ODALARDAN ESENYURT`TAKİ YANGINLA İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI
İnşaat Mühendisleri Odası, Maden Mühendisleri Odası ve Makina Mühendisleri Odası, İstanbul’da bir inşaat şantiyesinde 11 işçinin ölümü ile sonuçlanan yangın üzerine birer basın açıklaması yaptı.
İMO: İŞ CİNAYETLERİNE DAVETİYE ÇIKARANLAR SORUMLUDUR!!
2012 yılının henüz üçüncü ayında, ikinci büyük iş cinayetinin acısıyla sarsılmaktayız. Henüz Gökdere barajındaki işçilere ulaşılamamışken önceki gün İstanbul Esenyurt`ta bulunan inşaat şantiyesinde çıkan yangında 11 işçi yaşamını kaybetti. Yakınlarına başsağlığı diliyor acılarını paylaşıyoruz.
Türkiye`de her gün 172 iş kazası, 4 ölüm, 6 sürekli iş göremezliğin meydana geldiği biliniyor. Bu anlamda ülkemizin ölümlü iş kazalarında Avrupa birincisi ve dünya üçüncüsü olduğu yetkililer tarafından da dile getiriliyor. Ancak sadece 2012 yılında yaşananlara bakıldığında dahi "iş kazalarından" değil "iş cinayetlerinden" söz etmemiz gerektiği netlik kazanıyor.
Gökdere barajındaki akıl almaz ihmallerin sorumluluğunu yürütmesi durdurulan Yönetmelik`e bağlayanlar, İstanbul Esenyurt`da yaşanan facianın ardından da Türkiye`nin bir İş Güvenliği Yasasına ihtiyacı olduğunu ifade ediyorlar.
Oysa Türkiye`nin tüm kaynaklarını hızla özel sektöre devretme ve maliyetleri düşürerek aşırı kar etme esasına dayalı "büyüme" anlayışı, denetimsizliği ve kontrolsüzlüğü beraberinde getirerek geri dönüşü olmayan kayıpların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu anlamda yürütme erkini elinde tutan siyasi iktidar sorunu mevzuat eksikliklerine yüklemekle sorumluluktan kaçamaz. Zira mevzuat ya da yasa, yaşanan sorunlardan sonra değil, önce oluşturulmak durumundadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 11 işçinin can verdiği olayın ardından verdiği demeçte, çadır malzemesinin yanmaya müsait olduğunu, 40 işçinin kaldığı bir çadırda tek bir çıkış alanının bulunmasının eksiklik olduğunu belirtmiş, karşılıklı çıkış alanlarının bulunması gerektiğini ifade etmiştir. Çelik "Türkiye`nin iş güvenliği yasasına ihtiyacı olduğunu ve yeni iş sağlığı mevzuatının yakında yürürlüğe gireceğini" de sözlerine eklemiştir. Türkiye ekonomisinin olası krizlerini inşaat sektörünün büyümesiyle yamamaya çalışan bir anlayışın bu noktadaki denetimsizlikleri giderme yönünde her zaman "geç kalması" şaşırtıcı değildir.
Bir diğer yandan sermayenin önündeki engelleri kaldırmak için müthiş bir hızla torba yasalar, Kanun Hükmünde kararnameler çıkarılmaktadır. Yine aynı şekilde, kentlerimizi rant alanlarına dönüştüren 2B Yasası ya da kentsel dönüşüm uygulamalarına hız vermek için depremi bahane ederek hazırlanan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı hızla hazırlanabilmektedir. Her yeri inşaat alanına çevirebilecek yasalar hızla çıkarılıp mevzuatlar oluşturulurken, "Türkiye`nin bir İş Güvenliği Yasasına "ihtiyacı olduğunu ifade etmek asıl önceliğin ne olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Esenyurt`ta yaşanan facianın tekrarlanmaması için şu soruların ivedilikle yanıtlanmasına ihtiyaç vardır:
•· İşçiler sağlık sigortası, çalışma süresi gibi yasa ile belirlenen çalışma koşullarına uygun olarak çalıştırılmakta mıdır?
•· İşçilerin iş güvenliği önlemleri bağlamında çalışma ve barınma koşulları denetlenmekte ve raporlandırılmakta mıdır?
•· İşçilerin kaldığı çadırlar nasıl bir malzemeden yapılmıştır ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik`in açıklamasında olduğu gibi çadırlarda gerçekten tek çıkış noktası mı vardır?
•· İşçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğünde yer alan " İşçi koğuşlarının pencerelerinin üst kısımları, her zaman açılıp kapanacak şekilde (vasitaslı), yataklar, tabanla bağlantısı kesilecek surette karyola ve somyalar üzerine yayılacak, aralarında en az 80 santimetrelik bir açıklık bulunacak, başuçlarına, özel eşyaların konması için, küçük etajer veya komodinler konacak, iki katlı karyola ranza kullanıldığı hallerde, katlar arasındaki yükseklik ile karyola somyaların genişliği 80 santimetreden az olmayacaktır." ve "Koğuşların, soğuk mevsimlerde sağlığa uygun bir şekilde ısıtılması gerekir. Isıtmak için soba kullanıldığında, duman, gaz ve yangın tehlikesine karşı gerekli tedbirler alınacaktır." hususları sağlanmış mıdır?
Basında çıkan haberlere göre yakın zamanda hazırlanmakta olan yeni bir İş Güvenliği Yasa tasarısı Meclis gündemine taşınacaktır. Bu güne kadar İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine ilişkin yasal düzenlemeler sermayenin önündeki engelleri kaldırmaya, denetim süreçlerini özel sektöre devretmeye yönelik olmuştur. Bu tasarı da aynı anlayışın devam ettirildiği görülmektedir.
Tasarının hazırlanma sürecinde ve içeriğinde sendika ve meslek odaları adeta yok sayılmıştır. Bugün mevzuat eksikliğini bahane edenler hazırladıkları yeni yasa tasarısında da; alt işverenlerin (taşeronların) iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yükümlülükleri düzenlememiş, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu`nun uygulamasını denetleme konusunda sadece teknik iş müfettişlerini yetkili kılmış, ev hizmetlerinde çalışanlar ve işçi istihdam etmeyen Bağ-Kur`luları kapsam dışında tutmuş ve İş kazası ve meslek hastalığı sayılan halleri sınırlandırmıştır.
Bugün için mevcut yasaların insan yaşamını öncele alan bir anlayışla uygulanması bile bu kayıpları yaşamamıza engel olabilecektir. Zira 4 Aralık 1973 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile çıkan ve hala yürürlükte olan İnşaat işyerlerinde İşçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğü "İşçilere ait yatıp kalkma yerlerinde ve diğer müştemilatında bulunması gereken sağlık şartları ve güvenlik tedbirleri" başlığı altında, işçilerin barınma koşullarının nasıl olması gerektiğini açık bir şekilde tarif etmiştir. Bu anlamda daha çağdaş standartların oluşturulması bir yana hiçbir standardın kurumsallaşması sağlanamamış, yürütme erki bu asgari koşulları dahi uygulattıracak denetimi sağlayamamıştır.
Yeni acılar ve kayıplar yaşanamaması için İşçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı çalışanlar lehine yeniden düzenlenmelidir.
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu
MADEN MO: İNSAN HAYATI BU KADAR UCUZ MU ?
11 Mart 2012 tarihinde saat 21:00 sıralarında İstanbul Esenyurt‘ta bir alışveriş merkezinin şantiyesinde, elektrik sobası ile ısıtılan çadırda çıkan yangında 11 işçi hayatını kaybetmiştir.
Olayın ardından yetkililerce "soruşturma başlatıldığı, ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı dilendiği ve olay yerine müfettiş gönderildiği, gerekenlerin yapılacağı" gibi rutin demeçler verilmiş olup çok büyük olasılıkla yaşanacak başka bir olaya kadar bu vahşette unutulacaktır.
Yaşanan olayın nedeni açıktır:
- İş güvencesiz, sendikasız çalışma ortamlarını yaratan, neoliberal politikalar ve onun uygulayıcıları,
- Aşırı kar hırsı nedeniyle yoksul işçilerin insanlık dışı ortamlarda barındırılması ve çalıştırılması, taşeronlaşma sonucu kuralsız çalışma koşullarında iş cinayetine davetiye çıkaran ortamlar,
- Eksik ve uygulanmayan mevzuat,
- Denetim sorumluluklarını yerine getirmeyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Valilik ve Belediye yetkilileri.
Neresinden bakılırsa bakılsın, bu olay da bir iş cinayetidir. Kaza; "önceden planlanmamış ve öngörülemeyen olaylardır". Oysa bu facianın nedenleri incelendiğinde, göz göre göre geldiği gözükmektedir. Gerekli önlemler alınmadığı sürece bu tür acı olaylar devam edecektir.
Yapılması gereken, "iş kazalarına" neden olan belirtilen noksanlıkların ortadan kaldırılması ve insanca yaşam ve çalışma koşullarının oluşturulmasıdır. Yılan hikayesine dönen İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası‘nın, meslek odaları ve sendikaların görüşleri de dikkate alınarak bir an önce çıkarılması gerekmektedir.
Hayatını kaybeden emekçilerin yakınlarına başsağlığı diliyor, gerçek sorumlular hakkında gerekli işlemin yapılmasını talep ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
MMO: Son Yıllarda Artış Gösteren Toplu İşçi Ölümleri ‘İş Cinayeti‘dir ve
Bu Alandaki Yapısal Sorunlara İşaret Etmektedir
Son yıllarda gerçekleşen toplu işçi ölümlerindeki ciddi artışın son acı halkası önceki gün akşam saatlerinde İstanbul‘da bir inşaat şantiyesinde yaşanan ölümler olmuştur. İstanbul Davutpaşa ve Tuzla‘da, Bursa Kemalpaşa ve Dursunbey‘de, Ankara Ostim‘de, İstanbul‘da bir servis aracında (8 kadın işçi), Zonguldak‘ta, Maraş Elbistan‘da ve geçen ay Adana‘da bir barajda yaşanan toplu "iş cinayetleri"ne önceki gün İstanbul‘da bir inşaatın şantiyesinde çıkan yangın sonucu çadırlarda kalan 11 işçinin ölümü eklenmiştir.
SGK İstatistiklerine göre, iş kazaları sonucu ölümler 2008 yılında 865 iken 2010 yılında 1.434‘e ulaşmıştır. Bu veri iki yılda ‘iş kazası‘ sonu ölen işçi sayısının yüzde 70 oranında arttığını göstermektedir. Henüz 2011 yılı istatistikleri açıklanmamıştır ancak, yaşanan ölümler göstermektedir ki iş cinayetleri artışı sürmektedir.
İstanbul‘daki son olayda işçilerin çadırlarda kalmaları ve elektrik sobaları ile ısınmaları ile diğer bütün iş cinayetlerinin ortak paydası, işçilerin ne denli çağ dışı koşullarda çalıştırıldıkları ve barındırıldıklarıdır. ‘İş kazaları‘ sonucu ölümler, sürekli iş göremezlik (sakat kalma) ve meslek hastalıklarına ilişkin sorunların bütünü ise son on yılda bu alanda yapılan düzenlemelerin, işçiler ve tüm çalışanların aleyhine olması gerçeğine dayanmaktadır. Özellikle 2003 yılından bu yana çalışma yaşamıyla ilgili yapılan tüm mevzuat düzenlemeleri emeğin, mühendisliğin, hekimliğin, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin aleyhine unsurlarla doludur. Örneğin 4857 sayılı İş Kanunu, 4947 sayılı torba kanun, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 5920 ve 5921 sayılı İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 6009 sayılı torba kanun, 6111 sayılı torba kanun ile çalışma yaşamı esnek üretim ve esnek çalışma temelinde yapılandırılmış; işçi sağlığı ve iş güvenliği politikaları alt üst edilerek piyasaya açılmıştır. Ulusal İstihdam Strateji Belgesi, Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı ile İş Sağlığı Güvenliği Kanun Tasarısı da 2003 sonrasının neo liberal ve emek düşmanı düzenlemelerinin ruhunu yansıtmaktadır.
Bugün çalışma yaşamı, esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması, 50‘den az işçi çalıştıran işyerleri ve sanayi dışı hizmetlerin iş güvenliği mühendisliği ve işyeri hekimliği hizmetlerinden yararlanamaması ve bu hizmetlerin piyasaya açılması, işyeri denetimleri ve iş kazası incelemelerinin yetersizliği ile çalkalanmaktadır.
Eğer bu sorunlara dair ciddi bir duyarlılık oluşturulmak isteniyorsa,
•· Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Odamız ve TMMOB ve TTB‘nin başvuruları ile alınan yargı kararlarına aykırı tüm mevzuat düzenlemelerini durdurmalı ve mevzuat çalışanlar lehine düzenlenmelidir.
•· İşçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili politika oluşturulması ve karar alma süreçlerine TMMOB‘ye bağlı ilgili meslek odaları, TTB ve sendikaların her düzeyde katılımı mutlaka sağlanmalıdır.
•· İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri ticari bir kâr alanı olarak değil, kamusal bir hizmet olarak ele alınmalı ve bütün işyerleri ile tüm çalışanları kapsamalıdır.
•· Denetim yapılacak işyeri ve işçi sayısı artırılmalı, riskli iş kollarında denetimin etkinliği yeni denetim yöntemlerinin uygulanması ile desteklenmeli, denetim elemanlarına daha fazla olanak sağlanmalıdır.
•· Önlem almayan işverenler için uygulanacak yaptırımlar caydırıcı hale getirilmeli, cezalar artırılmalıdır.
•· Tüm çalışanlar insana yakışır norm ve standartlarda bir sosyal güvenlik ve çalışma koşulları şemsiyesi altına alınmalı; sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmelidir.
Ali Ekber ÇAKAR
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı