TTB MERKEZ KONSEYİ ÜYESİ DR. YAŞAR ULUTAŞ BİR AN ÖNCE GÖREVİNE İADE EDİLMELİDİR!

20.11.2018

TTB'nin “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” başlıklı basın açıklamasının ardından Sağlık Bakanlığı’nın kendi bünyesinde çalışan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeleri hakkında başlattığı idari soruşturmalar kapsamında, Dr. Yaşar Ulutaş’ın aile hekimliği sözleşmesi feshedildi. Konuya ilişkin 20 Kasım 2018 tarihinde TTB'de gerçekleştirilen basın toplantısında destek vermek amacıyla TMMOB, KESK, Türk Dişhekimleri Birliği, SES ve Ankara Tabip Odası’nın yöneticileri de birer konuşma yaptılar.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey üyelerine yönelik “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” açıklaması dolayısıyla sürdürülen haksız ve hukuksuz uygulamalara bir yenisi daha eklendi. TTB Merkez konsey üyeleri Bülent Nazım Yılmaz’ın “Devlet Memurluğundan Çıkarma” talebi ile yüksek disiplin kurula sevk edilmesi, Selma Güngör’ün aile hekimliği sözleşmesinin feshedilmesinin ardından şimdi de TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Yaşar Ulutaş’ın aile hekimliği sözleşmesi feshedildi.

Dr. Yaşar Ulutaş “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” açıklamasını neden imzaladığını anlattığı konuşmasında, hekimlerin başat görevinin hastalıkları tedavi etmekten daha çok onların ortaya çıkmasını önlemek olduğunu kaydetti. “Hekimler her zaman yaşamı savunmuşlardır” diyen Ulutaş, sözlerini “Bir hekim, bir insan ve TTB Merkez Konseyi’nin bir üyesi olarak Anayasa ile güvence altına alınmış düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirdiğim için “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” başlıklı acıkmaya imza attım” dedi.

TTB Merkez Konsey Başkanı Sinan Adıyaman, cezalandırmanın TTB faaliyetlerine müdahale ve baskı altına alma amacı taşıdığını söyleyerek, Sağlık Bakanlığı’nın anayasayı hiçe saydığını ifade etti. TTB adına açıklama Sinan Adıyaman tarafından okundu.

Desteklerini iletmek için açıklamaya katılan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz şu ifadeleri kullandı:

"Öncelikle basın mensuplarını TMMOB adına selamlıyorum.

Sağlık Bakanlığı’nın bu tutumunu şiddetle kınıyorum. Aslında bu karar ibret verici bir karardır. Diğer yandan da tehdit edici bir karardır. Gözdağı verme kararıdır. Karara konu olan olaydan bağımsız olarak bile değerlendirildiğinde kabul etmek mümkün değildir.

Karar, Türkiye’de kamu kurumlarının ne kadar tahrip edildiğinin, kamu kurumlarının iktidardaki siyasi anlayışın ne kadar güdümüne sokulduğunun bir göstergesidir.

Hatırlarsınız TTB bir basın açıklaması yaptı. Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi’ndeki Sağlık Bakanlığı’nda çalışan doktorlar, Sağlık Bakanlığı çalışanı hüviyetiyle yapmadı bunu; Türk Tabipler Birliği adına yaptı.

Türk Tabipleri Birliği Anayasa’nın 135. Maddesi’ne göre kurulmuş kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. Özel kanunu vardır. Türk Tabipleri Birliği’nin görevi, meslektaşlarının haklarını hukuklarını korumaktır; toplumun sağlığını korumaktır.

Savaş gibi toplumun sağlığını doğrudan etkileyebilecek bir konuda Türk Tabipleri Birliği’nin görüş beyan etmesinden daha doğal bir şey olamaz. Aynı dönemde mühendislerin, mimarların örgütü olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği de ülke kaynaklarına, ülke sanayisine, ülke tarımına, ülke ormancılığına, ülke madenciliğine vereceği zararlardan dolayı "savaşa değil barışa yönelik politikalar belirleyin" demişti. "Zeytin dalına kan bulaştırmayalım" demişti. Hatta bunu söylerken Atatürk’ün o ünlü sözünü de hatırlatmıştı: “Yurtta sulh, cihanda sulh.”

Her meslek kuruluşunun yasasından aldığı yetkiyle ve görevle, böylesi açıklamalar yapma görevi vardır. Türk Tabipleri Birliği’nin görevidir bu konuda toplumu uyarması, siyasi iradeyi uyarması…

Ne oldu ardından? Önce Cumhurbaşkanı sonra adalet Bakanı ki bunlar hükümet çevreleri, iktidar çevreleriyle açıklamalar yaptılar. Ardından mahkemeler devreye girdi.

Eğer yapılan iş, Türk Tabipleri Birliği Kanunu’na aykırıysa, yöneticilerin TTB Kanunu’na aykırı davranışlarından dolayı yapılabilecekler bellidir. Yargıya başvurulur. Yargı kararı olmadan TTB yöneticileri görevden alınamaz.

Ama durum böyle olmadı. Durumdan vazife çıkartıldı; İçişleri Bakanlığı soruşturma açtı, Türk Tabipleri Birliği Yöneticileri gecenin bir yarısı apar topar gözaltına alındı ve hukuksuz bir şekilde 1 haftaya yakın gözaltında tutuldu.

Bir taraftan mahkeme süreci yürürken diğer taraftan Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu’nun sorgulamaya devam etmesi ilginçtir. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu’nun görevleri, yetkileri bellidir. Yapılan açıklama Sağlık Bakanlığı doktoru kimliğiyle yapılmamıştır. İçeriğinde bir suç varsa; aynı zamanda savcılığa suç duyurusunda bulunuldu o dava devam ediyor. İçeriğinde örgütsel bir suç varsa yine ilgili asliye hukuk mahkemesine başvuruldu, o dava da devam ediyor.

Türkiye’de hukuka riayet edilmediğinin, anayasal kuruluşlara bile gözdağı verilmeye çalışıldığının göstergesidir. Aslında Tabipler Odası Merkez Konseyi üzerinden Tabip Odalarına ve üyeleri tabiplere “eğer bizim gibi düşünmezseniz, eğer biz ne dersek onaylamazsanız, bizim propagandamızı yapmazsanız işte başlarınıza bunu da getiririz. Bizim gibi düşünmeyen kuruluşlara yönetici olmayın. Bizim gibi düşünmeyen kuruluşlardan uzaklaşın” demenin, tüm toplumu zapturapt altına alma çanasının göstergesidir. Tüm toplumu susturma, düşünmeyen, konuşmayan, düşüncesini açıklamayan bir toplum yaratma çabasının geldiği en son noktadır.

Sadece meslek kuruluşlarının değil, sadece demokratik kuruluşların değil bu ülkede yaşayan ‘insanım’ diyen, ‘bu ülkenin vatandaşıyım’ diyen herkesin böylesi hukuksuz bir uygulamaya, bu zulme “hayır” demesi gerekir.

Son zamanlarda Tabipler üzerinde bir zulüm politikası sürdürülüyor. Altı yıllık bir okulu bitirerek hekim olan bir kişiye, hakkında hiçbir mahkeme kararı olmadan, “güvenlik soruşturman kötü geldi” deyip çalışma izni verilmiyor. Eğitimine devam etme izni verilmiyor. Çalışma izni ellerinden alınıyor. Bunlar en temel insan haklarıdır. Tüm toplumun bu konuya sahip çıkması, karşı çıkması gerekir.

Türk Tabipleri Birliği’nin bu konudaki mücadelesinin yanındayız! Türk Tabipleri Birliği dönemini yürütürken görevlerinden alınan arkadaşlarımızın, dostlarımızın yanındayız! Bu konuda verilecek her türlü mücadeleye Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve bağlı Odaları, duyarlı mühendisler, mimarlar, şehir plancıları olarak sahip çıkacağız diyor ve saygılarımızı iletiyoruz."