TMMOB 42. GENEL KURULU/31 MAYIS 2012/ANKARA

31.05.2012

TMMOB 42. GENEL KURULU  

Değerli Konuklar,
Sevgili Arkadaşlar,

TMMOB 42. Genel Kurulumuza hoş geldiniz.
Hepinizi Birlik Yönetim Kurulumuz adına sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum.

"Yüreğimizdeki insan sevgisini ve yurtseverliği, baskı ve zulüm yöntemlerinin söküp, atamayacağının bilinci içinde, bilimi ve tekniği; emperyalizmin ve sömürgenlerin değil, emekçi halkımızın hizmetine sunmak için, her çabayı güçlendirerek sürdürme yolunda inançlı ve kararlıyız" cümlesiyle TMMOB‘nin yol haritasının kenar çizgilerini belirleyen Sevgili Başkanımız Teoman Öztürk ve arkadaşlarını, bugüne dek kaybettiğimiz değerlerimizi sevgiyle anarak sözlerime başlıyorum.

41. Dönem Birlik Yönetim Kurulumuz, "Birlikte üretme, birlikte karar alma ve birlikte yönetme" anlayışı ile sadece odalarından ve örgütlü üyelerden aldığı güç ve örgütün kendi iç dinamikleri ile yarattığı yönetmelik, gelenek ve ilkelerine sahip çıkarak çalışmalarını bugün tamamlıyor.

Ülkemizde hayatın her alanının neoliberal politikalar doğrultusunda yeniden dizayn edilmeye, bu arada örgütümüz TMMOB‘ye de yeni bir şekil verilmeye çalışıldığı bir 2 yılı geride bıraktık. Tüm zorluklarına rağmen, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği kadroları bu dönemde de 1970‘lerden gelen çizgisiyle toplumun, insanımızın aleyhine politikalara, uygulamalara karşı sözünü her zaman olduğu gibi bilimin ve tekniğin ışığında söyledi, söylemeye devam edecek.

Bizler, TMMOB‘nin 41. Dönem Yönetim Kurulu üyeleri, bir meslek örgütüne, bir mesleki demokratik kitle örgütüne sıkıntılı, sancılı, sorunlu bir ülkede düşen görevlerin güçlüğünü ve büyüklüğünü bilerek ama bunlara karşı sorumluluklarımızın da bilinciyle Haziran 2010‘da göreve başladık. TMMOB Yönetim Kurulu‘nda örgütümüz adına görev yapan bizler, odalarımızın, örgüt birimlerimizin ve üyelerimizin verdikleri büyük destek ve duydukları güvenle; mesleğimizin, üyelerimizin ve ülkemizin karşı karşıya bulunduğu sorunların tespitine, tespit edilen sorunların çözümüne yönelik olarak; üreten, sanayileşen, demokratik, insanca ve barış içinde yaşanılan bir Türkiye için en iyisini ve en doğrusunu yapmaya çalıştık.

TMMOB‘nin 50 yılı aşan birikiminin ışığında, yetmişlerden beri yarattığı değerler ve mesleki-demokratik kitle örgütü olmanın sorumluluğuyla bağımsız, demokratik, özgür bir Türkiye‘den yana başımız dik, alnımız ak olarak çabamızı sürdürdük. Bu çabamızda her zaman yanımızda olan bağlı odalarımızın Yönetim Kurullarına, örgütlü üyelerimize, Birlik ve Oda çalışanlarımıza, yol arkadaşımız DİSK‘e, KESK‘e ve TTB‘ye en samimi ve içten duygularımla teşekkür ediyorum.

İki yıllık çalışma dönemi içerisinde Oda Yönetim Kurulları ile onlarca görüşme ve toplantı yaptık. Oda Danışma Kurullarında daha etkin, daha işlevsel, daha demokratik bir TMMOB örgütlülüğü için söylenenleri mutlaka dikkate aldık. Bağlı Odaların yönetim kurulu başkanları, sekreterleri, saymanları ile örgütün güncel politikalarına dair toplantılar gerçekleştirdik. Çok sayıda ve çok yerde İKK bileşenleri ile bir araya geldik, yerel ve genel sorunlar üzerine görüş alışverişinde bulunduk. Daha etkin, daha demokratik, daha işlevsel bir TMMOB örgütlülüğü için bu toplantılarda söz üzerine söz koyan TMMOB kadrolarına çok teşekkür ediyorum.

41. Çalışma Döneminde, odalarımızın gerçekleştirdiği iki yüzün üzerinde etkinliğin açılışlarına, panellerine, oturumlarına katılmaya çalıştık. Gerek Genel Kurulumuzun verdiği görevleri gerçekleştirebilme, gerekse gelişen olaylar karşısında görüşlerimizi oluşturabilmek için 28 çalışma grubu oluşturduk. Odalarımızca görevlendirilen arkadaşlarımız, kişisel birikimlerini örgütümüzün birikimleri ile harmanlayarak, Yönetim Kurulumuzun önünü açıcı çalışmalar yürüttü. Çalışma gruplarında görüşlerimizi oluşturan tüm mesai arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.

Bu dönem TMMOB yayını olarak 15 kitap yayımladık. 12 Haziran genel seçimleri öncesi yayımladığımız "TMMOB Seçim Bildirgesi", AKP‘nin meslek alanlarımız ve mesleğimiz üzerine politikalarını açığa çıkardığımız "AKP Tahribatı Raporu", "Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Meslek Örgütleri Raporu Üzerine TMMOB Görüşü" ve "AKP‘nin KHK‘leri ve TMMOB" kitabı, Hidroelektrik Santraller Raporu ve Karasu Kıyı Alanı, Kıyı Daralması Raporu ilk akla gelenler. Bu kitapların oluşumunda görev alan tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.

Bu dönemde, çok sayıda TMMOB etkinliği gerçekleştirerek önemli bir görevi yerine getirdik. 3. Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresi, 8. Enerji Sempozyumu, Sanayi Kongresi, DİSK, KESK ve TTB ile birlikte düzenlediğimiz İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi ile meslek alanlarımız üzerinden söyleyeceklerimizi ortaya koyarken; TMMOB 2. Kadın Kurultayı, Engelli Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Çalıştayı, Ücretli Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları ve İşsizlik Kurultayı ile de sorunlarımızı masaya yatırdık ve çözüm önerileri oluşturduk. İlkini 1998‘de gerçekleştirdiğimiz Demokrasi Kurultayı‘nın ikincisini de bu dönemde gerçekleştirerek TMMOB‘nin manifestosu olan "Demokrasi Kurultayı" metnini güncelleştirmek için önemli bir adım attık. Bu etkinliklerimizin kurullarında yer alan, emeği geçen, görüş bildiren herkese çok teşekkür ediyorum.

Kentlerin tamamen rant alanı haline getirilmeye çalışıldığı bu dönemde, rant politikalarını açığa çıkarmaya İKK‘larımız aracılığıyla düzenlediğimiz kent sempozyumlarıyla devam ettik. Gaziantep, Balıkesir, Antalya, Bursa, Kocaeli, Zonguldak, Adana, Edirne, Trabzon, Konya, Manisa ve Mersin kent sempozyumlarını gerçekleştirdik. Etkinliklerimizi gerçekleştiren İl Koordinasyon Kurullarımıza teşekkür ediyorum.

Mücadelemizi yanlış gördüğümüz uygulama ve yönetmeliklere açtığımız davalarla da sürdürdük. Yapılması planlanan Akkuyu Nükleer Santrali‘ni de kapsayan Mersin-Karaman Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planının yürütmesinin durdurulması, "Su Yapıları Denetim Hizmetleri Yönetmeliği"nin Anayasa Mahkemesi‘ne taşınması bu dönemki önemli kazanımlarımızdan oldu. TMMOB 41. Döneminde, 44 yönetmelik ve yönetmelik değişikliği karar altına alınarak Resmi Gazete‘de yayımlatıldı. Hukuk mücadelemizde ve çalışmalarımızda önemli bir görev üstlenen TMMOB Hukuk birimine çok teşekkür ediyorum.

Tarihsel değeri ve anlamı olan "Birlik Haberleri"ni düzenli olarak iki ayda bir yayımladık. Web sitemizdeki haberleri sürekli güncelleyerek, TMMOB ortamına dair tüm bilgilerin paylaşılmasını sağladık. "TMMOB‘den Haberler"i her hafta e-posta ile ilgilenenlere ulaştırdık. TMMOB yayın birimine çok teşekkür ediyorum.

Her ölüm yıldönümünde saygıyla andığımız Sevgili Başkanımız Teoman Öztürk‘ün hayatını ve TMMOB mücadelesini dönemin tanıklarıyla anlatan "Teoman Öztürk" belgeselini hazırlayarak, örgütümüzle paylaştık. Teoman Öztürk‘ün 16. ölüm yıldönümünde ilk gösterimini yaptığımız belgeselimiz Sevgili Başkanımıza çok yakıştı. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Bir önceki dönemde kararını aldığımız "TMMOB Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi"nin hayata geçirilmesi için Yenimahalle Belediyesi ile protokol imzalayarak ilk çalışmalara başladık. Mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı eğitimi alan öğrenci üyelerimizin Ankara‘da barınma sorununun çözümlenmesine önemli bir katkı sağlayacak "TMMOB Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi"nin tüm Odalarımızın katkılarıyla önümüzdeki dönemde tamamlanacağını çok iyi biliyoruz. TMMOB‘ye güvenen Yenimahalle Belediye Başkanına özel olarak teşekkür ediyorum.

TMMOB‘nin dayanışma ruhunun büyüklüğünü Van‘da 23 Ekim 2011‘de meydana gelen deprem sonrası herkese gösterdik. Depremin hemen ertesi günü Oda başkanlarımızla bölgeye ulaşarak incelemeler yaptık, tespitlerimizi kamuoyuyla, yerel ve merkezi yetkililerle paylaştık. Deprem sonrası başlattığımız kampanyada üyelerimiz yardım toplanması için adeta "seferber" oldular. On günde kırk adet dayanışma kamyonunu ve TIR‘ını Van halkına ulaştırdık. Bir yandan kaybettiklerimizin acısını yaşarken, öte yandan da Örgütümüzle gurur duyduk. Çalışma dönemimizin sonunda ise Van halkının kullanımı için belediyeye devrettiğimiz binanın açılışını yaptık. Binanın yapımında Van halkıyla dayanışma duyguları içinde olan Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonunun büyük maddi katkısı oldu. Kendilerine en içten, en samimi duygularımla teşekkür ediyorum.

Bu çalışma dönemimizde "mesleğimize ve örgütümüze sahip çıkıyoruz" diyerek 19 Eylül‘de sözümüzü söyledik, tüm İKK‘larımızla birlikte gücümüzü sokaklarda gösterdik. TMMOB‘ye karşı girişilen "ustalık dönemi" saldırılarını boşa çıkaracağımızı haykırdık. Üyelerimizden aldığımız güçle, mesleki demokratik bir kitle örgütü olmanın gereklerini, bilimin ve tekniğin halkın hizmetine sunulması ekseninde üretmeye ve yerine getirmeye çalıştık. Bu çabalarımızı baltalama girişimlerine karşı da omuz omuza direneceğimizi dosta düşmana hep birlikte gösterdik. 15 Mayıs 2011‘de "Haklarımız için, geleceğimiz için, halkımız için, ülkemiz için söyleyecek sözümüz var"  çağrısıyla düzenlediğimiz TMMOB mitingi ve yol arkadaşımız örgütlerle "Eşit, Özgür, Demokratik Bir Türkiye İçin; İnsanca Yaşamı Savunmak İçin" gerçekleştirdiğimiz 8 Ekim 2011 mitingi bu dönem örgütümüzün gücünü herkese göstermeye yetti. Bu etkinliklerimizde yer alan tüm örgütlü üyelerimize teşekkür ediyorum.

Bu dönemde de, TMMOB Türkiye demokrasi mücadelesinin odağında yerini aldı. TMMOB kadroları kırmızı üzerine sarı yazılı pankartımızı alanlarda onurla taşıdılar. 1 Mayıslarda başta Taksim olmak üzere ülkenin tüm 1 Mayıs alanlarındaydık. Havasına, suyuna, toprağına sahip çıkanların yanındaydık, nükleer santral karşıtlarının etkinliklerindeydik. Öğrencilerin özerk-demokratik üniversite mücadelelerinde yanı başlarındaydık. Onurlu gazetecilerle, sanatçılarla, aydınlarla hep bir arada olduk. Yol arkadaşlarımız DİSK, KESK, TTB‘nin yaptıkları etkinliklerde, insanımız için verdikleri mücadelede onlarla omuz omuza olmaktan büyük bir keyif aldık. Emek, meslek örgütleri, demokrasi güçleri verdikleri mücadelede yanlarında hep TMMOB‘yi gördü.

Biz, TMMOB 41. Dönem Yönetim Kurulu üyeleri, TMMOB‘nin onurlu yürüyüşünde ve dik duruşunda üzerimize düşen görevi yapmanın gayreti içerisinde olduk. TMMOB‘nin kadroları olarak sorumluluklarımızı yerine getirerek güzel günlerin hâkim kılındığı bir ülkenin yaratılması için çaba harcadık. Yönetim Kurulu olarak, bu zor ama onurlu görevi yerine getirmiş olmanın keyfi içerisindeyiz. Tüm yaşamımız boyunca böylesi önemli bir görevde bulunmuş olmanın onurunu yaşacağız.

Sevgili Arkadaşlar,

Bu dönem her alan konuşmasına Nazım‘ın sözleriyle başladık: Demişti ya;

Gün o gün değil
Derlenip dürülmesin bayraklar
Duyduğunuz çakalların ulumasıdır
Safları sıkıştırın çocuklar

Evet, Sevgili Arkadaşlar,

Neden bu sözler çok önemli ve neden bugünün Türkiye‘sinde çok anlamlı? Aslında nedenini hepimiz çok iyi biliyoruz. Ama bir kez daha bu kürsüden ifade edelim:

AKP, ‘ileri demokrasi‘ adına bir zorbalık rejimi kurdu. Süreklileştirilmiş bir olağanüstü hal içinde yaşıyoruz. 12 Eylül ile hesaplaşıyoruz denilirken yeni bir 12 Eylül‘le yüz yüzeyiz.

Özel Yetkili Mahkemeler ve sokakta polislerle, gıkı çıkanı önce gaza ve copa boğup, sonra terörist ilan edip cezaevlerine gönderiyorlar. O kadar doldurdular ki cezaevlerini, ‘demokrasilerinin göstergesi olarak‘ ‘modern kampus cezaevleri‘ kuracaklarını ilan edip, bununla övünüyorlar. İçişleri Bakanı, ‘bizim gazımız zararsız‘ diye açıklama yaparak, polisinin sırtını sıvazlıyor!

Oysa bugün 31 Mayıs, Metin Lokumcu kardeşimizin katledilişinin 1. yılındayız.  Geçtiğimiz yıl, deresinden akan hayata, çayın yeşilindeki emeğine sahip çıkan Hopa halkına karşı bir meydan muharebesi yapıldı. Adeta Hopa‘nın fethine çıkanlar ilçenin göklerini gaz bulutlarıyla doldurdular. Metin Lokumcu‘yu katlettiler. Metin Lokumcu, direnmenin güzelliğini gösterdi! O yüzden şimdi METİN olma zamanıdır. Zorbalara boyun eğmeyen, zalime meydan okuyan, fermanları yırtıp atan METİN olma zamanıdır. Metin kardeşim TMMOB‘nin mücadelesinde yaşıyor, yaşayacak.

Sevgili Arkadaşlar,

Başbakan geçtiğimiz günlerde ‘kürtaja karşı olduğunu‘, ‘Her kürtaj bir Uludere‘dir‘ sözleriyle açıkladı. Böylece bir taşla iki taş vurup, Uludere gündemini kürtaja büküverdi ve elbette dini muhafazakârlaşmada bir adım daha attı. Şimdi kadınlar için kürtaj yasak yasası gündemde. Ardından muhtemelen en az üç çocuk doğuracaksınız yasası gündeme alınacak. Erkekler unutulmayacak, onlar için de 4 dört eşin olacak yasası gündeme girecek.

TMMOB şimdi daha yüksek sesle söylemek durumundadır. Kadın erkek omuz omuza yaşamın her alanında mücadele sözünü şimdi daha yüksek sesle söyleme zamanıdır.

Uludere katliamı ile ilgili şimdilerde ise bir konuşma yasağı koyuldu. Ne de olsa söylenecek her şeyi söylemişlerdi, başka söylenecek bir şey olmadığına göre başka soruya da gerek yoktu! Böylece medyaya da ayar verildi.

Ama sorular halen cevapsız ve ortada duruyor. Evet, biz soralım ‘Bu kanlı katliamının emrini kim verdi, insanların öldürülmesinin sorumlusu kim?‘

Şimdi her şeyin içinde bir komplo arayarak kendi sorumluluğunu ört bas etmeye, gizli güçlerin oyunlarına karşı çıkmaya çağıran bildik teraneler bir yana, bildiğimiz bir şey var ki o da AKP‘nin yeni savaş konsepti bu katliamın arkasındaki gerçek nedendir.

Artık ölüme doymuş bu topraklarda bir kardeşlik baharına ihtiyaç var. Bu ülkede Türk ve Kürt genç kardeşlerimiz "yalnızca toprağın altında bir yıldız demeti olup buluşmasın" diye, yaşamı kardeşlikle kucaklamaya ihtiyaç var. Ölüme ve katliamlara karşı yaşamı ve kardeşliği savunmak cesaret ister. TMMOB‘de, TMMOB‘nin kadrolarında bu cesaret yeterince vardır. Bu da böyle bilinsin.

Sevgili Arkadaşlar,

AKP, krizden patronları kurtarmak için emekçilerin kemerlerini iyice sıkmaya çalışıyor. Türkiye‘yi uluslararası sermayenin ucuz iş gücü pazarı haline getirmek için düşük ücretler ve güvencesiz çalışma yaygınlaştırılıyor.

Kamu emekçilerine üç kuruşluk zammı reva gördüler. Ve ardından da daha fazla verirsek Yunanistan oluruz diye dillerinin altındaki baklayı çıkardılar. Dün, "Kriz yanımızdan bile geçmez" diyenleri bugün bir korku sarmış görünüyor.

Esas korktukları ise Yunanistan‘ın krizi değil, kriz karşısında emekçilerinin Yunanistan‘ı yeniden kurmak için ayağa kalkmış olmasıdır. Ülkeyi yıllardır IMF buyruklarıyla yönetenlerin yönetemez hale geldiği, merkez partilerin birer birer çöktüğü gerçeğinin, Türkiye‘nin de yakın gelecekteki gerçeği olması ihtimalini ortadan kaldırmak için sömürüyü yeni baskılarla birlikte hayata geçiriyorlar. Ama korkularının hiç de yersiz olmadığını kamu emekçileri ‘23 Mayıs grevi‘nde gösterdi.

AKP, Türkiye‘yi bir ‘taşeron cumhuriyeti‘ haline getirmek için yeni yasal düzenlemeler gerçekleştiriyor. Kesintili eğitimle birlikte çocuk işçiliğinin yaşını düşürdüler, nüfus artışı için her yerde daha fazla çocuk yapın telkinlerinde bulunuyorlar. Çünkü ekonomiyi ancak gençleri, çocukları ve kadınları her türlü haktan yoksun çalıştırarak ayakta tutabileceklerini düşünüyorlar.

Yabancı sermaye akışının kesilmemesi, sıcak paranın çıkışının engellenebilmesi onların tek çıkar yolu. Bunun için de dereleri, madenleri satıp, emeğiyle geçinenleri açlığa mahkum edip dünyanın efendilerinin krizden kurtulmasının yollarını arıyorlar.

Onlara cevabı da bu ülkenin sokaklarında, alanlarında birikerek haykıranlar veriyor. TMMOB alanlarda omuz omuza durduğu bu ülkenin aydınlık yüzlü, aydınlık beyinli, aydınlık yürekli insanlarını sevgiyle kucaklıyor.

Sevgili Arkadaşlar,

Ülkemizin yalnızca ekonomisi değil, siyaseti de emperyalizmin ve uluslararası tekellerin emrinde. AKP, Ortadoğu‘da Amerika‘nın sesi radyosu olarak ‘demokrasi‘ raconu kesiyor, NATO‘yu göreve çağırıp savaş çağrıları yapıyor.

‘İnsanların öldürülmesine seyirci kalamayız‘ diye ortaya çıkıp, Libya halkının üzerine yağan NATO bombalarının unutulacağını sanıyor. Daha geçtiğimiz hafta, 23‘ü çocuk 78 Libyalı katledildi. Suriye bizim ‘iç işlerimiz‘ dediler, Suriye‘de iç savaşın derinleşmesi için Hatay sınırı içine ‘ileri karakol‘ kurdular.

Emperyalizmin yeni politikalarına bağlı olarak, NATO‘nun ‘yeni stratejik savaş konsepti‘ çerçevesinde Kürecik‘e füze kalkanı kuruldu. NATO toplantısında, kontrolün NATO‘ya geçmesini bir kahramanlık edasıyla anlattılar. Yani bir NATO üssü kurdular. Oysa herkes biliyor ki bu füzeler Amerikan emperyalizminin güdümündedir ve Ortadoğu halklarının başına yağmak üzere hazır bekletilmektedir.

AKP İktidarı, ‘aktif bölgesel tutum‘ ve ‘Yeni Osmancılık‘ adı altında bir ‘fetihçilik‘ siyaseti ile ultra-milliyetçiliğe dayanarak bir yanılsama yaratmaya çalışıyor. Oysa Erdoğan kulağına Amerika‘da fısıldananların dışında bir şey söylemiyor. Amerika‘nın aktif taşeronu olmaktan başka bir işlev görmüyor.

O yüzden biz şimdi Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı sesimizi daha gür çıkarıp, bağımsız Türkiye mücadelesini yükseltmeliyiz. Çünkü bağımsızlık olmadan demokrasi de, özgürlük de olmaz. İşte onlar Ortadoğu‘da ‘bahar‘ adı altında kara kış yaşatıyor. Bölgenin kaynaklarına el koymak, ülkemizde AKP İktidarı ile yaptıklarına benzer şekilde doğayı ve emeği talan etmek, halkın tüm birikimlere el koymak için çalışıyor.

O yüzden arkadaşlar, sömürüye ve emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi aynı zamanda Ortadoğu halklarının özgürleşme mücadelesidir. TMMOB şimdi "kahrolsun emperyalizm, yaşasın halkların kardeşliği" sözünü daha yüksek sesle haykırıyor.

Sevgili Arkadaşlar,

AKP‘nin meslek alanlarımızı yakından ilgilendiren, mekânı metalaştıran siyaseti, tüm yaşam alanlarımız için büyük bir saldırı niteliği taşımaktadır. Bilim insanlarının ve meslek odalarının görüşlerine rağmen 2B kanunu olarak bilinen "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun" ile "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun" Meclis‘te kabul edilerek talanın startı verilmiştir. Kentlerimiz büyük bir yıkım ve yağma ile karşı karşıyadır. "Kentsel dönüşüm" adı altında yaşanacak yıkım için yasa çıkmamış olmasına rağmen şimdiden projeler yağmaktadır. Yasalar ile siyasi iktidara sınırsız yetkiler tanınmış, yargı denetimi dahi ortadan kaldırılmıştır.

AKP‘nin yaşam alanlarımıza dair uyguladığı neoliberal politikalar ile kentlerimiz, kıyılarımız, ormanlarımız, akarsularımız, tarım alanlarımız, doğal, kültürel ve tarihi mirasımız ve kamusal değerlerimiz sermayenin talanına sınırsızca açılmıştır. 42. Dönemimiz bu alanda da bize önemli mücadele görevleri yüklemektedir.

Sevgili Arkadaşlar;

Önümüzdeki dönemde ‘yeni bir Anayasa‘ tartışması var. Şimdilerde, yeni anayasa ile ne yapacaklarını anlatıp duruyorlar. Oysa biz zaten biliyoruz ne yapacaklarını. İşte 12 Eylül referandumundan geçtik.

12 Eylül ile hesaplaşacağız diyerek yeni bir 12 Eylül rejimi kurdular. Kendi önlerinde engel olarak gördükleri yargıyı ele geçirip, kendi tekellerine aldılar. Toplu sözleşme hakkı deyip, kamu emekçilerini üç kuruşa muhtaç ettiler. Evleri basıp, basılmamış kitapları topladılar; gazetecileri, bilim insanlarını ‘terörist‘ saydılar.

Şimdi de 12 Eylül barajlarına dayanarak yaptıkları seçime dayanarak, demokratik bir anayasa yapacaklarını iddia ediyorlar. Kimsenin konuşturulmadığı, her tür muhalif sesin bastırıldığı yerde hangi demokratik anayasadan söz ediyorlar. AKP‘nin anayasası sömürü düzeninin üst yapıda tamamlanmasından başka bir anlama gelmeyecektir.  Neoliberal sömürü politikalarının önünde hiçbir engelin kalmadığı, AKP‘nin tekelci iktidarını tek adam iktidarı ile sürdürdüğü yeni bir düzenleme bugünkü karanlığın ve zorbalığın yasallaşmasından başka bir anlama gelmeyecektir.

Demokratik ve eşitlikçi bir anayasa için yapılması gerekenler ise başkadır.

Evet, onu biz yapacağız. Halkın anayasasını parasız eğitim ve sağlık hakkı için mücadele edenler, emeklerine direnerek sahip çıkanlar, derelerini savunanlar, üniversitelerini özgürleştirmek için mücadele eden gençler, ülkenin aydınlık yüzlü bilim insanları, onurlu gazetecileri ve bizler mücadelemizle yazacağız. Ancak o zaman gerçekten demokratik bir anayasadan, halkın anayasasından söz edebiliriz. TMMOB, böyle bir mücadeleyi şimdi "AKP‘ye de, anayasasına da Hayır" diyerek yürütmeye hazırdır. Bunu herkes böyle bilmelidir.

Evet, Sevgili Arkadaşlar,

Türkiye‘yi bir kışlaya çevirdiler, herkesi kendi askerleri olarak görmeye başladılar. Kimsenin çıtı çıkmasın, karşılarında el pençe divan dursun istiyorlar. Alabildiğine pervasız, ipini koparmış bir saldırganlıkla öğrencilere, gazetecilere, aydınlara, kadınlara,  emekçilere herkese karşı düşmanca bir tutum alıyorlar. Kendisini eleştiren gazetecilere ‘sizi tasmalarınızdan kurtardık‘ diye seslenen bir başbakan ve bu sözü yandaş gazetelerin manşetlerinden alkışlanıp, üzerine özgürleşme naraları atan bir ülkeden söz ediyoruz.

Ezilmiş ve yoksul bırakılmış, işçileri iş cinayetlerinde fabrikalarda, inşaatlarda bir bir ölüme gönderilmiş, toprağı kana doymamış, bahara susamış, özgürlüğü elinden alınmış bir ülke yarattılar.

Ancak, herkes bilsin, duysun:

Böylesi bir ülkede bu dönem olduğu gibi gelecek dönemde de TMMOB aklın ve bilimin yol göstericiliğinde yürüyüşüne devam edecek. Biz biliyoruz: Önümüzdeki dönem yürüyüş güzergâhımızın koşulları giderek ağırlaşacak, arazi yapısı zorlaşacak, gece karanlığı çökecek. Böylesi koşullar altında yol yürümek elbette öncelikle inanç ve kararlılık gerektirir, dik durmayı, direngen olmayı, inatçı olmayı, fedakâr olmayı gerektirir. Biliyorum ki yeni çalışma döneminde elini taşın altına koyan arkadaşlarım, TMMOB kadroları bunun bilincinde olarak bu süreci göğüslemeye hazırlar. Biz "Padişahım çok yaşa" diyenlerle saf tutmayacağız, biz "Kral çıplak" diyenlerle omuz omuza olacağız.

TMMOB kadroları inançlıdır. Bizim yüreğimiz insan sevgisi ile doludur. Bu bizim en güçlü dayanak noktamızdır. Biz bir de gece karanlığında kutup yıldızını görmeyi çok iyi biliriz. Bu da hem TMMOB için hem de toplumsal muhalefet için, geleceğimiz için yol gösteren yol açan bir umuda dönüşür. İyi ki varsınız sevgili arkadaşlar. İyi ki bu ülkenin TMMOB adında bir meslek örgütü var. İyi ki onun çok değerli siz kadroları var.

Tüm bu yaşananlara ve yaşatılanlara karşı inançla, kararlılıkla TMMOB büyük usta Nazım‘ın sözlerini söylüyor:

Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına;
çürüyen diş, dökülen et,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler.
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle; işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet...

Hepinizin yüreğine ve beynine sağlıklar diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Mehmet Soğancı
TMMOB 41. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı