TMMOB 7. ENERJİ SEMPOZYUMU DÜZENLENDİ

21.12.2009

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) adına Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) tarafından düzenlenen Enerji Sempozyumu'nun yedincisi 17-19 Aralık 2009 tarihlerinde Ankara'da düzenlendi.

"Enerjide ‘Serbest Piyasa‘nın Bedeli ve Alternatif Enerji Politikaları" başlığı altında düzenlenen sempozyumda 3 günde gerçekleştirilen 5 oturumda, "Enerjinin Etkin Kullanımı, Verimlilik, Teknolojik, Bilimsel Gelişmeler, Ulusal Sanayi ve  Ar-Ge", "Enerji, Küresel Kriz ve Serbest Piyasa Ekonomisinin Geleceği Üzerine Öngörüler", "Enerjinin Çevresel, Kültürel, Tarihsel ve Sosyal Etkileri", "Enerji Kaynaklarının Kullanımı, Maliyeti ve Alternatif Enerji Yönetim Modelleri" ve "Türkiye‘ de Enerji Alanındaki Darboğazlar, Serbestleştirme ve Özelleştirme Uygulamaları" konuları ele alındı. Sempozyum, "Enerjide Serbest Piyasanın Bedeli ve Alternatif Enerji Politikaları" başlıklı panelle sona erdi.

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Teoman Öztürk Konferans Salonu‘nda gerçekleştirilen sempozyum, Sempozyum Yürütme Kurulu Başkanı Olgun Sakarya, EMO Yönetim Kurulu Başkanı Musa Çeçen, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürü Mustafa Kemal Büyükmıhçı‘nın açılış konuşmalarıyla başladı. 

Sempozyum Yürütme Kurulu Başkanı Olgun Sakarya, sempozyumun amacını "Küreselleşme adı altında uluslararası sermayenin ve emperyalist güçlerin bize önerdiği genetiği bozulmuş enerji politikaları yerine, ulusal çıkarlarımıza uygun enerji politikalarına yön verecek görüşlerin kamuoyuna duyurulmasını hedefledik" sözleriyle ortaya koydu.

EMO Yönetim Kurulu Başkanı Musa Çeçen ise, küresel kapitalizmin krizinin Türkiye‘de elektrik krizini ötelemiş olmakla birlikte uygulanan politikalarda diretilmesi durumunda yeni bir ekonomik kriz olmasa bile enerji yokluğu nedeniyle ülke ekonomisinin krize girebileceği uyarısında bulundu.

Çeçen, elektrik alanının piyasa tercihine bırakılması ve yatırımlardaki plansızlık nedeniyle oluşan elektrik açığı ya da fazlası ile kamu zararının ortaya çıktığını belirterek, "4628 sayılı Elektrik Piyasası Yasası‘nın uygulamaya konulmasının ardından kamunun yatırımlardan uzaklaştırılması, ülkemizi derin bir elektrik krizine sürüklemiştir. Ülkenin resmi kurumlarından iş çevrelerine varıncaya kadar her kesim 2009-2010 yıllarından itibaren elektrik talep artışının karşılanamayacağı endişesi taşırken, deyim yerindeyse yaşanan küresel kapitalizmin ekonomik krizi Türkiye‘nin elektrik arz krizinin kurtarıcısı olmuştur" dedi.

AKP Hükümeti döneminde doğalgazdan elektrik üretiminin payının arttığını verilerle açıklayan Musa Çeçen, yerli kaynak söyleminin lafta kaldığını, verilen lisanslarla doğalgazdan elektrik üretiminin artma eğiliminde olduğunu kaydetti. Elektrik üretimindeki dışa bağımlılık tablosunun değişme olasılığı da bulunmadığını, çünkü lisans başvurularında teknoloji başta olmak üzere birincil kaynak seçimine yönelik bir değerlendirme yapılmadığını belirten Çeçen, öncelikli olarak bu anlayışın değişmesi gerektiğini, yerli ve yenilenebilir kaynaklara öncelik tanınmasının söz ile değil eylem ile ortaya konulması gerektiğini vurguladı.

Çeçen, nükleer enerji hayalinden vazgeçilmesini de isteyerek, kömür, su ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeli ortada dururken, nükleer enerji hayaliyle yılların boşa harcandığını ifade etti.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ise, enerji sempozyumlarının sonuç bildirilerinin TMMOB‘nin enerji alanındaki manifestoları olduğunu belirterek, 1998 TMMOB Demokrasi Kurultayı‘ndaki enerji alanına yönelik tanımları ve saptamaları anımsattı. TMMOB‘nin 38. döneminde oluşturulan Enerji Çalışma Grubu‘nun hazırladığı rapordan da alıntılar yaparak enerji alanında TMMOB‘nin duruşunu ortaya koyan Mehmet Soğancı, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Enerji kaynaklarına yönelik potansiyelimiz gerçekçi bir yaklaşımla ortaya konulmalıdır.

Kömür ve petrol aramalarına önem verilmeli, kaynak ayrılmalıdır.

Jeotermal potansiyelimiz özellikle sanayi, konut, tarım ve turizmde ivedilikle değerlendirilmelidir.

Talep tahminleri gelişmiş ülkelerin modellerine göre değil ülkemiz özgün koşullarına göre geliştirilecek modellere göre yapılmalıdır.

Rüzgâr, biomas-biokütle ve güneşe yönelik gelecek kurgusu mutlaka yapılmalı, toplam elektrik enerjisi içindeki payları süreç içerisinde arttırılmalıdır. Özellikle güneş enerjisine yönelik şimdiden bütçeden AR-GE çalışmaları için pay ayrılmalıdır.

Yıllar itibariyle ithal enerji kaynaklarına bağımlılık aşağı çekilmeli, yeni doğalgaz kontratları yapılmamalıdır.

Verimlilik, etkin kullanım ve tasarruf enerji projeksiyonları içerisinde yer almalıdır.

Kayıp-kaçaklar OECD ortalamalarına çekilmelidir.

Öz kaynakların (finansman kaynaklarının ve rezervlerin) en iyi şekilde değerlendirilmesi temel ölçüt alınarak, ülke düzeyinde enerjinin öncelik ve gereksinimlerinin tartışılıp, üzerinde tüm kesimlerce uzlaşılan enerji plan ve politikaları belirlenmelidir.

Enerji üretiminde ulusal kaynaklara ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmelidir. Ülkemizde güneş, rüzgâr, jeotermal, biyogaz, biokütle, hidrojen vb. enerji kaynaklarının, şu an yeterince değerlendirilmeyen mevcut potansiyelleri, verimli bir şekilde değerlendirilmeli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi için düzenlemeler bir an önce yaşama geçirilmelidir.

Tüketim ve üretim projeksiyonları sağlıklı saptanmalı ve nesnel ölçütlerle modeller geliştirilmelidir.

Enerji güvenliğini sağlayacak politikaların geliştirilerek uygulanması, denetlenmesi ve çevrenin korunması katılımcılığı teşvik eden şeffaf yönetimler eliyle yapılmalıdır.

Teknik ve ekonomik fizibilite, çevre etki değerlendirme, teknoloji seçimi, yatırım, işletme aşamaları ve tüketici bilincinin yükseltilmesi için her seviyede kadroların yetiştirilmesi ve sürekli eğitimi şarttır. Çevre koruma ve enerji tasarrufu bilinci geliştirmeye ilköğretimden başlanmalıdır. Üniversitelerde, kamuda ve özel sektörde teknoloji geliştirme amaçlı araştırma- geliştirme çalışmalarına ağırlık verilmelidir."

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı adına sempozyumun açılışında konuşan Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürü Mustafa Kemal Büyükmıhcı, enerji sektöründeki küresel fiyat dalgalanmaları, gelişmekte olan ülkelerin hızlı enerji talep artışı, enerji senaryolarında fosil kaynakların tükeneceğinin yer alması ve küresel ısınmadan kaynaklı iklim değişikliklerinin dünya genelinde yarattığı enerji güvenliği riskine dikkat çekti. Bu durumun tüm ülkeleri yenilenebilir enerji kaynaklarına ve enerji verimliliğine yönelttiğini kaydeden Büyükmıhcı, şöyle konuştu:

"Bu perspektif içerisinde, Türkiye‘nin enerji politikası, sınırlı doğal kaynakları çevre etkileriyle birlikte en iyi şekilde değerlendirerek, ülke kalkınması ve refah artışını sağlayacak ölçüde, temiz, güvenli, verimli ve ucuz enerji arzına dönüştürmek ve doğunun zengin enerji kaynaklarının batı piyasalarına taşınmasında enerji koridoru ve enerji terminali işlevlerini üstlenmek şeklinde düzenlenmiştir. Bu doğrultuda, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan öncelikle ve azami miktarda yararlanmayı, aynı zamanda da enerjinin her noktada etkin ve verimli kullanılmasını hedefliyoruz."

 


TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘ nın konuşma metni için linki tıklayınız.