ODALARDAN 1 MAYIS AÇIKLAMASI
Çevre Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, Harita Ve Kadastro Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Jeofizik Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Maden Mühendisleri Odası, Makina Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, Tekstil Mühendisleri Odası, 1 Mayıs dolayısıyla birer basın açıklaması yaptı.
ÇMO: DOĞANIN, YAŞAMIN, EMEĞİN SÖMÜRÜSÜNE KARŞI;
İŞSİZLERİN DAYANIŞMASI, EMEKÇİLERİN BİRLİĞİ, HALKLARIN KARDEŞLİĞİ VE ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ DİSİPLİNİN SAYGINLIĞI İÇİN 1 MAYIS´TA ALANLARA...
1886 yılı 1 Mayıs‘ında Chicago sokakları binlerce isçinin 8 saatlik iş günü talebiyle yankılanmıştı.
124 yıl sonra düzenlenecek 1 Mayıs kutlamaları ise, tüm dünyada bir avuç sermaye sahibine aktarılan trilyonlarca dolara karşılık yoksullaştırılan yüz milyonlarca insanın dramı, "kalkınma" adına sadece yıkım getiren savaş ekonomileri ve pompalanmış bir tüketim kültürünün mirası olarak hızla yok olan dünya kaynaklarıyla hatırlanacaktır.
Her türlü sağlık riskini barındıran çalışma koşulları, yönetilemeyen atıklar, varlığı yokluğundan daha büyük sorun yaratan genetiği değiştirilmiş organizmalar, bir türlü terk edilemeyen fosil yakıtlar, karşılaşılan ekonomik krizlerin, aslında sürdürülemez üretim ve tüketim kalıplarının bir sonucu olarak ortaya çıkan küresel ekolojik krizin bir parçası olduğunu da ortaya koymaktadır.
Bu nedenle 2010 yılının 1 Mayıs´ı, iş-ekmek-özgürlük taleplerinin, aynı zamanda, doğru iş-uygun istihdam-sürdürülebilir üretim-bilinçli tüketim politikalarıyla bütünleştirilebildiği sürece anlam kazanabilecektir.
Her türlü hukuksuzluğun ve etik değerlerin ayaklar altına alınmasının neredeyse bir kural haline gelmeye başladığı ülkemizde ise, çevre mühendisliği disiplininin gerek kamu gerek özel sektör kurumlarında hala olması gereken ciddiyetle ele alınmadığını açıkça görülmektedir.
Pek çok kurum kuruluş tarafından "aşılması gereken engeller" olarak ele alınan çevresel önlemlerin, gerçekte; doğal kaynakların korunmasının ve hammadde ve enerji tüketiminin azaltılmasının ön koşulu olduğu unutulmamalıdır.
Çevre mühendislerinin; çevresel etki değerlendirilmesi, altyapı hizmetleri, atık yönetimi, çevre denetimi ve temiz üretim süreçlerinde uygun ve yeterli şekilde istihdam edilmesi ise, en uygun çevresel önlemlerin en doğru sekilde uygulanmasının başlıca ön koşulları arasında yer almaktadır.
TMMOB Çevre Muhendisleri Odası olarak, ülkemizin ve tüm dünya halklarının 1 Mayıs´ını en coşkulu şekilde kutlarken, 124 yıl önce Chicago´da asılan, 1977´de Taksim´de katledilen emekçilerle beraber, Çernobil´de radyasyona maruz kalan, Bhopal´de endüstriyel gazlarla zehirlenen, Ümraniye‘de çöp dağlarının altında can veren binlerce dünya vatandaşını da saygıyla anıyor, daha yaşanabilir bir dünya için mücadeleye devam ettiğimizi haykırıyoruz.
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
EMO: EMEK HAREKETİNİN HAZİN ÖYKÜSÜ:
Türk Telekom‘un özelleştirilmesiyle 27 bin 207 kişilik istihdam yok oldu...
Krizin faturasının emekçilerin üzerine yıkıldığı, işsizliğin her geçen gün arttığı, çalışanların haklarının gasp edildiği, ülkenin kamu varlıklarının sermayeye teslim edildiği, yoksulluk baskısı altında insanların sindirildiği ağır bir dönemde 1 Mayıs Emekçi Bayramı‘nı kutluyoruz.
Bu yıl Taksim Meydanı‘nın emekçilere açılmasını, 33 yıllık gecikmiş bir karar ve emekçilerin simgesel bir kazanımı olarak görüyoruz. 33 yıllık bu abluka kaldırılmak zorunda kalınırken; işçi sınıfına karşı örülen yeni ablukaların da ortadan kaldırılabilmesi için daha güçlü örgütlenme ve dayanışma gerektiği açıktır. Cumhuriyet tarihinin en özelleştirmeci iktidarı olan AKP, bu yolla çalışanların işsiz kalmasına ve sendikalaşma hakkının yok edilmesine aracı olmaktadır. Oda olarak mesleki alanımız içerisinde yer alan Türk Telekom‘un özelleştirilmesinin ardından, haberleşme işkolunda sendikalı çalışan sayısı yüzde 45 azalmıştır. Türk Telekom bünyesinde özelleştirme öncesi 2005 yılında 51 bin 737 olan çalışan sayısı, 2009 yılı itibarıyla yüzde 47‘lik gerileme sonucunda 27 bin 530‘a kadar düşmüştür. Yani yalnızca Türk Telekom‘da yaşanan istihdam kaybı 24 bin 207‘dir. Bu 24 bin 207 çalışana ortalama brüt 2 bin TL ücret ödendiği varsayılsa; Türk Telekom‘un ürettiği hizmetle sağlanan gelirin yılda yalnızca 581 milyon TL‘lik bölümü, bu işçilere emekleri karşılığı veriliyor olacaktı. Ortalama 4 kişilik bir aile üzerinden hesaplandığında Türk Telekom‘un ürettiği gelirin bölüşümü yoluyla 24 bin 207 çalışan 96 bin 828 kişiyi besleyecekti. Şimdi çalışan sayısını azaltarak alıcı şirket, bir avuç insandan oluşan sermayedarlarına daha fazla kar aktarımı yapmaktadır.
Başbakan bugün artan işsizlik oranı karşısında her işadamı 1 işçi alsa istihdam sorununun çözüleceğini söylemektedir. Öncelikle Başbakan‘ın yalnızca Türk Telekom‘da yaşanan 24 bin 207 kişilik istihdam kaybının hesabını vermesi gerekir. AKP iktidarı küresel sermayenin talepleri doğrultusunda ülkemizi işsizliğe mahkum etmekte, sonra da yarattığı işsizlikten seçim zamanında kendisine siyasal rant alanı yaratmaktadır.
Özelleştirme aracılığıyla saldırılar yoğun bir şekilde sürdürülmekte, "sizi istihdam ediyoruz" safsatasıyla çalışanlar 4-C adı altında iş güvencesiz ve düşük ücretli bir hayata mahkum edilmek istenmektedir. Elektrik enerjisi alanında dağıtım bölgeleriyle başlayan özelleştirme süreci üretim tesislerine yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Mesleki faaliyetlerimizin yoğunlaştığı haberleşme ve enerji sektörü yanında bizzat mühendislik alanı da küresel sermayenin tehdidi altındadır. Bu çerçevede, mesleki alanımızı sermayenin talepleri doğrultusunda biçimlendirme arayışları, yabancı işgücünün ülkemizde serbestçe çalışmasına yönelik girişimler, esnek ve örgütsüz çalışma dayatması hemen sayılabilecek başlıklardır.
Örgütlenme önündeki engeller kaldırılmadan, sendikalaşma hakkı yaşama geçirilmeden, insanlara güvenceli bir çalışma ortamı yaratılmadan, parasız-eşit eğitim ve sağlık hakkı gözetilmeden ülkemizde demokrasi, özgürlük ve barış ortamı yaratılamaz.
Elektrik, Elektronik, Elektrik-Elektronik, Elektronik Haberleşme, Bilgisayar ve Biyomedikal mühendisi tüm meslektaşlarımızla, 1 Mayıs‘ta haklı taleplerimize sahip çıkmak için alanlarda olacağız.
Yaşasın 1 Mayıs!
TMMOB
Elektrik Mühendisleri Odası
HKMO: ÖZGÜR BİR GELECEK İÇİN... YAŞASIN 1 MAYIS!
İşçi sınıfının ve emekçilerin tarihi önemini vurgulayan 1 Mayıs, uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak yüzyılı aşkın bir süredir tüm dünyada kutlanmaktadır. Ülkemizde de, 1906 yılında Cibali Tütün Fabrikasında işçiler 1 Mayıs‘ı kutlarken, 1922 yılında işgal altındaki İstanbul‘da 1 Mayıs kutlamaları bağımsızlık mitinglerine dönüşmüştür. Emekçilerin onurlu mücadeleleriyle yaratılan 1 Mayıs işçi sınıfının, dayanışma gücünden ve mücadele geleneğinden korkan, küreselleşme ve neo-liberalizmin dayattığı politikalarla emekçileri açlığa, yoksulluğa ve güvencesizliğe mahkum eden siyasal iktidarlarca uzun yıllar hep yasaklı bırakılmıştır. Tüm baskı ve yıldırmalara rağmen Türkiye de 1 Mayıs bilinci asla yok edilememiştir.1 Mayıs kitlesel bir miting olarak ilk kez Taksim Meydanı‘nda DİSK‘in öncülüğünde 1976‘da kutlandı. Onu izleyen 1 Mayıs‘ta dünya emekçilerinin kanlı tarihine bir sayfa daha eklenmiş oldu. 1 Mayıs 1977‘de, yüz binlerce kişinin katıldığı miting sonlarına doğru kitleye ateş açıldı. 36 kişinin yaşamını yitirdiği 1977 tarih sayfalarına, işçi ve emekçilerin zihinlerine Kanlı 1 Mayıs olarak yerleşti.
Son yıllarda 1 Mayıs‘ı Taksim‘de kutlamak isteyen işçiler, emekçiler ve demokratik kitle kuruluşları yoğun bir şiddetle karşılaştılar. 2007 ile birlikte Taksim‘in işçi ve emekçilere de açılması gerektiği vurguları daha da arttı. Uzun soluklu bir mücadeleden sonra, bu yıl tüm emekçiler, işçiler 1 Mayıs‘ı 12 Eylül‘ün gölgesinden uzakta Taksim‘de kutlama hakkını sonunda elde etmişlerdir.
Ülkemizde 1980‘den bu yana küreselleşme, yeniden yapılanma ve reformlar adına uygulamaya konulan ekonomik politikalar, acil eylem planları ve programlar sonucu, ana eksenin "özelleştirme" politikaları olduğu bir süreç adım adım işletilmektedir. Halkın örgütlü gücünün egemenler için teşkil ettiği potansiyel tehdit her daim göz önünde bulundurularak özelleştirme uygulamaları, işten çıkarmalar, kamusal alanda yaşanan tasfiyeler hayata geçirilmektedir. Uygulanan ekonomik politikalar ile üretim ekonomisinden vazgeçilerek rant ekonomisi öne çıkarılmıştır. Büyüme ve işsizlik rakamları, eklemlenme çabasında olunan küresel-kapitalist politikaların ülkemiz ekonomisine olumsuz yansımalarını açıkça ortaya koymaktadır. Veriler, Türkiye‘nin küresel krizden en fazla zarar gören ülkeler içinde yer aldığını göstermektedir. Ekim 2009‘da 42 ülkenin işsizlik oranlarına ait veriler karşılaştırıldığında, Türkiye, dünyada işsizliğin en yaygın olduğu ilk 5 ülke arasında yer almaktadır; işsizlik oranı bugün kentte %15.6, ve kırsalda ise %9.2 düzeyindedir.
1980‘ den bu yana her türlü baskıya, sömürüye maruz kalan işçi sınıfı, TEKEL direnişiyle zincirlerini kopararak gerçekle yüzleşmeye başlamıştır. Ankara‘da 78 gün boyunca onurlu, inatçı ve kararlı bir direniş sürdüren TEKEL işçileri, sınıf direnişinin gücünü ortaya koymuş, yeni bir baharın kapısını aralamış ve bütün emekçilere moral ve iyimserlik vermişlerdir. Onların soğuğa, yağmura, polis copu ve biber gazına karşı direndikleri her gün, milyonlarca emekçinin dayanışma ve birlikte mücadele etme gereğini daha da bilince çıkarmıştır. Demiryolculardan itfaiyecilere, kamu çalışanlarına dek binlerce emekçi soğuk kış günlerini eylemleri ve yükselen sesleriyle ısıttılar. Sömürücüler ve işbirlikçiler cephesindeki her türlü oyunu, ilkesizliği ve kör dövüşünün sis perdesini aralamış, mücadele geleneğinin gücünü tüm dünyaya göstermişlerdir. Bu yıl 1 Mayıs‘ın, TEKEL direnişinin ışığında, emeğin gücünün farkında olan milyonlarca emekçi tarafından coşkuyla kutlanacağı görülmektedir.
Ekmeğini çalışarak kazanan milyonlarca insan 1 Mayıs‘ta alanları doldurmaya, özgürlük şarkılarını hep bir ağızdan haykırmaya hazırlanıyor. Emperyalist kapitalist sistemin saldırganlığının zirveye ulaştığı 21. yüzyılın bu ilk çeyreğinde işgaller, katliamlar ve vahşi bir sömürü dalgasıyla karşı karşıya olan dünya işçi sınıfı ve emekçi halklar, bütün kıtalarda ve bütün ülkelerde 1 Mayıs‘ta "başka bir yaşam ve başka bir dünya mümkün" diyecekler.
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak insanca yaşam, eşit, özgür, sömürüsüz, savaşsız, demokratik, çağdaş ve aydınlık bir yaşamı var etme mücadelesinde bütün emekçi ve işçilerle birlikte, Uluslararası İşçi Bayramı‘nda, alanlarda omuz omuza olacağız.
Dayanışmayı büyütmek, mücadeleyi yükseltmek üzere bizimle yürümek isteyenlerle birlikte;
Açlığa, sömürüye, işsizliğe, yoksulluğa, güvencesiz çalışma ve köleliğe, kapitalizme ve emperyalizme karşı direnmek için,
Irkçılığa, şovenizme karşı halkların kardeşliği için,
İstanbul‘da 1922 de kutlanan 1 Mayıs‘ta öne çıkan özgürlük ve bağımsızlık vurgularının 2010 yılının 1 Mayıs‘ında bir kez daha ve daha güçlü bir sesle tüm dünya ya haykırmak için,
Özgür bir ülke ve insanca yaşam şiarını ülkemizin kalbine işlemek için,
Her yerdeyiz, alanlardayız ve Taksim‘deyiz!
Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın işçinin, emekçinin bayramı!
TMMOB
Harita Ve Kadastro Mühendisleri Odası
İMO: Yıllardan sonra Taksim‘deyiz
Taksim‘i kazandık; sıra diğer hak ve özgürlüklerde
Emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs, 2010 yılında adına yakışır bir biçimde karşılanacak ve kutlanacak. TMMOB ve bağlı Odalar, Taksim‘de ve kutlamaların yapıldığı tüm alanlarda; diğer emek örgütleriyle, işçilerle, kamu çalışanlarıyla, işsizlerle, emeklilerle 1 Mayıs kutlamalarındaki yerini alacak.
1978 yılından bu yana emekçilere yasaklı olan Taksim‘in 2010 yılında kutlamalara açılmasının bir lütuf olmadığının, bu sonucun büyük acılar pahasına elde edildiğinin bilinmesi gerekiyor. 1977‘de büyük bir katliama sahne olan Taksim‘e 1978‘de yüz binlerin akması şaşırtıcı değildi. Yine 1979 ve 1980 yıllarında yasaklı olmasına rağmen Taksim 1 Mayıs‘ı kutlamak isteyenlere kucak açtı. 1980 askeri darbesi ile emek örgütlerinin bütün hayat damarlarını kesen 12 Eylül yönetimi işçilere sadece Taksim‘i yasaklamakla kalmadı, grev hakkı dahil tüm kazanılmış haklarını askıya aldı. 80‘li yılların sonlarında ete kemiğe bürünen 1 Mayıs‘ı Taksim‘de kutlama talebi, zorla, şiddetle bastırıldı; kan döküldü, gösterilerde ölenler yaralananlar oldu.
Emekçilerin Taksim ısrarının sonuç alıcı olacağı 2009 1 Mayıs‘ında daha bir görünür hale geldi. Onca yasağa ve güvenlik güçlerinin engellemelerine rağmen binlerce insan Taksim‘e çıktı. 30 sene sonra atılan bu adım aynı zamanda emekçilerin 2010 yılında Taksim‘i geri alacağının da müjdecisi oldu. Nitekim AKP Hükümeti Taksim‘in 1 Mayıs Meydanı olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.
Emekçiler 1 Mayıs‘ ta Taksim‘de; şimdi sıra gasp edilmiş hakların yeniden kazanımına geldi.
Emek ve demokrasi örgütleri, yakalanan ivmeyi yoksulluğa, işsizliğe, güvencesizliğe karşı mücadelede güçlendirici unsur olarak değerlendirecek, neoliberal politikaların mağdur ettiği geniş kesimler, 1 Mayıs‘ın simgesel önemi çerçevesinde hak mücadelesini temel mücadele biçimi olarak geleceğe taşıyacaktır.
2010 1 Mayıs‘ı bu açıdan anlamlıdır. Başta Taksim olmak üzere, ülke sathına yayılacak 1 Mayıs kutlamaları, hak ve özgürlükler mücadelesinin simgesi olarak tarihteki yerini alacaktır.
İnşaat Mühendisleri Odası tüm üyelerini 1 Mayıs‘ta alanlara çağırmaktadır. Neoliberal politikaların mağduru olan inşaat mühendisleri emekçilerin yanında, dost örgütlerle omuz omuza 1 Mayıs‘ı karşılamaya hazırdır.
Yaşasın 1 Mayıs
Haydi 1 Mayıs‘a
Haydi 1 Mayıs meydanlarına
TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası
JFMO: DÜNYA EMEKÇİLERİNİN BİRLİK, MÜCADELE ve DAYANIŞMA GÜNÜ OLAN 1 MAYIS KUTLAMALARI
Dünya emekçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs kutlamaları ile ilgili TMMOB Yönetim Kurulu‘nun 19 Mart 2010 tarihli toplantısında "Emeğin bayramı 1 Mayıs‘ın diğer emek ve meslek örgütleri ile birlikte başta İstanbul Taksim Meydanı‘nda olmak üzere tüm ülke düzeyinde kutlanmasına, buna yönelik yapılacak miting, basın açıklaması v.b. etkinliklerde bağlı birimlerimizin ve üyelerimizin katılımları ile yer almasına, örgütlü olduğumuz il ve ilçelerde, 1 Mayıs kutlanmaları için yapılacak çalışmaların İl/İlçe Koordinasyon Kurullarımız aracılığıyla yürütülmesine" karar alınmıştır.
Ankara‘da 1 Mayıs kutlamaları çerçevesinde Sıhhıye Meydanı‘nda gerçekleştirilecek Ankara Mitingi‘ne ilişkin program yanda verilmiş olup, mitinge TMMOB pankartı arkasında yer alacak şekilde katılım sağlanacaktır.
Siz değerli üyelerimizin katılımlarını bekliyoruz.
TMMOB
Jeofizik Mühendisleri Odası
JMO: 1 MAYIS 2010‘DA ALANLARDAYIZ...
1 Mayıslar işçi sınıfının birlik mücadele dayanışma mesajlarının verildiği uluslar arası ölçekte kutlanan en önemli günlerinden biridir. Ülkemizde kutlanan 1 Mayıslar engellemelere karşı verilen kararlı mücadelelere sahne olmuştur 1977 yılından beri 1 Mayısın simgesi olmuş Taksim Alanının bu yıl işci kutlamalarına açılacağı duyuruldu. Bunun, verilen kararlı mücadelenin sonunda alındığını unutmamak, bu kazanımın unsurlarını kapsamayan bir kutlama yaklaşımını da kabul etmemek gerekiyor.
TMMOB Yönetim Kurulu 19 Mart 2010 tarihinde yaptığı toplantıda;
"Emeğin bayramı 1 Mayıs‘ın diğer emek ve meslek örgütleri ile birlikte başta İstanbul Taksim Meydanı‘nda olmak üzere tüm ülke düzeyinde kutlanmasına, buna yönelik yapılacak miting, basın açıklaması v.b. etkinliklerde bağlı birimlerimizin ve üyelerimizin katılımları ile yer alınmasına, örgütlü olduğumuz il ve ilçelerde, 1 Mayıs‘ın kutlanması için yapılacak çalışmaların İl/İlçe Koordinasyon Kurullarımız aracılığıyla yürütülmesine" karar vermiştir.
Bu kapsamda, her yıl olduğu gibi bu yıl da Şube ve Temsilcilik Yönetim Kurullarımız:
üyelerimizle birlikte 1 Mayıs‘ta ülkenin her yerinde TMMOB pankartlarımızı açmak,
1 Mayıs‘ta başta Taksim olmak üzere tüm kentlerimizin alanlarını 1 Mayıs‘ı kutlama alanına çevirmek,
Yeni liberal saldırılara artık dur demenin, emekçiler arsındaki dayanışmanın, birlikte etkin bir karşı duruşun görünümünü göstermek için,
Haydi, emeğin birlik, mücadele, dayanışma gününü kutlamaya.
Haydi, 1 Mayıs alanlarına.
Haydi, 1 Mayıs‘a.
YAŞASIN 1 MAYIS.
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası
KMO: Yaşasın İşçilerin Emekçilerin Birliği ve Dayanışma Günü, Yaşasın 1 MAYIS
İşçilerin bayram günü olan 1 Mayıs; sekiz saatlik iş gününü elde etme aracı olarak kullanma düşüncesi ilk kez Avustralya‘da doğdu. Avustralyalı işçiler, 1856‘da, sekiz saatlik işgünü lehinde gösteriler yaparak, toplantılar ve eğlenceler düzenleyerek, hep birlikte bir günlük iş bırakmaya karar verdiler. Bu kutlamanın yapılacağı gün olarak da 21 Nisan tarihi saptandı. Avustralyalı işçiler bu kararı, yalnızca 1856‘da uygulamaya niyetlenmişlerdi. Ama bu ilk kutlamanın Avustralyalı proleter kitleler üzerinde çok büyük etkisi oldu, onları canlandırıp yeni bir heyecana yol açtı ve bu kutlamanın her yıl tekrarlanmasına karar verildi.
Avustralyalı işçilerin örneğini ilk izleyen Amerikalılar oldu. 1866 yılında Uluslararası İşçi Birliği (I. Enternasyonal) dünya işçilerine 8 saatlik işgünü için mücadele çağrısı yaptı. 1886 yılının 1 Mayısında Amerika‘nın her yerinde işçiler grevler, mitingler ve eylemler düzenlediler. 8 saatlik işgünü talebinde bulundular. Chicago‘da 200 bin işçi iş bıraktı. Burjuvazi gösteriyi bomba atarak sabote etmeye çalıştı. Dört işçi önderi Albert PERSONS, Adolph FISCHER, George ENGEL ve August SPIES, 1 Mayıs 1886 yılında 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için idam edildi. Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi: "Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım."
ABD‘de yaşanan bu olaylar uluslararası işçi örgütlerini harekete geçirdi. 1889‘da 400 delegenin katılımıyla toplanan Uluslararası İşçi Kongresi (II. Enternasyonal) sekiz saatlik işgünü talebinin en başta yer alması gerektiği yolunda karar alındı. Bunun üzerine Fransız sendikalarının temsilcisi, Bordeaux‘lu işçi Lavigne, bu talebin tüm ülkelerde evrensel bir iş bırakma ile dile getirilmesini teklif etti. Kongrede1 Mayıs‘ı işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak ilan etti.
Ülkemizde, Osmanlı döneminde işçi örgütlenmesinin gelişmiş olduğu yer Selanik‘te 1911 yılında burada tütün, liman ve pamuk işçileri 1 Mayısın gösteri düzenleyerek bu günü coşkuyla kutladılar.
1912 yılında 1 Mayıs kutlaması gerçekleşti.
1923 yılında 1 Mayıs günü yasal olarak işçi bayramı ilan edildi.
1924 yılında hükümet kitlesel 1 Mayıs kutlamalarını yasakladı.
1925 yılında takrir-i sükût kanunu yazısının yürürlüğe girmesiyle işçi bayramının kutlanması yasaklandı. Bu yasak uzun yıllar geçerliliğini korudu.
1935 yılında 1 Mayıs " Bahar ve Çiçek Bayramı" adı verildi.
Türkiye Cumhuriyeti döneminde işçi hareketleri yüzyılın ikinci yarısından itibaren ivme kazandı.
1976 yılında uzun yıllardan sonra ilk defa gemi katılımlı geniş katılımlı 1 Mayıs kutlaması Taksim‘de devrimi işçi sendikaları konfederasyonun organizasyonu altında gerçekleşti. 1976 yılında yüz binlerce kişinin katıldığı ve coşkuyla yapılan kutlama hakim sınıfları tedirgin etmişti.
1977 yılında Türkiye tarihinin en geniş katılımlı 1 Mayıs kutlaması 500 bin kişiyi bulan coşkulu bir şekilde başlayan kutlaması önceden planlanan bir saldırı ile karşılaştı. İşçi sınıfının tarihinde en büyük katliamlardan biri oldu, 40‘a yakın emekçi öldü. Yüzlerce emekçi yaralandı. Bu katliamdaki amaç var olan örgütlülüğü dağıtmak ve yıldırmaktı. Kanlı bir darbenin ilk işaretleriydi.
2009 yılına kadar Taksim meydanında kutlanmak istenen 1 Mayıs gösterileri sertlik kullanılarak bastırıldı. 2009 yılında ise bu yasak delinerek temsili bir kortejin Taksim meydanına girmesine izin verildi.
Kuşkusuz 34 yıl önce, 1 Mayıs 1977‘de bu meydanda yaşamlarını yitiren 40‘a yakın yurttaşımıza, yakınlarına ve işçi sınıfına, demokrasi adına toplum olarak ve vicdanen borçluyuz. Bu yıl, bu borcumuzu ödemek, yarım kalmış bir sevinci tamamlamak, coşkuyu sürdürmek için başta Taksim meydanı olmak üzere tüm 1 Mayıs alanlarında olacağız.
Üyelerimizi böyle bir ortamda, tüm emekçilerle birlikte işsizlik, açlık ve sefalete karşı demokrasi taleplerinin haykırıldığı bu alanlarda TMMOB pankartı altında 1 Mayısı kutlamaya,
· İnsanca Yaşam, İnsanca Düzen İçin
· Halkların Kardeşliği ve Bir arada Yaşamak İçin
· Parasız Eğitim, Parasız Sağlık İçin
· Yoksulluk, Adaletsizlik ve Sömürüye Karşı Durmak İçin
· İşçilerin, Emekçilerin ve Ezilenlerin Birliği İçin
· Her Tür Ayrımcılığa Karşı Eşitlik ve Özgürlük
· Başta 12 Eylül Darbecileri Olmak Üzere Tüm Darbecilerin Yargılanması İçin
· 1 Mayıs 1977, Çorum, Maraş... Tüm Katliamları Dosyalarının Açılması İçin
· Demokrasimizi Yeni Bir Sivil Anayasa İle Askeri Vesayetten Kurtarılması Taleplerimizi Haykırmak İçin
1 MAYIS‘ TA ALANLARDAYIZ.
TMMOB
Kimya Mühendisleri Odası
MADEN MO: İŞSİZLİĞE, YOKSULLUĞA, SÖMÜRÜYE HAYIR DEMEK İÇİN 1 MAYIS‘ TA ALANLARDAYIZ
Ülkemizde yıllardır uygulanan neoliberal politikalar sonucu işsizlik ve yoksulluk artmış, borçlarımız katlanarak çoğalmıştır. Planlama düşüncesinden vazgeçilerek yatırım yapılmaması ve her şeyin piyasanın önceliğine bırakılması sonucu dışa bağımlı cılız bir sanayi sektörü yaratılmıştır. Ucuz işgücü ve emek sömürüsüne dayanan üretim modelleri, iş güvencesini, örgütlenmeyi ortadan kaldırırken aynı zamanda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını da engellemiştir. Son yıllarda özellikle madencilik sektöründe yaşanan iş kazaları bunun açık göstergesidir.
Mevcut istihdam modeli; sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, sözleşmeli, sözleşmesiz çalıştırma, ödünç işçilik, kısa süreli iş, sosyal güvenceden yoksunluk, en alt düzeylerde ücret ve çalışanların yoksullaşması sonuçlarını yaratmaktadır. Bugün yoksulluk sınırında yaşam mücadelesi verenlerin sayısı 20 milyona dayanmış durumdadır. Genç nüfus içinde işsizlik çok yüksek oranlara ulaşmıştır. Yine kapitalizmin krizini ötelemek ve kimi çevrelere rant sağlamak amacıyla "bin bir emek ve özveriyle yaratılan kamu varlıkları" satışa sunulmaktadır. Bu varlıkların satışı; hem yılların birikimi emeğin yok edilmesi hem de emekçilerin işsizleşmesi anlamına gelmektedir. Gündem, emek eksenli politikaları zorunlu kılmaktadır. Tekel işçilerinin onurlu direnişi yeni bir süreci başlatmıştır. 12 Eylül ölü toprağı toplumsal muhalefetin üzerinden kalkmış, toplum kendine daha fazla güvenmeye ve hak aramaya başlamıştır.
1 Mayıs‘ta başta Taksim olmak üzere tüm kentlerimizin alanlarını 1 Mayıs‘ı kutlama alanına çevirmek, yeni liberal saldırılara artık dur demek ve haklı taleplerimize sahip çıkmak için tüm meslektaşlarımızı alanlara davet ediyoruz.
TMMOB
Maden Mühendisleri Odası
MMO: MMO, SANAYİSİZLEŞMEYE, İŞSİZLİĞE, GÜVENCESİZ ÇALIŞMA VE YOKSULLUĞA KARŞI TAKSİM VE BÜTÜN 1 MAYIS ALANLARINDA OLACAKTIR
TEKEL‘den mühendislik meslek alanlarımıza kadar sanayisizleşme yıkımına, özelleştirme talanına, işsizlik, güvencesiz çalışma ve yoksulluğa karşı MMO üyesi mühendisler, eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye talebiyle TMMOB çatısı altında, bütün çalışanlar ile birlik ve dayanışma içinde, Türkiye‘nin her yerinde 1 Mayıs alanlarında olacaktır.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Sanayisizleşmeye, İşsizliğe, Güvencesiz Çalışma ve Yoksulluğa Karşı Taksim ve Bütün 1 Mayıs Alanlarında Olacaktır
Türkiye‘de çalışma yaşamı, sabit sermaye ve sanayi yatırımlarında görülen bariz gerilemeler, serbestleştirme, kuralsızlaştırma ve özelleştirmeler sonucu süreklileşmiş işsizlik, yoksulluk ve yayılan esnek, güvencesiz çalışma koşullarıyla aşırı sorunlu bir yapı arz etmektedir.
Öncelikli ve istihdam odaklı sektörlere yatırım yapmayan, özürlü, dışa bağımlı sanayi politikaları, meslektaşlarımızı da kapsayan esnek üretim ve esnek, güvencesiz istihdam biçimleri ile çalışanların üzerinde ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Zira ülkemiz sanayisinin yapısı istihdam hacmini artırmayan, ucuz işgücü sömürüsüne dayalı, bölgesel eşitsiz gelişmeyi sürdüren, sanayi üretimini fason üretime dayandıran özelliklere sahiptir. Bu yapı istihdam odaklı sanayileşme ve toplumsal refah yaklaşımını dışladığı için işsizliğe çare olacak yeni yatırımlar yapılmamaktadır.
Bu nedenle sanayi sektörü hizmet ve tarım sektörlerinden sonra gelmekte ve toplam istihdamın ancak yüzde 20‘sini kapsamaktadır. 1988-2008 aralığındaki 22 yıl içinde istihdam edilen nüfus yüzde 20 oranında artmış ancak işsizlik artışı aynı dönemde bu oranı 5,5 kat aşarak yüzde 111 oranını bulmuştur.
Sanayide çalışan işgücü yüzde 20 civarında daralmış, bir yılda 780 bin kişi işten çıkarılmıştır. Ekim 2008‘den bu yana toplam 2,5 milyon kişi işsiz kalmış, geniş tanımlı gerçek işsizlik yüzde 24‘e, eksik istihdam ile birlikte yüzde 26‘ya ulaşmıştır.
Kısaca kriz ve ekonomik durgunluk koşullarında mevcut istihdam modeli, fason sanayi üretiminin bir sonucu olarak sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, sözleşmeli, sözleşmesiz çalıştırma, ödünç işçilik, kısa süreli iş, sosyal güvenceden yoksunluk, en alt düzeylerde ücret ve çalışanların yoksullaşması sonuçlarını yaratmaktadır. Bugün yoksulluk sınırındaki insan sayısı 20 milyona dayanmış durumdadır.
Esnek istihdam biçimlerinin yaygınlaştırılması ve "iş ortamının rekabetçi bir yapıya kavuşturulması" gibi uygulamalar aynı zamanda iş sağlığı ve güvenliği gerekliliklerini de dışlamaktadır. 9 milyon kişiye varan kayıt dışı istihdamın yaygınlığıyla birlikte esneklik, katma değeri düşük istihdamın yaygınlaşması, işgücünde niteliksizleşme ve iş kazalarındaki sorunlu yapının devam edeceğinin bir işareti de olmaktadır.
TEKEL‘den mühendislik meslek alanlarımıza kadar sanayisizleşme yıkımına, özelleştirme talanına, işsizlik, güvencesiz çalışma ve yoksulluğa karşı MMO üyesi mühendisler, eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye talebiyle TMMOB çatısı altında, bütün çalışanlar ile birlik ve dayanışma içinde, Türkiye‘nin her yerinde 1 Mayıs alanlarında olacaktır. Sanayileşmiş, kalkınmış, hakça paylaşan, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir Türkiye için haydi 1 Mayıs‘a diyoruz.
TMMOB
Makina Mühendisleri Odası
MİMARLAR O: 1 MAYIS‘TA DA EMEK VE EMEKÇİLERLE BERABERİZ..!
Uygarlık tarihi aynı zamanda emeğin tarihidir. Emeğin saygınlık kazandığı oranda insanlık uygarlaşma yolunda önemli adımlar atabilmeyi başarabilmiştir. Bugün gelinen aşamayı doğru anlamak ve değerlendirebilmek için emeğin tarihsel süreç içersindeki rolünü iyi anlamak gerekiyor.
Her şey "emek"le başladı. Megaron‘dan bugüne uzanan mekansal değişimin özünde "emek" vardır. Barınaklar, mahalleler, kentler, metropoller ve nihayet küresel mekânlar emeğin üzerinde şekillenir. Kölecilik, Feodalite, ve Kapitalizm emek sömürüsüne göre şekillendiler. Buna koşut olarak özgürlük, eşitlik, barış, adalet, hukuk, sosyal kazanımlar ve emeğin insanlığa kazandırdığı tüm "evrensel değerler" olarak insanlığın övünç kaynağını oluşturmaktadır.
Nihayet Küresel Kapitalizm tüm varlığını emek sömürüsüne borçludur. Krizini aşmak için emeğin ve toplumsallığın var ettiği kamusallığı talan etmektedir. Bugün emeğin istismarı, tüm teknolojik ve bilimsel gelişmişliklere karşın daha kapsamlı ve organize bir nitelik kazanmıştır. Yaratılan "tüketim toplumu" kapsamında artık emekçi, bir tüketim nesnesi olarak da önemli bir konuma gelmiştir. Bu durumu meşrulaştırmak ve sürdürebilmek için "emeği yok sayan" değerlendirmeler üzerinden "emek istismarı"nın yapılması gündemdedir.
Uygarlaşmaya karşıt bir gelişim gösteren kapitalizm, günümüzde 2. Dünya savaşından sonraki en büyük krizini yaşamaktadır. Her şeyi "meta" olarak gören bir anlayış doğal olarak kesintiye uğramıştır. Bu süreçte artık, neo-liberal politikalarla kapitalizmin varlığını sürdüremeyeceği anlaşılmıştır. Ve bu nedenle kapitalizmin güçlü merkezleri kimi kamusal ve sosyal araçlara başvurma gereğini duymaktadırlar.
Ülkemiz yönetimleri bu süreci dahi anlamaktan çok uzaktalar. Hala neo-liberal politikaların kötü bir kopyasının savunuculuğunu görev edinmeye ve bayraktarlığını yapmaya devam etmektedirler.
Gündemde olan Anayasa değişiklikleri ise; emekçilerin hak arama ve örgütlenmelerinin önündeki engelleri kaldırmadığı gibi, çalışma koşullarını daha da kötüye götürebilecek ve yetersiz olan iş güvencelerini de tamamen ortadan kaldırabilecek niteliktedir. Bu çerçevede kamu çalışanlarının sendikalaşması göstermelik bir şekilde gündeme getirilmektedir.
Kamunun tasfiyesi sürecinde hukuka aykırı olarak uygulanmakta olan 4-C uygulamaları için iktidar yasal güvenceler oluşturma çabasındadır. İşçiler lehine göstermelik ve içi boş kimi söylemlerle bu uygulamalar meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Bin bir emek ve özveriyle yaratılan "kamu varlıkları" kapitalizmin krizini ötelemek ve kimi çevrelere rant sağlamak amacıyla satışa sunulmaktadır. Bu varlıkların satışı; hem yılların birikimi emeğin yok edilmesi hem de emekçilerin işsizleşmesi anlamına gelmektedir.
Bu çerçevede kamu varlıklarımızı ve kentsel alanı "rant alanı" olarak gören anlayışlar "rant odaklı" kentsel politikaları uygulamaya çalışmaktadırlar. Bu anlayışa bağlı olarak "kentsel dönüşüm" kararları gündeme gelmektedir. Bu kararlar, yılların toplumsal birikimi olan emeği yok etme ve emekçileri işsiz bırakmasının yanında yaşam alanlarından da sürgün edilmelerine neden olmaktadır.
Kentsel mekanda "varsıl-yoksul" ayrışmasını daha da derinleştiren, kültürel zenginliğimizi ve toplumsal barışı ortadan kaldıran "rant"a dayalı ve/veya "şoven" nitelikteki uygulamalar emekçiler ve toplumsal süreçler açısından var olan kaosu daha da derinleştirmektedir.
Gerçekte gereksinimimiz olan, emeğin hak ettiği saygınlığı kazandığı, barış ve esenliğin egemen olduğu bir geleceğin birlikte inşa edilmesidir.
12 Eylül faşizmi ile yüzleşmeden ve 1977 yılında gerçekleşen "1 Mayıs Katliamı"nın sorumluları açığa çıkarılarak cezalandırılmadan "demokratik gelişme"den söz edilemeyeceği bir gerçektir. AKP iktidarının "demokratik açılım" söylemi gerçek bir demokrasi beklentisinden uzaktır. Gerçek bir demokrasi gereksinimi yerine kendi iktidarını derinleştirme çabasından başka bir şey değildir.
Gündem emek eksenli politikaları zorunlu kılmaktadır. Tekel işçilerinin onurlu direnişi yeni bir süreci başlatmıştır. 12 Eylül ölü toprağı toplumsal muhalefetin üzerinden kalkmıştır. Artık toplum kendine daha fazla güvenmeye ve hak aramaya başlamıştır. Bir avuç emekçi dayanışmanın muştusunu vermiştir...
Mimarlar Odası, 56 yıllık geçmişi ile emek ve demokrasinin yanında yer almıştır. "Kamu ve toplum yararına" bir mimarlık çabası ve "Mimarlar Odası toplum hizmetinde" şiarı bu birlikteliğin ve dayanışmanın kaynağını oluşturmaktadır. Şüphesiz, gelecek, bu dayanışmanın daha da pekişeceği yıllar olacaktır.
1 Mayıs 2010 İşçi Bayramı ile dayanışmanın daha da yükseleceği inancıyla; tüm emekçilerin bayramını kutlarız.
TMMOB
Mimarlar Odası
TMO: KÖLELEŞTİRMEYE, İŞSİZLİĞE, YOKSULLUĞA, SÖMÜRÜYE HAYIR DEMEK İÇİN 1 MAYIS‘ TA ALANLARDAYIZ
Ülkemizde yıllardır uygulanan politikalar sonucu işsizlik ve yoksulluk artmış, borçlarımız katlanarak çoğalmıştır. Planlama düşüncesinden vazgeçilerek yatırım yapılmaması ve her şeyin piyasanın önceliğine bırakılması sonucu dışa bağımlı cılız bir sanayi sektörü yaratılmıştır.
Uc