TMMOB 5286 SAYILI YASA İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİ KAMUOYUNA İLETTİ

25.01.2005

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı 25.01.2005 tarihinde yaptığı basın toplantısında, "5286 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun hukukun genel ilkelerine, anayasal kurallara, kamu yararına ve sosyal devlete aykırıdır." dedi.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı 25.01.2005 tarihinde yaptığı basın toplantısında, "5286 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun hukukun genel ilkelerine, anayasal kurallara, kamu yararına ve sosyal devlete aykırıdır." dedi.

TMMOB ortamında hazırlanan ve 50 asıl, 30 ek ile toplam 80 sayfadan oluşan rapor basın aracılığı ile kamuoyuna iletildi. Kanun ile ilgili hazırlanan rapor Cumhurbaşkanı ile ana muhalefet partisine de gönderildi.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet SOĞANCI basın toplantısında şunları söyledi:

BASININ VE KAMUOYUNUN DİKKATİNE

5286 Sayılı "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun" Hukukun Genel İlkelerine, Anayasal Kurallara, Kamu Yararına, Sosyal Devlete Aykırıdır.

Siyasal iktidar, AB‘ye vurgu yaparak, aslında AB‘ye üye ülkelerde uygulanan kırsal kalkınma politikalarının tümüyle karşıtı bir tasarı ile, IMF ve Dünya Bankası dayatmaları çerçevesinde Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nü kapatarak, merkezi idarenin görev alanına giren kamu hizmetini yerelleştirerek özelleştirme uğraşısında kararlı gözükmektedir. Bu kararlılık, 13 Ocak 2005 tarihinde 5286 sayılı "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" yasalaşması ile somutlaşmıştır. Bu yasa ile 1985 tarihli 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun değişmekte, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ise kapatılmaktadır.

5286 sayılı Yasa, 5227 sayılı "Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yasa"nın iptal edilmeyen Geçici 2‘inci Maddesini "test" etmeye yönelik bir girişimdir. Gerekli yasal, kurumsal, teknik ve ekonomik altyapı hazırlanmadan, bir "inat" uğruna acele ile gündeme getirilen bir tasarıdır.

Bu Yasa‘nın, Genel Gerekçesinde yer alan: "... bu verimsiz yönetim süreci çeşitli yozlaşma ve yolsuzluk olayları ile birleştiğinde ise halkın yönetime olan güvenini azaltmaktadır... Yukarıda belirtilen sorunların en belirgin şekilde hissedildiği kurumlardan biri haline gelen Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü..." ifadeleri sonucu, haksız bir suçlama ile Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nü zan altında bırakmakta, böylelikle kapatılması için gerçekle ilgisi olmayan her türlü yöntem "mübah" sayılmaktadır.

Yine bu Yasa‘nın Genel Gerekçesinde söylenen "mükerrerlikler" doğru olmadığı gibi, 442 sayılı Köy Kanunu‘nda sayılan görev ve hizmetler yürürlükte iken, 5286 sayılı Yasanın çıkarılması ile köye yönelik hizmetlerde yeni mükerrerlikler yaratılmıştır.

Yürürlükteki Anayasa‘nın kimi yetersizlikler ve olumsuzlukları içermesine karşın, genelde toprak koruma ve sürdürülebilir kullanma konusundaki çalışmalara dayanak olabilecek yaptırımlar ve düzenlemeleri içermektedir. Siyasal iktidardan beklenen Anayasa‘da belirlenen düzenleme ve yaptırımların bütüncül bir yaklaşımla yürütülmesini sağlayacak yasaların yürürlüğe konulmasıdır.

3202 sayılı Yasada Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bir merkezi örgüt olarak, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı‘na "bağlı kuruluş" statüsünde kurulmuştur. Bu nedenle, görevlerin merkezi parçası ile bölge-il müdürlükleri parçası arasında nasıl bölüneceği gösterilmemiştir. 3202 sayılı yasaya göre görevler bir bütündür; örgütün yapısı gereğince hiyerarşi ilkesine göre yürütülecektir. Oysa 5286 sayılı yasa, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından görülen hizmetleri, merkezi yönetim ile ilişkisi idari vesayet ilkesine göre kurulmuş olan yerel yönetimlere devretmektedir. Böylece görev ve yetkilerin kullanımını üstlenen idareyi değiştirmekte, hizmeti "devlet tüzelkişiliği"nden "yerel idare tüzelkişiliği"ne aktarmaktadır. Yasada, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki ilişkilerin ilkeleri konulmamış, sayılan tüm görevler merkezi yönetimin gözetim ve denetimi dışında yerel yönetimlere devredilmiştir. Hizmetin görülmesi hiyerarşik yönetim ilişkisinden idari vesayet ilişkisine taşınmıştır. Böylece, bir yandan, Anayasa gereğince ancak devlet tüzelkişiliğince yürütülecek görevler yerel idarelere devredilmiş, öte yandan, devredilen görevlerin kullanımı vesayet kurumu ilkelerine göre yeniden tanımlanmadan açıkta bırakılmıştır. 5286 Sayılı Yasa 5227 Sayılı Yasa ile birlikte değerlendirildiğinde; 5286 sayılı Yasanın tümüyle Anayasaya aykırı olduğu görülecektir.

Bu Yasa‘nın Geçici 1‘inci Maddesinde, "devir usul ve esaslarını belirleme" konusunda Bakanlar Kuruluna, Yüksek Planlama Kuruluna ve Maliye Bakanı‘na birtakım yetkiler verilmektedir. Oysa bunlar, en azından, çerçeve temel düzenlemesi yapılmamış olan düzenleme yetkileridir ve o nedenle asli düzenleme yetkisi niteliği taşımaktadır. Bilindiği üzere, yürütmenin asli düzenleme yetkisi yoktur. Yasama asli düzenlemeyi yapar ve onun çizdiği sınırlar içerisinde yürütme, düzenleme yetkisini kullanır. Bu konuda Anayasa Mahkemesinin çok sayıda iptal kararı mevcuttur. Dolayısıyla, bu düzenlemeler de Anayasa‘nın 7‘inci ve 8‘inci maddesine aykırıdır.

Bu Yasa ile, Anayasa ile Devlet‘e verilen toprak ve su yönetimi koşulsuz olarak yerel yönetimlere devredilmektedir. Bu devir, Anayasa‘nın 44, 45 ve 166‘ıncı maddelerine aykırıdır.

Toprak ve su kaynaklarının kullanılması, geliştirilmesi ve korunması ile ilgili yapılacak tüm çalışmalar havza bazında yapılmalıdır. Havzaların birden çok ili içerisine alması, ülkesel ve bölgesel çalışmayı gerektirmektedir. Toprak ve su gibi doğal kaynakların doğası gereği "il sınırları" ile sınırlanamamaları nedeniyle, tarımsal altyapıya ilişkin kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla birden çok ili içine alan bölge teşkilatlarının kurulması, özellikle katma bütçeli yatırımcı kuruluşlar açısından büyük önem taşımaktadır. Yasa‘nın Ek 2‘inci maddesi ise; Bölge müdürlüklerince yürütülen hizmetlerin, bölge müdürlüğü kapsamına giren illerin il özel idarelerince her yıl müştereken yapılacak iş programı çerçevesinde yürütüleceği ve bu iş programı çerçevesinde ilgili il özel idarelerinin gerekli araç, gereç, taşınır, personel ve diğer her türlü desteği sağlayacağı belirtilmektedir. Bu düzenleme, bölgelerin varlığının devam edeceğini göstermektedir. Ek Madde 2; bu haliyle bölgesel hizmetlerin varlığını kabul etmekte ve devredilen hizmetlerin "mahalli ve müşterek hizmetler" olmadığını belirtmektedir. Bu gerçeklere karşın, Ek Madde 2‘nin iller arası protokole dayalı bir yapılanmayı gündeme getirmesi Anayasaya aykırıdır.

Bu Yasa‘nın 5‘inci maddesi ile 3202 sayılı yasanın 18 inci maddesinin yürürlükten kaldırılması sonucu, Teftiş Kurulu Başkanlığı kaldırılmıştır. Bu durumda, "tetkik, teftiş, soruşturma, kontrol ve denetleme" işlerini kimin yapacağı belirsiz hale gelmektedir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nde çalışan ve idari işlemler yanı sıra teknik işlerin de denetimini yapan müfettişlerin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘na devredilmesi ve İl Özel İdarelerinde Teftiş Kurulu olmaması, hizmetlerin denetlenememesi sonucunu doğuracaktır. İçişleri Bakanlığı tarafından yapılacak denetimlerin ise, uzmanlık gerektiren alanlarda ne derece etkin olacağı tartışmaya açıktır.

Bu Yasada, görev ve yetki dağılımı yapılırken bir belirlilik ortaya konulmamıştır. Hangi yetkilerin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, hangi yetkilerin İl Özel İdareleri ve hangi yetkilerin İstanbul ile Kocaeli Büyükşehir Belediyelerince kullanacağı konusunda bir açıklık yoktur. Bu konuda ilgili yasalara bir atıfta bulunularak, devredilen görev ve yetkilerin ilgili yasalara yazılması yolu seçilmemiştir. Mevcutta bulunan 441 sayılı KHK ile tüm görev ve hizmetlerin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, yani merkezi yönetimin görev ve hizmetleri arasında yer almasının devam etmesi söz konusudur. Yukarıdaki gerekçelerle 5286 sayılı Yasa, idarenin kanuniliği ilkesine, dolayısıyla Anayasanın 8‘inci maddesine aykırı bir düzenlemedir.

5286 sayılı Yasa‘nın AB‘ye uyumla ilgisi tartışılmalıdır. Çünkü, geçerli hiçbir veri, bu yasanın AB‘ye uyum çalışması olduğunu göstermemektedir. Yasa ile, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, tarımsal üretimin ana etmenleri olan toprak ve su yönetiminden, uzman örgütünün kalmaması nedeniyle çekilmiş olmaktadır. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ya da Tarım Reformu Genel Müdürlüğü‘nün merkezi yönetim adına bu görevleri yürütecek olması, her iki genel müdürlükle "konu", "alan" ve "ölçek" bazında ayrılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nün kapatılmasının yaratacağı boşluğu gideremeyecektir. Bu bağlamda; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın toprak ve su yönetiminden, kırsal kalkınmanın temelini oluşturan kırsal altyapı hizmetlerinden çekilmesi doğru değildir ve hiçbir gerekçeyle kabul edilemez.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı‘nda yer alan ilgili hükümler de, toprak ve su kaynakları yönetiminin ulusal ve bölgesel niteliğini açıkça ortaya konulmaktadır. Planda yol ağı, içmesuyu ve iskan konularında merkezin denetiminin kalması gerektiği vurgulanmaktadır.

Uluslararası alanda verdiğimiz taahhütler doğrultusunda hazırlanan "Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Eylem Planı"nın yaşama geçirilmesi de, ülke ve havzalara dayalı bölgeler çapında bir yapılanmaya gidilmesini gerektirmektedir. 4794 sayılı Kanunla onaylanan sözleşme gereği Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağı‘na katılım konusunda yürütülen çalışmalarda, toprak ve su kaynakları merkezi düzeyde planlanması gereken kaynaklar olarak değerlendirilmiş, toprak ile arazi örtüsü konularında Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Türkiye Ulusal Referans Merkezi olarak görevlendirilmiştir.

Ayrıca 2004 yılında gerçekleştirilen II. Tarım Şurası‘nda, toprak ve su kaynaklarının merkezi görev ve hizmetler olduğu, bunların yerele devrinin çok önemli sakıncalar yaratacağı çeşitli Komisyon Raporlarında yer almıştır.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nda hazırlıkları sürdürülen Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğü Yasa Tasarısı, henüz Bakanlar Kurulu‘nun gündemine girmemiştir. Yeni bir Genel Müdürlük kurulacak ise, bu konudaki tasarının 5286 sayılı Yasadan daha önce veya eşzamanlı TBMM gündemine taşınması gerekirdi. Bu yapılmadığına göre, 5286 sayılı Yasada yerele devredilen hizmetlerden bazılarının, yeni kurulacak Genel Müdürlüğe ilişkin yasa ile tekrar merkeze alınması, yeni kargaşalara yol açacağı gibi, yasama organına duyulan güveni de azaltacaktır.

Yasa, IMF ile yürütülen "istikrar programı"nın önemli bir ayağıdır. 10 uncu gözden geçirmeye ilişkin 20.11.2001 tarihli ek Niyet Mektubu‘nda; "İşletme ve bakım giderlerinin daha düşük maliyetle gerçekleştirilebilmesi için görev ve kaynakların uygun olan alanlarda merkezden yerel yönetimlere kaydırılması süreci ivedilikle başlatılacaktır. Bu süreç 2002 yılı boyunca hızlanarak devam edecektir. Konsolide bütçeye tabi kuruluşların bölge müdürlükleri kaldırılacak; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nün ve diğer merkezi devlet birim ve kurumlarının bölge idarelerinin işçileri, ekipmanı ve sorumlulukları zaman içinde İl Özel İdareleri‘ne kaydırılacaktır." ifadeleri yer almıştır. IMF ile yeni bir Stand-By Anlaşması imzalayan siyasi iktidar, "faiz dışı fazla" bağlamında dayatılan bu gerçeği görmezden gelerek, Yasanın IMF bağlantısını yok sayabilmektedir.

Bu Yasa, "Türkiye Kamu Yönetim Sistemi‘nde bir ilki gerçekleştirmektedir. Yasa, özelleştirme uygulamalarının da dışına çıkarak, ilk kez devredeni ve devralanı belli ve hazır olmayan bir tasfiye sürecini düzenlemektedir.

Devredeni belli değildir. Çünkü; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nün üst düzey yöneticilerinin görevleri 16.03.2005 tarihinde bitmesine karşın, devir ile ilgili işlemler, yasanın yürürlük tarihinden itibaren bir yıl süresince tamamlanacaktır. Üstelik "kayyum" bile atanmamıştır.

Devralanı belli değildir. Çünkü; İl Özel İdaresi Yasası Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi‘ne iade edildiği ve Belediye Yasası‘nın bazı maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için, İl özel idareleri ve belediyeler bu görevleri yürütecek örgütlenme yapısına uyumlu değildir. Ayrıca, gerekli yasal düzenlemeler çıkarılamadığı için, il özel idareleri ve büyükşehir belediyeleri devredilen hizmetleri yürütebilecek maddi olanaklara sahip değildir. Aynı zamanda, devredilen personelin ücretlerini de ödeyecek maddi olanaklara sahip olmadıkları için, Yasa ile bu konuda Devlet‘e süresi sınırsız ödenek aktarma yetkisi verilmiştir.

Özetle; bu yasayı uygulamak üzere, ne merkezi yönetim, ne de yerel yönetimler hazır değildir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nün kapatılması sonucu;

· Yerel siyasi baskılar artarak kaynaklar plansızca ve savurganca kullanılacaktır.
· Bölgesel eşitsizlik ve dengesizlik sorunu büyüyecektir.
· Toprak ve su kaynaklarının belirlenmesi, korunması ve yönetimi için ülke bütününde planlamalar ve havza bazında uygulamalar yapılamayacaktır.
· Tarımsal desteklerin kaldırıldığı süreçte devletin Türk çiftçisine dolaylı olarak verdiği son destek arazi toplulaştırma hizmetleri istenilen düzeyde ve nitelikte verilemeyecektir.
· Genel Müdürlüğün kendi personeli ve donanımı ile kırsal kesime götürdüğü hizmetlerin parasallaştırılması sağlanarak doğacak pazarı yerli ve yabancı özel sektör dolduracaktır.
· Parası olmayan köylüye hizmet verilemeyecektir.
· Sendikal örgütlenme kısıtlanacak ve esnek çalışma koşulları yaşama geçirilecektir.

Bu sonuçlar, Anayasanın 2 inci maddesinde yerini bulan "sosyal devlet" ilkesinin, köye yönelik hizmetler ve çalışma ilişkileri alanında zedelenmesine, belki de yok sayılmasına yol açacaktır.

Bilimi toplumla buluşturmayı çalışmalarının ana ekseni olarak gören TMMOB; haksız gerekçelerle ve kamusal çıkarlara aykırı düzenlemelerle Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nü kapatmayı amaçlayan 5286 sayılı yasanın bilimsel ve ülke gerçekleriyle örtüşmediğini ifade etmektedir.

TMMOB 5286 sayılı Yasa‘nın yürürlüğe girmemesi için ilgili tüm Anayasal kuruluşları göreve çağırmaktadır.

TMMOB, bu Yasa‘nın sosyal devlet ve sosyal adalet anlayışlarından neleri götürdüğünü kamuoyuna anlatmakla kendini görevli kılmaktadır.

Mehmet SOĞANCI
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı