ODALARDAN DEPREM HAFTASINA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR

01.03.2017

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası ve Jeoloji Mühendisleri Odası, deprem haftası dolayısıyla 1 Mart 2017 tarihinde birer basın açıklaması yaptılar.

JFMO: 01-07 MART DEPREM HAFTASI

Ülkemiz dünyanın aktif deprem kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerinde yer almaktadır. Başbakanlık Afet ve   Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı (2012) verilerine göre, 1900-2012 yılları arasında 112 yıl içerisinde, 112 hasar yapıcı deprem olmuş ve depremler nedeniyle 86833 kişi hayatını kaybetmiş ve 563647 yapı yıkılmış ya da ağır hasar görmüştür. Ülkemizde hasar yapan depremlerin ortalama tekrarlanma süresi açısından ise yaklaşık her yıl bir yıkıcı deprem olmaktadır.

Her yıl düzenlenen 01-07 Mart Deprem Haftası ve benzer etkinlikler, yakın tarihte yaşadığımız; 17 Ağustos 1999 7.4 büyüklüğünde Marmara Depremi, 12 Kasım 1999 7.2 büyüklüğünde Düzce Depremi, 19 Mayıs 2011 5.9 büyüklüğünde Simav Depremi, 22 Eylül 2011 5.4 büyüklüğünde Erzincan- Kemah Depremi, 23 Ekim 2011 7.1 büyüklüğünde Van Depremi, 09 Kasım 2011 5.6 büyüklüğünde Van-Edremit Depremlerindeki can ve mal kayıplarını ve yaşadığımız büyük acıları ve deprem gerçeğinin kamuoyunun gündeminde olmasını sağlamak, unutmamak ve unutturmamak açısından büyük önem arz etmektedir.

Türkiye deprem riski açısından dünyanın en önde gelen ülkelerindendir. Depremler geçmişte olduğu gibi gelecekte de olacaktır. Yapılması gereken, deprem anı, sırası ve sonrası için gerekli tedbirleri zamanında almaktır.

Depremler büyük zararlar vermekte, maddi ve manevi kayıplara neden olmaktadır. Depremlerin oluşturacağı zararları azaltmanın en etkin iki yolu depreme dayanıklı binalar inşa etmek ve insanlarımıza deprem bilincini vermektir. Bugünkü teknik bilgilerle depremin ne zaman olacağı belirlemek mümkün olmadığından, her an deprem olacakmış gibi hazırlıklı olmak gerekmektedir.

Devletin, doğa olaylarının yol açtığı can ve mal kayıplarının afete dönüşmemesini sağlayacak her türlü tedbirleri almak Anayasa ile belirlenmiş görevidir. Deprem sonrası yaşanan acı olaylardan ders alınmalı aynı acıların yaşanmaması için zemin etütleri konusunda merkezi ve yerel yönetimler yeterli duyarlılığı göstermeli, binaların dinamik zemin koşullarının uygun olduğu yerlerde yapılmalı ve kamu denetimini etkin olarak yapılmalıdır.

Kontrolsüz olarak hızla büyüyen kentlerimizin afetlere hazırlıklı hale gelmesi için sorunun çok disiplinli yaklaşımlarla ele alınması gerekmektedir. Kentsel dönüşüm projelerine önem verilmelidir. Kentsel değişim-dönüşüm projelerinde öncelik afet riskinin yüksek olduğu yerlere ve göçecek binalara verilmelidir.  Depreme dayanıklı yapı tasarımı için zemin etütlerinde mutlaka Jeofizik Mühendisliği hizmetleri olmalıdır.

Deprem; yerkabuğundaki kırılmalar nedeniyle ortaya çıkan titreşimlerin, dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayıdır. Deprem yeryüzü üzerinde bulunan tüm yapıların hasar görüp, can ve mal kaybına uğrayacak şekilde yıkabileceğini gösteren bir doğa olayıdır. Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının nasıl yayıldığını, ölçü aletlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili tüm konuları inceleyen Sismoloji, Jeofizik Mühendisliğinin alt bilim dalıdır.

Binayı yıkan depremin dinamik parametreleridir. Bu parametreler Jeofizik Mühendisleri tarafından hesaplanmaktadır. Depreme dayanıklı yapı tasarımı için zemin etütlerinde mutlaka Jeofizik Mühendisliği çalışmaları olmalıdır. İmar planlarına altlık teşkil eden jeolojik-jeofizik-jeoteknik etütler yapılmadan yeni yerleşim alanları belirlenmemeli, parsel ve ada bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir.

Bilim insanları tarafından tek seferde kırılması halinde 7.6 büyüklüğünde deprem üreteceği ifade edilen olası Marmara depremi başta İstanbul olmak üzere bütün Marmara Bölgesini etkileyecektir.  Yaşanacak depremde can ve mal kaybının en aza indirilmesi için alınacak önlemlerle ilgili gerekli hazırlıklar yapılmalıdır. Özellikle deprem toplanma alanları belirlenmelidir.

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası olarak; Ülkemizin dünyanın en etkin deprem kuşaklarında yer aldığını, fay hatlarının geçmişte birçok yıkıcı depremlere neden olduğunu, gelecekte de meydana gelecek depremlerle can ve mal kaybının olacağı gerçeğini, ülkemiz "DEPREM GERÇEĞİNİ" unutmayacağız, unutturmayacağız.

Yaşadığımız depremlerde yaşamını yitiren vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz.

TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI

XVI. DÖNEM YÖNETİM KURULU

 

 

JMO: DEPREM HAFTASINDA, BİR BAŞLANGICA ADIM ATALIM, DOĞA OLAYLARININ AFETE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNE HAYIR DİYELİM!

Depremin unutturularak, senede sadece birkaç gün hatırlandığı bir "Deprem Haftası"nın daha içindeyiz. Öncelikle belirtmek gerekiyor ki; her unutulduğunda kendini yeni depremlerle sürekli hatırlatmasına ve devamlı gündemimizde olması gerekmesine rağmen deprem gerçeğini senede bir hafta hatırlayarak sıradan bir hale getiren bu anlayışa HAYIR diyoruz. 

Mevcut deprem bölgeleri haritamıza göre; topraklarımızın % 66`sı 1`inci ve 2`inci derece deprem bölgesinde bulunan; konutlarımızın yaklaşık 16 milyonu yani % 69` u, nüfusumuzun ise yaklaşık 66 milyonu yani  %72`si 1. ve 2. derece, deprem bölgesinde yer alan ülkemizde, yaşadığımız büyük ölçekli depremlerde yüz bine yakın insanımızı kaybettik, yarım milyonu aşkın konutumuz ciddi şekilde hasar gördü, yüzbinlerce vatandaşımız da yaralandı. Sonuçlarını unutamadığımız  felaketleri yaşadık, son günlerde Çanakkale`de yaşanan 5 büyüklüğündeki depremle de dahi, can kaybı olmaması sevindirici olmakla birlikte, 500 yakın konutun ağır hasar görmesine, 1000 yakın konutun ise hafif ve orta hasarlı olmasına neden olduğu ve milyonlarca lira değerinde mal kaybına neden olduğunu biliyoruz.

Aktif bir tektonik kuşak üzerinde yer alan ülkemiz, gelecekte de değişik büyüklüklerde depremleri yaşamaya devam edecektir.   Ancak, biz biliyoruz ki, aslında bir doğa olayı olan deprem, düşük standartlarda sağlıksız ve yasadışı bir yapılaşma, ranta dayalı hızlı ve düşük nitelikli kentleşme, bilimsel normlara dayalı olarak yapılması gereken arazi kullanım ve yer seçimi kararlarının rantsal kaygılara yenik düşmesi gibi faktörler nedeniyle afete dönüşmektedir. Yine biliyoruz ki, doğa kaynaklı olan depremleri önlememiz mümkün değildir, ancak, depremlerin birer afete dönüşmesini engellemek bizim elimizdedir. 

Bu güne kadar tercih edilmeyen, Depremlere karşı hazırlıklı olma ve yüksek düzeyde zarar azaltma politikaları bu ülkenin önceliği olmalıdır.

Çünkü;

  • Bu gün, 1999 öncesine göre kentlerimiz depremlere karşı daha güvenli değildir.
  • Afet risklerini azaltmaya yönelik ulusal afet politikaları hala oluşturulmamıştır.
  • Afetlerle doğrudan ilintili yasalarda tek bir değişiklik dahi yapılmamıştır.
  • Afet, İmar ve Yapı Denetimi gibi kanunlarının yeniden düzenlenmesi konusunda aradan geçen süre içinde herhangi bir gelişme olmamıştır.
  • "6306 sayılı yasa ve Kentsel Dönüşüm Projeleri" depreme dirençli kentlerimiz yerine "kentsel imar rantlarını" dönüştürmenin bir aracı olmanın ötesine geçememiştir. Son Çanakkale depremleri bu acı gerçeği bir kez daha göstermiştir.
  • Afet risklerini azaltmaya yönelik bütçe kalemleri, fonlar oluşturulmamıştır.
  • Halkın afet bilinci ve afetlerle mücadele kültürünün geliştirilmesi için gerekli ve yeterli çaba gösterilmemiştir.

Sonuç olarak, bir milat kabul edilen Marmara depremlerinden bu yana zarar azaltma-risk yönetimine ilişkin kayda değer bir gelişme sağlanmadığı bir ülkede, "Deprem Haftası" olan 1-7 Mart tarihleri arasında, kamuoyunun dikkatinin ülkemiz deprem gerçekliğine çekmek, depreme ve zararlarının azaltılmasına farkındalık yaratmak, yapılması gerekenleri ve yap(ıl)mayanları sorgulamak  daha bir önem ve gereklilik taşımaktadır.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak Deprem Haftasında bir kez daha ifade ediyoruz: 

Öncelikle bilinmelidir ki, depremler jeolojik nedenlerle meydana gelen doğa olaylarıdır. Bu doğa olayı, bilimden, akıl ve teknikten uzak politikalar sonucunda birer afete dönüşmektedir. Bu nedenle, depremlerin afete dönüşmesini "takdir-i İlahi", "doğanın fıtratı", "Doğal Afet"  gibi görerek, önlem alınmasını engelleyen, ölümleri kaderimizmiş gibi gösteren anlayıştan kurtulmak;  depremleri önlemenin mümkün olmadığını, ancak zararlarını ortadan kaldırmanın veya azaltmanın mümkün ve bizim elimizde olduğu anlayışını toplumsal bilince çıkarmak önem taşımaktadır.

Biz biliyoruz ki, Doğal olan depremdir, doğal olmayan ise afettir.

DEPREMİ UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM!

YAPILMAYANLARI VE YAPMAYANLARI SORGULAYALIM!

AFETLERE KARŞI SAĞLIKLI VE GÜVENLİ BİR ÇEVREDE YAŞAM HAKKI İÇİN HAYIR! diyelim.

DOĞA OLAYLARININ AFETE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNE BİLİMLE, EMEKLE, İNATLA, UMUTLA HAYIR!

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu