
MADENCİLİK VE ÇEVRE SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Maden Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen 4. Madencilik ve Çevre Sempozyumu, İzmir Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi`nde 2-3 Haziran 2011 tarihlerinde gerçekleştirildi.
Madencilikten kaynaklanan çevresel etkiler ve yönetimi konusunda ilgili tarafların karşılaştıkları sorunların tespiti ve çözümlerine yönelik katkı amacıyla düzenlenen sempozyumun açılışında sırasıyla Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hakan Onur, Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı konuştular.
Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun, madenciliğin bireysel ve toplumsal gereksinimlerinin karşılanmasında temel öneme sahip alanlardan birisi olduğunu belirterek, "Madencilik çalışmalarının daha uzun bir süre yapılmak zorunda olduğu açık bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bir başka gerçek diğer tüm üretim çalışmaları gibi madenciliğin de doğal çevre üzerinde bozucu bir etki yaratmakta olduğu gerçeğidir. Yani madencilik çalışmaları genel üretim süreçlerinin bir parçası olarak doğal çevre ile belli bir ilişki ve çelişki halinde sürdürülebilmektedir" dedi.
Madencilik sektörünün çevresel sorunlar konusunda ağırlıkla suçlanan üretim alanlarından biri olduğunu ifade eden Torun, bu suçlamaların haklı ve haksız yanları bulunmakla birlikte, haklı olan veya olabilecek eleştirileri yok saymamak gerektiğini kaydetti. Madencilik çalışmaları sırasında ortaya çıkan olumsuz çevresel etkiler konusunda sektörde bulunan tüm kesimlerin ve bunların örgütlerinin sorumluluklarını üstlenerek gereğini yerine getirmesi gerektiğini belirten Torun, şöyle devam etti:
"Sanayileşmeyle birlikte artan üretim faaliyetlerinin sonuçları günümüzde daha net görülmektedir. Kaynakların sınırsız olmadığının anlaşılmasıyla birlikte çevrenin önemi daha çok ortaya çıkmıştır. Yanlış üretim metotları, keyfi verilen madencilik izinleri, yasal mevzuatın yetersizliği, denetimsizlik gibi nedenlerle madencilik ve çevreye duyarlılık bugüne kadar birbirine zıt iki kavram gibi algılanmıştır. Oysa çevre dostu teknoloji ve yöntemlerin kullanılması madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin korunmasına, yenilenmesine yönelik önlemlerin alınması sektörün gelişimini engellemeyecek aksine sektörün gelişimine yönelik katkı yapacaktır. Bugüne kadar birkaç istisna dışına genel olarak bu gereklerin yerine getirildiği söylenemez. Madencilik sektöründe çalışan şirketlerin küçüklüğü, kapkaççı madencilik tarzı yetersiz ya da yanlış yasal düzenlemeler, yeterli olmayan denetim anlayışı ve yapısı madencilik çalışmalarının istenilen nitelikte yapılması noktasından uzaklaşmasına neden olmuştur. Genel olarak madenler sadece kar kapısı olarak görülmüş bu alanda yöre halkı, gelecek kuşaklar ve genel toplumsal yararlar gözardı edilerek talana uygun bir ortam yaratılmıştır. Böylesi bir durum her şeyden önce madencilik çalışmalarının aleyhine olmuştur. Çünkü yapılan çalışmalar sırasında kimi işletmelerin daha fazla kar uğruna çevresel gereklilikleri yerine getirmemeleri geniş çaplı karşıt kampanyalara yol açmış, bu durum genel madencilik çalışmalarını baltalamıştır. Çevresel sorunları bilmeden yürütülen üretim sonuçlarının çevreyi bozucu etkilerine karşı önlem almadan yapılan çalışmaların ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar yaratabileceğinin ve yarattığının görülmesi ve buna uygun davranılması kaçınılmaz bir durumdur. Böylesi bir çalışma tarzının yani madenciliğin çevreyle barışık insan odaklı yürütülmesi gerektiğinin benimsenmesi ve egemen olması durumunda madencilik çalışmalarının eleştirilerin hedefi olmaktan çıkacağı açıktır. Çözüm olarak, her şeyden önce kapitalizmin tüketim çılgınlığına bağlı olarak şişirilen üretim anlayışının sorgulanması tüm kaynakları sorumsuzca tüketen üretim kalıplarından hızla uzaklaşılması önemli ve gereklidir. Yine, ihtiyaçların planlanması ve buna yönelik üretim faaliyetlerinin çevreye duyarlı olarak projelendirilmesi olmazsa olmaz bir önceliktir."
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da enerji ve sanayinin temel hammaddelerini sağlayan madenciliğin "olmazsa olmaz" üretim faaliyetlerinden biri olduğunu belirterek, "Ancak madencilik faaliyetleri yürütülürken göz ardı edilmemesi gereken en önemli noktalardan birisi de ekolojik çevreyi tahrip etmemek olmalıdır" dedi.
Sanayileşmeyle birlikte artan üretim faaliyetleri ve aşırı tüketiminin sonuçlarının günümüzde daha net görüldüğünü söyleyen Soğancı, "Kaynakların sınırsız olmadığının anlaşılması ile birlikte ‘çevre‘nin önemi de daha çok ortaya çıkmıştır. Yanlış üretim metotları, keyfi verilen madencilik izinleri, yasal mevzuatın yetersizliği, denetimsizlik gibi nedenlerle madencilik ve çevreye duyarlılık bugüne kadar birbirine zıt iki kavram gibi algılanmıştır. Oysa çevre dostu teknoloji ve yöntemlerin kullanılması, madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin korunmasına/yenilenmesine yönelik önlemlerin alınması, sektörün gelişimini engellemeyecek aksine sektörün gelişimine yönelik katkı yapacaktır. Yerel halkın onayını almamış hiçbir ekonomik girişiminden başarı şansı beklenemez. Madencilik sektörüne ilişkin alınacak kararlarda da ilgili yöre halkının katılımı sağlanmalıdır. Toplumsal, ekonomik ve çevresel bakımdan sürdürülebilir bir madencilik sektörünün gelişimi; devlet, sektörde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar ile demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin yapıcı işbirliği ile mümkündür. Söz konusu tarafların doğrudan katılımları olmaksızın hazırlanacak herhangi bir sektör planının ya da plan uygulamasının başarılı olması mümkün görülmemektedir" diye konuştu.
Madenlerin bugüne kadar yalnızca kar kapısı olarak görüldüğünü, bu alanda gelecek kuşaklar ve genel toplumsal çıkarların göz ardı edildiğini ifade eden Soğancı, "Madenciliğin çevre ile barışık, insan odaklı yürütülmesi gerekliliğinin benimsenmesi ve egemen olması durumunda madencilik çalışmalarının eleştirilerin hedefi olmaktan çıkacağı açıktır. Her şeyden önce, kapitalizmin tüketim çılgınlığına bağlı şişirilen üretim anlayışının sorgulanması, tüm kaynakları sorumsuzca kullanan tüketim/üretim kalıplarından hızla uzaklaşılması gereklidir. Doğru ve uygulanabilir bir çevre ve madencilik mevzuatının oluşturulması, etkili ve yaygın bir idari örgütlenmeyle, kamusal denetimin oluşturulması zorunludur" dedi.