"KURALSIZLAŞTIRMA EMEKÇİLERİN HAKLARINI VE KAMU VARLIKLARINI YOK ETMEYE DEVAM EDİYOR"
İş Yasası'nın TBMM'de kabul edilmesi üzerine TMMOB Başkanı Kaya Güvenç bir açıklama yaparak Yasa hakkındaki görüşlerini kamuoyuna duyurdu.
İş Kanunu sermaye çevrelerinin istekleri doğrultusunda değiştirildi. İşçi sendikaları konfederasyonlarının, meslek kuruluşlarının ve çalışanların diğer örgütlerinin karşı çıkmalarına karşın, işçilerin yıllar önce elde ettikleri kazanılmış haklarını geri alan, çalışma yaşamını esnekleştiren, kuralsızlaştıran düzenlemelerin yasalaşması yolunda önemli bir adım atılmış oldu.
Mühendis ve mimarların büyük bir bölümünü doğrudan etkileyen İş Kanunu‘na kısaca baktığımızda;
İşyeri kavramının muğlaklaştırılıp belirsizleştirilmesiyle işçi, belirsiz, her an değişebilecek bir iş yerinde çalışan gezici elemana dönüştürülüyor. Yıllarca memurlara uygulanmış sürgün cezaları, artık işçiler içinde sözkonusu olacaktır.
"İşyerinin ya da bir bölümünün devri" düzenlemesi ile, işçiler, emekçiler tıpkı bir makina parçası gibi alınıp satılan bir meta haline getirilmektedir.
İş güvencesine yönelik düzenlemeler sadece 30 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerindeki işçileri kapsamaktadır. Bu haliyle ülkemizdeki sanayi kuruluşlarının küçük ve orta ölçekli kuruluşlar olduğu düşünüldüğünde çalışanların çok önemli bir bölümünü kapsayan ve korumaya daha çok muhtaç olan bir kesim kapsam dışı bırakılmıştır.
Kanun, işverenleri kıdem tazminatı ödemekten kurtarmaktadır. Kıdem tazminatı alabilmek için işçinin elli yaşını tamamlaması ve on yıllık kıdem süresini doldurması gerekmektedir. Kanunla ayrıca, işverenlere, ekonomik, teknolojik, yapısal ve benzeri nedenlerden dolayı toplu işten çıkarma hakkı verilmektedir.
Altı işgünü çalışılarak elde edilen hafta sonu tatili hakkının uygulaması "altı gün çalışmadan sonra" koşulu kaldırılarak haftada herhangi bir gün olarak "serbestleştirilmektedir".
Özel istihdam büroları ile işverenler yanında çalıştıracağı işçiyi seçerek işe alacaktır. Bu ise uygulamada, sendikalaşmayı önleme yönünde yeni bir baskı aracı olarak kullanılacaktır.
Deneme sürelerinin düzenlenmesiyle, işçiler düşük ücretle, sendikasız, sigortasız çalışmaya zorlanmakta ve taşeronlaştırmanın yasal zemini yaratılmaktadır.
Yasaya gösterilen tepkilerle, daha önce kabul edilen kimi maddelerde yapılan değişiklikler de kanunun emek karşıtı niteliğinde önemli bir değişiklik getirmemiştir.
Örneğin, ödünç iş ilişkisi maddesinde, işçi başka bir işverene ödünç verilirken, işçinin yazılı rızasının aranması koşulu getirilmiştir. Ama bunun, pratikte, emekçiler, çalışanlar açısından, ciddi bir yararı olmayacaktır. Bu düzenlemeyle, çalışanlar, emekçiler kuralsız, sosyal ve sendikal haklardan yoksun çalışma koşullarıyla karşı karşıya kalacaktır.Aynı şekilde, belirli süreli, kısmi süreli iş sözleşmesiyle emekçilerin düşük ücretle, sendikasız çalıştırılmasının önü açılacaktır.
Günümüzde temel rekabet unsurunun teknoloji olduğu gerçeğini göz ardı eden siyasi iktidar, ucuz işgücü ve kuralsız çalışma yaşamına bel bağlamıştır. Bu politikanın ve bu kanunun ne işçilere ne de halkımıza bir yarar sağlamayacağı açıktır.
Aslında İş Kanununda yapılan değişiklikler, daha geniş kapsamlı kuralsızlaştırma programının bir parçasıdır. Bütün ekonomik politikaların uluslararası sermayenin direktifleri ile belirlendiği bu dönemde, ülkemiz ne yazıktır ki kendisine biçilen role teslim olmuştur. Bilim ve teknoloji politikaları temelinde bir sanayileşme, sanayileşme temelinde kalkınma ve halkın gelir düzeyini yükseltme ve gelir dağılımındaki dengesizlikleri ortadan kaldırma anlayışından ve politikalarından yoksun siyasi iktidar, politikalarını uyguladıkları çevrelerin isteklerini yerine getirmek için bir yandan bütün alanları kuralsızlaştırmaya, diğer yandan da kamuya ait ne varsa hızla elden çıkarmaya çalışmaktadır.
Son haftalar içinde birbiri ardına gündeme getirilen Maden Kanunu, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, Orman Arazileri ve Kıyılarımız ile ilgili Anayasa değişikliği paketi, hazine arazilerinin satışı, SİT alanlarının yapılaşmaya açılması, "İmar affı" vb. konuları kapsayan yeni bir tasarı, aynı amaca hizmet etmektedir.
Yukarıda sözü edilen kanun tasarıları ile; doğal kaynaklarımızın kuralsız ve hızla tüketimi, doğal ve kültürel varlıklarımızın ortadan kaldırılması, turizm alanlarından tarım arazilerine, İstanbul Boğazı‘nın öngörünüm bölgesinden, içme suyu havzaları ve barajlarının çevresine, taş ocaklarından SİT alanlarına kadar Türkiye‘nin her köşesindeki Hazine arazilerinin, orman vasfını yitirmiş denilen arazilerin, kıyıların ve toplumun genel kullanımına açık alanların satışı hedeflenmektedir.
Ülke kaynaklarının uluslararası tekellerin emrine sunulması, işçilerin çalışma yaşamının kuralsızlaştırılarak, kölelik koşullarının kabul edilmesi; bir bütünün, bir ekonomi politikasının parçaları olarak gündeme getirilmektedir.
TMMOB, TBMM‘nde kabul edilen, üyelerimizin büyük bölümünü ilgilendiren ve emekçiler için kölelik anlamına gelen İş Kanunu‘na, kuralsızlaştırma yoluyla emekçilerin haklarını ve kamu varlıklarını yok etmeye yönelik girişimlere karşı tüm emekten yana güçlerle birlikte mücadeleye devam edecektir.
Kaya GÜVENÇ
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı


