TEOMAN ÖZTÜRK ANMASI-“Genel Seçimler, Seçim Sonrası Türkiye ve TMMOB” Forumu-11 Temmuz 2015/ANKARA
Teoman Öztürk’ü her ölüm yıldönümünde bir etkinlikle anıyoruz. Bu yıl da “Genel Seçimler, Seçim Sonrası Türkiye ve TMMOB” başlıklı bir forum düzenleme kararı aldık. Seçimler sonrası Türkiye’yi oda başkanları ve katılımcılarla değerlendireceğiz. Katılımınız için hepinize teşekkür ediyorum.
Konuyla ilgili söylemem gerekirse TMMOB Seçim Bildirgesi ile bir siyaset belgesi ortaya koymuştur. Seçim bildirgemiz ile hem mevcut durum tespiti yapılmakta hem de gelişmelere karşı TMMOB’nin tavrı açıklanmaktadır. Seçim bildirgesinin sonunda da TMMOB’nin talepleri yer almaktadır.
Şimdi sizlerle seçim bildirgemizin Türkiye’yi değerlendiren bölümünü paylaşmak istiyorum:
2010 referandumu sonrasında AKP’nin en belirgin söylemi “ileri demokrasi” idi, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraki dönemin söylemi de “yeni Türkiye” oldu.
Türkiye 2015 seçimlerine giderek yoğunlaşan özel bir ortam eşliğinde girmektedir.
Bugün Türkiye, cumhuriyet, demokrasi, bilim, teknik, aydınlanma ve laiklik düşmanı, emek düşmanı, kadın düşmanı, çocuk düşmanı, dinci-mezhepçi faşist, totaliter bir zihniyetle yönetilmektedir.
AKP’nin “yeni Türkiye”si “yurtta barış, dünyada barış” politikasını terk etmiş, ülkede ve bölgede gerilim ve savaş peşinde koşmaktadır.
Bugünkü Türkiye, modern cumhuriyetin, laikliğin, demokrasinin, parlamenter temsili rejimin, kuvvetler ayrılığının, yargı bağımsızlığının, Danıştay ve Yargıtay’ın, basın, örgütlenme, toplanma, tüm demokratik hak ve özgürlüklerin yok edilmesine yönelik, hukuka aykırılıklarla dolu bir ortamda emek sömürüsü cenneti ve işçi katliamlarının mekânı olmuştur.
Bugünkü Türkiye, sanayisizleşmenin, yatırımsızlığın, plansızlığın; fason ve taşeron üretimin, üretiminin ithal girdiye bağımlı olduğu; tarımın tasfiye edildiği, yeraltı-yerüstü varlıklarının ve bütün ülkenin imara ve kentsel talana açıldığı bir ülke haline gelmiştir.
Bugünkü Türkiye, siyasal temsil, parlamento, kamu yönetimi, hükümet, iktidar erklerinin alışılagelmiş biçimlerini dışlayan bir tarzda yönetilmekte ve “Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmelidir” sözlerinin rahatlıkla sarf edilebildiği, demokrasinin hiçe sayıldığı bir ülke haline gelmiştir.
Bugünkü Türkiye, “kutsal dava”, “kutsal yürüyüş” ve bu kapsamda “demokrasi dahil siyasal değerlerin restorasyonu”nun sözünün edilebildiği bir ülke haline gelmiştir.
Bugünkü Türkiye, “10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesiyle Türkiye'de bir dönem fiilen bitmiştir. Parlamenter sistem, 10 Ağustos'ta bir daha geri dönüşü olmamak üzere milletimiz tarafından bekleme odasına alındı” sözleri ile demokrasi dışı totaliter yönetim biçimlerinin açıkça savunulabildiği bir ülke haline gelmiştir.
Bugünkü Türkiye, merkezi kamu yönetimi ve yerel yönetimlerin artık mafyavari rant ilişkileriyle belirlendiği, Sayıştay raporları ile belgelendiği üzere iktidar harcamalarının tamamen denetim dışı kaldığı bir ülke haline gelmiştir.
Bugünkü Türkiye, kalkınma, sanayileşme, planlama, kent, imar ve çevre politikalarının dinamik gücü olan mühendislik, mimarlık, şehir planlama disiplinlerinin tasfiye edildiği; bilim ve tekniğin önermelerinin yerini rantın ve gericiliğin mimari çirkinliğinin aldığı bir ülke haline gelmiştir.
Bugünkü Türkiye, basın özgürlüğünün, haberciliğin temel gereklerinin dışlandığı ve cezalandırıldığı bir ülke haline gelmiştir.
Bugünkü Türkiye, kitle hareketlerinin devlet şiddeti ve ölümle cezalandırıldığı, polisin ağır silahlarla donatıldığı, “kamu düzeni ve güvenliği” söyleminin polis şiddetini meşru kılmaya çalıştığı, yeni “iç güvenlik” yasası ile polis zorunun yasal güvenceye kavuşturulduğu bir ülke halini almıştır.
Bugünkü Türkiye, “kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri” gerekçesiyle Cumhurbaşkanına “örtülü ödenek” tahsis edildiği, Cumhurbaşkanlık sarayının ağır silahlarla donatıldığı bir ülke haline gelmiştir.
Bugünkü Türkiye, dinci, milliyetçi, faşist öbeklerin, halka karşı linç ve iç savaş nosyonlarıyla kışkırtıldığı bir ülke halini almıştır.
Bugünkü Türkiye, üniversitelerin özel güvenlik aygıtları ve karakollarla kuşatıldığı, rektörlerinin cumhurbaşkanına bağlı olduğu, yedek işgücü ve işsizlik depolarına ucuz işgücü hazırlayan bir ülke olmuştur.
Bugünkü Türkiye, “Türkiye’nin konumu itibariyle biz icat yapamıyoruz, buluş yapamıyoruz. Tarım ülkesiyiz biz. Ara teknik eleman ülkesiyiz biz”; “Tarımın köylünün elinden alınması gerekiyor”, “Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, diye!.. Yahu bu millet istedikten sonra laiklik tabii elden gidecek!.. Sonra nedir bu laiklik Allah aşkına?..”, “Hem laik hem Müslüman olunmaz.. ya Müslüman olacaksın ya laik”, vb. sözler sarf edenlerin yönettiği Osmanlıcı, İslamcı, şizofrenik bir ülke görünümü almıştır.
Bugünkü Türkiye, “Düşünmezsen Kürt sorunu yoktur”, “Kardeşim ne Kürt sorunu ya? Artık böyle bir şey yok” diyenlerin Kürt sorununda “çözüm süreci” yürüttüğü, “açılım” yaptığı, Türk-İslam sentezini Kürt-İslam sentezi üzerinden güçlendirmeye ve onu da “ümmet” arkaikliğine tabi kılmaya çalıştıkları bir ülke haline gelmiştir.
Bugünkü Türkiye, kadın emeği, kimliği ve bedeninin bir bütün olarak sömürüldüğü, nesneleştirildiği, kadın cinayetlerinin ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin arttığı, çocukların her tür istismara uğradığı, sokaklarında Türkiyeli-Suriyeli kadın ve çocukların dilenci yapıldığı, istismar edildiği bir ülke haline gelmiştir.
Bugünkü Türkiye, internet ve sosyal medyaya erişimin başbakan ve bakanların istemi üzerine engellenebileceği bir yasaklar ülkesi haline gelmiştir.
Bugünkü Türkiye, anti-demokratik seçim barajı, anti demokratik siyasi partiler ve seçim yasalarının meşruiyet kazandığı bir ülke haline gelmiştir.
Bugünkü Türkiye, istisnaların kaide/kural, olağanüstü hallerin olağan hal olarak anlaşıldığı bir ülke haline gelmiştir.
Seçim bildirgemizde bunları söylemişiz. Biz biliyoruz; tüm sorunların çözümü eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye yaratılmasından geçiyor. TMMOB de bunun için mücadelesini sürdürüyor
Sevgili Arkadaşlar,
Bir başka konu AKP’nin sözcüsü durumundaki bazı basın organlarında TMMOB’ye karşı yürütülen kampanya…
Saraydan verilen bir talimatla, belli gazeteler “TMMOB 60 Yıldır Denetlenmiyor”, “Haraç Vermeyene Meslekten İhraç”, “Bilirkişiler TMMOB’un Tekelinde”, “TMMOB’un Aldığı Haraçla Her Yıl Bir Saray Yapılır”, TMMOB Diktatörlüğü”, “1 Katrilyonun Hesabını Ver TMMOB”, “TMMOB Aidatları DHKP-C’ye mi Gidiyor?” gibi başlıklarla Mimarlar Odamıza ve Birliğimize karşı bir kampanya yürütüyor.
Kamuoyunca yandaş medya olarak adlandırılan yayın organları uzunca bir süredir TMMOB’ye ve bünyesinde yer alan meslek odalarına asılsız suçlamalarla saldırmaktadır. Bu saldırıyı kampanyaya dönüştürdüklerinin son örneği 7-8-9 Temmuz günü iki yandaş yayın organında çıkan haberlerdir. Yeni Akit ve Sabah gazetesinde yer alan ve kelimesi kelimesine aynı cümlelerden oluşan bu haberlerde iktidar çevreleri TMMOB’ye yönelik suçlamalarını tekrar etmişlerdir.
Söz konusu haberlerde;
-TMMOB’nin 60 yıldan bu yana denetlenmeyen tek kurum olduğu, Sayıştay tarafından hiç denetlenmediği,
-Katrilyonluk bütçesi olduğu, bu paraların DHKP-C gibi örgütlere aktarıldığı,
- Gayri milli faaliyet gösterdiği, Alman Vakfı ile ilişkili olduğu,
-TMMOB’nin diktatöryal bir yapıda olduğu, üyelerine sorgusuz sualsiz ceza verdiği,
-Vesayetçi yapısını deşifre eden Akit’i tehdit ettiği iddia edilmektedir.
Ayrıca, aynı haberde, TMMOB, çevresel etkileri gerekçe göstererek çeşitli kuruluşlara çok sayıda dava açtığı hatta milli projeleri engellediği halde, “paralel destekli” Akın İpek’in siyanürle altın çıkarmasına ve Koç grubunun faaliyetlerine göz yummakla suçlanmaktadır.
Bu suçlamaları sırasıyla yanıtlayalım:
1.) TMMOB’nin 60 yıldır Sayıştayca denetlemediğini söylemek ancak bir cehaletin ürünü olabilir. Çünkü, TMMOB merkezi yönetim bütçesi içinde yer alan bir kamu idaresi değildir, genel bütçeden pay almaz, yani vatandaşın vergisi TMMOB bütçesine girmez. Dolayısıyla Sayıştay’ın denetimine konu olamaz. Haberde ismi mahfuz tutulan Sayıştay üyesi, Sayıştay Kanunu’ndan bihaber midir? TMMOB’nin vesayet denetimini yapacak olan hali hazırda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’dır. Kaldı ki, bu düzenleme de 12 Eylül Anayasası ile getirilmiştir. TMMOB’nin tanımlandığı 1961 Anayasası’nda ise TMMOB, herhangi bir organın denetimine tabi tutulmamıştı. Yalnızca TMMOB’nin demokratik esaslara göre yönetilmesi şart koşulmuştu.
12 Eylül Anayasası’nda bu durum değişmesine ve TMMOB’nin bakanlıkça denetlenmesine ilişkin hükümler konmasına rağmen hiçbir iktidar bu yola başvurmamıştır. İktidarlar söz konusu hükümleri 12 Eylül rejiminin bir ürünü olarak gördükleri için uygulamaktan kaçınmışlardır.
Bu anti-demokratik hükümlerin uygulanması AKP iktidarına nasip olmuştur. AKP iktidarının demokrasi anlayışının 12 Eylül hukukundan daha geride olduğu da böylece ortaya çıkmıştır.
12 Eylül hukukunun vesayetçi denetimine sözde karşı çıkan bir anlayışın, iktidar vesayetini kurmak için yine 12 Eylül hukukuna yaslanmasının demokrasi ve hukuk açısından sorunlu olduğu açıktır. 1995 Anayasa değişikliğinde, meslek kuruluşlarının siyaset yapma yasağı kaldırılmış, vesayet denetimine ise bir sınırlama getirilmiştir. İktidarların keyfi denetimini önlemek için denetim kurallarının yasayla düzenlenmesi gerektiği yönünde Anayasa’da düzenleme yapılmıştır. İdari ve mali denetimin esas ve usullerinin yasayla belirlenmesi belirlilik ve hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.
2.) TMMOB’nin katrilyonluk bütçesi olduğu ve kaynaklarını illegal örgütlere aktardığı iddiasına gelince… TMMOB’nin bütçesi 2.500.000,00 TL’dir. TMMOB’nin bütçesinde milyar, katrilyon henüz telaffuz edilmedi. Bu konu hiçbir tereddüte mahal vermeyecek şekilde açık ve şeffaftır. Nitekim Denetleme Kurulu raporları internet sitesinde yayınlanmakta ve Genel Kurulda üyelerin denetimine sunulmaktadır. TMMOB, kurulduğu günden bugüne hiçbir iktidarın yağdanlığını yapmamış dolayısıyla yağdan da yararlanmamıştır. Karşılaştırma yaparsak TMMOB bütçesi, yandaş gazetecilik yapanların oturdukları bir villayı almaya bile yetmemektedir. Bir karşılaştırma daha yapacak olursak, emekli 10 milletvekilinin yıllık maaş toplamı kadar da değildir.
Dolayısıyla TMMOB bütçesine baktığımızda, yasa dışı örgütleri finanse edecek bir gelirin ortada olmadığı açıktır. Yöneticilerinin maaş bile almadığı bir TMMOB’ye yaklaşmaya niyetli örgütler olsa olsa aç kalırlar. Algı yaratmaya yönelik bu ithamlar ayrıca suç duyurusuna konu edilecektir.
3.) TMMOB’nin gayri milli faaliyet gösterdiği, Alman Vakfı ile ilişkili olduğu iddiası ise yine koca bir YALANDIR. Gerçeğe aykırı, dayanaksız, basın etiği ile örtüşmeyen iddialara yanıt vermekte zorlanmaktayız. Hiçbir yabancı projede İş-Kur üzerinden dahi yer alınmaması gerektiğine ilişkin TMMOB Genel Kurul kararı dururken böyle bir iddianın ileri sürülmesi, sermaye sevicilerinin fantezileri olsa gerek. TMMOB, ülkemizin ve emeğin sömürülmesine hizmet eden yabancı sermaye ve hizmetlerin hiçbir sınır tanımaksızın, kontrolsüz dolaşımına başından beri karşı çıkan tek kuruluştur. Yandaş basın, yabancı mühendislerin çalışma izni almaksızın istihdamı üzerinden TMMOB’yi yabancı sermaye düşmanı olarak ilan ettikleri manşetlerini unutmuş gözükmektedir. Yabancı sermaye ve yabancıların çalışma izinleri hakkındaki yasa taslağı ve tasarıları üzerindeki görüşlerimizin sunulduğu TBMM tutanaklarının mürekkebi henüz kurumamıştır.
4.) Sol ideolojiyi benimsemeyen meslek mensuplarına sorgusuz sualsiz meslekten men cezası verilemeyeceğini sokaktaki insan bilebiliyor ise bu ithamın yersiz olduğu açıktır. TMMOB’nin Onur Kurulu kararları yargı denetiminden muaf olmayıp, adil bir karar verilmediğini düşününen üyelerin dava açma hakları hukuk devleti ilkesi gereğidir. Ülkeyi kamplara bölmek yetmezmiş gibi, meslek örgütleri içinde de karşıtlık oluşturmaya dönük çabadan sonuç alamayacaklarını belirtmeliyiz.
Burada yeri gelmişken TMMOB’nin mezhep ayrımcılığı iddiasını da yanıtlayalım. TMMOB’ye üyelikte mezhep, din, ırk şartı aranmayacağına göre, bu iddianın kaynağı nedir? Mühendis ve mimarlar matematik, fen bilimlerinde eğitim almış, bilim ve aklın ışığına inanmış insanlardır. Referansı bilim olan insanları mezhep diliyle itibarsızlaştırmayı düşünenlere başka kapıya demekten başka sözümüz olamaz. Aslında bu suçlamayı getirirken dahi nasıl bir mezhep taassubu içinde olduklarını da açığa vurmaktadırlar.
5.) TMMOB’nin vesayetçi yapısını deşifre eden Yeni Akit’i tehdit ettiği iddiası ise gülünçtür. TMMOB basın açıklaması metni tüm basın-yayın organlarına gönderilmiş olup, bu metni tehdit olarak algılayan başka bir medya grubu olmamıştır.
6.) Halkın doğru haber alma özgürlüğüne en büyük engelin yandaş medya grubu eliyle yapıldığını düşünmekteyiz. Bu medya grubu, bir zamanlar Koza Altın ve Akın İpek’in sözcülüğünü yaptığını unutmuş gözükmektedir. O zamanlar bunlara karşı mücadele veren TMMOB’ydi. Akın İpek’in bu nedenle TMMOB’ye karşı dava açtığını ilgili kamuoyu herhalde unutmamıştır. Koç grubunun faaliyetlerine TMMOB’nin göz yumduğu nasıl söylenebilir? Akın İpek ve Koç grubunun faaliyetlerine izin veren makam TMMOB midir? Doğa ve kent talanına izin veren ilgili bakanlıklardır, belediyelerdir, bazen de Bakanlar Kurulu’dur.
TMMOB’ye saldıranlar biraz ama biraz kendi tarihlerine ve TMMOB tarihine baksınlar. Orman alanına inşa edilen Koç Üniversitesi yerleşkesine izin veren karara karşı Mimarlar Odamız ve Orman Mühendisleri Odamız dava açmıştır. Bu davada yargı kararının yerine getirilmemesi üzerine dönemin Fazilet Partisi Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın soru önergesine baksınlar (20. Dönem 4. Çalışma Yılı 54. Birleşim 13 Mart 1999).
Sonuç olarak; bir meslek kuruluşu niçin iktidar tarafından denetlensin? Bu ülkenin okumuş insanlarının mensup olduğu bir kuruluş kendi kendini yönetmekten aciz midir? Üyesi dışında genel bütçeden pay almayan, daha açıkça ifade etmek gerekirse, vatandaşın cebinden bir kuruş almayan örgütü denetlemeye bu kadar niye heves edilmektedir? Bu haberlerden de anlaşılacağı üzere TMMOB hakkında ya hiçbir bilgiye sahip değiller ya da gerçek bilgiler tahrif edilmektedir? Her iki hal de, Anayasa, Basın Yasası ve basın etiği açısından suçtur.
Herkes bilmelidir ki; bu saldırılarla, tehditlerle TMMOB’ye diz çöktüremezler. TMMOB’nin mücadelesini durdurmaya kimsenin gücü yetmez.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı