KESK TARAFINDAN "TOPLU SÖZLEŞMELİ, GREVLİ SENDİKA HAKKI'NIN KULLANIMINA YÖNELİK DÜZENLENEN KONFERANSTA BİLDİRİLEN TMMOB GÖRÜŞÜ

25.08.2006

Öncelikle hemen ifade etmeliyim ki, Toplu Görüşme Sürecinin olduğu bu günlerde KESK tarafından bu konferansın düzenlenmesi oldukça anlamlıdır. Siyasal iktidar dahil her kes burada dile getirilenleri anlamak, algılamak durumundadır.

TMMOB, her yıl olduğu gibi bu yıl da toplu görüşme sürecini yakından takip etmektedir, ve sürecin başlamasından önce bu süreçte "kamu çalışanlarının tarafında olduğunu kamuoyuna duyurmuştur.

Örgütümüz için bu süreç önemlidir çünkü, yaklaşık 1/3 oranda ve yaklaşık 70.000 e yakın üyemiz kamu çalışanıdır. Aktif sendikacılıkla uğraşanlarının önemli bir kesimi de KESK üyesidir, KESK‘in kurulmasında önemli rol üstlenmişledir.

Bu yılki toplu görüşme sürecinde KESK toplu görüşme masasından kalktı.

TMMOB; "Kesk Direnişin, Mücadelenin ve Kararlılığın Adıdır, Toplu Görüşme Orta Oyununun Figüranı Olmayacaktır!" diyen KESK‘in yanındadır.

KESK diyor ki;

1- Hükümetin, toplu sözleşme ve grev hakkımızı engellemeye çalıştığı, bu konuda kendi sözlerini bile yerine getirmeme konusundaki ısrarını sürdürdüğü, emekçileri ‘toplu görüşmeler‘ adı altında bir gösteriyle oyalamaya devam ettiği için,

2- AKP hükümetinin kamu emekçilerinin GSYİH‘den aldıkları payın giderek düşürülmesini benimseyen ve emekçilerin insanca yaşayacak bir ücret alması yerine tahmin edilen enflasyon rakamları kadar zam yapma anlayışından vazgeçmediği; bu zammı da bir lütufmuş gibi kamuoyuna sunduğu ve pazarlık masası dışında başbakanın tek yanlı insafına bıraktığı için

3- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) kanunu ile tüm yurttaşların sosyal güvenlik hakkını mezarda emekliliğe, sağlık hakkını paran kadar sağlığa‘ dönüştüren, eğitimde kadrolaşmada ısrarlı olan ve özel eğitimi teşvik eden Yeni-liberal AKP zihniyetinin amansızca devam ettiği için

4- Personel Kanun Taslağı yerine hazırlanan Devlet Memurları Kanun Taslağı‘nda da iş güvencesini ortadan kaldırarak, esnek ve sözleşmeli bir çalışma hayatını emekçilere dayatmaya devam ettiği için

5- Kamu istihdamında kadına yönelik ayrımcılığın devam ettiği gerçeğini görmezden gelerek, bu konuda hiçbir ciddi adım atmadığı için,

6- Enflasyon farkı ve büyümeden kaynaklı olarak 2006 için %10‘luk ek zam yapılması ve bu zammın emeklilere de yansıtılması konusundaki haklı talebimizi yerine getirmediği için

7- Geçen sene toplu görüşmelerde kurullara ve komisyonlara havale edilen sorunların hiçbiri hakkında herhangi bir sonuç alınmadığı için

8- 2 milyon kamu emekçisinin meşru ve haklı taleplerini savunan, meşruiyetini devletten değil kamu emekçisinden alan KESK‘e karşı, yandaş sendikalar ile birlikte tavır geliştirmeye, engellemeye yönelik çabalardan vazgeçmediği için,

9- Geçen sene KESK‘in şerh koymasına rağmen 5YTL sendika aidatının devlet tarafından ödenmesini kabul ederek sendikaları işveren devletin müdahalesine açık hale getiren tavrını sürdürdüğü ve yeni 5 YTL‘lerin pazarlığını yapmaya devam ettiği için

10- Bütçede kaynak yok demesine rağmen istediği alanlar için kaynak bulan ve bunu kadrolaşmanın bir aracı olarak kullandığı için,

11- IMF politikalarına teslim olarak çalışan- çalışamayan tüm kesimleri ve emeklileri açlık ve yoksulluk sınırında yaşamaya mahkûm ettiği için,

12- Kamu hizmetlerinin ve kamu emekçilerinin tasfiyesinin aracı olan özelleştirme uygulamalarını devam ettirdiği, özelleştirmeler nedeni ile mağdur olan memur- işçi- sözleşmeli- geçici personelin sorunlarını çözmediği için,

masadan çekiliyoruz.

TMMOB, "Toplu Görüşme‘ olarak ifade edilen ortaoyununun figüranı olmayı reddederek, "Masa‘dan‘ çekilme kararı alan KESK‘in bu sözlerinin altına imza atmaktadır.

Anlaşılmıştır ki, bu iş bir toplu görüşme süreci değil, bir mücadele sürecidir.

Sevgili arkadaşlar TMMOB, tüm çalışanların "toplu sözleşmeli, grevli sendika hakkı"nın en doğal hakları olduğunu ifade etmektedir.

Gerek Anayasa‘mızın, gerekse de çalışma yaşamını düzenleyen yasaların anti demokratik hükümleri sürekli tartışılıyor. Bu yasaların esas olarak hakları yasaklama ve sınırlama yaklaşımı üzerine inşa edildiği biliniyor. Yakın dönemde çıkarılan İş Kanunu gibi yasalar da neo liberal politikaların yansıması olarak düzenleniyor ve işçi sınıfının haklarını geriye götürüyor.

Bütün bu olumsuzluklar içerisinde zaman zaman olumlu hukuksal düzenlemelere de rastlıyoruz. Ancak ne yazık ki, bunların da uygulanma sorunu var ve demokratik değerleri özümsemeyenler, yaptıkları hukuki düzenlemeleri de uygulamaktan kaçınıyor.

Bu olumlu düzenlemelerden birisini de Anayasa‘nın 90. maddesi oluşturuyor. Bu kapsamda Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasına bir cümle eklendi. 22 Mayıs 2004 tarihli Resmi Gazete‘de yayınlanan cümle şöyledir.

"Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletler arası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır"

Anayasa değişikliğini gerçekleştiren yasanın madde gerekçesinde de, bu değişikliğin neden yapıldığı şöyle açıklanıyor. "Uygulamada usulüne göre yürürlüğe konulmuş insan haklarına ilişkin milletlerarası antlaşmalar ile kanun hükümlerinin çelişmesi halinde ortaya çıkacak bir uyuşmazlığın hallinde hangisine öncelik verileceği konusundaki tereddütlerin giderilmesi amacıyla 90 ıncı maddenin son fıkrasına hüküm eklenmektedir."

Aslında gerek 90. madde, gerekse de maddeye yapılan eklemenin gerekçesi oldukça açık. Usulüne göre onaylanmış, yani TBMM‘de kabul edilerek Resmi Gazete‘de yayınlanmış Uluslararası bir anlaşma ile, yasalarda ya da idari diğer düzenlemelerde bir çelişki olursa öncelikle bu anlaşma esas alınacak ve dolayısıyla yasalarda yer alan hükümler geçersiz olacaktır. Yapılan değişiklik de bu konudaki tereddütlerin giderilmesi amacını taşımaktadır.

Anayasanın 90/5 maddesinde; "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Antlaşmalar kanun hükmündedir, bunlar hakkında Anayasa‘ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz" hükmü 2004 yılı değişikliği öncesi de vardı. Biliyoruz ki, 2004 yılı öncesi kamu emekçileri sendikalarını kurarken bu maddeyi hukuksal dayanak olarak kullanmışlardı ve ILO sözleşmelerine atıfta bulunan çok sayıda mahkeme kararları almışlardı.

Artık tek başına yasalar geçerli değildir. Yasalardan önce, uluslar arası sözleşmelerin esas alınması Anayasal bir gerekliliktir. Bu bakımdan, gerek 2821 ve 2822 gerekse de 4688, 657 gibi yasaların başta ILO sözleşmeleri olmak üzere, insan haklarıyla ilgili tüm uluslararası sözleşmelere aykırı olan maddeleri geçersizdir. Bu maddeler yerine, uluslararası sözleşmelerde yer alan hükümlerin uygulanması Anayasal bir gerekliliktir.

Öte yandan bilindiği gibi, ILO‘nun örgütlenme ve grev hakkını düzenleyen 87 sayılı Sözleşmesi ile toplu pazarlık hakkını düzenleyen 98 sayılı Sözleşmesi ülkemiz tarafından onaylanmıştır. Her iki sözleşme ayrımsız tüm çalışanlar için hak doğurmaktadır. Dolayısıyla kamu emekçilerinin sendikal hakları için de geçerli sözleşmelerdir. ILO‘nun 8 temel sözleşme arasında saydığı bu Sözleşmeler, Anayasa‘nın 90. maddesinde belirtilen insan haklarına ilişkin milletlerarası antlaşmalar kapsamındadır.

Sonuç olarak, Anayasanın 90. maddesinin ILO Sözleşmeleriyle birlikte ele alındığında, tüm çalışanlar gibi kamu emekçilerinin de toplu sözleşme ve grev hakkı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu açık hukuki gerekçelere rağmen, hatta bu konuda verilen yargı kararlarına rağmen, bu hakların kullanımı önündeki engeller kaldırılmıyor. Tersine kimi yasal ve idari düzenlemelerle hakların kullanımı engellenmeye çalışılıyor.

Konu yalnızca kamu çalışanlarını da ilgilendirmiyor. Aynı şekilde işçi sendikalarının sürekli şikayet ettiği noter şartı, işkolu barajı, grev yasakları gibi tüm yasaklar artık geçerli değildir. 2821 ve 2822 sayılı yasada yapılmak istenilen değişikliklere de böyle yaklaşılmalıdır.

Biliyoruz, ülkemizde sermayenin çıkarları söz konusu olunca, her türlü yasal engelleri kısa sürelerde ortadan kaldıranlar, sıra emekçilerin haklarına gelince hukuk devleti olmanın gereğini yerine getirmemekte direniyorlar. Bu yaklaşım demokrasi anlayışıyla, emekçilere yaklaşımla yakından ilgilidir.

TMMOB "Grevli toplu Sözleşmeli Sendika Hakkı"nın kullanımında, bunun mücadelesinde çalışanların yanındadır.

Hepinize saygılar sunuyorum.