TMMOB DENİZCİLİK SORUNLARI SEMPOZYUMU

17.11.2007

"Değerli Konuklar
Sevgili Arkadaşlar,

Hepimiz biliyoruz: Mühendislik, bilim ve teknolojiyi insanla buluşturan bir meslek. Bizim örgütümüz TMMOB; odağında, öznesinde insanın olduğu bir mesleğin uygulayıcılarının örgütü. İnsan odaklı olmasından dolayı, bizim mesleğimiz onurlu bir meslek ama bir o kadar da sorumlulukları olan bir meslek.

Biz, bir yandan insana karşı işlenmiş suçlara karşı çıkıyoruz, öte yandan da insana ve insanlığa olan sorumluluklarımızı biliyoruz ve sorumluluklarımızın gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Meslek alanlarımız üzerinden Türkiye gerçeklerini ortaya koyuyoruz, üyelerimizin bilimsel temele dayanan çalışmalarını, bilim insanlarının çalışmaları ile birleştiriyor, örgütümüzün deneyimlerinin süzgecinden geçiriyoruz. Bu şekilde ülkenin sorunlarını tespit ediyor, çözüm önerilerini sunuyoruz. Bir yandan da üyelerimizi haklarının elde edilmesine, taleplerinin gerçekleşmesine yönelik çabalarda bulunuyoruz. Öte yandan da mesleki denetimin vazgeçilmez ön koşulu olarak gördüğümüz bir çalışmayı, üyelerin uzmanlaşması ve belgelenmesine yönelik çalışmaları da sürdürüyoruz. Biz, sorunlarımızın, toplumun ve halkın sorunlarından ayrı tutulamayacağını da biliyoruz.

İşte bu sempozyum ve benzerleri bu çabalarımızın gerçekleşmesine yönelik çalışmaların önemli bir kesişme noktasını oluşturuyor. Bu çalışmalarda bilim insanlarının ve uzmanların yoğun emek harcayarak oluşturduğu bilgi erişilebilir ve ulaşabilir hale geliyor. Bilgi bu etkinliklerimizde paylaşılıyor. Bzce paylaşılan bilgi en değerli bilgi oluyor.

TMMOB ve bağlı odaları iki yıllık çalışma dönemlerinde iki yüzü aşkın etkinlikle kamuoyu önüne çıkıyor. Sadece TMMOB adına bağlı odaların sekreteryalığında gerçekleşen etkinlikler bu dönem 22‘ye ulaşacak.

Kasım‘da Aydın‘da Jeotermal Enerji ve Aydın‘daki Geleceği Sempozyumu, Haziran‘da Ankara‘da Çevre Sempozyumu, Eylül‘de İstanbul‘da Mühendislik, İstihdam ve Ücretlendirme Sempozyumu, Ekim‘de Ankara‘da AB Süreci Karşısında Emek Sempozyumu, Yerel Yönetimlerde Dönüşüm Sempozyumu Enerji Sempozyumu, Trabzon‘da Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresi, geçen hafta Ankara‘da Türkiye‘de Özelleştirme Gerçeği Sempozyumu gerçekleştirildi. Bu etkinliği Ankara‘da Jeotermal Kongresi, Afet Sempozyumu ile Sanayi Kongresi, Mart‘ta Ankara‘da İklim Değişimi Sempozyumu ile Su Politikaları Kongresi izleyecek.

Kente yönelik olarak da İKK‘larımız aracılığı ile Nisan‘da Bursa Kentine Çözümler Sempozyumu, Eylül‘de İstanbul Kent Sempozyumu‘nu gerçekleştirdik. Önümüzdeki günlerde de Ankara‘da, Kocaeli‘de, Denizli‘de, Eskişehir‘de, Adana‘da Kent Sorunları Sempozyumlarını gerçekleştireceğiz. Mart‘ta da Bodrum Yarımadasının Çevresel ve Yapısal Geleceği Sempozyumu gerçekleştirilecek

Biz insana, yaşama ve geleceğimize olan görevlerimizi yerine getirmeye çalıştığımıza inanıyoruz.

Değerli katılımcılar,

Ne zaman denizcilikle ve denizle ilgili bir konuşma olsa alışılagelen bir söylem olarak hemen "üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz" cümlesini duyarız. Evet, coğrafi olarak doğrudur da içeriğine hak ettiği önemi veriyor muyuz? Gerekeni yapıyor muyuz?

Sempozyum nedeni ile TMMOB olarak bu konuda biriktirdiklerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Dünyada değişen ekonomik şartlar, siyasi olaylar ve teknolojik gelişmelere paralel olarak deniz taşımacılığı dökme taşımacılıktan konteynır, ro-ro taşımacılığına doğru kaymıştır. Ancak bu gelişmelerde coğrafî konumu uygun olmasına rağmen Türkiye‘nin oldukça gerilerde kaldığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Türkiye‘nin denizcilik sektöründe hak ettiği yere gelebilmesi için dünya standartlarına ve teknolojik gelişmelere uygun limanlara sahip olması, gelişen taşımacılık ve liman teknolojilerine ayak uydurması, ulusal ve uluslararası denizcilik politikalarını oluşturması, dış ticaret taşımalarında payını yükseltilmesi, deniz turizmi ve yatçılığa, balıkçılığa önem vermesi ile Liman ve Bayrak Devleti kontrol mekanizmasını sağlaması ve geliştirmesi gerekmektedir.

Son yıllarda dünyada kapıdan kapıya taşımacılık önem kazanmış, demiryolu, havayolu, karayolu ve denizyolunu bütünleşmesi olan çoklu taşımacılık sistemi "kombine" taşımacılık gelişmeye başlamıştır. Önümüzdeki dönemde kombine taşımacılığın ağırlığını artırması beklenmektedir.

Denizyoluyla transit taşımalarımızın arttırılması için limanlarımızın kara ve demiryolu bağlantıları ile güçlendirilerek kombine taşımacılığa uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Sektörün başlıca sorunları, sektörün finansman ihtiyacı, deniz ulaştırması ile ilgili mevzuatın ihtiyaca cevap verememesi, ticaret filomuzun uluslararası standartta olmaması, yetersiz ve yaşlı olması, yaşlanan ve küçülen koster filosu nedeniyle ülkemizde kabotaj taşımacılığı yeterli düzeyde yapılamamasıdır.

Limanlarımız gelişen teknoloji ve taşıma şekillerine ayak uyduramamakta ve rasyonel işletmecilik esasları içerisinde etkin ve verimli olarak çalıştırılamaması nedeniyle liman hizmetleri verimli olarak verilememekte, limanlarımız dünya standartlarında çalışamamaktadır.

Denizcilik kuruluşlarının çok uzun süredir özelleştirme kapsamında olmalarına karşın, tüm özelleştirmelerde olduğu gibi özelleştirilen limanlarda da sorunlar yaşanmaktadır.

Kılavuzluk ve römorkör hizmetleri, daha önce TDİ ve TCDD gibi kamu kuruluşlarınca verilirken, daha sonraları Denizcilik Müsteşarlığı tarafından liman tüzük, yönetmelik ve talimatlarında yapılan değişikliklerle özel ve tüzel kişilerin de bu hizmetleri vermesi sağlanmıştır. TDİ limanlarının işletme hakkı devri yöntemi ile özelleştirilmeleri sonucunda bu limanlardaki kılavuzluk ve römorkör hizmetleri özelleşmiş olup halen 9 kamu kuruluşu 24 liman ve iskelede, 18 özel kuruluş ise 23 liman ve iskelede hizmet vermektedir. Bu özelleştirme politikaları bizce sektörün önündeki en büyük engeldir.

Denizde can emniyetinin özellikle İstanbul ve Çanakkale Boğazları‘nda seyir güvenliği ve çevre emniyetinin sağlanması son derece büyük önem arz etmektedir. Deniz kazaları sonrasında çevre ve deniz kirliliği oluşmakta bu da çevreye ve deniz canlılarına zarar vermektedir.

Haberleşme ve arama kurtarma faaliyetlerinin yetersizliği, gemi hızlarının ve sayılarının artması deniz kazalarına neden olmakta ve çevreye zarar vermektedir. Işıklı seyir yardımcılarının görüş mesafeleri ve sayılarının yetersiz olması, kıyı ve deniz güvenliği alanında çalışan personelin eğitiminin yetersiz oluşu, gemilerin seyre yönelik teknik yetersizlikleri, mevzuatın güncel olmaması ve çok başlılık, teknolojik altyapı ve ekipman yetersizliği başlıca sorunlardır.

Gemi kazalarının etkin biçimde soruşturulması, incelenmesi ve kaza analizlerinin yapılması ve sonuçların IMO‘ya ve ilgili diğer uluslararası kuruluşlara bildirilmesinde Türkiye bugüne kadar bir bayrak devleti yükümlülüğünü yerine yeterince getirememiştir.

Yatırım ve eğitim eksikliği nedeniyle yurtdışında gemisi tutulan ülkeler sıralamasında ülkemiz her yıl üst sıralarda olmaktadır. Beyaz listede yer alabilmek için belgelendirme ve denetleme işlemleri için klas kuruluşları daha çok yetkilendirilmeli ve klas kuruluşları daha çok kullanılarak, Liman Devleti fonksiyonuna önem verilmelidir.

Özellikle İstanbul Boğazında faaliyet gösteren gemi ve deniz vasıtaları, yerel deniz trafiği ve tehlikeli yük taşıyan gemi sayısında ve taşınan tehlikeli yükteki artış güvenli bir seyrin sınırlarını aşmıştır. Boğazlardaki trafik seyir, can, mal ve çevre güvenliği bakımından katlanılabilir düzeyin üzerindedir. Gemi inşa sanayindeki teknolojik gelişmelere paralel olarak ve Hazar petrollerinin uluslararası pazarlara çıkarılması gibi nedenlerle son yıllarda Boğazlarımızdan geçen gemilerin boyutları, tonajları ve taşınan tehlikeli yüklerin miktarlarında önemli artışlar meydana gelmiştir. Bu söyleneler ışığında Boğazlarımız uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde trafik seyir, can, mal ve çevre güvenliği bakımından yüksek standartlara kavuşturulmalıdır.

Arama ve kurtarma hizmetlerinde izleme sistemlerinden yararlanılması, sabit rotalarda seyir yapan yolcu gemilerinin arama ve kurtarma birimleri ile ilişkilendirilmeleri gibi Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından son dönemde geliştirilen kural ve tavsiyelerin Türkiye‘deki uygulamalara yansıtılması önemlidir.

Çevre koşulları göz ardı edilerek kurulmaya çalışılan tersane bölgeleri sıkıntı yaratmaktadır. Taşeronlaşmanın giderek ağırlık kazandığı gemi inşa sanayinde işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından önemli sorunlar yaşanmaktadır. Biz iş güvenliğine önem veren, çevre koşullarını dikkate alan uygulamaların yanındayız.

Ülkemiz hem deniz hem de deniz hukuku konularında yapılan çalışmalarda dünyanın gerisindedir. Türkiye‘nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaları gereği gibi uygulamamasının sebepleri uygulayıcı kurumlar tarafından, yetki ve sorumluluk kargaşası mevcut olup uzman personel yetersizdir.

Denizciliğimize ilişkin olarak değişik kurum ve kuruluşların yetkisinde bulunan çeşitli sayıda kanun, KHK, tüzük ve yönetmelik bulunmaktadır. Bu mevzuat karmaşası giderilmeli, uygulanabilir, denetlenebilir hale getirilmelidir.

Alınıp alınmayacağımız, girip girmeyeceğimiz belli olmayan AB katılım sürecinde yürütülen katılım müzakerelerinin önemli başlıklarından bir tanesi de denizcilik sektörümüzdür. AB olsa da olmasa da denizciliğimizin düzeyinin uluslararası düzeye çıkarılması önem verilmesi gereken çalışmalardır. Bu dönemde de sürecek olan denizciliğimizin AB muktesebatına uyumu çalışmaları, sektörü AB‘ye tam teslimiyet durumuna getirmemelidir.

Deniz ticaret sektörü uluslararası kurallara bağlıdır. Denizcilik sektöründe kalkınmanın en önemli unsurlarından biri eğitim olup eğitimin en önemli işlevlerinden biri de nitelikli insan gücünü yetiştirmektir. Denizde can, mal ve çevre güvenliği ile ilgili uluslar arası sözleşmelerin gerekleri ve Liman ve Kıyı Devleti denetimlerinde ortaya çıkan olumsuzlukların çoğu gemi adamlarının veya denizcilik işletmelerinde çalışanların yeterli eğitim almamasından kaynaklanmaktadır. Denizcilik eğitimi için gerekli kaynaklar bulunmalıdır.

Denizcilik eğitiminde TMMOB‘ye bağlı ilgili odalarımız mutlaka müdahil olmalı, bunun mekanizmaları yaratılmalıdır. Ticari amaçlarla ilgili ilgisiz kurumların bu alana müdahaleleri önlenmelidir. Bizim açımızdan en önemli sorun denizcilik eğitimidir ve öncelik mutlaka bu alana verilmeli, var olan tüm kaynaklar eğitime ayrılmalıdır.

Denizciliğimizi hak ettiği yere getirmek için ulusal ve uluslar arası denizcilik politikalarımız oluşturulmalıdır.

TMMOB açısından bu politikaların temelinde iyi yetişmiş nitelikli iş gücünün yaratılması yatmalıdır.

Tüm bunlar bütünlüklü bir program ve planlama içine yapılması gereken işlemleridir. Yıllardır ülkemizde göz ardı edilen planlama tam da bu sektörün ihtiyacıdır.

Değerli Katılımcılar,

Bu sempozyumda bu konuları değerli bilim insanları ve uzmanların katkıları ile birlikte konuşacağız. Ben bu etkinliği TMMOB adına düzenleyen Gemi Makineleri İşletme Mühendisleri Odamızın Sevgili Başkanına, Yönetim Kuruluna ve oda çalışanı arkadaşlarıma, Düzenleme ve Yürütme Kurullarında yer alan arkadaşlarıma, görüşlerini bizimle paylaşacak olan bilim insanlarına ve uzmanlara ve bizlere onur ve cesaret veren siz katılımcılara TMMOB Yönetim Kurulu adına teşekkür ederim. Hepinize saygılar sunuyorum...