TMMOB TÜRKİYE'DE ÖZELLEŞTİRME GERÇEĞİ SEMPOZYUMU

13.11.2007

"Değerli Konuklar,
Sevgili Arkadaşlar,

Türkiye‘de Özelleştirme Gerçeği Sempozyumuna hoş geldiniz. Hepinizi TMMOB Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.

Hepimiz biliyoruz: Mühendislik, bilim ve teknolojiyi insanla buluşturan bir meslek. Bizim örgütümüz TMMOB; odağında, öznesinde insanın olduğu bir mesleğin uygulayıcılarının örgütü. İnsan odaklı olmasından dolayı, bizim mesleğimiz onurlu bir meslek ama bir o kadar da sorumlulukları olan bir meslek.

Biz, bir yandan insana karşı işlenmiş suçlara karşı çıkıyoruz, öte yandan da insana ve insanlığa olan sorumluluklarımızı biliyoruz ve sorumluluklarımızın gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Meslek alanlarımız üzerinden Türkiye gerçeklerini ortaya koyuyoruz, üyelerimizin bilimsel temele dayanan çalışmalarını, bilim insanlarının çalışmaları ile birleştiriyor, örgütümüzün deneyimlerinin süzgecinden geçiriyoruz. Bu şekilde ülkenin sorunlarını tespit ediyor, çözüm önerilerini sunuyoruz. Bir yandan da üyelerimizi haklarının elde edilmesine, taleplerinin gerçekleşmesine yönelik çabalarda bulunuyoruz. Öte yandan da mesleki denetimin vazgeçilmez ön koşulu olarak gördüğümüz bir çalışmayı, üyelerin uzmanlaşması ve belgelenmesine yönelik çalışmaları da sürdürüyoruz. Biz, sorunlarımızın, toplumun ve halkın sorunlarından ayrı tutulamayacağını da biliyoruz.

İşte bu sempozyum ve benzerleri bu çabalarımızın gerçekleşmesine yönelik çalışmaların önemli bir kesişme noktasını oluşturuyor. Bu çalışmalarda bilim insanlarının ve uzmanların yoğun emek harcayarak oluşturduğu bilgi erişilebilir ve ulaşabilir hale geliyor. Bilgi bu etkinliklerimizde paylaşılıyor.

TMMOB ve bağlı odaları iki yıllık çalışma dönemlerinde iki yüzü aşkın etkinlikle kamuoyu önüne çıkıyor. Sadece TMMOB adına bağlı odaların sekreteryalığında gerçekleşen etkinlikler bu dönem 22‘ye ulaşacak.

Kasım‘da Aydın‘da TMMOB Jeotermal Enerji ve Aydın‘daki Geleceği Sempozyumu, Haziran‘da Ankara‘da TMMOB Çevre Sempozyumu, Eylül‘de İstanbul‘da TMMOB Mühendislik, İstihdam ve Ücretlendirme Sempozyumu, Ekim‘de Ankara‘da TMMOB AB Süreci Karşısında Emek Sempozyumu, TMMOB Yerel Yönetimlerde Dönüşüm Sempozyumu TMMOB Enerji Sempozyumu ve Trabzon‘da TMMOB Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresi gerçekleştirildi. Bugün TMMOB Türkiye‘Özelleştirme Gerçeği Sempozyumu‘nu birlikte başlatıyoruz. Kasım‘da İstanbul‘da TMMOB Denizcilik Sorunları Sempozyumu, Ankara‘da TMMOB Jeotermal Kongresi, Aralık‘ta Ankara‘da TMMOB Afet Sempozyumu ile TMMOB Sanayi Kongresi, Mart‘ta Ankara‘da TMMOB İklim Değişimi Sempozyumu ile TMMOB Su Politikaları Kongresi gerçekleştirilecek.

Kente yönelik olarak da İKK‘larımız aracılığı ile Nisan‘da Bursa Kentine Çözümler Sempozyumu, Eylül‘de İstanbul Kent Sempozyumu‘nu gerçekleştirdik. Kasım‘da Ankara Kent Sorunları Sempozyumu, Aralık‘ta Kocaeli Kent Sempozyumu, Denizli Kent Sempozyumu, Şubat‘ta Eskişehir Kent Sempozyumu, Adana Kent Sorunları Sempozyumu, Mart‘ta Bodrum Yarımadasının Çevresel ve Yapısal Geleceği Sempozyumu gerçekleştirilecek

Biz insana, yaşama ve geleceğimize olan görevlerimizi yerine getirmeye çalıştığımıza inanıyoruz.

Sevgili arkadaşlar;

Bu gün birlikte başlattığımız Özelleştirme Gerçeği Sempozyumu ile ilgili de şunları ifade etmem gerekiyor:

Bilindiği üzere; TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve KİGEM olarak, 26-27 Mayıs 2005 tarihlerinde Ankara‘da "20. Yılında Türkiye‘de Özelleştirme Gerçeği" konulu Sempozyum gerçekleştirmiştik.

Sempozyumun kamuoyuna duyurduğumuz Sonuç Bildirisinde şunlar da vurgulanmıştı:

"Özelleştirme" küresel kapitalizmin, ürettiği krizini aşmak amacıyla, özellikle 1980‘li yıllardan sonra mal, hizmet ve sermayenin küresel ölçekte sınırsız dolaşımını sağlamak için "liberal reformlar" adı altında "dünya" ölçeğinde dayattığı, ekonomik, toplumsal, siyasal ve ideolojik boyutları olan küresel politika araçlarından birisidir.

Dar anlamda, "devletin iktisadi faaliyetlerini gerçekleştiren kamu iktisadi teşebbüslerinin yani KİT‘lerin mülkiyetinin özel sektöre devredilmesi geniş anlamda, "devletin iktisadi faaliyetlerinin azaltılması ya da bu fonksiyonunun tümüyle serbest piyasa koşullarına devredilmesi"ni içeren "özelleştirme"lerin ülkemizde yasal altyapısının oluşturulmasına 1983 yılı sonrasında başlanmıştır. 1984‘te 2983 sayılı Yasa, 1986‘da 3291 sayılı Yasa, 1990-94 arası bir dizi KHK, 1994‘te de eksikliklerin giderilmesi amacıyla 4046 sayılı Özelleştirme Yasası çıkarılmıştır. Özelleştirmelerin uygulama alanının ve önceliklerinin belirlenmesi için ise, Dünya Bankası istemiyle 1985 yılında "Özelleştirme Ana Planı" hazırlanmıştır.

Özelleştirme çalışmaları, 1984 yılında kamuya ait yarım kalmış tesislerin tamamlanması veya yerine yeni bir tesis kurulması amacı ile özel sektöre devir uygulamaları ile başlamış; 1986 yılından itibaren hız kazanan program çerçevesinde, günümüze kadar 183 kuruluşta halka arz, varlık satış, devir işlemi ve blok satış yöntemleri ile yapılan özelleştirmeler sonucunda 171 kuruluşta hiç kamu payı kalmamıştır. Kısmen özelleştirme gerçekleştirilen diğer 12 kuruluşta ise halen kamu payı bulunmaktadır.

Bu süreçte; doğal tekel alanlarında kamu işletmeleri parçalanarak, kamuya ait çimento sanayi, süt sanayi, et sanayi, yem sanayi, dokuma sanayi, orman ürünleri sanayi, gemi sanayi, gübre sanayi, enerji santralleri, kimya ve petrokimya tesisleri, maden işletmeleri, demir çelik işletmeleri, kağıt fabrikaları, telekomünikasyon hizmetleri, ulaşım hizmetleri ve bankacılık sektörü özelleştirilerek, alan yabancı tekellere bırakılmış, ülkemiz daha da fazla dışa bağımlı duruma sokulmuştur.

1990‘lı yıllardan itibaren, KİT‘lerin dışında, Dünya Ticaret Örgütü kararları ve GATS hükümleriyle bağlantılı olarak eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve altyapı hizmetleri de özelleştirme saldırısına uğramaya başlamıştır.

Emek ve demokrasi güçlerinin istemleri doğrultusunda değil, küresel sermayenin egemenliğinin bir aracı olarak gündeme getirilen "yerelleşme" politikaları ile su, toprak, orman, kıyılar ve madenler gibi doğal kaynaklar tüm yurttaşların yararlanacağı varlıklar olmaktan çıkarılmakta, alınıp satılabilir "mal" konumuna dönüştürülmektedir.

Ortaya çıkan sonuç; işsizliğin artması, eşitsizliğin derinleşmesi, sosyal ve ekonomik dokunun zarar görmesi, göçlerin yaşanması, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik ve altyapı gibi temel yurttaşlık haklarının piyasalaştırılması, kamu hizmetlerinden yoksun kalma olmaktadır. Kamu yönetiminin tüm sektörlerde kırıldığı veya tarım sektöründe olduğu gibi dağıtıldığı, kamu adına karar alma ve uygulama düzeneklerinin "yönetişim" modeliyle küresel sermayenin örgütlerine devredilmeye çalışıldığı süreçte, "katılımcılık", sermayenin kurduğu "sivil toplum örgütleri"ni içermektedir.

Ülkeyi "pazar", Devleti "tüccar", Yurttaşı "müşteri" konumuna getirmeyi amaçlayan ve ironik bir biçimde "AB‘ye uyum" adı altında son dönemde "Kamu Yönetimi Reformu" ve "Yerel Yönetimler Reformu" paketleri içine sıkıştırılmış yasal ve kurumsal düzenlemeler ile küresel eklemlenmenin altyapısı tamamlanmaya çalışılmaktadır.

Ulusal kaynakları iç ve dış sermaye kesimlerine transfer eden borçlanma sisteminin doğal sonucu olarak borç sarmalı içine sıkıştırılmış ve üretimden koparılmış bir ekonomik sistemi kabul etmeye zorlanan insanlarımızın yaşam alanlarını doğrudan etkileyen bu süreç, "küreselleşmenin sorgulanması" bir yana, "neyin ne kadar özelleştirildiği" ve "özelleştirmenin ulusal ekonomiye ve topluma ne getirdiği" boyutlarında da yeterince sorgulanmamaktadır.

"İdeolojiler öldü" savıyla "küresel kapitalist ideoloji"nin tek doğru olarak dayatıldığı yirmi yılı aşkın sürede, dünyada ve ülkemizde neo liberal saldırılara karşı emekten yana güçlerin tepkileri, 2005 yılında yaşanan SEKA ve Seydişehir direnişleri dışında, ya sektörel bazda kalmakta, ya da yeterince etkili olamamaktadır.

Özelleştirmenin felsefesini "devletin üretimden çekilerek" asli görevi olan alanlara yoğunluk vermesi olarak değerlendirenler, bu aldatmaca ile toplumun bazı kesimlerini ikna edebilmişlerdir. Özelleştirmeye karşı tepkilerini ortaya koyan sendika ve meslek odaları gibi kuruluşların toplumun ikna edilmiş kesimlerini yeteri kadar yanlarına çekememesinin başlıca nedeni ise, özelleştirmeye destek veren bazı medya grupları olmuştur.

Özelleştirmelere karşı verilecek mücadelenin yalnızca çalışan kesimin sorunu olmadığını ve sonuçların toplumun tümünü etkilediğini bilen ve bu nedenle mücadelenin birlikte olması gerektiğine inanan TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve KİGEM olarak; bağımsız, demokratik, kalkınmış ve onurlu bir ülkede birlikte yaşamak için şunları söylüyoruz:

- Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası eksenli yıkım politikalarının geriletilmesine yönelik çabalar yoğunlaştırılacaktır.

- Özelleştirme politikaları ile ülkemize ve yurttaşlarımıza yaşatılan yıkım birlikte geri püskürtülecektir.

- Küresel yıkımın altyapısını hazırlayan yasal düzenlemeler karşısında etkin bir karşı duruş birlikte gerçekleştirilecektir.

- Yapılmaya çalışılan özelleştirmelerin hızının kesilmesini sağlayan hukuk mücadelemiz kesintisiz sürecektir.

- Üretim, yatırım, verimlilik ve teknolojik gelişmeye dayalı planlamaları içeren Ulusal Kalkınma Planlarının yürürlüğe konması için ortak mücadele verilecektir.

- Üreten, büyüyen, paylaşan bir ekonomik sistem için birlikte mücadele edilecektir.

- Ulusal varlıkların ve sosyal kazanımların geliştirilmesi için ortak tepki birlikte örgütlenecektir.

Sevgili arkadaşlar,

Aradan iki yıl geçti. TMMOB Yönetim Kurulu bu sempozyumun ikincisini düzenleme kararı aldı ve işte hep birlikte Türkiye‘de Özelleştirme Gerçeğini yeniden değerlendireceğiz.

Bu sempozyumda;

Açılış Bildirisi ile Türkiye‘deki özelleştirme uygulamalarına toplu bir bakış yapılacak.

I. Oturumda "Türkiye‘de Özelleştirme Olgusuna Kamu Hizmeti ve Kamu Mülkiyeti Açısından Kavramsal Bakış" konuşulacak.
II. Oturumda Türkiye‘de Özelleştirme Konusunda Söylenenler, Yapılanlar ve Yapılması Gerekenler değerlendirilecek
III. Oturumda Çok değerli örgüt temsilcileri "Özelleştirmelere Karşı Neler Yapıldı Neler Yapılmalı?" sorusuna yanıt arayacak.
IV. Oturumda TMMOB‘ye bağlı odaların yöneticileri "Özelleştirmelere karşı ne yaptık? Ne yapmalıyız?" sorusunu yanıtlayacaklar.
V. Oturumda bilim insanları "Özelleştirmelere Karşı Ne Yapmalı? Kamu Girişimciliği Nasıl Geliştirilmeli? Kamu Hizmeti Nasıl Sunulmalı?" sorusunu yanıtlayacaklar.

Sempozyum sonundaki forum bölümünde de hepimiz birden konuşacağız. Sonuç bildirisini birlikte hazırlayacağız.

Sevgili arkadaşlar,

Bu sempozyumun oluşumunda görev alan TMMOB Özelleştirmelerin ve Sonuçlarının Takibi Çalışma Grubuna, görüşlerini bizimle paylaşacak bilim insanlarına, emek ve meslek örgütlerinin çok değerli temsilcilerine ve katılımlarınızdan dolayı sizlere örgütüm TMMOB adına teşekkür ediyorum.

Bu sempozyumun Sonuç Bildirisi Türkiye‘nin her noktasına ulaştırılacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum."