METEOROLOJİMO: DÜNYA METEOROLOJİ GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN

22.03.2023

TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü dolayısıyla 22 Mart 2023 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

DÜNYA METEOROLOJİ GÜNÜ…

Bu özel gün için bir kutlama yapmak isterdik. Ancak özellikle 6 Şubat depremi, 15 Mart ve devamında yağışlar sonucu oluşan sel ve taşkınlar sonrasında kutlama yapacak bir “yüzümüzün” olmadığını, yıkıntılar altında kalan tüm insanlarımız haykırıyor. Fakat biz duyabiliyor muyuz?

Bildiğiniz gibi tüm dünyada her yılın 23 Mart günü “Dünya Meteoroloji Günü” olarak kutlanılmaktadır. Dünya Meteoroloji Teşkilatı (WMO), 23 Mart 1950'de imzalanan kuruluş Sözleşmesinin yürürlüğe girmesini her yıl tüm dünyada belli bir konu ve çeşitli etkinlikler ile anmaktadır.

Birleşmiş Milletler'in uzman bir kuruluşu olan WMO, dünya atmosferinin durumunu, davranışını, kara ve okyanuslarla olan etkileşimini araştırır. Hava, iklim, toprak ve su kaynakları ile ilgili uluslararası işbirliği ve koordinasyonu sağlar.

Her Dünya Meteoroloji Günü; Ulusal Meteoroloji ve Hidroloji Servislerinin toplumların güvenliği ve esenliği için yaptıkları önemli katkıları ortaya koyan ulusal ve uluslararası etkinliklerle kutlanan bir gündür. Dünya Meteoroloji Günü için seçilen temalar, hava, iklim veya su ile ilgili güncel konuları yansıtmaktadır.

WMO 2023 yılı Meteoroloji günü için ana tema olarak “Nesiller Boyunca Hava, İklim ve Suyun Geleceği” temasını seçmiştir.

Meteorolojik Erken Uyarı;

2022 yılı konusu “Erken Uyarı ve Erken Eylem” olarak belirlenmişti. Bu konunun seçilmesinin ana sebeplerinden biri özellikle plansız kentleşme ile birlikte artan doğal afetlere dikkat çekerek Afet Riskinin Azaltılması için “Hidrometeoroloji ve İklim” bilgilerinin önemini ortaya koyabilmekti.

2022 Dünya Meteoroloji Günü temasının “Erken Uyarı ve Erken Eylem” olması tüm yaşamları, yaşam kaynaklarını, su ve doğal kaynakları, kısaca dünyamızın geleceğini çok yakından ilgilendirmesi nedeniyle son derece önemliydi. Ancak 6 Şubat deprem felaketinden sonra sel ve taşkınlar sonucu yaşanan olaylardan, bu konuda hiçbir adım atılmadığı tüm çıplaklığı ile görülmüştür. Ana tema olarak seçilen konuların günü birlik üzerinde konuşulacak konular olmasından öteye bir şey olmadığı anlaşılmıştır.

Doğal Alanların Korunması;

2023 yılı için seçilen ana tema konusu geçmişteki konular ve yapılanlar ile birlikte ele alındığında, hava kirliliğinin sürekli artması, doğal alanların yok edilmesi ve su kaynaklarının kısaca suyun korunması konusunda yapılan/yapılacak eylem planlarını işaret etmektedir.

Dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri her yıl belli dönemde temiz su kaynaklarına erişim sağlayamamaktadır. Ülkemiz açısından bakıldığı zaman su stresi yaşayan bir ülke olduğumuz ve su kaynaklarını çok daha verimli kullanmak zorunda olduğumuz açıkça söylenebilir.

Kentlerimizin özellikle içme suyu konusunda yaşadıkları sorunların her geçen gün artmakta olduğu, bu konularda hiçbir önlem alınmadığı/alınamadığına tanıklık etmekteyiz.

Mevcut işleyiş sürecinde kentlerimizin susuz kalması kaçınılmazdır. Susuzluk sorununun nedeni iklim değişimi olmayacaktır.

Kentlerin planlanmasında özellikle sanayi alanlarının yerleşimlerinin yanı sıra tüm büyük yapılaşmaların etkileri nedeniyle hava kirliliğinin sürekli arttığı bilinmektedir. Hava kirliliğinde özellikle ulaşımın etkisi bilinirken bu konuda hiçbir adım atılmaması ise ayrı bir sorundur.

Arazi kullanımlarının geri dönüştürülemeyecek şekilde yapılması doğal alanların ne kadar acımasızca tahrip edildiğine ilişkin çok büyük bir örnektir. Dünyanın her yerindeki ekstrem hava koşulları nedeniyle yaşanan sorunlar insanlığın çözmesi gereken en büyük sorun olarak karşımızdadır. Arazi kullanımında meteorolojik değerler dikkate alınmadığında, olağan olayların afete neden olmasının kaçınılmaz olduğunu her geçen gün yaşamaktayız.

Dünyada “Sera gazı” üretiminin sürekli artması nedeniyle, insan kaynaklı iklim değişiminin uzun yıllar süreceği, bu durumun ekstrem meteorolojik olayları artıracağı bilinmektedir. Bunlar bilinen ve her kesim tarafından sürekli tekrar edilen konulardır. Ancak önleme ilişkin adımların atıldığını söyleyebilmek ise mümkün değildir.

İklim değişimine neden olan insan kaynaklı etkileri bir anda sonlandırabilmek mümkün olmadığına göre neler yapılabileceği temel soru haline gelmektedir. Bu kapsamda öncelikle değişimin şiddetini artıran faaliyetlerin kısıtlanması konusunda ciddi adımlar atılmalıdır.

İklim Değişimi ve uyum;

İklim değişimine neden olan faaliyetlerin azaltılması yerine, dikkatleri farklı noktalara çekmek amacıyla iklime dirençli yapılaşmalardan ya da iklim değişimine uyumlu yapılaşmalardan söz edilmektedir. Yapılaşmalar yanı sıra iklim değişimine uyumlu tarımsal üretim söylemleri gündeme getirilmektedir. Burada uyumdan kast edilenin ne olduğunun anlaşılmasında sorun olduğu bilinmektedir.

Öncelikle bilinmesi gereken en önemli konu, mevcut iklim verilerini yani meteorolojik parametreleri dikkate almadan yapılan yapılaşmalar ve benzeri tüm faaliyetlerin iklim değişimine direncinden söz edilmesi ne kadar gerçekçidir? Her yıl sular altında kalan yapıların iklim değişimine direnci neyi ifade etmektedir?

İklim değişimi dikkate alınarak, tarım başta olmak üzere kentleşme gibi alanlarda nasıl bir politika oluşturulacağı konuşulurken, mevcut iklim unutulmaktadır. Oysa günümüzde meteorolojik olaylara bağlı olarak yaşanan afetlerin asıl nedeninin iklim değişikliğinden değil, mevcut iklime uygun planların ve yapılaşmaların olmamasından dolayısı ile yanlış arazi kullanımlarından kaynaklandığı bilinmelidir.

Süper bilgisayarlar, uydular, radar teknolojisindeki ve bilimdeki gelişmeler, artan gözlem istasyonlarının sayısı ve kalitesi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hava tahminlerimizin doğruluğunu çok büyük ölçüde artırdı. Cep telefonu uyarıları ve hava durumu uygulamaları en uzak bölgelere bile saniyeler içinde ulaşabilir hale geldi.

Ancak doğru hava öngörüsü yapmak ve bu konuda gerekli bilgi yayılımının yapılması kadar önemlidir.

Meteorolojik Alanındaki Korsanlar;

Son yıllarda, Meteorolojik hizmetlerin ürettiği bilgilere duyulan ihtiyaçların artmasından dolayı bu alanda, ilgisiz, bilgisiz kişiler ve kurumlar tarafından bilgiler sunulmaya çalışıldığı bilinmektedir.

Bazı internet sitelerinden ya da MGM bilgilerinden alıntılar yaparak eksik ve yanlış bilgiler ile kamuoyuna bilgi satanların sayıları hızlı bir şekilde artmaktadır.

Toplumuzda en tehlikeli iş, meslek alanı ve yetkisi olmayan kişilerin ve kurumların bu alanlarda faaliyet göstermeye çalışmasıdır. Özellikle basın ve yayın kuruluşlarının bu gibi kişilere müsaade etmemesi gerekir.

Son yıllarda basında ve benzeri iletişim araçlarında kendisini iklim uzmanı olarak tanıtarak demeçler verenlerin sayılarının hızlı bir şekilde arttığına tanıklık etmekteyiz. Bu gibi kişilerin basın tarafından dikkate alınmaması gerektiğini söylesek de hiçbir adım atılmadığını üzülerek seyretmekteyiz.

Son günlerde özellikle deprem bölgesinde yaşanan sel ve taşkınlar konusunda bu gibi kişilerin yaydığı bilgilerin neden olacağı sorunları düşünebiliyor musunuz?

Gelinen süreç doğal alanlar ile hava ve suyun korunamadığını açıkça göstermektedir.

Fay hatları ve dereler ile depremler ve yağışlar öldürmüyor.

Doğa ile mücadele değil. Doğaya uyumlu yaşamak gerekir. Doğaya karşı direnmeyi hiçbir canlı kazanamamıştır.

Doğaya karşı direnmemek için, yerkürenin atmosferi ile yüzey ve iç özelliklerinin dikkate alınması yeterlidir.

Doğaya uyum için plan, proje ve tarımsal üretimler başta olmak üzere tüm faaliyetler meteorolojik ve jeolojik olaylara uygun olmalı.

 

TMMOB METEOROLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI