PEYZAJ MO: KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞINDAN SON HAMLE

15.03.2012

Peyzaj Mimarları Odası, korunması gerekli taşınmaz kültür varlıkları, doğal sitler hariç olmak üzere sitlerin tespit ve tescili ile ilgili usul ve esasları düzenleyen yönetmelik değişikliği üzerine 15 Mart 2012 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

 

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞINDAN SON HAMLE

21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 3 üncü maddesinde tanımlanan ve 6 ncı maddesinde açıklanan korunması gerekli taşınmaz kültür varlıkları, doğal sitler hariç olmak üzere sitlerin tespit ve tescili ile ilgili usul ve esasları düzenleyen  Yönetmelik değişikliği 13 Mart 2012 tarihinde gerçekleştirildi.

Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik  Tescil işlemleri başlığı atrında yer alan  MADDE 8 - (6) alt bendinde " 3402 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalar, tepeler, dağlar ile bunlardan çıkan kaynaklar gibi tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile deniz, göl, nehir gibi genel sular ile yol, meydan, köprü, yeşil alan ve park gibi tescil ve sınırlandırması yapılmayarak tapu siciline kayıt edilmeyen alanlar için yukarıda belirtilen kayıt konulmaz." hükmü ile hedefin yine günlük çözüm peşinde olan hükümet yine demokrasi cambazlığı yaptı.

Taksim Meydanı üzerinde oluşan toplumsal baskıyı plan değişikliği ile çözmeyeceğini anlayan merkezi otorite elinde tutuğu yasama erkini halka rağmen, halkın iradesine rağmen kullanmaya devam ediyor.

13 Mart 2012 tarihinde yapılan Yönetmelik değişikliğinde" tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile deniz, göl, nehir gibi genel sular ile yol, meydan, köprü, yeşil alan ve park gibi tescil ve sınırlandırması yapılmayarak tapu siciline kayıt edilmeyen alanlar için yukarıda belirtilen kayıt konulmaz hükmü getirilmesi 14 Mart 2012 tarihinde plan askı süreci biten ve binlerve kantinin mirasına sahip çıkmak için itiraz dilekçelerinin yürürlüğe gireceği gün olması  tesadüf olmasa gerek.

Kültür Bakanlığı‘nın 7 Mart 2012 tarihinde Kültür Varlıkları Koruma Yüksek Kurulunun "Depremde Hasar Gören Tescilli Taşınmaz Kültür Varlıkları İle Sit Alanları ve Etkileşim -Geçiş Sahalarındaki Yapılarda Yapılacak Uygulamalra İlişkin 24 nolu kararaı ile  "Deprem nedeniyle özellikleri yitirmiş olan tescilli yapıların tescillerinin, ilgili Koruma Bölge Kurullarınca kaldırılabileceğine" hükmü ise öncelikle koruma bilimi ve kültürel mirasın yaşatılmasına yönelik evrensel ilkeler açısından ciddi riskler yaratacak, hiçbir tarihi ya da kültür mirası niteliğindeki geleneksel yapının özellikleri "deprem" nedeniyle yok olmaz; yapı bu niteliğini asla yitirmez. Geçmişten kalan bir duvar kalıntısının bile titizlikle korunmasını öngören çağdaş yaklaşımlar yanında bu talihsiz hüküm, Türkiye‘nin koruma birikiminin, akademik düzeyin ve genelde ulaşılan hassasiyetin çok gerisine gitmekte olduğunun en öenmli göstergesidir.

Böylesi bilim dışı bir kabul, deprem dışındaki nedenlerle mail-i inhidam duruma gelebilen yapılar için de "niteliklerini kaybetti" gerekçesiyle tescilden çıkartırmaları sürecini başlatabilir. Bu da korunabilen kültür mirası sayısı zaten çok az olan ülkemizde elde kalabilen ve bakımsızlıktan harap olabilmiş yapıların bile gözden çıkartılmasına olanak sağlayabilir. Bu nedenle belirtilen hüküm ilke kararından çıkartılmalı; tam tersine "kültür varlığı niteliğindeki yapıların depremde ağır hasar görmeleri tescillerinin kaldırılmasına gerekçe olamaz; hiçbir tescilli ya da tescil olması gereken yapı deprem ya da bir başka nedenle kültür varlığı özelliğini yitiremez.."  hükmü getirilmelidir derken tüm bilim insaları ve meslek erbapları bu gün, başka bir koruma stütüsü ile gelen yönetmelik değişiklikleri sağanak halinde ülkemiz tarihine  darbe vuruluyor. 

Cumhuriyet, demokrasi ve emek tarihimizin en önemli kentsel kamusal ve toplumsal simge alanlarından olan Taksim Meydanı ve Taksim Gezi Parkı sözde yayalaştırma ike Taksim meydanı Istanbul‘da son on yildir kültür mirasinin yoğunlaştığı  alanlar ve ozellikle bu alanlardaki kamusal mekanlar uzerinde sürdürülen baskılar artmakta, gayrimenkul degerleri yukselmekte ve buyuk kentsel projeler tarihi kent merkezlerini kimliksizlestirmektedir.  Beyoglu‘nun 1980‘lerden itibaren içine girdigi dönüşüm sureci 2000‘li yıllarla birlikte hiz kazanmistir.  Bölgede yürürlüğe  giren planlar, gercekleşmekte olan büyük kentsel projeler ve diğer uygulamalar Beyoglu‘nu Istanbul‘un tum kesimlerinin kullanimina acik buyuk kamusal mekan kimliginden uzaklastirmakta, ozellestirerek kullanici cesitliligini daraltmakta ve ıssızzlastırma riski taşımaktadır. 

 Beyoglu Koruma Amacli Imar Plani kararlari, plan notlari Beyoglu‘nda ticaret, turizm, eglence alani islevlerini tesvik etmekte, Istiklal Caddesi uzerinde gelistirilmekte olan AVM (alisveris merkezi) anlayisinin ve buyuk magazalarin gelecekteki Beyoglu icin tasidigi anlam anlasilamamaktadir. Beyoglu‘nun kimligini ve "soyut kultur mirasi"nin bir bolumunu olusturan yerli esnaf, korunamama tehlikesiyle karşı karşıya, Tarlabasi‘nda derinden surdurulen yenileme projesinde bu bölgelerin içine kapalı konut alanlari olarak düzenlendiği, kultur mirasi sivil yapilarin yikilarak, konut ve AVM‘lerin yapilacagi projenin baslangicinda beyan edilmistir.  Arac ve yaya trafiğini rahatlatacagi gerekcesiyle hazirlanan 98 bin metrekarelik Taksim Meydani yayalastirma projesi, cok buyuk bir kentsel mudahaledir ve ozellikle dalış tünelleriyle mevcut yol-bina iliskisini kopararak, bolgenin "tarihi kentsel peyzajini" yok edecektir. Bu buyuk boşluğun anlamı, ne amaçla kullanılacağı, neye ve kimlere hizmet edecegi anlasilamamaktadir.

Taksim Topcu Kışlası‘nın yeniden inşasi fikri, genis kamu kesimlerinin ucretsiz olarak kullandigi kentsel acik bir mekani; Taksim Gezi Parkini herkesin giremedigi kapali bir mekana donusturecektir. 20. yuzyil sehircilik duzenini yok sayan bu mudahale, tarihi geri dondurmek isteyen surrealist bir davranistir. Cumhuriyet doneminin yeni sehir duzenleme anlayisinin bir yansimasi olan 2 no.lu parkin yok edilmesi Istanbul icin kayip olacaktir. Sehir yasayan bir organizmadir ve yakin cevre parkin var oldugu bir duzende bicimlenmistir. Boyle bir yeniden canlandirmanin koruma literaturunde savunulabilir bir yonu yoktur.

Türkiye`nin 1950`li yıllardan itibaren yaşadığı ekonomik ve iktisadi kalkınma süreci İstanbul‘un fiziksel ve sosyal altyapısının kaotik bir şekilde gelişmesi ile sonuçlanmıştır.  2000`li yılları yaşadığımız şu süreçte sanayi sonrası hizmet kenti olma vizyonunun yüklendiği İstanbul, 10 milyonu aşkın nüfusu ile kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm eylemleriyle sıhhileştirilmeye çalışılmaktadır. Bu süreçte kent çeperlerinde yeni yapılaşma kararlarının kentin yaşam destek sistemlerini içeren doğal mekanları tehdit etmesinin yanı sıra; büyük ölçekli sermayenin İstanbul‘un merkez alanlarına ve tarihi kent dokularına yönelmesi de kent içerisindeki kamusal alanlarda değişimlere neden olmaktadır.

  

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
9. Yönetim Kurulu