MADENMO: KİRLETME İZNİ NEREYE KADAR?

18.11.2019

TMMOB Maden Mühendisleri Odası 2019 yılı Şubat ayında TBMM gündeminden çıkarılan ve kamuoyunda enerji şirketlerine çevreyi kirletmelerine devam etme izni olarak bilinen düzenlemenin AKP tarafından torba yasaya eklenerek tekrar yasalaştırılmak istenmesine ilişkin 18 Kasım 2019 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

 

KİRLETME İZNİ NEREYE KADAR?

2019 yılı Şubat ayında, gelen tepkiler üzerine mecliste bulunan 5 siyasi partinin uzlaşmasıyla TBMM gündeminden çıkarılan ve kamuoyunda enerji şirketlerine çevreyi kirletmelerine devam etme izni olarak bilinen düzenleme, AKP tarafından torba yasaya eklenerek tekrar yasalaştırılmak istenmektedir. Yeni düzenlemeyle santraller 2 yıl daha çevreyi sınırsızca kirletebilecekler.

Torba kanun uygulamasında çeşitli ihtisas komisyonlarının görev alanına girecek olan işler, tek komisyona gönderildiği için ihtisas komisyonları devre dışı bırakılmış ve ihtisas komisyonlarının uzmanlığından yararlanmadan ve katkıları alınamadan yasalaşmış olmaktadır. Ayrıca torba kanunun havale edildiği komisyondan geçen madde sayısının katlanarak artması nedeniyle, torbaya daha önceden kamufle edilmek istendiği ya da kamuoyunda, ilgili kesimlerde en azından bir süre gözlerden kaçırılmak istendiği için konulmayan bir madde son anda eklenmiş olmaktadır. Torba kanunlar, bu son dakikada eklenecek maddelerin kamuoyu tarafından incelenmesine, değerlendirilmesine ve özellikle karşı çıkılmasına engel olunması amacı taşımaktadır.

Hepimizin bildiği gibi Anayasanın 56. Maddesine göre “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların görevidir.” Bu kapsamda çevrenin korunması ve geliştirilmesi amacıyla çok sayıda yasal düzenleme yapılmıştır. Hava kirliliği ile ilgili olarak da özel olarak iki temel düzenleme mevcuttur. Bunların birisi 06.06.2008 tarihli ve 26898 sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanan, Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği (HKDYY) ve diğeri sanayi ve enerji üretim tesislerinin faaliyeti sonucu atmosfere yayılan is, duman, toz, gaz, buhar ve aerosol halindeki emisyonları kontrol altına almak; insanı ve çevresini hava alıcı ortamındaki kirlenmelerden doğacak tehlikelerden korumaya; hava kirlenmeleri sebebiyle çevrede ortaya çıkan umuma ve komşuluk münasebetlerine önemli zararlar veren olumsuz etkileri gidermek ve bu etkilerin ortaya çıkmamasını sağlamak amacıyla 03.07.2009 tarihli ve 27277 sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanan, hava kirliliği yaratan tesislerin kurulması ve işletilmesine yönelik kriterleri ve yetkili mercilerden alınması gereken izinleri belirleyen, Sanayi Kaynaklı Hava Kirliğinin Kontrolü Yönetmeliği (SKHKKY)’dir.

HKDYY ile yer seviyesi konsantrasyon ölçümleri ile saptanan, mevcut hava kalitesi sınır (limit) değerlerinin 01.01.2014 tarihine kadar kademeli olarak azaltılması ve o tarihten sonra AB hava kalitesi sınır değerleri artı tolerans değerlerinden başlanarak kademeli bir geçiş ile AB sınır değerlerine uyum sağlanması hedeflenmiştir. Daha sonra 05.05.2009 tarihli ve 27219 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle geçiş dönemi (2009 -2014) için uzun vadeli ve kısa vadeli sınır değerleri ve uyarı eşikleri değiştirilmiştir. Bu yönetmeliğin gereği olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayımlanan 09.09.2013 tarihli ve 2013/37 sayılı Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Genelgesi (HKDYG) ile 2013-2019 tarihleri arası hava kalitesi sınır değerleri kademeli geçişi detaylı olarak belirlenmiştir.

Daha sonra 20.12.2014 tarihli ve 29211 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan SKHKKY’de Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile 03.07.2009 tarihli Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’ndeki yeni kurulacak olan veya işletmedeki tesislerin etki alanlarında hava kalitesi sınır değerleri ve yakma tesislerinden atmosfere bırakılan kirleticilerin salım (emisyon) sınır değerleri güncellenmiştir.

04.06.2016 tarihinde kabul edilen 6719 Sayılı “Enerji Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile santrallerin çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31.12.2019 tarihine kadar süre tanınmıştır. Bu kanun ile çevre kirliliğine neden olan santrallerin sadece çevreyi koruyucu tesisler kurarak yatırım yapmamasına değil, santral verimini düşüren ve ek maliyete neden olan mevcut çevre koruyucu tesislerini bile çalıştırmadan, sınırsız ve sorumsuzca çevreyi kirletmelerine 3,5 yıl daha göz yumulmuştur. Dönemin ETK Bakanı Berat Albayrak 12.08.2017 tarihinde Çan’da bir basın toplantısı düzenleyerek “2019 yılına kadar bu eski santrallerin de tamamının en son çevre kriterlerine dayalı filtreleme sistemlerinin tamamını bitireceğiz. Bununla ilgili bütün firmalarla birebir görüştük. Eğer bitirmezlerse külahları değişeceğiz. 2019 artık son yıl.” açıklamasında bulunmuştur.

Geçmişte kirletme izni verilen ve torba yasa ile bu izni uzatılmaya çalışılan 15 santralin 3 kamu tarafından kurulmuş ve halen kamu tarafından işletilmektedir.  10 santral özelleştirilerek özel sektöre devredilmiş ve 2 santral ise özel sektör tarafından kurulmuş olup halen kendileri tarafından işletilmektedir.

Bu santrallerde ya çevreyi koruyucu tesisler bulunmamaktadır ya da yeterli değildir. Bu santraller zaten hiçbir denetime tabi olmaksızın çevreye zarar vermekte, soluduğumuz havayı zehirlemekte iken, yapılmak istenen düzenleme ile 2 yıl daha bu firmalara sorumluk verilmeden kirletme izni verilmek istenmektedir.

Sürecin başından baktığımızda, çevreyi koruma ilgili düzenlemelerin sürekli ötelendiği görülmektedir. Her seferinde kamuoyuna, gerekli tesisleri kurmayan ve havamızı zehirleyen firmalar hakkında çok ciddi yaptırımlar uygulanacağı, düzenli olarak denetlenecekleri ve kademe kademe uygulanması gerekli işlemlerin belirlendiği aktarılmıştır. Ancak buna rağmen gelinen noktada, bu santrallerin elektriğimizin yaklaşık %17’sini ürettikleri ve bu santrallerin kapanması durumunda elektriksiz kalacağımız söylenmektedir.

Bu koşullar altında;

  • Özellikle 6 yıldır mevzuatta bulunan denetimler yapılmış mıdır?
  • Denetimler yapılmadıysa neden yapılmamıştır?
  • Denetimi yapması gerektiği halde yapmayanlar hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır?
  • Denetimler yapıldıysa mevzuatta belirtilen kademelerin uygulanıp uygulanmadığı tespit edilmiş midir? Uygulanmayan kademeli geçişler hakkında hangi yaptırımlar uygulanmıştır?
  • Şu ana kadar sorumlu bakanın birebir görüşüp taahhüt aldığını, uygulanmazsa ciddi “külahları değişeceğini” ifade etmesine rağmen şu ana kadar yapılmayan çevreyi koruyucu tesislerin neden 2 yıl içinde yapılması beklenmektedir?
  • Bu tesislere mevzuat yayımlandığından beri teşvik verilmiş midir?
  • Yapılmak istenen süre uzatımı süresince bu santrallere teşvik verilmesi planlanmakta mıdır?
  • Devlet, kendi sahip olduğu santrallerde dahi neden gerekli çevre koruyucu tesisleri kurmamıştır?
  • İki yıl sonra, bahsi geçen santrallerin elektrik üretimindeki payı “kapatılabilir” düzeye düşecek midir? Bu santrallerin yerine hangi santraller kurulacaktır?
  • Mevcut santraller içinde 40, 50 ve hatta 60 yılını doldurmuş santraller vardır. Bu santraller çalışmaya devam edecek midir ve bu santrallere de, maliyeti çok yüksek olduğu söylenerek, şu ana kadar yapılmayan çevre koruyucu tesisler yapılacak mıdır?
  • Yapılmak istenen düzenlemeyi, daha önce yapılan düzenlemelerden farklı kılan nedir?
  • Bu düzenleme ile daha önceki düzenlemeler arasında denetleyici, uygulayıcı kurum farkı var mıdır? Halka 2 yıl daha zehir solutmanın bedelini kim, nasıl ödeyecektir?

Son olarak, daha önce bahsedilen Anayasanın 56. Maddesine göre “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların görevidir.” Tüm yasalar herkese eşit olarak uygulanmalıdır. Yasalar yolu ile hiçbir sınıf, zümre ve kesime ayrıcalık sağlanmamalıdır.

Çevremizin ve soluduğumuz havanın daha fazla kirlenmemesi için Devleti ve TBMM’ni göreve çağırıyoruz.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
18 Kasım 2019, Ankara