ÖLMESİN DİYORUZ
5 Haziran Diyarbakır Mitingi`nde patlatılan bomba, 7 Haziran 2015 Türkiye Genel Seçimi`nden sonra başlayan ve giderek artan çatışmalı süreç, 20 Temmuz Suruç Katliamı, 10 Ekim Ankara Katliamı ve belli bölgelerde açılan hendekler sonrasında kırsal alanda yaşanan çatışmalı sürecin sivil halkın yaşadığı şehir merkezlerine çekilmesini ve 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri sonrasında başta Diyarbakır olmak üzere bölgenin birçok yerinde 40 günü aşan sokağa çıkma yasaklarıyla, tankların da kullanıldığı savaş ortamında çocuk ve siviller başta olmak üzere yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği çok acı günler yaşıyoruz.
Ülke olarak karanlık bir geleceğe sürükleniyor, bundan dolayı kaygılanıyoruz.
Bu savaşın kazananı olmayacağını, ölüm, kan ve gözyaşı dışında bir sonuç üretmeyen 35 yıllık çatışma ortamının bir sonuç vermediğini, yaşanan çatışmaların başka yerlere sıçramasının önlenmesi için, güvenlikçi politikalara son verilmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, bölge insanının gündelik yaşamına dönebilmesi için silahların susmasını, hendek ve barikatların kaldırılmasını ve bu hendeklerin açılmasına yol açan anti demokratik uygulamalara son verilmesini istiyoruz.
Sokağa çıkma yasağının devam ettiği yerlerde hasta torununu hastaneye götürmeye çalışan dedelerin ilkel toplumları çağrıştıran görüntülerle "beyaz bayrak" taşımalarına rağmen keskin nişancılar tarafından hedef alınmamasını ve çocukların bomba yüklü araçlarla öldürülmemesini istiyoruz.
Anaların çocuklarının, çocukların da analarının günlerce sokaklarda bekleyen soğuk tenlere bile hasret bırakılan günlerin değil, sevdiklerinin sıcak tenlerine sarılabildikleri günleri yaşayabilmelerini istiyoruz.
Çatışmalarda ölen evlatlarının günlerce sokakta bekleyen cenazelerini alabilmeleri için anaların başlattığı açlık grevinin bitirilmesini ve cenazelerin aileler tarafından alınarak defnedilmesinin sağlanmasını istiyoruz.
Çocuklar başta olmak üzere, bundan sonra hiçbir kadın, erkek, genç, yaşlı, asker veya polisin yaşamını kaybetmemesini istiyoruz.
Çatışma bölgelerinde çocuk ve yaşlılar başta olmak üzere sivil insanların çatışmalara dahil edilmesine son verilmesini, sivil halkın yaşamlarını güvenli ve sağlıklı bir şekilde devam ettirilmesinin şartlarının sağlanmasını istiyoruz.
Çatışma bölgelerinde yaralılara ve hastalara sağlık hizmeti verilebilmesi için sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerlerde, sağlık çalışanlarının yaşam kaygısı taşımadan görevlerini yapmalarını istiyoruz.
Göç etmek zorunda kalan bölge insanının gittikleri yerlerde barınma, beslenme, sağlık ve eğitim hakkının sağlanmasını, başta çocuklar olmak üzere yaşadıkları travma ile ilgili psikolojik desteğin verilmesini istiyoruz.
Çatışmalı sürecin en kısa sürede sonlandırılmasını ve "buzdolabına" kaldırılan "çözüm sürecinin" adı ne olursa olsun yeniden devreye konulmasını istiyoruz.
Silah ve şiddet kullanarak değil, her türlü fikrin toplumun tüm kesimince ifade edildiği, eşitlik, özgürlük, adalet, uluslararası hukuk ve insan hakları temelinde tartışılmasını ve eşit vatandaşlık hakkı tanıyan demokratik bir anayasanın yapılmasını istiyoruz.
Daha dün "analar ağlamasın" diyenler tarafından bugün "çocuklar ölmesin" diyenlerin vatan haini olarak hedef gösterilmemesini, "oluk oluk kanlarını akıtmakla" tehdit edilmemesini, barışın tesis edilmesi için düşüncelerin özgürce ifade edilmesini istiyoruz.
Üç maymunu oynayan medya organlarında, seslerini duyuramadığı için "çocuklar ölmesin" demek için show programlarında insanların sesini duyurmak zorunda bırakılmadığı, ifade özgürlüğü ve etik değerler temelinde bir medyanın görev yapmasını istiyoruz.
2015 yılında UNESCO Dünya miras listesine giren Diyarbakır Hevsel Bahçeleri ve Surların dokusunun bozulmamasını, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi`nin bu kadim şehir uğruna yaşamını yitirdiği, tarihi Diyarbakır Surları içinde yer alan yapıların zarar görmesinin mutlak surette engellenmesini, hasar görmüş tüm yapıların, tarihi dokusunun korunarak restore edilmesini ve orada yaşayan insanların kullanımına sunulmasını istiyoruz.
Ülkede yaşayan halklar arasında duygusal bir kopuşun önlenmesi amacıyla savaşa karşı, barışın savunulmasını, hayatın normale dönebilmesi için sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, barışçıl ve demokratik yollarla çözüm için gerekli adımların atılmasını istiyoruz.
Ülkenin, emekten, barıştan, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden yana olan tüm kişi, kurum, kuruluş ile demokratik kitle örgütlerinin bu savaşı engellemek için sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı yerlerde "BARIŞ" çağrısı yapmalarını, bulundukları yerlerden barış çığlıklarını yükselterek bölge insanına duyurmalarını ve "korku imparatorluğuna" rağmen, "halkların kardeşliğinden" yana tavır almalarını istiyoruz.
Dün olduğu gibi bugünde savaşa karşı barışı, karanlığa karşı aydınlığı savunan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, emekten, barıştan, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden yana olan tüm kişi, kurum, kuruluş ile demokratik kitle örgütlerinin yanında olduğumuzu ve savaşa karşı barışı savunacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Saygılarımızla
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu