ODALARDAN 22 MART DÜNYA SU GÜNÜ AÇIKLAMALARI

22.03.2017

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, Gıda Mühendisleri Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası, Dünya Su Günü dolayısıyla 22 Mart 2017 tarihinde birer basın açıklaması yaptılar.

ÇMO: Su yoksa hayat da yok, unutmayalım…

İlk kez Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma konferansının 1992 yılındaki toplantısında, giderek büyüyen temiz su ihtiyacına dikkat çekmek amacıyla bir sonraki yılın ‘Dünya Su Günü` ilan edilmesine karar verildi.

BM tarafından 1993 yılında ilan edilen ve her yıl farklı bir tema çerçevesinde ele alınan su sorunu, son yıllarda "Su Kalitesi", "Su ve Kentleşme", "Su ve Gıda Güvenliği", "Su Dayanışması", "Su ve Enerji", "Su ve Sürdürülebilir Kalkınma", "Su ve İstihdam" başlıkları altında tartışıldı. 2017 yılının teması olan "Atıksu" ise "Neden Atıksu?" kampanyası ile ele alınacak.

Günümüzde küresel olarak ortaya çıkan atıksuların %80`den fazlasının arıtılmadan veya yeniden kullanılmadan ekosisteme verilmesi gerçeğinden hareketle, kampanyanın amacı, atıksuların azaltılması ve yeniden kullanılması konusuna dikkat çekmektir. Atıksu yönetimi konusunda önemli ilerleme kaydetmiş olsak da arıtma tesislerinde yerli teknoloji ve çözümlerin ivedilikle teşvik edilmesi, doğal arıtma teknolojilerinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2014 yılında Türkiye`deki toplam 1396 belediyede ortalama olarak kişi başı atıksu miktarı 181 L/kişi gün. Bu belediyelerin sadece 604`ünde atıksu arıtma tesisi bulunuyor. Bu sayının içerisinde henüz faal olmayan atıksu arıtma tesisleri de yer alıyor. Yine TÜİK verilerine göre belediyelerde yaşayan nüfusun sadece %68`i için atıksu arıtma tesisi bulunuyor ve belediye dışında yaşayan nüfus bu orana dahil değil. Arıtma tesislerinde, arıtılarak deşarj edilen atıksu miktarı 2012 yılında iki yıl öncesine oranla %4`lük bir artış gösterirken, aynı yıldan 2014 yılına yalnızca %0,85 artış göstermiştir.

Belediyelerde kullanılan suyun yalnızca %80`i arıtılırken, kalan %20 atıksu arıtma yapılmadan direk deşarj ediliyor. Öte yandan, iklim değişikliği sorunu ile ciddi bir kuraklık sorunumuz var.

ÇMO olarak yaptığımız bütün açıklamalarda dile getirdiğimiz gibi, su yönetimini kapsayan sorun çözme odaklı güçlü bir bakanlığa ihtiyacımız var. Su bilimsel olarak da idari olarak da çevreden bağımsız değerlendirilemez.

Ardarda sıralanabilecek olan sorunlarımızın çözümünde riski yönetmek en doğru adımdır. Bu noktada eklektik, parçalı ve kamu yararından uzak su yönetimi politikamızı, bütüncül bakan, doğanın korunmasını ön plana çıkaran, yatırımların daha sağlıklı yapılmasını sağlayan, kamu yararı gözeten bir hale dönüştürme ihtimali adına Su Kanunu hazırlıklarını önemsiyoruz.

Bunu yapabilecek yeterli bilimsel bilgiye, teknik alt yapıya ve insan birikimine sahip olduğumuz su götürmez bir gerçek. Yeter ki, bu konuda güçlü bir siyasi irade ortaya konulabilsin ve bilim insanları ile hazırlanacak havza bazlı kamu yararı gözeten planlar günlük kararlarla değiştirilmesin.

Bu nedenle suyun az tüketilmesi ve yeniden kullanımı artık bir zorunluluktur. İsrafı önleyecek çabaları millet olarak sahiplenmeli, bireysel olarak da üzerimize düşeni yapmalıyız. Su yoksa hayat da yok, unutmayalım.
 

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu

 

 

GIDAMO: TEMİZ VE ERİŞİLEBİLİR SUYA ULAŞMAK BİR İNSANLIK HAKKIDIR

1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 22 Mart tarihini "Dünya Su Günü" olarak ilan etmiştir. Uluslararası Dünya Su Günü her yıl 22 Mart‘ta tatlısu kaynaklarının önemine dikkat çekmek ve tatlısu kaynaklarının sürdürülebilir yönetimine odaklanılmasını sağlamak amacıyla kutlanmaktadır.

Su, öncelikle yaşamamız için gerekli temel bir maddedir. Su olmadan yaşamdan, yeterli tarımsal üretimden, refahtan söz etmek mümkün değildir. İnsan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli öğedir ve yerinin bir başka madde ile doldurulması mümkün değildir. Herkesin bu maddeye ulaşmaya hakkı olduğu gibi, suyun, korunması, savunulması ve doğru kullanılması gerekmektedir.

Su, uzun bir süreden beri savurganca harcanmış, yanlış yönetilmiş ve gereğinden fazla kullanılmıştır. Bir taraftan dünya nüfusu artarken, diğer taraftan su kaynakları hızla kirlenmekte, tükenmekte ve içilebilir su kaynakları azalmaktadır.

Uluslararası Dünya Su Günü‘ nün bu yılki teması "Su ve Atıksu" olarak belirlenmiştir. Bu tema altında kullanıma sunulan ve kullanımdan dönen sular arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi, insanlığı ve çevreyi tehdit etmeden, atıksuların yeniden kullanılarak ekonomiye girdi oluşturması ve yönetilmesi konusunda bilgilendirme yapılması hedeflenmektedir.

Ülkemizde de atık suların bilinçsizce su kaynaklarına ve akarsulara aktarılması nedeniyle yeraltı ve yer üstü sularımızın kalite ve miktarında ciddi azalmalar ortaya çıkmaktadır.

Ülkemiz sanılanın aksine su zengini bir ülke değildir. Üstüne üstlük küresel ısınma, iklim değişikliği, endüstriyel ve tarımsal kirlilikler varolan su kaynakları üzerinde ciddi tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının kirlenmesinin önüne geçilmesi, atık suların içilebilir sulardan uzak tutulması, tüketim amaçlı kullanılacak suların dezenfeksiyon arıtım vb. işlemlerden geçirilerek tüketime sunulması büyük önem taşımaktadır.

Su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilirliği açısından tüm kamu ve özel kurum/ kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarının ortak hareket etme sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak suyun korunması, toplumun her kesimine ulaştırılması, atık suların bertarafı ve yeniden kazanımının planlanmasında devletin ciddi görevi vardır. Su, devletin yönetiminde olmalı, ticari bir mal olarak görülmemeli, ekolojik sistemin bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Mevcut su kaynakları bozulmadan korunmalı, en önemli sorumluluğumuz "Gelecek nesillere güvenli ve yeterli su temini olmalıdır".

Su tüm canlılarda olduğu gibi insan için de hava gibi, gıda gibi vazgeçilmez temel ögedir. Suyu ticari bir meta haline getirip para ile alınır satılır yapmak insanlık değerlerine aykırıdır. Tüm devletler, yerel yönetimler, insanın temel su ihtiyacını karşılayacak miktarda temiz suyu halka ücretsiz ulaştırmalıdır.

"Temiz ve erişilebilir suya ulaşmak bir insanlık hakkıdır"

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu

 

 

 

İMO: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI SUYUNA VE GELECEĞİNE SAHİP ÇIKMAKTADIR!

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1993 yılında, suyun insan yaşamındaki önemini vurgulamak, içilebilir su kaynaklarının korunmasını ve çoğaltılmasını özendirmek amacıyla, her yılın 22 Mart gününü "Dünya Su Günü" olarak belirlemiştir. Bu bağlamda 2010 yılında Birleşmiş Milletlerin almış olduğu bir kararla temiz suya erişimin temel insan hakları arasında görülmesi kabul edilmiştir.

Bu kabule rağmen Birleşmiş Milletlerin açıklamış olduğu veriler dikkate alındığında halen Dünya üzerinde yaşayan bir milyara yakın insan temiz içme suyuna sahip değildir. Su kaynaklarının özelleştirilmesi, çevre tahribatları sonucunda su kaynaklarının yok olması ve en önemlisi de suyun ticari bir araç   olarak görülmesi, bugün  tüm dünyayı tehdit etmektedir.

Ülkemizdeki durum ise dünyanın genel durumundan farklı değildir.  Bu anlamda Türkiye`nin su zengini olarak görülmesi, gerçeği yansıtmamaktadır.  Küresel ölçekte kabul görmüş ölçülere göre kişi başına düşen su miktarının yılda 8-10 bin metreküp ve üzerinde olduğu ülkeler su kaynakları bakımından zengin ülke olarak kabul edilmektedir. Yine aynı ölçülere göre kişi başına düşen su miktarının yılda 2 bin metreküpten az olan ülkeler suyun az olduğu ülkeler olarak kabul edilmektedir. Türkiye`de ise kişi başına düşen su miktarı yılda 1500 metreküpün altında olup her geçen gün su fakirliği sınırı olarak tanımlanan 1000 metreküp değerine doğru yaklaşmaktadır.

Türkiye istatistik kurumu 2030 yılı için nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörmektedir. Bu duruma göre 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1120 m³/yıl civarında olacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizin büyüme hızı, su tüketim alışkanlıklarının giderek değişmesi, su kullanım yasası gibi düzenlemelerin oldukça yetersiz olduğu dikkate alınırsa, su kaynakları üzerine yapılacak olan baskıların neler olduğunu tahmin etmek mümkündür. Açıkçası ülkemizin su kaynakları sınırlı ve kısıtlı olup, bu gerçeğe uygun yeni politikaların üretilmesi gerekmektedir. Türkiye`nin gelecek nesillerine sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için su kaynaklarının çok iyi korunup, akılcı bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Ancak günümüzde uygulanan yanlış su politikaları suyu metalaştırmakta, tüm su kaynaklarımız birer ticari araç olarak görülerek kamu yararı dikkate alınmadan özel kuruluşlarının kar hırsına teslim edilmektedir. 

Ülkemizde suya ilişkin oldukça fazla yasal düzenleme bulunmaktadır. Ancak ülkemiz de ileri derecede bir ekosistemin yararını koruyacak nitelikte bir "su yasası" hazırlanması ve uygulanma zorunluluğu ile su varlığının korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekmektedir. Yanlış yönetim, aşırı kullanım, mevzuat eksikliği, iklim değişikliği ve kirlilik gibi nedenlerle su varlıklarımız büyük ölçüde tehdit edilmektedir.

DSİ verilerine göre, Türkiye genelinde inşa edilmekte olan HES projeleri sayısı 1500`ü bulmuştur.  HES`ler sadece suyun metalaştırılması ve bu yolla doğanın tahrip edilmesi anlamına gelmemekte, aynı zamanda su kaynaklarının çevresinde yaşayan insanların yaşama biçimlerine müdahale olarak görüyoruz. Hasankeyf`in sular altında kalmasına neden olacak ya da Munzur`u kurutacak hiçbir proje kaynakların etkin kullanımı olarak açıklanamaz. İnsanlık tarihi boyunca insanoğlu tüm yaşama alanlarını su yakınlarına yakın bir yere kurmuştur. Buralarda yaşayan insanlar için "su" sadece biyolojik bir ihtiyaç olarak görülmemiş, aynı zamanda insanların yaşama biçimini belirleyen bir kültür varlığı olarak da görülmüştür.

Bugün ülkemizin  her yerinde yaygınlaşan ve özellikle de Karadeniz bölgesinde yoğunlaşan HES projelerini, dere ve nehirlerden geçimini sağlayan ya da oralardaki sosyal yaşamın bir parçası olan suyun ticari amaçla kullanıma açılması bölgede yaşayan halkın yok sayılması anlamına gelmektedir. Bu anlamda HES projelerinin yapımı yönündeki karar alma süreçlerinde etkili olması gereken Çevresel Etki Değerlendirme Raporları bugün artık gerçek durumu yansıtmaktan uzak hale gelmiştir. Bilimsel olmayan verilere dayanarak hazırlanan ÇED raporları birer formaliteye dönüşmüştür. Ayrıca büyük bir yoğunlukla yapılan projeler için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirme Raporları gelecek durumu yansıtmaktan oldukça uzak kalmaktadır. Her HES projesinin kendi içinde yapılan bu değerlendirme yeterli değildir, "Bütünlüklü Bir Etki Değerlendirme Raporlarının"   düzenlenmesi gerekmektedir.

Ülkemizin su kaynakları, son derece yanlış bilim ve akıl dışı projelerle kullanılmakta, geleceğimiz düşünülmeden ekosistemde büyük yaralar açılmaktadır. Kaynakların etkin kullanımı için suyun bir "İnsan Hakkı" olarak görülmesi ve su politikalarının toplumun tüm bileşenlerinin katılımıyla yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Aksi halde geri dönüşü olmayan tahribatlar yaşanacak ve ülkemizin sınırlı su kaynakları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Su kaynaklarımıza ve geleceğimize zarar veren uygulamaların giderek arttığı bir dönemde  "Dünya Su Günü "nü kutlamak ve sorunları ortaya koymak gerekiyor. Ayrıca suyumuza ve suyumuzun geleceğine sahip çıkmayı önemli bir sorumluluk olarak görüyoruz.

İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YÖNETİM KURULU