NÜKLEER SANTRAL KARŞITI MİTİNGİ AKKUYU

06.08.2006

Hemen her şeyden önce altını çizerek söyleyelim: Ülkemizde elektrik enerjisi ihtiyacı için önerilen nükleer santrallere bu gün gerek yoktur. Tüm dünya nükleer enerji santrallerini yeniden sorgularken, birçok ülkede mevcut santrallerin kapatılması ve yeni nükleer enerji santralı yapılmaması yönünde kararlar alınırken, bu siyasal iktidarın da gerçekleri yansıtmayan talep tahminlerine dayanarak yarattığı "enerjide kriz" senaryolarıyla nükleer santralleri bu topluma dayatması bizim için başka bir anlama gelmektedir.

Enerji Bakanlığının şirketlerle/lobilerle görüşmeye başlaması, bizi üzerimize düşen sorumluluğun gereği olarak tavır almaya zorlamaktadır.

Bu gün ülkemizde, nükleer santral kurulması, yaratılan tek yanlı bilgilendirme ve kandırma ortamı ile bir oldu-bitti anlayışı içerisinde kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Bu süreçte, siyasal iktidarın nükleer santral kurulması için öne sürdüğü "gerekçelerin" hiçbiri "doğru" ve "kabul edilebilir" değildir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki,

Ülkemizde özellikle son 20 yılda, ülke çıkarları doğrultusunda enerji sektörü karar-destek sistemleri oluşturulmamıştır. Rant üzerine kurulu kısa vadeli enerji yatırımları desteklenmiş, rüzgâr, jeotermal, biokütle ve güneş gibi yenilenebilir enerji seçenekleri görmezden gelinmiştir. Ayrıca ülkemizde su potansiyelinin ancak %25,‘lik bir kısmı değerlendirilmektedir.

Ülkemizde enerji tasarrufu ve verimliliği konularında da ciddi bir çalışma ve organizasyon eksikliği vardır. Bilimsel çalışmalar göstermiştir ki, ülkedeki yüzde 30‘lara varan enerji tasarrufu potansiyelinin yüzde 15‘lik bölümü hiçbir harcama gerektirmeyen, sadece bilinçlenme ve planlama ile kazanılabilecek bir haldedir.

Bunun yanında, resmi rakamlara göre elektrik dağıtım şebekelerindeki kayıp-kaçak oranı yüzde 20‘leri bulmaktadır. Siyasal iktidar, aynen kendinden öncekiler gibi, uyguladığı özelleştirme politikaları ile enerji sistemlerini piyasanın insafına bırakmıştır. Oysa:

Bütün bu kaynaklar dikkate alındığında ve gerekli yatırımlar yapıldığında görülecektir ki, merkezi planlama ve kamusal bir anlayışla oluşturulmuş bir enerji politikası ile bu ülke hiçbir zaman enerjisiz kalmayacaktır.

Bu ülkenin öz kaynaklar açısından elektrik enerjisi potansiyeli vardır. Kendi potansiyelini değerlendirmesi durumunda, önümüzdeki 30 yıllık sürecin talebini karşılayabilecek kaynağı mevcuttur.

Öte yandan:

Nükleer santrallerle üretilen enerji ucuz değildir. Nükleer santrallerin kurulum, üretim, işletim, güvenlik maliyetleri çok yüksektir.

Nükleer santraller enerji alanında dışa bağımlılığı azaltan bir çözüm değildir. Tam tersine sürecin her alanında dışa bağımlılık egemendir ve sadece enerji alanındaki mevcut dışa bağımlılığın çeşitlendirilmesine yaramaktadır.

Dünyada pek çok ülke nükleer santrallerini terk etmektedir.

Nükleer santrallerin en önemli sorunlarından biri olan radyoaktif atık sorunu bu gün çözümsüzdür ve yalnızca bugünü değil, geleceğimizi de tehdit altında bırakacaktır.

Siyasal iktidarı uyarıyoruz:

Türkiye‘nin siyaset mezarlığı, ağzına nükleer santral sözünü alan çok sayıda enerji bakanı ile doludur. Nükleer lobinin dayatmalarına boyun eğmeyin. Nükleer Santral maceranızdan vazgeçin. İnsana ve doğaya duyarlı enerji kaynaklarına yönelin. Ülkenin öz kaynaklarını kamusal bir hizmet anlayışı ile planlama kavramı içinde değerlendirin ve özelleştirme uygulamalarına derhal son verin

Biz, ne Sinop‘ta, ne Akkuyu‘da, ne de ülkemizin herhangi bir yerinde nükleer santral istemiyoruz! Nükleer santral karşıtlarının bu ülke için, insanımız için burada söylediklerini dikkate alın.

Sevgili arkadaşlar,

Yolumuz uzun. Yolumuz keyifli mücadele günleri ile sürecek. Ama her kes bilsin ki: Bıkmadan, usanmadan, inatla bu yolda yürümeye devam edeceğiz.

Bilimi ve tekniği toplumla buluşturan biz mühendisler, mimarlar, şehir plancıları ve onların örgütü TMMOB bu anlamlı yürüyüşte her zaman sizinle birlikte olacak.

Hepinize sevgilerimizi sunuyorum.