KORUMA SEMPOZYUMU DİYARBAKIR'DA GERÇEKLEŞTİ

30.11.2005

TMMOB Şehir Plancıları Odası tarafından 24-26 Kasım 2005 tarihlerinda Koruma Sempozyumu Diyarbakır'da gerçekleşti.

Sempozyum açılışında ŞPO Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Demirdizen, TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Remzi Sönmez, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile Çekül yetkilisi Gökhan Kılıçkıran ve Kültür ve Tabiat Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yalçın Kurt konuşma yaptılar.

Sempozyumda, Tarihi, Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması ve Planlama, Yeni Yasal Düzenlemeler, Modeller ve Araçlar, Koruma Kurulları Deneyimleri, Planlama Deneyimleri-Uygulamaları, Karşılaştırmalı Yöntem ve Araçlar başlıklı oturumların yanısıra, Yerel Yöneticiler Özel Oturumu ile bir panel gerçekleşti.

Sempozyum açılışında TMMOB Yönetim Kurulu adına konuşan Yönetim Kurulu Üyesi Remzi Sönmez şunları söyledi:

TMMOB Başkanı Sn. Mehmet Soğancı‘nın TMMOB‘nin daha önceden planlanmış başka bir toplantısı nedeniyle aramızda olmadığını, toplantıya başarı dilekleri mesajını ileterek hoşgeldiniz diyor ve TMMOB adına saygılarımı sunuyorum.

Diyarbakır insanlık ve uygarlık tarihinin yeşerdiği, ortaya çıktığı insanlığın ilk kez yerleşik düzene geçtiği, tarım ve hayvancılığı öğrendiği "verimli hilal" olarak adlandırılan bölgede yer almaktadır. Günümüzden 10.000-8000 yıl önce bu bölgede kurulmuş olan yerleşim yerleri yalnızca Anadolu ve Mezopotamya için değil tüm dünya uygarlık tarihinde büyük öneme sahiptir. 5000 yıllık bir tarihi olan Diyarbakır kenti ise, Hurrilerden günümüze sayısız uygarlığın izlerini bıraktığı önemli bir kenttir. Diyarbakır kenti surları ile suriçinde yeralan sayısız anıtsal yapı ve sivil mimarlık eserleri, tüm yıpranmışlığına ve tahribe karşın zengin bir kültürel birikimi temsil etmektedir. TMMOB Şehir Plancıları Odası‘nca gerçekleştirilen "koruma sempozyumunun" Diyarbakır‘da yapılması bu nedenle anlamlıdır.

Bu sempozyumun ülkemizde, kültürel mirasın korunması konusunda, çok önemli düşünsel katkıları bulunan, bu konudaki bilinçlenmeye, eğitime ve uygulamalara önderlik eden hocamız Prof. Gönül Tankut onuruna düzenlenmiş olması, değer bilirliğin bir örneği olarak görmekteyim. Bu nedenlede odamızı kutluyorum

Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliğinin 50 yıllık örgütsel birikimi ve gelenekleri her dönemde bilimi ve teknolojiyi halkın çıkarları doğrultusunda kullanılması yönünde oluşmuştur. Çalışmalarını iki ana doğrultuda yürüten TMMOB, bir yandan mühendislik, mimarlık ve şehir planlama alanında, sanayileşmeden, çevreye, tarımdan kentleşmeye kadar ülke sorunlarına ilişkin her konuda görüşlerini, çözümlerini ülke kamuoyu ile paylaşır ve mücadelesini bu yönde sürdürürken diğer yandan da üyelerinin mesleki gelişimine, eğitimine yönelik çalışmalarını sürdürmektedir. Odalarımızca yapılmakta olan bu mesleki toplantıları, üyelerle iletişimin güclendiği örgütümüzün kaynaştığı toplantılar olarak görmekteyiz.

TMMOB‘un çabası, çevrenin korunması, yaşanabilir, afetlere karşı güvenli, sağlıklı kentsel çevrenin oluşturulması, yönündedir. Sermayenin kentler üzerindeki kural tanımayan egemenliği, kentsel çevreyi ve yaşamı olumsuz etkileyecek, kimliksizleştirecek sürece dönüşmektedir. TMMOB bu nedenle, kentsel arazi talanına, plansızlığa, kuralsız yapılaşmaya karşı koymakta ve tarihsel ve kültürel mirasın korunması yönündeki mücadelesini sürdürmektedir.

Son dönemde İstanbul‘da gündeme getirilen, kamuoyunda da yoğun olarak tartışılan projeler, bu olumsuzlukların en çarpıcı örneklerini oluşturmaktadır. Haydarpaşa‘dan Galataporta, Cevahir İşmerkezinden, Dubai Kulelerine, öne sürülen projelerin İstanbul kentinin tarihi kimliğine, silüetine, ulaşımına, trafiğine, altyapısına, yaşam çevresine olumsuz etkileri bizlerce bilinmektedir. Kent içinde toplumun değeri olan değerli arsalar rant uğruna özelleştirilmekte, rant alanlarına dönüştürülmektedir. Yapılan yatırımların bedeli ise kentlilere, halka ödettirilmektedir. İstanbul‘un ihtiyacı, yeni kimlikler yaratma, yeni rant kapıları açmak değil, deprem bekleyen kentle güvenli yapılaşma ve yaşanabilir çevreler için planlı dönüşümün sağlanmasıdır.

Kültürel birikimi yok eden yalnızca rant odakları değil, Göçler ve kentsel yoksulluk da yaşam çevremizi, kültürel değerlerimizi yok eden, tehdit eden örseleyen gelişmelerdir. Kırsal kesimden gelen yoksulların kendilerine yaşam alanı olarak seçtikleri eski geleneksel dokular giderek sosyal, ekonomik ve mekansal çökültü alanlarına dönüşmektedir.

Diyarbakır bu konuda en çok etkilenen kentlerimizden birisidir.

Diyarbakır‘da Sur içinde DİSKİ tarafından yapılan bir araştırma 1946 evin tarihi doku izlerini taşıdığını ve %77‘sinin restorasyona uygun olduğunu göstermektedir. Son 30 yılda bunların çoğu harap olmuş veya yokolmuştur. Tescilli 266 yapının 160‘ı Sivilmimarlık eseridir. Buna karşın 5000 yeni yapı çevreye uyumsuzdur. Göçler, özellikle 1990 larda yaşanan zorunlu göçler, tarihi Suriçini de vurmuştur. Bölgede elverişsiz yaşam koşulları, sosyal ve ekonomik sorunlarla birlikte yapısal bir çöküş süreci yaşanmıştır. İşsizlik, kamu ve altyapı hizmetlerinin yetersizlikleri, kaçak yapılaşma tarihi ve mimari çevrenin bozulmasını da beraberinde getirmiştir.

Çatışma ve gerilim ortamı, göçler ve yoksulluk kentsel yaşamı ve kültürel birikimi de örselemektedir. Sayısız nedenin yanısıra, barış, eşitlik ve demokrasi, sağlıklı yaşanabilir kentsel dokuların ve sosyal yapıların oluşturulması için de yaşamsaldır. TMMOB bu nedenle, kültürel kimliklerin yok sayılmasına şövenizme şiddete karşı kardeşlik ve barışı savunmaktadır.

Anayasanın 63. maddesi, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunmasını güvence altına almıştır. 2863 Sayılı KTVK yasa ise bu alanı düzenlemektedir. Bu yasada 5226 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler, Sit Alanlarının tesbitinden, yönetimine, planlanmasına ve uygulamasına yönelik birdizi değişiklik ve yeni ilik getirmiştir. Koruma planlarının uygulanması konusunda İmar Mevzuatında dahi olmayan yeni araçlar tanımlanmış yerel yönetimlerde korumaya yönelik yeni örgütlenmeler öngörülmüştür. Koruma amaçlı planlamayı çeşitli uzmanlardan oluşan bir ekip çalışması olarak tarif eden düzenlemeler yapılmıştır. Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması için kaynak oluşturma amaçlanmıştır.

Bu olumlu düzenlemeler uygulama fırsatı bulamadan, aynı konuda çıkartılan başka bir yasa ile bu düzenlemelerin etkisi ve uygulama alanı daraltılmıştır. Harizan 2005‘te yasallaşan 5366 Sayılı, Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Kanunu, Sit alanlarında yapılacak yenilemeleri esas alan, rant odaklı bir düzenleme olarak görülmektedir. Bu yasa ile, Koruma Kurullarını baypas edecek biçimde alana ve projeye özgü yeni Kurullar oluşturulacak, plan bütünlüğü ilkesini hiçe sayan parcacı yaklaşımlarla korumayı, sağlıklaştırmayı, iyileştirmeyi değil, rant paylaşımını, yenilemeyi odağına alan dönüşümler gerçekleşecektir.

Sempozyum da bu konuları derinlemesine tartışacağız. Sempozyumun aynı zamanda, kente, planlamaya ve koruma eylemlerine dar mesleki çıkarlar açısından bakmaksızın önemli bir tartışma platformu olacağı koruma konusunda yeni açılımlar oluşturacağı düşüncesindeyim.

Saygılarımla başarılar diliyorum.