TMMOB MÜHENDİSLİK, MİMARLIK ve ŞEHİR PLANCILIĞI EĞİTİMİ SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ

29.12.2017

22-23 Aralık 2017 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen TMMOB Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Plancılığı Eğitimi Sempozyumu sonuç bildirgesi yayınlandı.

TMMOB MÜHENDİSLİK, MİMARLIK ve ŞEHİR PLANCILIĞI EĞİTİMİ SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Plancılığı Eğitimi Sempozyumu, akademisyenler, bilim insanları, araştırmacılar, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, öğrenciler ve ilgililerin katılımıyla, OHAL şartlarında ve KHK gölgesinde binlerce akademisyenin işten atıldığı bir ortamda 22-23 Aralık 2017 tarihlerinde, Ankara’da gerçekleştirilmiştir.

Sempozyum altı oturum ve bir panel olarak düzenlenmiş, oturumlarda 20 tebliğ sunulmuş, bu tebliğlerin ikisi TMMOB Eğitim Sempozyumu Yürütme Kurulu tarafından hazırlanmıştır. “Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Plancılığı Eğitimi: Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlığı ile düzenlenen panelde ise yükseköğrenim ile mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı eğitimi enine boyuna tartışılmış, katılımcıların görüş ve değerlendirmeleri ile panel sonuçlanmıştır.

TMMOB, Sempozyum için yola çıktığında, meslek alanlarımızın ve meslek mensuplarımızın eğitime dair kazanımlarının sürekli kayba uğradığı tespitinde bulunmuş ve Sempozyum Yürütme Kurulu tarafından hazırlanan sunumlarla da bunu ortaya koymuştur. Sempozyum boyunca yapılan sunumlar ve tartışmaların ışığında ortaya çıkan sorunlar ve bu sorunların çözümüne yönelik öneriler aşağıda özetlenmiştir:

Ülkemizin iktisadi politikaları dünyada yaşanan gelişmelerden bağımsız olarak değerlendirilemez. 1980’li yıllardan itibaren tüm ekonomik ve sosyal alanlarda değişim programları yürütülmüş, bu programların sonuçları ülkemizde özellikle son yirmi yılda ortaya çıkmaya başlamıştır. Ülkemiz sanayisizleşmekte, sanayi mühendissizleşmekte ve mühendis kaliteli ve nitelikli bir eğitim alamamaktadır. İzlenen tutarsız ve hukuksuz politikaların önünde engel olarak görülen nitelikli mimarlık ve planlama hizmetleri kısıtlanarak bu hizmetlerin üretim süreçleri kısa zamanda ve çok sayıda yapı üretilmesi baskısıyla önemsizleştirilmiştir. Tarımsal yatırım ve üretim neredeyse yok seviyesine inmiş, işsizlik oranları resmi rakamlara göre dahi %20’lere dayanmıştır. Tüm değişim programlarının sonucu olarak kamusal alanlar piyasalaştırılmış, eğitim ve yükseköğrenim de bu piyasalaşmadan nasibini almıştır.

Piyasacı ve gerici saldırıların hedeflerinden biri de eğitim sistemi, dolayısıyla akademi ve üniversitelerdir. Sosyal devletlerde üniversite; bilimsel araştırma yapmak, bilim ve bilim insanı üretmek, öğretim yoluyla bireylere uzmanlıklar kazandırmak ve temel bilimsel normların sürekliliğini ve geliştirilmesini sağlamak amacı taşımalıdır. Üniversiteler; özerk, özgürlükçü ve demokratik yapıları ile siyasi ideolojilerin edilgen yapısından bağımsız, bireylerin ifade ve söylem özgürlüklerini koruyarak toplumsal ilerlemenin ve gelişmenin öncüleri olmalıdır. Bu nedenle üniversitelerde verilecek eğitimin belirli bir amacının olması, bu amaca hizmet ederek dogmatizmden uzak, kişiye ve topluma faydalı olmasını sağlayacak çıktıları kazandırması gereklidir. Ancak ülkemizde üniversiteler hem uluslararası iş ve sermaye bölümünün hem de iktidarın gerici politikalarının yönüne göre şekillendirilmiştir. Bu nedenle üniversite eğitiminin kişinin, toplumun çıkarlarını geliştirecek temelde ve bilimsel yeniliklerin ışığında yeniden planlanması gereklidir. Eğitim, istihdam ve üretim ilişkilerinin planlı bir şekilde ele alınması sağlanmalı, bu sayede mesleğe karşı yabancılaşmanın ve mesleki körelmenin önüne geçilmelidir.

Üniversitelerimizin mevcut durumunda, toplumsal ihtiyaç ve beklentilere yanıt verebilmesi mümkün değildir. Ülkemizin yükseköğrenim sistemi incelendiğinde kurumsallaşma ve planlama konularında bilimsel ölçütlerin göz önüne alınmadığı görülmektedir. Mühendislik, mimarlık ve şehir planlama eğitimi 160’tan fazla üniversitede verilmektedir. 2017 yılının mühendislik, mimarlık ve şehir planlama bölümlerinde açılan toplam kontenjan yaklaşık 57.000 kişidir. Bunun anlamı yaklaşık 60.000 yeni mezunun iş hayatına başlaması demektir. TMMOB’nin 2017 sonunda yaklaşık üye sayısının 550.000 olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ülkemizde meslek mensubu sayısının %10 arttığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu sayılara karşın meslek alanımızda işsizliğin % 20, eğitim aldığı alan dışında çalışanların %25 oranlarında olduğu tahmin edilmektedir. Üniversitenin ilgili bölümlerinden mezun olanların iş bulamadıkları ya da eğitim aldıkları alanda çalışmadıkları görülmektedir. Yüksek orandaki işsizliğin ve alan dışı çalışmanın altında yatan gerçeğin, bilimsel gereklere ve ülke gerçeklerine göre yapılmayan yükseköğrenim planlaması olduğu gün gibi ortadadır. Meslek mensubu sayısının artması, işsizlik oranlarının yükselmesi ve ücret politikaları çalışma yaşamını olumsuz yönde etkilemekte, emek ile orantılı ücretin alınamamasına yol açmaktadır.

Asgari koşulların sağlanması ve yeterli altyapının oluşturulması, yükseköğrenimin, ama en başta mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı bölümlerinin en büyük problemidir. Ülkemizde altyapısı hazırlanmadan programlar, bölümler, fakülteler hatta üniversiteler açılmaktadır. Mühendisler laboratuvarsız, öğretim üyesi eksik ve yetersiz bölümlerde eğitim görmektedir. Mimarlık okulları sayısının yanı sıra okullar arasında eğitim öğretim geleneği, eğitimin düzeyi, öğretim elemanı nitelik ve nicelikleri, mekânsal, sosyal ve teknolojik olanaklar açısından eşitsizlikler ve farklılıklar hızla artmaktadır. Bu nedenle üniversitelerde verilen eğitimin niteliği önemli bir tartışma konusu haline gelmektedir. Üniversite eğitiminin kalitesi, ülkemiz üniversitelerinde her geçen gün düşmekte, bölümlere yerleşen öğrencilerin arasındaki puan farkları giderek artmaktadır.

Ulusal ve uluslararası derecelendirme kuruluşlarının; makale sayısı, öğretim üyesi başına düşen makale sayısı, atıf sayısı, öğretim üyesi başına düşen atıf sayısı, toplam bilimsel doküman sayısı, öğretim üyesi başına düşen toplam bilimsel doküman sayısı, doktora mezun sayısı, doktora öğrenci oranı, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı gibi kriterlerin puanlanması ile oluşturulan sıralamada, dünya üniversiteleri arasında son dönemlerde ilk 500’de ülkemizden herhangi bir üniversite listeye girememektedir.

Eğitimdeki kalitenin düşüşü, meslek içi eğitimlerin önemini her geçen gün artırmaktadır. Ancak meslek mensubu sayısına oranla, açılabilen meslek içi eğitim sayısı tam kapasite ile bile yetersiz kalmaktadır. TMMOB, üniversitenin sorunlarını; mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı eğitiminden; bu eğitimin sorunlarını da mesleklerimizin sorunlarından ayrı değerlendirmemektedir. Eğitimin başlangıcından itibaren tüm sorunlar, mesleklerimizin icrasını etkilemekte; kötü icra, alana özgü olarak işveren çevrelerince de tartışılmakta ve mesleki erozyona yol açmaktadır.

Mesleklerimiz, insan odaklı mesleklerdir. Meslek odaklarımız değiştirilmek istenmekte, buna bir de eğitimdeki kalite sorunu eklenince sorunun boyutu katlanarak büyümektedir. Meslek eğitimleri kaliteli, özel beceriler kazanılması gerektiren, insana hizmet odaklı, özel bir eğitim sürecine sahip olmalıdır. Bu eğitimleri veren üniversitelerin donanım, kalite, altyapı yetersizliği gibi sorunlarının bulunması; mesleğin uygulamalarında yanlış, kusurlu, yetersiz ürün kullanımı ve uygulamaları sonucunu doğurmaktadır. Bu durum insan odaklı olan mesleklerimizin doğal ve kültürel çevrenin tahribine, insan sağlığının risk altına sokulmasına ve hatta ortadan kaldırılmasına, toplumsal yaşamın dönülemez zararlara uğratılmasına kadar varan sonuçlara neden olabilmektedir. TMMOB, insan odaklı mesleklerimizin alanlarının tahribata uğratılarak sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yapılandırılmasına karşı mücadeleyi sürdürmektedir, sürdürecektir.

Bilimsel araştırmalara yeterli kaynak ayrılarak, Ar-Ge faaliyetlerinin önü açılmalı, sanayinin bu alanlara yatırım yapması sağlanmalı ve ihtiyaç duyduğu anda üniversitelerin projelerini satın alması engellenmelidir.

Üniversiteler öğrenci yetiştirmek kadar, bilim insanı ve öğretim üyesi yetiştirmekle de sorumludurlar. Bu sorumluluklar gereğince, uygun nitelik ve sayıda öğretim üyesi yetiştirilmelidir. Bunun yanında Öğretim üyelerinin sosyal ve mesleki sorunları eğitimin niteliğini etkileyen en çözülerek hem ticari faaliyetlerde bulunması engellenmeli hem de özel sektöre kaçışları engellenmelidir.

Gelinen süreçte, akademik yükselmede de siyasi taraftarlık, yandaş öğrencilere yönelik kayırma yaygın sorunlar haline gelmiştir. Eğitimin her kademede eşit, parasız, bilimsel, laik ve demokratik olarak her vatandaşa sunulması, başta cinsiyet ayrımcılığı olmak üzere tüm ayrımcı uygulamalar son verilmelidir.

Bugün üniversitelerin altyapıdan sonra en önemli sorunu yaşanan büyük ihraç dalgasıdır. Yedi binin üzerinde akademisyen, üniversitelerden uzaklaştırılmış ya da ihraç edilmiş, binlerce akademisyen ise getirilen düzenlemelerle kadro hakkını kaybetmiş veya işsiz kalmıştır. Kimi üniversiteler eğitim öğretim yapamaz duruma gelmiş, üniversitenin bilimsel özerkliği ve ifade özgürlüğü tamamen ortadan kaldırılmıştır. Üniversiteler bugün rektör seçemez hale getirilmiş, üniversite bileşenlerinin söz ve karar hakkı tamamen ellerinden alınmıştır. Türkiye ve üniversiteler üzerindeki istibdat rejiminin kaldırılması için üniversitelerin tüm bileşenleri, birleşik bir mücadele yürütmelidir. TMMOB, istibdada karşı hürriyet mücadelesinde emekten, eşitlikten ve demokrasiden yana olan tüm kesimlerin yanındadır.

Mühendis-Mimarlık eğitiminin olmazsa olmaz olgusu staj sorunudur. Staj; eğitimin, mesleki süreci doğrudan etkileyen, eğitim aşamasında ihmal edilen, üzerinde durulmayan ve önemsiz görülen bir konudur. Görerek öğrenilen bilgilerin akılda daha kalıcı olduğu gerçektir. Bu nedenle uygulama sahasının avantajlarının elde edilebilmesi için staj uygulaması şarttır. Stajyer alan firmalar üniversiteler tarafından denetlenmeli, tüm öğrencilerin staj sorununun çözümü için özel çaba sarf edilmeli ve stajyerlerin ucuz işgücü olarak kullanımını engelleyecek düzenlemeler yapılmalı ve stajyerlere mesleki bilgilerin aktarılması sağlanmalıdır. Stajyerlerin emeğinin karşılığı olan ücret güvence altına alınmalıdır. Bugün ülkemizde gerek TMMOB gerekse odalar tarafından yürütülen tüm mücadeleye rağmen sorunun çözüm mercileri maalesef çağrılarımıza kulak tıkamaktadırlar.

Mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı hizmetlerinin, alanında yeterli mesleki bilgi ve deneyine sahip olan Odalarımızın üyelerince verilmesi, üyelerin mesleki kurallar ve meslek etiği kapsamında tam olarak denetlenmesi gerekmektedir. Odalarımızda yürütülen öğrenci üye komisyonu/örgütlülüğü çalışmaları bu denetim mekanizmasının bir otokontrol olarak gelecekteki üyelerimize kazandırılması için önem taşımaktadır.

Teknik hizmetler üreten meslek mensuplarının kendilerini hızla yenileyebilmesi, çağdaş teknikleri ve yeni teknolojileri izleyebilmeleri için güncel meslek içi eğitime dâhil olmaları sağlanmalıdır.

Ülkemizde ABET, MÜDEK ve MİAK kriterlerini sağlamak için birçok çalışmalar yapılıp bu kriterlere uyulmaya çalışılmaktadır. Fakat bu kriterler sağlanmış gözükse bile bunların ne kadarının uygulandığı net değildir. Sadece standartları sağlamak için yapılan çalışmalar ise fayda getirmeyecektir. Ancak; mühendislik-mimarlık eğitimi ve öğretimi programlarının akredite edilmesi yetersiz ve donanımsız bölümlerin açılmasına engel olmakta ve bu bölümlerin kendilerini geliştirmelerini sağlamaktadır.

12 Eylül zihniyetinin üniversitelerdeki yansıması olan YÖK, aradan geçen 35 yıla rağmen üniversitelerin üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanmaya devam etmektedir. YÖK ile birlikte üniversitelerimizin özerkliğinin tamamen ortadan kaldırmasıyla yetinilmemiş toplumsal yapı üzerinde de ciddi tahribatlar yaratılmıştır. Özgür ve bilimsel düşüncenin yuvaları olması gereken üniversitelerimizde araştırmaya, sorgulamaya, tartışmaya yer vermeyen ezberci bir eğitim/öğretim hâkim kılınmıştır. Akademik ve bilimsel içerikten yoksun hale getirilen üniversitelerimiz, hiçbir plan ve programa dayanmayan politikanın sonucu olarak sayılarının artırılması ile bugün adeta birer meslek okuluna dönüştürülmüştür.

Bir yandan YÖK ve onun gerici politikalarıyla özgür, demokratik üniversiteyi, ancak ütopyalarda yaşayan öğrenciler, bir yandan da mezun olduktan sonra işsiz kalma ve piyasada nitelikli ucuz işgücü olarak çalıştırılma gerçeğiyle karşı karşıdır. Günümüzde üniversitelerde binlerce öğrenci disiplin soruşturmasına uğramış ve çeşitli cezalar almaktadır. Gün geçtikçe eğitim şartları zorlaştırılan öğrenciler, adeta ücretli köleler haline getirilmeye çalışılmaktadır. Ülkemizde sayıları yüzbinlerle ifade edilen mühendis ve mimar adayı öğrenciler, istihdam yetersizliğinden dolayı işsiz kalmakta ve her yıl da yeni mezun mühendisler bu işsizler ordusuna katılmaktadır.

TMMOB ve bağlı Odalar, üniversitelerde yeni mühendislik, mimarlık ve şehir planlama ile ilgili yükseköğrenimin planlanmasında, yeni fakülte ve bölümlerin açılmasında, bölümlerin kapatılması ve yeniden yapılandırılmasında, eğitim programlarının oluşturulmasında, kontenjanlarının belirlenmesi süreçlerinde yer almalıdır. Mesleklerini icra eden mühendis, mimar ve şehir plancılarını izleyen ve sicillerini tutan tek kurum olan TMMOB’nin üyelerine yönelik tüm tasarrufları dikkate alınmalıdır. TMMOB, mühendis, mimar ve şehir plancılarının eğitimden kaynaklanan sorunlarını izlemeye, tartışmaya ve bu konuda ürettiği sözünü kamuoyu ile paylaşmaya devam edecektir.

Biz, “Üniversiteler Üniversite Bileşenlerinindir!” diyoruz.

Biz, “Eşit, Parasız, Demokratik, Bilimsel ve Laik Eğitim” istiyoruz!

Biz, “Yaşasın Özerk ve Demokratik Üniversite Mücadelemiz!” diyoruz.

Her alanda olduğu gibi mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı eğitimi alanında da, “birlikte karar alma, birlikte üretme, birlikte yönetme” ve “bilimi toplumla buluşturma” dileğiyle,

Kamuoyuna saygıyla duyurulur

TMMOB Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Plancılığı Eğitimi Sempozyumu Yürütme Kurulu