METEOROLOJİ MO: "SU KRİZİNİ YARATANLAR ÇÖZÜMÜ SU KAYNAKLARINI SATMAKTA BULDULAR"
Meteoroloji Mühendisleri Odası, akarsu ve göletlerin özelleştirilmesiyle ilgili basında çıkan haberler üzerine 31 Temmuz 2007 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.
Ülkemiz yıllardır krizlerle yaşamaktadır. Hiç beklemediğimiz bir anda yeni bir krizle karşılaşırız ve bunu da doğaüstü güçlere yükleyerek beklenmedik bir durumdu diyerek kamuoyuna anlatmaya başlarız. Çözümünde ise kamu eliyle bu işlerin olmadığı ve satıldığında hizmetlerin daha kaliteli ve ucuz olacağı söylemleri ile yeni kandırma politikalarının temelini oluşturup her şeyimizi pazara çıkarız. Bu politikalar her alanda hızlı bir şekilde devam etmektedir. Son olarak nehirlerin satılmasını da gündeme alınmıştır.
Biz üç yıl önce su savaşlarının bildiğimiz anlamda savaşlar olmayacağını, su savaşlarının kağıt üzerinde yapılacağını söylemiştik. İşte söylemlerimizin kanıtı; stratejik öneme sahip en önemli varlıklarımızdan biri olan suyun kontrolünü yabancı şirketlere bile devretmekten çekinmiyoruz. Anlaşılan savaşlara gerek kalmayacak. Savaşlara gerek kalmadan da her yer satılabiliyormuş.
Ülkemizde bu yıl yaşanan su azlığı doğrudan kuraklığa bağlanarak su üzerinde oynanan oyunlar gizlenmeye çalışılmaktadır. Bölgeler arasında farklılıklar bulunmakla birlikte, ülkemizin kendisine yetecek kadar suyu vardır.
Barajlar ve göletler sulak periyotta suyun depolanarak kurak periyotta kullanılması amacıyla inşa edilmektedir. Burada önemli olan bu tesislerin işletilmesinde kaynakların ve taleplerin öncelik durumlarının değerlendirilmesidir. Büyük şehirlerimizden, özellikle Ankara ve İstanbul‘da su tüketimi fazladır. Ancak bu tüketim kasıtlı olarak yıllardır suyun sokaklara akıtılmasıyla had safhaya ulaşmıştır. Geçen yıl bu tarihlerde, park ve bahçe sulaması adı altında gelişigüzel sulamalar nedeniyle, yol kenarlarında (bazen yolların ortasında) küçük derecikler oluşturan sular, bu yıl evimizde kullanmamız gereken sulardı. Bu gerçeği kamuoyundan saklamak isteyenler bütün sorumluluğu iklim değişimine yüklemiş durumdalar. Bu yıla benzer yağış azlığını 2001 yılında da yaşadık. Ancak 2002 yılında ise yağışlar bu açığı kapattı. Yağışlar yıllar itibariyle benzer değişkenlikler gösterebilirler. Burada önemli olan yağışın az olduğu dönemlerde geçmiş yıllarda biriktirilmiş suyun kullanılmasıdır.
Nehirleri satışa çıkaranların, su kıtlığını kasıtlı mı yarattıkları sorusu akıllara takılmaktadır. Çünkü susuzlukla boğuşan halka çözüm nehirlerin satılmasındadır diyebilmektedirler. Suyun etkin ve çevre ile uyumlu kullanılması havza bazında planlama ve yönetimi ile mümkündür, nehirlerin satışıyla değil. Şimdi soruyoruz;
- Su yapılarının satılması durumunda para kazanma hırsı ile hareket edecek olanlar bu durumda nasıl davranacaktır?
- Sınır aşan sular, ülkeler arasında her zaman stratejik öneme sahiptir. Bu konuda yapılmak istenen ortadoğudaki İsrail planlarının yaşama geçirilmesinin başka bir yolu mudur?
- Mevcut barajlara gelecek sulardan alınacak su bedeli enerji fiyatlarına nasıl yansıyacaktır?
- Suyu kısıtlı olan bölgelerde sulama için ayrılacak miktarda iletim ve dağıtım yatırımlarının önceliğinde ilk kaynağa yakın yerlere öncelik verilmesi kaçınılmaz olmayacak mıdır?
- Kuraklığı gerekçe göstererek, satışla birlikte yeni barajların yapılacağı ve işletilerek bunun finans edileceği belirtilmektedir. Ülkemizde bir çok havzada baraj ve gölet yapılacak yerler kalmamıştır. Peki bu durum, yeni baraj ve göletlerin, önceden yapılmış olan baraj ve göletlerin suyunu alacağı anlamına gelmeyecek midir?
Ülkenin borcunu kapatmak için buralardan elde edilecek gelirlerin kullanılacağı söylenmektedir. Oysa toplamda 408 milyar Dolar borcun ödenmesi için buradan elde edilmesi düşünülen 3.1 milyar dolardır. Bu miktar 49 yıla bölündüğünde, nehirlerin satışından yıllık sadece 63 milyon dolar gelir elde edilecektir. Bu gelirin de göstermelik olduğu ve bununla da diğer kamu alanlarının satılmasında olduğu gibi hiç bir borcun kapatılamayacağı açıktır. Bunlar sadece birer kandırmacadır.
Siyasi iktidarlar yönetmek ve daha iyi yönetmek için aday olurlar. Ancak görünen gerçek bu iktidarlar yönetmek için değil satarak başkalarına yönettirmek için adaylar. Kaynaklar ve üretim araçlarını ellerine alanlar her durumda kendi çıkarlarını koruyarak sömürülerine devam etmektedirler.
DÜNYA SU FORUMU toplantıları dünya su pazarının alt yapısını oluşturmak amacıyla yapılmaktadır. 2009‘da Türkiye‘de yapılmasının nedeni de Türkiye‘deki suların pazarlanmasını sağlamak içindir. Görünen odur ki, 2009 Su Forumu başlamadan dünyanın dört bir yanından gelecek delegelere ülkemizdeki başarılarını göstereceklerdir.
Sonuç olarak su kaynakları üzerinde oynanan oyunlar devam ediyor. Su kaynaklarımıza olduğu gibi el konacaktır. Su hakkı diye bir şeyden söz edilemeyecektir. Suya bağlı tarımsal üretim ve enerjimiz bundan olumsuz olarak etkilenecektir.
Herkesi ülkemizin su kaynaklarına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Suyumuz özellikle yabancıların kontrolüne bırakılamayacak kadar değerlidir ve Ülkemiz için iklim değişimi senaryoları dikkate alındığında, 15 -20 yıl gibi yakın bir gelecekte çok daha önem kazanacaktır. Petrolden sonra emperyalizmin yeni hedefi sudur. Suyumuza sahip çıkmak için yarın çok geç olabilir.
Saygılarımızla
Mustafa DİREN
TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı