TEKSTİL TEKNOLOJİLERİ VE TEKSTİL MAKİNALARI KONGRESİ BAŞLADI

19.10.2007

Makina Mühendisleri Odası ve Tekstil Mühendisleri Odası'nın işbirliğiyle düzenlenen Tekstil Teknolojileri ve Tekstil Makinaları Kongresi Gaziantep'te 19 Ekim 2007 tarihinde başladı. Kongrenin açılışında sırasıyla, MMO Gaziantep Şube Başkanı Ali Peri, MMO Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Ali Ekber Çakar, Tekstil Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Onur Balcı, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Şahinbey Belediye Başkanı Ömer Can, TOBB Başkan Yardımcısı Nejat Koçer, Gaziantep Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İsmail Özsabuncu ve Gaziantep Milletvekili Halil Mazıcıoğlu birer konuşma yaptılar.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı açılışta yaptığı konuşmada şunları söyledi:

"Sayın Konuklar, Sevgili Arkadaşlar,

20. yüzyılın son yirmi yılından beri yaşanan ve adına bizim tarafımızdan "kapitalist küreselleşme" denilen süreç, gelişmekte olan ülkelerin ekonomisini her düzeyde etkilemektedir. Uluslararası sermayenin yeryüzündeki etkinlik ve egemenliğini her düzeyde artırması anlamındaki küreselleşme sürecinde yaşanan yoğunlaşma, uluslararası sermayenin önündeki ulusal/bölgesel engellerin kaldırılmasını da beraberinde getirmiştir. Savaşlar, işgaller ve gelişen bütün ekonomik, politik bağımlılık göstergeleri bu sürecin birer ürünüdürler.

Küreselleşmenin özellikle ulusal sanayiler üzerinde önemli olumsuz etkileri ve yıkıcı sonuçlara yol açan tahribatları bulunmaktadır. Örneğin ülkemizde sanayide küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ‘ler) giderek tekelleşen büyük firmaların ve yabancı çok uluslu şirketlerin boyunduruğu altına girmektedir. Bu işletmeler fason üretimle dünya pazarlarına düşük kâr payıyla çalışarak imalat yapmaktadır. Bazıları ise ulusal pazarda dahi başarıya ulaşmak şansına sahip olamamaktadır.

Tüm sanayi sektörlerinde konvansiyonel imalatla var olabilme veya ayakta kalabilme uğraşı giderek daha düşük paya veya daha az katma değerle yetinmeye dönüşmektedir.

Üzülerek söylüyoruz, sanayi uzun bir süreden beri öncü sektör olmaktan çıkmıştır. Sanayi artık sanayileşme, kalkınma ve istihdam odaklı değildir. 2002-2006 döneminde istihdam sürekli düşmüştür. Verimlilik artışı, teknolojik yenilikten ve etkinlikten çok, istihdamın azalışından kaynaklanmaktadır. Sanayide çalışanlar, yaratılan katma değerden daha az pay almaktadırlar. Ara mal üretimi azalmış, yatırım malları üretimi rafa kaldırılmıştır. Sanayi girdisi hammaddeler % 73 oranında ithalata dayanmaktadır.

Dolayısıyla makina imalat sanayi gibi mühendislik hizmetlerinin en yoğun olduğu sektörde küreselleşmenin getirdiği sorunlar büyümekte, KOBİ niteliğindeki firmalar bu girdapta üretimlerini durdurmakta veya büyük firmaların isteklerine tabi olmaktadırlar. Küresel rekabet, konvansiyonel üretimde küçük sanayi için "yok olma rekabeti"ne dönüşmüştür.

Oysa bu rekabette AR-GE çalışmaları büyük önem kazanmaktadır. AR-GE sonucu tasarım yapamayan, özgün ürün ortaya koyamayan firmalar rekabet edemez duruma gelecek ve pazardan çekilecektir, çekilmektedir de.

Tekstilin de içinde yer aldığı makina imalat sanayii, tüm sanayi sektörlerine yatırım malı (makina, donanım, alet, takım, tertibat) veren bir mühendislik sektörüdür. Bu sektörün diğer sektörlerden farkı, her aşamada projelendirme, mühendislik ve AR-GE tasarımlarını öngörmek ve gerçekleştirmek durumunda olmasıdır.

Fakat Türkiye‘de makina imalat sanayii kararlı bir gelişme çizgisi göstermemiştir. Sanayi politikalarının olmaması, ekonomik krizler, tutarsız ihracat ve yanlış ithalat politikaları, yatırım malları ithalatında korumacılık faktörüne öncelik verilmemesi ve yatırımlarda sektöre öncelik tanınmaması bunun başlıca nedenleridir. Özellikle 1998‘lerden sonra işçi başına katma değer, ücret başına katma değer düşmüş, istihdam kapasitesi azalmış, teknoloji düzeyinde önemli bir değişim olmamıştır. Ölçek sorunu hala önem taşımaktadır. Özgün ürün yaratabilmek sektörün hedeflerinin başında yer almaktadır.

Bu noktada yüksek katma değerin oluşturulması ve imalat sanayiinin öncelikli sektörlerinin desteklenmesi zorunludur. Yani AR-GE‘ye ayrılan payın yükseltilmesi, yeni ürün tasarımlarının yapılması ve özgün ürünün tekno ekonomik kapasitedeki tesislerde imal edilmesi gerekmektedir.

Üniversitelerde teknolojik gelişmeyi hızlandıracak, AR-GE alt yapısını oluşturup yetkin hale getirecek, makina sektörüne nitelikli mühendis, tasarımcı verecek eğitim programlarının uygulanması bu bağlamda gündemin birinci maddesi olmasına karşın ciddi bir adım atılmamaktadır. AB ülkelerinin kişi başına yeni teknoloji yatırımı ortalaması 118 dolar iken, Türkiye‘de 22 dolar gibi düşük bir düzeydedir. Bu durumda yüksek, orta ve ortanın üstü teknoloji yoğunluğu üretimde olsun, ihracatta olsun nasıl sağlanacaktır?

Üretimde ortanın altı ve düşük teknoloji yoğunluğu 2005 yılında toplam 68,4 düzeyinde, ihracatta ise 65,6 düzeyindedir. Bu durumda övünülen ihracat başarıları neye yarayacaktır?

İthal hammadde girdi oranı 2002 yılında % 60,1 iken, 2007 Temmuzunda % 73‘e çıkmıştır. Son bir yılda gerçekleşen 154 milyarlık ithalatın 112,5 milyar dolarlık bölümü hammaddeye ödenmiştir. Yani övünçle söz edilen ihracat artışı, daha hızlı bir şekilde artan ithalatla sürdürülmektedir.

Değerli Katılımcılar,

Türkiye‘de tekstil makinaları üretimine başlanan 1980‘li ve özellikle 1990‘lı yıllar, bizzat tekstil makinaları sektörünü de etkileyen olumsuzluklarla doludur. Zira bu yıllarda gündeme gelen planlama, yatırım, üretim ve sanayileşmeyi dışlayan politikaların yıkıcı sonuçları bugün bir bir ortaya çıkmaya başlamıştır.

Tekstil makinaları sektöründeki yetkililer, bu sektörün başka sektörlere yönelik üretim yapma olanakları bulunmadığı ve devlet desteği gereksinimini dile getirmelerine karşın destek alamamaktadırlar. Zira kamu tasfiye edilmekte ve üreticilerimiz kamu tarafından desteklenmemektedir.

Sektörün ve bütün sanayinin somut AR-GE desteği gereksinimi bulunmasına karşın, TÜBİTAK destekli olarak 2002‘de kurulan Tekstil Araştırma Merkezi, 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren tasfiye edilmiş, TÜBİTAK ile bir ilgisi kalmamıştır.

İhracat, genel ihracatta olduğu gibi ithalata bağımlıdır, üretimde ve ihracatta düşük ve ortanın altı yoğunluklu teknoloji baskındır, vb, vb.

Sevgili Katılımcılar,

Sanayimizin tamamını ve tekstil sektörünü doğrudan ilgilendiren bir konu da Gümrük Birliği ve Avrupa Birliği ile ilişkilere ilişkindir. Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşması uyarınca, üçüncü ülkelere karşı Ortak Gümrük Tarifelerini uygulamakla mükellef kılınmıştır. Bu bağımlılık nedeniyle Türkiye, AB‘nin üçüncü ülkelere uyguladığı gümrük vergilerini aynı şartlarda uygulamak zorundadır. Kendi ticaret ve gümrük politikalarını uygulayamamaktadır. Türkiye AB‘nin kurallarıyla yaptığı ticarette gümrük vergisi ve gümrük vergisine eşdeğer vergilerden de mahrum kalmaktadır.

Gümrük duvarlarını AB üyesi gelişmiş ülkeler kadar indirmek zorunda kalan Türkiye, 2 yıldan beri Çin gibi, tekstil ihracat atağına kalkan ülkelere karşı kendi sektörünü korumakta büyük sorunlar yaşamaktadır.

Gümrük Birliği‘nin yol açtığı tehlike tekstil sektöründe de kendini göstermiştir. Dünya Ticaret Örgütü kapsamında imzalanan "Çok Taraflı Tekstil ve Giyim Eşyası Sözleşmesi" Türkiye‘ye ek faturalar getirmiştir. 2005 yılında tekstil kotaları kalkmış, Türkiye, Gümrük Birliği‘ne dahil olduğu için gelişmiş ülke kabul edilerek, az gelişmiş ve gelişmekte olan üçüncü ülkelere en yüksek gümrük indirimini uygulamak zorunda kalmıştır. Bu kapsamda 2005 tarihinde yapılan düzenlemelerle 768 ürün çeşidinin ithalatı sırasında "TSE standardı aranması zorunluluğu" kaldırılmıştır.

Ülkemizin en büyük sektörlerinden birisi olan ve ihracata önemli katkısı bulunan tekstil sektörü, yayınlanan tebliğ ile zor duruma düşürülmüştür. Tebliğ ile pamuk ipliği denetim dışına çıkarılmış ve sektör, Türk pazarına dalga dalga giren kalitesiz ithalat ile karşı karşıya bırakılmıştır. Standart dışı iplik, tekstil sektörünü doğrudan etkilemekte ve ürün kalitesini düşürmektedir.

Oysa Türkiye, altyapıyı tamamlayarak tebliği yayınlamış olsaydı, AB üyelerinin dahil olduğu RAPEX isimli online sistemine dahil olacak ve bu sistem sayesinde ithal edilen ürün hakkında anında denetim yapılabilecekti. Böylece, ürünün nereden geldiği, markası, kaydı konusunda bilgi edinebilecekti. Örneğin, AB ülkelerinden herhangi biri tarafından ürünün ithalatı engellenmişse, Türkiye de bunu gümrükten içeri sokmayacaktı.

Denetimsiz ithalat nedeniyle pek çok sektörde sorunlar yaşandı. Tekstil sektörü, Pakistan, Hindistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Suriye‘den ithal edilen standart dışı, düşük kaliteli, düşük fiyatlı pamuk ipliği ithalatı nedeniyle haksız rekabete maruz kalarak krize girdi. Bu durum, tekstil yanı sıra tarım sektörünü de olumsuz etkiledi. Ege Bölgesi‘nde ve Çukurova‘da dünyanın en kaliteli pamuğunu üreten çiftçinin hasadı tarlada kaldı; Gaziantep, Kahramanmaraş, Denizli ve Bursa‘daki bazı tekstil fabrikaları kapılarına kilit vurmaya hazırlandı.

Türkiye‘nin 6 Mart 1995‘te imzaladığı Gümrük Birliği Anlaşması 1 Ocak 1996‘da yürürlüğe girmiştir. Gümrük Birliği‘ne girdiğimiz bu tarihten 2006 sonuna kadar 279,8 milyar dolar dış ticaret açığı oluşmuştur. Bu cumhuriyet tarihi boyunca gerçekleşen toplam dış ticaret açığının % 70,1‘ini oluşturmaktadır. Söz konusu 11 yıllık dönemde Türkiye‘nin yalnızca AB ülkeleriyle ticaretindeki açığı ise 99,6 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye yalnızca 2006 yılında yalnızca bir yılda 10 milyar dolarlık dış ticaret açığı verilmiştir.

Sevgili Katılımcılar,

Bütün bu gelişmelerin bizim gibi ulusal ekonomiler üzerindeki etkilerine ancak ve ancak bağımsız bir ekonominin dünya piyasalarıyla kişilikli ilişkisi temelinde direnilebilir ve ülkemiz lehine olan unsurlardan yararlanılabilirdi. Ancak durum böyle olmamıştır.

Bu noktada biz TMMOB ve bağlı Odalarımız, böylesi onlarca kongre, kurultay, sempozyum etkinliğiyle gıdadan enerjiye, sanayiye, kentleşmeye dek yaşamın bütün alanlarına ilişkin sorunları masaya yatırıp çözüm önerileri sunuyor, ilgilileri uyarıyor, ülkemizin, insanımızın önünü açmaya çalışıyoruz.

TMMOB meslek alanlarından hareketle üstlendiği bu görevini sürdürmeye devam edecektir.

Ben bu etkinliğimizin gerçekleşmesini sağlayan Makina Mühendisleri Odamız ile Tekstil Mühendisleri Odamıza, Makina Mühendisleri Odamızın Gaziantep Şube Yönetim Kuruluna, Oda çalışanı arkadaşlarıma, burada görüşlerini bizimle paylaşacak bilim insanlarına, uzmanlara, görüşlerini bizimle paylaşacak sektör temsilcilerine TMMOB Yönetim Kurulu adına teşekkür ediyorum.

Kongremize başarılar diliyor, saygılar sunuyorum."