"NASIL BİR İSTANBUL, NASIL BİR YÖNETİM ? "
TMMOB ve bağlı Odaların İstanbul Şube Başkanlarının yerel seçimler öncesinde İstanbul’un ve İstanbul halkının sorunlarına yönelik yaklaşımlarının ve çözüm önerilerinin kamuoyu ile paylaşıldığı “Başkanlar Açıklıyor: Nasıl Bir İstanbul, Nasıl Bir Yerel Yönetim?” paneli 11 Mart 2009'da PERPA Ticaret Merkezi'nde gerçekleştirildi.
TMMOB ve bağlı Odaların İstanbul Şube Başkanlarının yerel seçimler öncesinde İstanbul‘un ve İstanbul halkının sorunlarına yönelik yaklaşımlarının ve çözüm önerilerinin kamuoyu ile paylaşıldığı "Başkanlar Açıklıyor: Nasıl Bir İstanbul, Nasıl Bir Yerel Yönetim?" paneli 11 Mart 2009‘da PERPA Ticaret Merkezi‘nde gerçekleştirildi. Adaylara meslek alanlarından yola çıkarak önerilerin ve çözümlerin sunulduğu panelde oda başkanları İstanbul‘a yönelik önerilerini anlattı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayları ve İlçe Belediye Başkanlarının da katıldığı panelin açış konuşması TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı tarafından yapıldı.
TMMOB Yönetim Kurulu II. Başkanı Nail Güler‘in yönettiği panel; Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Erhan Karaçay, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Tevfik Özlüdemir, İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Murat Fırat, Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Yüksel Örgün, Gemi Mühendisleri Odası Başkanı Tansel Timur, Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı İbrahim Kaya, Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı İlter Çelik, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Eyüp Muhçu, Orman Mühendisleri Odası Marmara Şubesi II. Başkanı Besim Selçuk Sertok, Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şube Başkanı Hülya Dinç, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yazman Üyesi Tayfun Kahraman, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık‘ın katılımı ile gerçekleşti.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı panel öncesi yaptığı açılış konuşmasında TMMOB‘nin "nasıl bir kent? nasıl bir yerel yönetim?" beklentisi olduğunu anlattı.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘nın konuşması şöyle:
Değerli Konuklarımız,
Sevgili Arkadaşlarım,
Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına saygıyla, sevgiyle ve dostlukla selamlıyorum.
Öncelikle, TMMOB adına bu etkinliğin oluşmasını sağlayan arkadaşlarıma, etkinliğin gerçekleşmesi için görev üstlenen birimlerimize ve Oda çalışanı arkadaşlarıma TMMOB Yönetim Kurulu adına teşekkür ediyorum.
Değerli Katılımcılar
Kentlerimizin neo-liberal/küresel saldırıların hedefi haline getirildiği bir dönemde yerel seçimlere gidiyoruz. Bu seçimler bir anlamda önemli bir kırılma noktasını temsil etmektedir. Kentlerimizde sürdürülen talan rejiminin devam edip etmemesi konusunda toplum bir karar verecek. Bizler tüm gücümüzle bu talan rejiminin yarattığı hasarı topluma anlatma görevini üstlenmiş bulunuyoruz. Bu çerçevede bu etkinliğimiz bu çabaların bir parçası olarak görülmelidir.
Bir çok konuda olduğu gibi, 1980 Türkiye kentleşmesi açısından da önemli bir dönüşümün başlangıcını oluşturmuştur. Ekonomik açıdan bakıldığında Türkiye ekonomisi üreten bir ekonomi olmaktan çıkarılırken, rant ve borçlanma üzerinden işleyen bir ekonomik yapı oluşturulmuştur. Bu modelin geri planında ise kentler yer almaktadır.
Kentlerde üretim yapan kamu ve özel sektör fabrikaları ile üretim tesisleri hızla kapatılmış, bunların yerine alışveriş ve iş merkezleri, lüks konut alanları inşa edilmiştir. Kent merkezlerinin içleri boşaltılırken, kamusal mekan adresi olarak alışveriş merkezleri gösterilmektedir.
Sosyal içerik, insan unsuru ve en temel hak olan barınma gereksinimi görmezden gelinerek, kentlerin içerisinde kalmış gecekondu alanları "kentsel dönüşüm" adı altında yıkılıp, yerlerine sermayenin yeni ihtiyaçlarına yanıt veren; kent bütünü, içinde yaşayan insan varlığı, sosyal çevre ve yaşanmışlıkları yok sayan "sözde çağdaş projeler" hayata geçirilmektedir.
Büyük kentlerin çoğunda bugün alt gelir gruplarının konut sorunu kriz haline gelmişken, kent bütünü olarak bakıldığında var olan hane sayısının çok üzerinde konut birimi bulunmaktadır. Konut ve genel olarak kentsel taşınmazlar spekülasyon merkezli bir yatırım alanı haline gelmiştir. Kent planlama disiplini ise "kat - kot - imar hakkı yükseltme" sığlığına indirgenmiştir. TOKİ gibi kurumlar aracılığı ile mevcut iktidar kentleri şantiyeye çevirirken, yaptıkları plan değişiklikleri ile belediyeler rant dağıtım şirketlerine dönüşmüş bulunmaktadır. Belediye başkanları girişimcilerle arsa ve rant pazarlığı yapan aracılar haline gelmiş, planlama, uzmanların etkinliği olmaktan çıkıp, belediye başkanları ve meclis üyelerinin pazarlık aracı ve alanı olmuştur.
Belediyeler hızla rant merkezli olurken, temel kamusal işlevlerini ve görevlerini yerine getirmekten de vazgeçmişlerdir. Büyük kentlerde ortaya çıkan su sorunu göstermektedir ki, belediyelerin bu türden yaşamsal konularda uzun vadeli bir planı yoktur. Kentlerde ulaşım politikaları yayaları tümüyle göz ardı etmektedir. Kentler, yalnızca taşıt akışkanlığını hedefleyen, kent içi ve kent merkezlerini yaran otobanlarla örülmüştür.
Kuşkusuz; kuralsız ve ilkesiz pazarlık anlayışı bir yandan kentlere gelecekte ödenmesi imkansız yükler yaratırken, yolsuzlukların ve şaibenin de kaynağı haline gelmiştir. Türkiye tarihinin hiçbir döneminde olmadığı büyüklükte bir borç bataklığının içine girmiştir. Bu bataklığın ortasında, kentlerimizde yükselen alışveriş ve iş merkezleri, oteller, lüks konut alanları ve rezidanslar vardır. Tüm bu süreç kentlerimizi parçalayıp, dağıtmaktadır. Kamusal mekanlar giderek artan biçimde tahrip ve tasfiye edilmektedir.
Birlikte yaşam mekanı olarak görmek istediğimiz kentlerimiz, giderek artan biçimde, birbirinden kopan kesimlerin dışa kapandıkları gettoların mekanı haline gelmiştir. Bugün kentler hiçbir kesimin kendini güvende hissetmediği, yoksulluğun hızla yayıldığı, yardım ve benzeri yaklaşımlarla bir kez daha yoksulun sömürüldüğü ve yoksulluğu yaratanların destekçisi konumuna itildiği yamalı bohçalar haline gelmiştir.
Yerel seçimlere yaklaştığımız şu sıralarda izlenen, belediye meclislerinde, imar komisyonlarında yer almak amacıyla yapılan kavgalara, kentsel yatırımlara ve tüm planlama kararlarına adeta tek başına karar veren belediye başkanı profiline, tehditler, pazarlıklar ve yolsuzluklarla medyaya yansıyan rant paylaşımı savaşlarını eklediğimizde, siyaset alanının bilim, etik ve planlama alanı ile ilişkisindeki sorunları daha açık görebiliyoruz.
Önümüzdeki yerel seçimlerde mevcut anlayışa "dur" demek, sadece kentlerdeki politika ve uygulamalara "hayır" demek anlamına gelmeyecektir. Belki daha da önemlisi, bu tür bir tavır uzun süredir devam eden ve toplumun geleceğini tehdit eden "talan ekonomisine dur" demektir. Bu yüzden seçimlere kadar olan dönem, toplumsal yaşamı ve toplumcu kentleşmeyi savunan kesimlere ama her şeyden önce örgütlü kesimlere önemli sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumluluklar içinde en güncel olanı ise bugünkü tüccar/tefeci belediyecilik anlayışının karşısına toplumcu bir yerel yönetim anlayışını koymayı gerektirmektedir.
Değerli Katılımcılar
TMMOB olarak biz;
Daha özerk-demokratik, katılımcı ve etkin bir yerel yönetim talep ediyoruz.
Kentsel hizmetlerin sunumunda eşitlik, kaynakların programlı kullanılması ilkelerine uyulmasını talep ediyoruz.
Kamu yararına ve çağdaş kentleşme anlayışına uygun, uzmanların ve toplumun katılımına açık bir yerel yönetim talep ediyoruz.
Çevreye duyarlı, altyapı hizmetlerini yeterli düzeyde sağlayan bir yerel yönetim talep ediyoruz.
Kentte yaşayan bütün kesimlerin sağlığını öncelik alan, içme suyu, atık su, katı atık ve ısıtma hizmetlerinde insan sağlığına uygun yatırımlar yapılmasını talep ediyoruz.
Uzun ömürlü, kalıcı ve kaliteli ulaşım altyapısı ve hizmetleri talep ediyoruz.
Kentlerimizin kendine özgü karakterini, kimliğini, tarihi mirasını koruyan ve geliştiren yatırım ve hizmetler talep ediyoruz.
Kentlerimizin engelliler, yaşlılar ve çocuklar için güvenli, ulaşılabilir olmasını, dezavantajlı olan bu kesimlere kalıcı ve sürekli destek verilmesini, hizmetlerden yararlanmasına olanak sağlanmasını talep ediyoruz.
Kentin kaynaklarını belirli kesimlere aktaran yolsuzluklara, rant amaçlı yatırımlara, kente karşı işlenen suçlara son verilmesini talep ediyoruz.
Ekonomik ve sosyal yaşamın desteklenmesini, kentlerimizin gündüz ve gece canlı olmasını, sosyal, kültürel ve spor amaçlı etkinliklerin sürekli olmasını talep ediyoruz.
Bu taleplerin karşılanabilmesi için duyarlı, etkin ve üretken bir yerel yönetim politikasının hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Biz biliyoruz: Sanayi, enerji, turizm, tarım, ulaşım, sağlık, çevre, eğitim, kent, kültür ve sanat politikaları bir arada gerçekleştirilmedikçe ve her birine eşdeğer önem verilmedikçe arzu ettiğimiz kent yaşamı gerçekleşmeyecektir.
TMMOB, kentlerimizin arzulandığı biçimde yaşatılması için gücünün ve potansiyelinin farkında olarak farklı seçenekler sunma görevini bir sorumluluk olarak görüyor. TMMOB ve bağlı odaları sorumluluklarının gereklerini yerine getirme kararlılığı içindedir.
Nazım Hikmet şiirinde şöyle demişti:
Evler tek katlı da olabilir yüz katlı da
İş bunda değil
Yeter ki sokaklarımızı ezmesinler
Yeter ki temiz çevik güler yüzlü görsünler hizmetimizi
Çıplak duvarlara diyeceğim yok taze ve canlıysalar
Dar pencereler giyotini hatırlatır bana
Pencere dost sözü gibi rahat ve geniş olacak
Ağaçsız asfaltı sevmiyorum
Parklarda göller göllerde ak kara kuğular olabilir hatta ara sıra bando mızıka
Ama en önemlisi parklarda öpüşülebilmeli
Aptal ölü ellerini operette arya söylermiş gibi açmış mankenleri sevmiyorum
Taştan ve tunçtan insanları sevmiyorum tabanlarından inip aramızda dolaşmıyorlarsa
Bankaları ve hükümet konaklarıyla övünen şehirleri sevmiyorum
Sevdiğim şehirler sağlık evleriyle övünenlerdir
Çocuk bahçeleriyle övünen şehirler
TMMOB konunun bu tarafındadır.
Değerli Katılımcılar,
Bir kente sahip çıkacak o kentte yaşayan bireylerdir. Kente dair her türlü kararda kentlilerin katılımının sağlanmasını istemek ve kentli haklarını savunmak vazgeçilemez bir görev olmalıdır. TMMOB görevinin gereklerini yerine getirmeye kararlıdır. Burada konuşacak Şube Başkanı arkadaşlarımın İstanbul‘a dair sözleri de bunun kanıtı olacaktır. TMMOB "Kentin sakini değil sahibi olalım, bunun için mücadele edelim" diyor.
Hepinize saygılar sunuyorum.