TMMOB EĞİTİM SEMPOZYUMU/4 Kasım 2023/ANKARA
Değerli Konuklar, Değerli Bilim İnsanları, Sevgili Meslektaşlarım;
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği adında hepinizi dostlukla selamlıyorum.
TMMOB Eğitim Sempozyumuna hepiniz hoş geldiniz.
Ülkemizde mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı eğitiminin dününü, bugününü bu alanda dünyadaki yeni yaklaşımları, yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini irdeleyeceğimiz bu önemli etkinliğin başarılı geçmesini diliyorum.
Sevgili Katılımcılar,
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk günlerindeyiz. Bu vesileyle kurtuluş savaşı şehitlerimizi bir kez daha sevgiyle anıyorum.
Başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, emperyalizme karşı bağımsızlık savaşımımızı kazananlara ve Cumhuriyet'i kuranlara minnet duygularımı bir kez daha iletiyorum.
Halkın kendi yaşamı ve geleceği hakkında söz ve karar sahibi olduğu bir yönetim biçimi olarak Cumhuriyet, insanlık tarihinin en büyük kazanımlarından biridir.
Bundan 100 yıl önce ilan edilen Cumhuriyet, ülkemiz için bağımsızlık demokrasi, laiklik ve çağdaşlaşma yolunda atılan en önemli adımlardan biri olmuştur.
Ne yazık ki, aradan geçen bunca yıl sonra, cumhuriyet kurumlarının ve birikimlerinin tek tek tasfiye edildiği, cumhuriyetin kurucu değerlerinin tamamen ters yüz edildiği, emperyalizme her alanda bağımlı, halk egemenliği yerine tek adam rejiminin, laikliğin yerine gericiliğin, sosyal devlet anlayışı yerine tarikat-cemaat ilişkilerinin, hukukun üstünlüğü yerine parti devleti anlayışının egemen olduğu bir ülke haline getirildik.
Sevgili Katılımcılar,
Hepiniz yakından takip ediyorsunuzdur… Yalnızca ülkemiz değil bölge ve dünya da büyük bir alt üst oluştan geçiyor.
Günlerdir Filistin halkı soykırıma uğruyor. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar emperyalist saldırganlığın kurbanı oluyor.
İsrail saldırılarının başladığı günden bugüne 3 bin 542'si çocuk, 8 bin 525 Filistinli öldürüldü.
Tüm dünya göz göre göre bu katliama sessiz kalıyor…
Hepimiz biliyoruz; bu katliamları yapanlar kadar, sessiz kalanlarda, göz yumanlar da suçludur.
Filistin meselesi aynı zamanda emperyalizm meselesidir. Birliğimiz her zaman, her durumda barıştan, özgürlükten, dayanışmadan yana olmuş ve antiemperyalist tavrını cesaretle ortaya koymuştur.
Bu nedenle ısrarla bir kere daha söylüyoruz; TMMOB, Filistin halkının yanındadır. Bu emperyalist soykırımcı savaş derhal son bulmalıdır.
Dünden bugüne Filistin’i bombalayan uçakların pilotlarının çoğu eğitimlerini Türkiye’de yapmaktadır. Buradan iktidara bir kez daha sesleniyorum. Yalnızca enerji alanındaki iş birliği planlarını askıya almak yetmez. Erdoğan’ın meydanlardan parmak sallaması, İsrail’e kafa tuttuğunu iddia etmesi hiçbir anlam ifade etmez. Halkların ülkelerinde özgürce yaşaması için daha cesur adımlar atmak gerekir.
İsrail ile ekonomik, askeri, istihbari tüm ikili anlaşmalar iptal edilmelidir.
Ülkemizdeki tüm Amerikan üsleri kapatılmalıdır. İkiyüzlü politikalara son verilmelidir.
Değerli Katılımcılar,
Dünya yoksullukla, savaşla ve emekçiler aleyhine bir yıkıma uğrarken, ülkemiz de payını bundan fazlasıyla alıyor. Türkiye bugün, baştan aşağı bir sorunlar yumağıdır.
Bunların en başında da eğitim gelmektedir.
Bildiğiniz gibi, iktidara geldiği günden itibaren AKP’nin en öncelikli hedeflerinden birisi eğitim sistemimiz oldu.
Okul öncesinden yükseköğretime kadar her aşamada ticarileştirme ve dinselleştirme hamleleri AKP’nin 21 yıllık iktidarının alametifarikası haline geldi.
“Kindar ve dindar” bir nesil yetiştirme isteğini gizleme gereği dahi duymayan AKP bu amacına ulaşabilmek için devletin tüm olanaklarını pervasızca seferber etti.
Başta milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere İlkokul müdürlerinden üniversite rektörlerine kadar tüm yönetim kadrolarını kendine bağlı çevrelerden atadı.
Bu dönemde bir yandan özelleştirmeler yoluyla eğitimin kamusal niteliği ortadan kaldırılıp ticarileştirilirken, diğer yandan da sistem ve müfredat değişiklikleriyle temel eğitim dinsel bir içeriğe dönüştürüldü. Eğitimin laik niteliği ortadan kaldırıldı.
Evrim teorisi ve erken cumhuriyet tarihi, müfredattan çıkarıldı. Felsefe, edebiyat sanat tarihi gibi derslerin içeriği boşaltıldı.
Çocuklarımızın sorgulayan, içinde yaşadığı çevre ve dünya hakkında sorular soran, kendi aklını kullanma yeteneğiyle, eleştirel düşünmeyi öğrenerek büyüdüğü, meraklarını hep taze tutan bir müfredat yerine tamamen dogmatik bir çerçeve içine yerleşen, eleştiriye kapalı, ezberci, itaat kültürünü aşılayan, şükürcülükle malul bir müfredat temel eğitim sistemini teslim aldı.
4+4+4 sistemiyle temel eğitim kesintili hale getirildi. Din dersleri saatleri artırıldı. Liselere ek olarak İmam Hatip ortaokulları açıldı. Temel devlet liselerinin pek çoğu İmam Hatip Liselerine dönüştürüldü. Yeni açılanlarla birlikte ortaokul ve lise eğitimi büyük oranda İmam Hatipleştirildi.
En son ÇEDES protokolüyle Okulları camileştirme ve imamlaştırma hedeflerine bir adım daha yaklaşıyorlar.
Manevi danışman olarak imamlar, vaizler; rol model olarak gösterilen ve cemaat örgütlenmelerinde karşımıza çıkan abi ve ablalar okullarımızda eğitmen olarak görev yapacak.
Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’yla birlikte hayata geçirilen bu protokol siyasal İslam için yeni bir araç, çocuklarımız için yeni bir kıskaç olarak karşımızda duruyor.
Sevgili Katılımcılar,
Bu uygulamalara paralel olarak temel eğitimin ticarileştirilmesi ve devlete ait temel liselerin eğitim kalitesinin ve sayısının düşürülmesi bırakınız üniversite eğitimini, artık temel eğitim-öğretime bile emekçilerin, yoksulların ulaşmasını imkânsız hale getirmiş durumda.
Temel eğitimdeki bu çürüme kaçınılmaz olarak yükseköğretime de birebir yansıyor.
Tıpkı temel eğitimde olduğu gibi Yükseköğretimde de eğitimin niteliğinden müfredat içeriğine, akademik özgürlüklerden kampüs yaşamına kadar her alanda yapılan gerici ve baskıcı müdahaleler nedeniyle büyük bir çöküş yaşanıyor.
Cemaat ve tarikatların yükseköğretim sistemindeki kadrolaşması, yandaşlar için özel tahsis edilen kadrolar gibi nedenlerle akademik kadroların niteliği iyice düşürüldü. Türk Hava Kurumu Üniversitesine Rektörlüğüne, bir Arap Dili ve Edebiyatı Profesörünün atanması bu durumun en acı örneklerinden birisidir.
12 Eylül Darbesi sonrasında darbecilerin üniversiteleri zapturapt altına alabilmek için kurduğu YÖK, AKP döneminde tümüyle siyasallaşmış bir kurum haline dönüştü.
Ülkede egemen olan baskıcı, antidemokratik ve gerici ortam YÖK ve Rektörleri eliyle üniversitelere egemen oldu. Rektörlük seçimlerinin kaldırılması ve KHK’lar eliyle yapılan ihraçlar, uzun yıllar sonra bile anlatılmaya devam edilecek yüz karası kararlar olarak tarihe geçti.
Bırakınız Özel Üniversiteleri devlet üniversitelerinde bile yükseköğretim ticari bir faaliyet alanına dönüştürüldü.
Üniversitelilerin barınma ve geçinme sorunlarını önceki yıllarla karşılaştırılamaz boyutlara ulaştı.
Bir üniversite öğrencisi için artan hayat pahalılığı, barınma ve beslenme sorunları artık sıradanlaştı. Haberlerde öğrencilerin geçinemiyoruz, barınamıyoruz diyerek yaptıkları eylemleri görüyoruz. Temel yaşam taleplerini dahi karşılamakta zorlanan milyonlarca gençten bahsediyoruz.
Güvenli bir barınma ihtiyacını karşılamayan siyasal iktidar, daha bundan birkaç gün önce Aydın’da gencecik bir öğrencinin kaldığı yurtta asansör kazası nedeniyle ölümüne sebep oldu.
Öğrenciler, türlü zorluklarla baş etmeye çalışırken, canlarına kıyar hale geldi. Üniversitelilerin intihar haberleri peş peşe karşımıza çıkmaya başladı.
Sevgili Arkadaşlar,
En başından vurgulamak gerekiyor ki, bizim için eğitim, sadece bir bilgi aktarma faaliyeti değil, bilginin yanı sıra kültürel birikimin, insani duyarlılığın ve sosyal sorumluluğun da nesilden nesile paylaşıldığı karşılıklı bir öğrenme sürecidir.
Bu süreç, ekonomik ve sosyal yapıyla, siyasal ve sınıfsal tercihlerle bütünlüklü olarak değerlendirilmelidir.
Eğitim politikalarının kalkınma planlamasının bir alt olarak başlığı ele alınarak, İnsanların eğitim sayesinde kazandığı nitelik ve becerilerini ülkesine, halkına toplumsal yarar olarak yansıtabileceği koşulların oluşturulması bir devletin asli görevlerindendir.
Bu gerçekliğe karşın, AKP iktidarı dönemi boyunca plansız biçimde, seçim yatırımı ve kentsel rantları artırmak amacıyla hayata geçirilen “Her İle bir Üniversite” projesi ile yükseköğretimin en önemli problemlerinden biri olan eğitim kalitesi ve standardı sorunu yaygınlaştırıldı. İşsizler ordusuna yeni üniversite mezunu işsizler eklendi.
Bu siyasi iktidar döneminde, hiçbir alt yapı hazırlığı gerçekleştirilmeksizin üniversite sayısı 78’den 208’e çıkarıldı.
Benzer durum, plansız, piyasacı, niteliksiz eğitim, Mühendislik, mimarlık ve plancılık eğitimi alanlarını da teslim aldı.
Hiçbir ihtiyaç planlamasına dayanmayan, istihdam koşulları gözetilmeden açılan birçoğu gerekli öğretim elemanı ve alt yapı eksikliği bulunan bölüm ve fakültelerle bir yandan teknik eğitimin içi boşaltılırken diğer yandan işsiz mühendis, mimar ve şehir plancısı sayısı artırıldı.
Teknik öğretmenlere “mühendis” unvanı verilmesinin ardından, teknoloji fakülteleri ve uzaktan eğitim gibi mühendislik eğitiminin temelini aşındıran düzenlemeler birbiri ardına devreye sokuldu.
Bütün bunların yanı sıra yıllardır izlenen üretimden yatırımdan kopuk, özelleştirme ve serbestleştirme uygulamalarıyla meslek uygulama alanlarımızın daraltılması, mesleğimizin kamusal içeriğinin boşaltılması bizlerin ekonomik ve sosyal koşullarının gün geçtikçe kötüye gitmesine neden oldu.
Yüzbinlerce mühendis, mimar ve şehir plancısı, mezun olduğu alan dışında çalışmak zorunda kalırken, birçok meslektaşımız işsizlik tehdidiyle boğuşuyor.
Genç meslektaşlarımız arasında işsizlik oranı %40’lara ulaşmış durumda.
Hal böyle olunca mühendislik, mimarlık ve şehir planlama programları, artık gençler arasında revaçta olan programlar olma özelliğini kaybetti.
2023 yılında üniversitelerin mühendislik, mimarlık ve şehir planlama bölümlerine açılan 94.144 kontenjana yalnızca 85.340 öğrenci yerleşebildi. Yani açılan kontenjanların %10’u, bazı programların ise tamamı boş kaldı.
Görece iyi eğitim alan köklü üniversitelerden mezun olan gençlerimizin büyük bir çoğunluğu ise geleceğini yurt dışında arıyor.
Oysa ülkemizin kalkınmacı dönemlerinde mühendislik, mimarlık ve şehir planlama programları üniversitelerin en kıymetli programları, mesleklerimiz dönemin en itibarlı meslekleriydi.
Bugün geldiğimiz noktada mesleklerimiz yoksullukla, meslektaşlarımız işsizlikle anılır oldu.
Değerli Katılımcılar,
Bir ülkenin en önemli kaynağı, yetişmiş vasıflı teknik insan gücüdür ve bu güç kalkınmanın en temel unsurudur.
AKP iktidarı uyguladığı gerici ve piyasacı politikalarla yalnızca, bizlerin ekonomik ve sosyal koşullarını kötüleştirmekle kalmamakta, ülkemizin üretim yeteneğini bitirmekte ve geleceğini de karartmaktadır.
Bu ülke çocuklarımızın, gençlerimizin kaçmak istediği bir yer olmamalıdır...
Aksine, büyüdüğümüz bu gökyüzü, bu kadim coğrafya insanlarımızın umudu olmalıdır!
Böylesi bir ülke yaratmak her şeyden önce eğitimin her düzeyde bilimsel, ulaşılabilir, nitelikli ve ücretsiz hale getirilmesine bağlıdır.
Yükseköğrenimde bu temel bakış açısıyla yeniden yapılandırılmalıdır.
Üniversitelerin üzerindeki iktidar baskısının kaldırılmasından başlayarak eğitim programlarına, üniversite giriş sistemine, açılacak bölümlerden staj programlarına, üniversitelerin mali yapısından idari işleyişine kadar her alanda kamucu, toplumcu bir yükseköğretim politikası geliştirilmelidir.
Bu politikaların geliştirilmesinde TMMOB ve bağlı odalarımız çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor. Fuaye alanında görebileceğiniz poster sunumlarda odalarımızın eğitim alanına dair yürüttükleri çalışmalara ayrıntılarıyla yer verilmiştir.
Odalarımızda sürdürdüğümüz meslek içi faaliyetleri, üyelerimizin mesleki gelişimlerine katkı sunmanın, mesleki bilgiyi güncel tutmanın yanı sıra, mesleğimizin uluslararası standartlara yükseltilmesi için üyelerimize sunduğumuz büyük bir fırsattır.
Yine bildiğiniz gibi Birliğimiz eski adı FEANİ olan Avrupa Mühendisler Birliği üyesidir ve Türkiye İzleme komitesi olarak görev yapmaktadır.
Ülkemizdeki mühendislik eğitim programlarının ve Mühendislerin akreditasyonunda görev üstlenmektedir. Önümüzdeki dönemde de bu doğrultudaki çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz.
Bu sempozyum boyunca yürütülecek tartışmaların özellikle mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı alanındaki sorunların çözümü noktasında önemli bir fikri birikim yaratacağına inanıyorum.
Sempozyumun düzenlemesinde ve sunumlarda emeği geçen tüm meslektaşlarıma; Mühendislik, Mimarlık, Şehir Plancılığı Eğitimi ve Staj Çalışma Grubumuza, sempozyuma katkı koyan değerli bilim insanlarına; bu tartışmaların kamuoyunda yaygınlaştırılmasını sağlayacak, başta teknik eğitim olmak üzere eğitime dair Birliğimizin görüşlerini büyüten herkese sonsuz teşekkürlerimizi sunuyorum.
Etkinliğimizin başarılı gerçekleşmesini diliyorum.
Emin Koramaz
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı