TMMOB 11 EYLÜL'DE, 12 EYLÜL MİTİNGLERİNE KATILDI
TMMOB; 11 Eylül 2005 de Ankara'da, İzmir'de ve Mersin'de yapılan 12 EYLÜL mitinglerine katıldı.
Ankara‘da Gar‘dan Sıhhiye meydanına kadar yürüyüş yapıldı. Yürüyüş sırasında Ankara Radyo evi önünde Demokrasi Bildirgesi okundu. Mitingte de Tertip Komitesi tarafından hazırlanan ortak metin kamuoyunun dikkatine sunuldu.
DEMOKRASİ BİLDİRGESİ
25 yıl önce ülkemizin üzerine bir karabasan gibi çöken 12 eylül faşizminin ilanı buradan, Ankara‘dan ve TRT stüdyolarından yapılmıştı. bu bildiriyle gömdüğünüz tarihin karanlıkları üzerine, aydınlık geleceğimizi kurmak üzere. Geçen yıl burada birlikteydik.Yine buradayız, gençler, öğrenciler, emekçiler, aydınlar, köylüler, halkımızla....
Artık aydınlık eylül sabahlarına uyanmanın zamanıdır. 78‘de olduğu gibi, Eylül üzerine çöken bu karanlığı kendi ellerimizle yırtacağız ve aydınlık eylül sabahlarına uyanacağız.
Üzerinden 25 yıl geçti, TRT‘den okunan cuntanın faşist bildirisinin. Bu bildiri; o dönemde yaşananları, unutturmak, yok saymak, lanetlemek üzere hazırlanmıştı. Bu bildiri; o dönemde insanca ve onurlu bir yaşam isteyenleri, kurşunlamak, zindanlara atmak, işkencelere yatırmak, idam etmek üzere hazırlanmıştı. Bu bildiri; insanca barınma, insanca sağlık hizmeti, insanca eğitim hizmeti isteyenlere ve bu isteklere destek veren gençlere, öğrencilere, işçilere, memurlara, köylülere, halka karşı hazırlanmıştı. Bu bildiri; aydınlık isteyenlere karanlığı yaşatmak, bu kokuşmuş düzenin devamını sağlamak üzere hazırlanmıştı.
Evet, 25 yıl geçti üzerinden. Ağır bedeller ödedik. Bedeller ödemeye devam ediyoruz. Hain pusularda öldürüldük. Ölümün ıskaladıklarını zulüm yakaladı. İşkencelerden geçtik. Sakat kaldık. Zindanlara tıkıldık. Zindanlardan sağ çıkabilenlerimiz, başları dik, alnı açık olarak mücadelede saf tutmaya devam ettiler.
12 Eylül öncesinde ve sonrasında toprağa düşen arkadaşlarımızın mezarları otlar içersinde kaybolmaya yüz tuttu. Adlarını anamaz olduk. Kaybedilen, asılan ve katledilen arkadaşlarımız unutturulmaya çalışıldı. İşkencede, çatışmada sakatlanan arkadaşlarımız, kaderleri ile baş başa bırakıldı. Zindanlardan salınan arkadaşlarımız ömür boyu sürecek, daha büyük bir zindan haline dönüştürülen ülkenin içine düştüler. Dışarıda kalan arkadaşlarımız, onurlu bir yaşam sürdürmek, düzenin pisliklerine bulaşmadan yozlaşmaya karşı mücadele ederek, saflarını terk etmemeye çalıştılar.
Bu karanlık, TRT‘den okunan bildiri ile başladı. 25 yıldır sürüyor. Bu gün burada bu bildiriyi tarihin karanlığına bir kez daha gömmek için toplandık. Artık yeter diyoruz. 12 Eylül öncesinde olduğu gibi bir aradayız ve haykırıyoruz.
Biz, Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerinde alınan bütün kararların yok sayılmasını istiyoruz,
Biz, Ülkemizde yeni darbeler yaşanmasın diye; Darbecilerin yargılanmasını önleyen Anayasanın Geçici 15. maddesinin kaldırılarak, yargılamaya gidecek sürecin önünün açılmasını, darbecilerin bağımsız yargı önünde hesap vermesini istiyoruz, Biz, Bizler hatırlamak, anlamak, bilmek, tartışmak ve adalet istiyoruz. "Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu" kurulmalı ve döneme ait tüm gerçekler kamuoyunun bilgisine sunulmalıdır,
Biz, demokrasinin ülkemizde nihai zaferi için, 12 Eylül 1982 Darbe Anayasası!nın tümüyle lağvedilmesini, düşünce ve örgütlenme özgürlükleri önündeki bütün engellerin kaldırılmasını, hala bütün hızıyla süren işkencelere ve insan hakları ihlallerine son verilmesini istiyoruz,
Biz, özgür, bağımsız ve korkusuz bir gelecek için 12 eylül hukuku ile daha bir perçinlenen ve devletin her kurumuna sirayet eden çete-mafya-mit-polis-asker-targı-siyasetci düzleminde oluşan çıkar ilişkilerinin parçalanmasını istiyoruz,
Biz, 12 eylül faşizminin geçmişten devralıp daha da ırkçı temelde yürüttüğü bir savaşın alt yapısını oluştururarak, kalıcı gündem haline gelen "Kürt Sorunu"nun demokratik bir temelde çözülmesini istiyoruz.
Biz, onurlu ve insanca bir yaşam istiyoruz,
Biz, iş istiyoruz, ekmek istiyoruz,
Biz, sağlıklı barınma olanakları istiyoruz,
Biz, eşit ve ayrımsız; eğitim ve sağlık hizmeti istiyoruz,
Biz, savaşsız bir dünya ve barış istiyoruz,
Biz, geleceğimizi istiyoruz,
Ve Uyarıyoruz;
12 Eylül ile pekiştirdiğiniz sıkıyönetim ve olağan üstü hal uygulamalarınızı,
12 Eylül ile zirveye çıkardığınız çetelerin düzenini,
12 Eylül ile sağlamlaştırdığınız İMF ile olan kölelik anlaşmalarınızı,
12 eylül ile geliştirdiğiniz özelleştirme, yağma ve talan politikalarınızı devam ettirmeyin
Uyarıyoruz; Terörle Mücadele Yasası‘nda değişiklikleri gündemleştirerek, hak ve özgürlüklerimize, bedel ödeyerek elde ettiğimiz örgütlerimize uzanmayın!..
Uyarıyoruz; geçmişte yaptığınız cephe çağrılarıyla döktüğünüz kanları unutmadık. Generaller açıklamaları ile demokrasi güçlerini işaret ederek, hedef göstermesinler, Derin devlet kaynaklı yeni cephe çağrılarıyla, durumdan vazife çıkararak, demokrasi güçlerinin üzerine yöneltilen sivil faşist hareket bilmeli ki, devrimcilerin, ve demokrasi güçlerinin meşru müdafaa hakkı her şeyin üzerindedir, yaşam hakkını ve onurunu savunmak her devrimcinin en doğal görevidir.
Uyarıyoruz, uğrunda can verdiğimiz demokrasi mücadelemizi, ABD,AB benzeri emperyalist güçlerden medet umarak, farklı menzillere yönlendirmeyiniz, halkın değerlerini, ülkenin yeraltı, yerüstü kaynaklarını çok uluslu şirketlere, emperyalist güçlere peşkeş çekerek halkın yoksullaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Halkın ve ülkenin geleceğinden çaldığınız her şeyin hesabının sorulacağını size hiç unutturmayacağız. Gölge etmeyiniz, Artık sokaklardayız, 12 Eylül faşizmini kendi karanlığı içinde yok etmeye kararlıyız,
Ve bir kez daha Uyarıyoruz;
Sömürdüğünüz işçiler, emekçiler, ve yoksul halklarımızla,
Ezdiğiniz gençlik ile birlikte,
İkinci sınıf saydığınız kadınlarla birlikte,
Yok saydığınız Kürt halkıyla birlikte sınıf kardeşliği ve halkların ortak dayanışması çerçevesinde alanlardayız.
Ve uyarıyoruz,
Faşist darbenizin üzerinden 25 yıl geçti. Ödenmemiş bir hesabınız vardır. Devrimciler, demokratlar, yurtseverler hesap soruyorlar, işlediğiniz insanlık suçları için, döktüğünüz kan için, darbenizle daha da vahşileştirdiğiniz bu soygun ve vurgun düzeni için bir ceza istiyorlar.
Amacımız ilkel bir intikam duygusu ile davranıp, ödediğimiz bedelin karşılığını almak değildir. Amacımız 15‘li yaşlarımızda başladığımız devrim ve demokrasi mücadelesinin bu aşamasında, ülkemizin üzerine çökmüş bir karabasan olan 12 Eylül darbesini ve sonuçlarını yargılamaktır. 12 Eylül darbecileri başta olmak üzere, sürecin tüm aktörlerini teşhir etmek ve yargılamak üzere sokaklardayız.
Şili‘de, Arjantin‘de, Portekiz‘de, Yunanistan‘da zindanlara tıkılan darbecilere yenilerini eklemek üzere sokaklardayız. Gelin nefesimize nefes verin, şarkımızı tamamlayalım, Gelin gücümüze güç katın, Gelin uzattığımız ellerimizi tutun, Gelin yumruklarımızı birlikte sıkalım, geleceğe doğru.Gelin hesap soralım, çocuklarımıza özgür ve barış dolu bir dünya bırakmak için. Gelin birlik olalım bu davet bizim"
11 EYLÜL 2005 MİTİNGİ ORTAK METİN
Arkadaşlar, bugün bu alanda, binlerce yoldaşımızın resimleri arasında devrimci mücadele tarihimizin, her gün daha büyük bir gıpta ile sahiplendiğimiz ortak mücadele mirasımızın, Emekçi halklarımızın yüzlerce yıllık hasletlerinin, ayağa kalkıp büyük bir özlemle hepimizi kucakladığı o büyük ruh dalgalanıyor.
O büyük ışık, o büyük akış, direnerek ölenlerin sonsuzluğa akan büyük serüveni içinde hüzünlü yüzlerden, coşkulu ağızlardan, silikleşmiş resimlerden bize doğru geliyor..
Yaşayanların, ve anılarını yüreğimizin en güzel köşelerinde büyük bir onurla yaşattıklarımızın bu görkemli buluşmasına iyi bakın arkadaşlar. Yarım kalmış düşlerin yakıcı özlemleri adına, kaybettiğimiz bütün değerlerin içimizde büyüyen yürek yangınları adına, bitmemiş sevdalar, sorulacak hesaplar, kurulacak yeni dünyalar adına , çeyrek asırdır süren bu karanlığın içinden sağıp alacağımız o büyük umut adına o ışığın göz kamaştıran evrenine kendimizi bir kez daha bütün zerrelerimizle bırakalım arkadaşlar...
Arkadaşlar, Kardeşler, faşizmin insan yutan büyük selinden geriye kalanlar, mücadelenin ana damarı içinde kan olup, heyecan olup, yürek olup akanlar, bizimkiler, insanca yaşamak, vakurca ayakta kalmak uğruna, hayatı onurlu bir duruşla yeniden yeniden kucaklamak için sayısız bedel ödeyen, doğru düşüncelerin ve büyük amaçların kararlı bakışlarını kuşanmış, meydana gelmiş bizimkiler, dostlarımız, vicdanlarımızın hiç sönmeyen ışıkları, pes perdeden duruşlarına büyük fırtınaları, muazzam yaşanmışlıkları, büyük bir devrimci tarihin ağır yükünü sığdıran mütevazı insanlar selam olsun hepinize...
Mustafa Suphilerden Nazım Hikmetlere, Hikmet Kıvılcımlı, Behice Boran Mehmet Ali Aybarlara, Denizlerden, Mahirlerden, İbrahimlerden Necdet Adalılara, Erdal Erenlere, Hıdır Aslanlara, Nurettin Altaylı, Alaybey Yılmaz, Zeki Erginbay, Behzat Baykal‘dan Selcuk Küçükçiftçi, Nizamettin Orhangazilere,Haki Karer, Kemal Pir, Mazlum Doğan, Necmettin Büyükkaya‘dan Mustafa Hayrullaoğlulara, Fatih Öktülmüş, Abdullah Meral, Hayri Durmuş‘tan Ömer Yazgan, Ali Aktaşlara, Veysel Güneylere, Bahattin Tunç, Muhammet Arifoğlu‘ndan ortak devrimci tarihimizin binlerce sıra neferine ve önderine uzanan, büyük bir varoluşun zaman zinciri içinde , devrim ve demokrasi yolunda, eylem olup, insan olup, akıl olup, vicdan olup, zaman olup halka olup tarih yaratanlara, bizimkilere, hayatı onurlu bir mücadele içinde yudum yudum yaşayıp, hiç bitmeyecek olan bir mücadele azmini kutsal bir emaneti teslim edercesine bırakıp aramızdan ayrılan on binlerce kardeşimize selam olsun...
Ortak devrimci tarihimizden çağlayan gibi akıp, bir yıldız gibi parlayarak sonsuzluğa gidenlere selam olsun... Selam olsun Denizin, Mahirin, İbrahimin kardeşlerine, 12 Eylül Faşizmi‘nin zindanlarında, gözaltılarında, işkencelerinde, faili meçhullerde, darağaçlarında ,sokak ortalarında düşenlere, adlarını, anılarını, onurlarını bugün bu alanda bir bayrak gibi dalga dalga dalgalandıranlara selam olsun...
Devrim ve demokrasi mücadelesi uğrunda direnerek, dövüşerek ölenlere, sokak ortasında, dağlarda, ormanların kuytuluk yerlerinde sahipsiz kalmış ölülerimize, kimsesizler mezarlıklarında, ve toplu mezarlarda bir mezar taşı bile olmadan yatan yüzlerce kardeşimize, işkence ve zindan direnişlerinde sakat kalmış binlerce insanımıza selam olsun...
Faşizmin estirdiği zulüm ve vahşet tufanlarında, çeyrek asrı bulan bu büyük karanlıkta, mücadeleyi yürüten gençlerimize, emek ve sınıf kardeşliği temelinde yeni ve adil bir hayatı, eskimiş ve kokuşmuş bir düzene karşı örgütlemeye soyunan, göğsünü siper edip hayata direniş olarak tutunan ateş hırsızlarına, soluksuz mücadelenin sıra neferlerine, binlerce arkadaşımıza, oğlunun ve kızının hayatı için kendini gözyaşını ve yüreğini ortaya koyan analara, babalara, selam olsun... Sevgililere, kardeşlere, faşizme, şovenizme, emperyalizme karşı hayatı savunan herkese selam olsun.
Çeyrek asır sonra alanları dolduran, ülkemizin yaşadığı bu en büyük zulüm ve vahşet döneminin hala süren karanlığını yırtmak, prangalarını ve zincirlerini parçalamak isteğiyle bir araya gelen , ülkenin her yerinde görkemli bir haykırışa dönüşen bütün kardeşlerimize selam olsun... "Selam olsun Arjantinli, Şilili, Yunanistanlı, Portekizli, dünyanın her yerinde askeri faşist diktatörlüklere karşı savaşmış, direnmiş, kayıplar vermiş, devrimci mücadele örgütlerine" Bu alanda kardeşimiz, yoldaşımız mertebesinde resimlerini taşıdığımız Şilili, Arjantinli kayıp devrimcilere selam olsun.
Arkadaşlar, ülkemizin sırtına bir deli gömleği gibi süngü zoruyla geçirilen darbe düzeni çeyrek asırdır hala sürüyor. Ekonomik, siyasal, sosyal, psikolojik verilerin tamamını belirleyen bu temel eksen üzerinde yükselen darbe düzeni bir yandan kendi ürettiği çözümsüzlüklerin girdabında boğulurken, bir yandan da ülkeyi emekçi halklar için, tam bir cehennemi ortama çevirmeye devam ediyor" Bu gün onların eseridir" Ama dün böyle demiyorlardı. Ankara Radyo‘sundan okudukları Darbe Bildirisinde; Ekonomiyi düzeltmeye, memleketi uçurumun eşiğinden kurtarmaya, dış mihrakların ülke içindeki oyunlarını bozmaya, kardeş kavgasına son vermeye, huzur ve sükunu temine, müreffeh bir Türkiye kurmaya geldiklerini söylüyorlardı.
Faşist darbenin üzerinden geçen 25 yıldan sonra, bugüne baktığımızda, söylenenlerin tam tersinin yaşandığı bir ülke görüyoruz: 24 Ocak 1980 Ekonomik istikrar programı diye halka sundukları emperyalizme göbeğinden bağlılık programıyla, sermayenin azgın saldırılarıyla hak ve özgürlüklerin tamamının ortadan kaldırıldığı, sömürünün kesintisiz sürebilmesi için her türden baskı yasalarının, çıkarıldığı, işkence ve zulmün vahşet ölçülerinde top yekun uygulandığı bir ülke inşa ettiler , Mevcut yönetim ilişkilerinin dışında bir de kaynağını darbe hukukundan alan derin devlet oluşturdular.1982 Anayasasıyla oluşturdukları sistemi kalıcılaştırdılar. Anayasaya koydukları geçici maddelerle kendilerini korumaya aldılar. Giderken de, her tarafından korku, zulüm, kan sızan bir ülke bıraktılar. İşledikleri insanlık suçları ise dünyada emsali az görülen türdendi.
Faşist Darbenin göstermelik gerekçelerinin üzeri aralandığında, asıl gerekçenin emek ve demokrasi güçlerinin hak ve özgürlük mücadelesinden duyulan korku olduğu biliniyordu.
Dış mihrakların oyunu diyerek, ülkesinin özgürlüğü ve bağımsızlığı için savaş verenler sürek avında pusuya düşürüldüler. İdeolojik saptırmalar, yalan, karalama ve demagojiyle sol düşünce, emek güçleri, ve onun onurlu temsilcilerini hedef gösterdiler., ezdiler, yok etmeye yöneldiler. Emperyalizmin emir ve talimatlarıyla kendi halkına savaş açan kukla bir cunta yönetimi oldular.
Egemen sınıfların çıkarcı ve inkarcı politikalarının gözü kara temsilcisi olan cunta yönetimi, ırkçı faşist söylemleri ve sıkıyönetim uygulamalarıyla, bütün ülkeye yönelik baskı ve terörle, ana dil yasağıyla, Diyarbakır Zindanı‘ndaki insanlık dışı baskılarıyla, insansızlaştırılan köylerle, ormansızlaştırılan dağlarla, neredeyse bölgenin tamamını içine alan şiddet ve kıyım politikalarıyla, çözümsüz kalan bir Kürt Sorunu bıraktılar geriye. Yaratılan provokasyon ortamlarıyla, binleri bulan faili meçhul cinayetlerle emek cephesini ve yoksul halkları birbirine kırdırmayı amaçladılar.
Huzur ve sükunun temini dediler, ülkeyi her tarafından çığlıkların ve feryatların yükseldiği, dört tarafı çevrili büyük bir hapishaneye dönüştürdüler. Sokaklar, meydanlar evler, zindanlar, sorgu odalarından oluk oluk devrimci, yurt sever kanı aktı. Ülkeye şimdiye değin yaşanan en büyük kaosu ve karmaşayı musallat ettiler, mafyasıyla, çeteleriyle, yargıya, hükümetlere, hemen her kuruma uzanan kirli çıkar ilişkileri ve birinin diğerine yoksul halkın kanını sunduğu, bu darbe düzeninin temsilcileri ve koruyucuları kanla beslenen keneler gibi, ülkenin ve halkın geleceğini, umutlarını, hasletlerini çaldılar, çırptılar, üstünü örttüler.Açlıktan nefesi kokan yoksul bir halk, özgürlüğü elinden alınmış bir ülke onların eseri..
Darbenin 25.yılında çözümsüzlükleri hala sürüyor.Emekçi halkların darbe düzeninden, 82 anayasasının getirdiği kısıtlamalardan kurtularak, hak ve özgürlüklerini kendi gücüyle söküp alma isteği daha bir önlenemez istek olarak toplumsal hayatta yankı buluyor. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi daha da büyücek diye egemen sınıfların ödü kopuyor. Yasaklamalar, yeni baskı yasaları, yeni genelgeler birbiri ardına gündeme sokuluyor. Darbe düzeni devamlılığını sağlamak için yeni düşmanlar, yeni tehlikeler, yaratarak , ideolojik olarak kendini yeniden üreterek darbe hukukunu pekiştiriyor. Yarattığı yeni korkuların toplumu sarsan etkisi üzerinde yeni senaryolarını cephe çağrısı yaparak, sivil faşist hareketi bir kez daha sokaklara sürerek emekçilere yönelik saldırıların fitilini ateşliyor.
Darbe dönemi ve sonrasında işledikleri yüz binlerce suçun hesabını vermemek için bin bir yola başvuranlar, emekçilerin ve devrimcilerin yaşam alanına yönelik saldırılara karşı meşru müdafaa temelindeki haklarını kullanmalarını bile suç olarak gösteriyorlar.
Dünyanın başka ülkelerinde darbe döneminin insanlık suçu işleyen bütün görevlileri yaptıklarının hesabını verirken Türkiye‘deki darbeciler ve diğer suç işleyen görevliler korunuyor. Türkiye‘dekiler hariç, işlediği suçun üzerine yatarak gününü gün eden kaç darbeci general kaldı dünyada...
Ülkemizin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel hala süren bu darbe düzenidir. Darbe hukukunun temsili hükümetlerinden biri gidiyor, biri geliyor. Emekçi halkın kaderinde ne değişiyor? Hepsi de emperyalizmin, İMF‘nin, Dünya Bankası‘nın, AB‘nin paralı askerleri gibiler Ve büyük bir aç gözlülükle halkın boğazındaki son lokmaya kadar uzanıyorlar Varoşlardaki insanca yaşama özlemine vurgu yaparak iktidara gelen oy hırsızları ne yapıyorlar? Ve halkın özgürleşme ve haklarını koruma mücadelesi önündeki en büyük engel değil midir bugünkü AKP hükümeti?... Özelleştirmeler, sendika özgürlüğünün önündeki en büyük engeller, kölelik koşullarındaki çalışma hayatı, ana dilde eğitim hakkı istediği için kapısına kilit vurulmak istenen örgütler, eğitim ve sağlık hakkının tasfiye edilmesi,çabaları, f tiplerinde uygulamaları protesto için sararmış yaprak gibi dökülen gencecik bedenler, yeniden başlayan çatışma ortamı, Terörle Mücadele Yasası’nda yapılmaya çalışılan değişikliklerle özgürlüklerimize, örgütlerimize uzanan eller bu hükümetin eli değil mi? Bu hükümet dahil, çeyrek asırdır süren ayıptan kurtulmamızın yolu ise, darbecileri ve darbe hukukunu emeğin ve demokrasinin evrensel vicdanı ve evrensel hukuku önünde mahkum etmektir.
Arkadaşlar, kardeşler, biliyoruz ki, 12 Eylül anayasasına, anlayışına,anti-demokratik uygulamalara karşı, emek ve demokrasi mücadelesinde birleşme olmadan onların düzeni bütün fütursuzluğuyla sürecektir. Emeğin ve demokrasinin nihai çıkarları, gasbedilen hak ve özgürlüklerin geri kazanımı, halkların birbiriyle kardeşçe haklarıyla, özgürlükleri, gelecekleri, umutlarıyla , eşit insanlar hukukunda kucaklaşmalarını sağlamak için, darbe yasaları ve özelleştirmelerle kaybedilen bütün sendikal hakların kazanımı için, siyasal hayata ve sosyal örgütlenmelere vurulan mühürleri bir bir sökmek ve bedel ödeyerek yarattığımız kurumları koruyabilmek için , emek cephesindeki bütün demokrasi güçlerinin el ele vererek darbe anayasasının lağvedilmesi ve darbe kurumlarının tasfiyesi için çaba harcamalıyız.
Ey halk!..Senin özgürlüğün ve bağımsızlığın için sönen hayatlara bak!.. Umutlarını ve geleceğini diri tutmak için binler olup dalga dalga üzerine doğru gelen bu sönmüş hayatlara bak!.. Aynı amaçların sıra neferleri olarak yaşayanların ellerinde bir bayrak gibi sallanan bu resimler, bu silikleşmiş hayatlar sana diyor ki: Ey halk!...geçmişine, geleceğine, bağımsızlığına, özgürlüğüne sahip çık!...
Biz emek ve demokrasi güçleri olarak bu dönemde kaybettiğimiz on binlerce insanımızın huzurunda ilan ediyoruz ki; darbe düzeni suçludur. Darbecilerin İnsana, halka, ve ülkeye karşı işlediği bütün suçlardan dolayı tarih önünde hesap vermesi için bütün gücümüzle savaşacağız.
Bugün onların eseri; Ama yarın bizim eserimiz olacak. Sosyalizmin insanı odağına alıp özgürleştirdiği, İnsanın insanı ezmediği, emeğini sömürüp köleleştirmediği, hak ve özgürlüklerini kullanırken baskı ve zulüm görmediği bir ülke bizlerin ellerinde gerçekleşecek.
-KAHROLSUN DARBE DÜZENİ. KAHROLSUN DARBE HUKUKU
-12 EYLÜL ANAYASASI LAĞVEDİLSİN
-GÜN GELECEK DEVRAN DÖNECEK DARBECİLER HALKA HESAP VERECEK
-KAHROLSUN FAŞİZM KAHROLSUN DARBECİLER
-KAHROLSUN EMPERYALİZM, YAŞASIN BAĞIMSIZ TÜRKİYE
-KAHROLSUN FAŞİZM, KAHROLSUN MİLİTARİZM
-KAHROLSUN FAŞİST CUNTA REJİMLERİ
-YAŞASIN DEMOKRASİ MÜCADELEMİZ.
-ONLARI GERİ İSTİYORUZ.
-DARBELERİN DEĞİL HALKIN ANAYASASI
-ANAYASANIN GEÇİCİ 15.MADDESİ KALDIRILSINI
-DARBECİ GENERALLER SERVETLERİNİ AÇIKLASINLAR
-SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK
Miting Tertip Komitesi
KATILIMCILAR
ANKARA 78‘LİLER DERNEĞİ, KESK, TMMOB, TTB, HALKEVLERİ, İNSAN HAKLARI DERNEĞİ,BARIŞ DERNEĞİ TÜM-TİS ANKARA ŞUBE, PETROL İŞ, ASMMMO, ÇAĞDAŞ HUKUKCULAR DERNEĞİ, 68‘LİLER DAYANIŞMA DERNEĞİ, TİHV, TİHAK,EGİT-DER, ÖZGÜR ÜNİVERSİTE , MAMAK İŞÇİ KÜLTÜR EVLERİ, SUKADER, ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU, PIR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEGİ, HACI BEKTAŞİ VELİ KÜLTÜR DERNEGİ, 2 TEMMUZ PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR EĞİTİM VAKFI, EKİN SANAT MERKEZİ, ANKARA EKİN TİYATROSU, ANKARA NAZIM KÜLTÜREVİ, AKA- DER, HİK-DER, TUNCELİLER DERNEĞİ, KIZILIRMAK KÖY DERNEKLERİ, DİVRİĞİ KÜLTÜR DERNEĞİ, BAHADIN KÜLTÜR DERNEĞİ, KÜBA DOSTLUK DERNEĞİ, ÖV-DER ,EZİLENLERİN SOSYALİST PLATFORMU ,BAĞIMSIZ DEVRİMCİ SINIF PLATFORMU, PARTİZAN, ALINTERİ, KURTULUŞ SOSYALİST DERGİ, ODAK, EMEP, SDP, ÖDP, SHP, DEHAP, KURTULUŞ PARTİSİ, HAK PAR, TKP


