HRANT KARDEŞİMİZ İÇİN ADALET İSTİYORUZ! KATİLLER HESAP VERECEK

20.01.2011

HRANT KARDEŞİMİZ İÇİN ADALET İSTİYORUZ!
KATİLLER HESAP VERECEK

Kardeşimiz Hrant tam dört yıldır bizimle değil.

Hrant‘ın katledilmesi emrini verenlere halen dokunul(a)madı. Bir bebekten katil yaratan karanlık düzen, bir katilden de bir kahraman yarattı. 

İşte onların yarattığı Türkiye böylesine çürümüş ve çoraklaşmıştır. 

Hrant, bu çorağın içerisinde kardeşliği filizlendirmek için var gücüyle mücadele etti. O, barışın ve kardeşliğin sağlanmasının yolunu bu toprakların kendi kültürüyle barışmasında görüyordu. 

Hrant‘ı katledenler bu topraklarda yeşeren bütün güzelliklere düşman olanlardır.

Evet, dört koca yıl geçti. AKP dört yıldır ‘çeteleri temizlemekten‘ söz ediyor ancak Hrant‘ın katilleri ile ilgili hiçbir gelişme yaşanmadı. Görülüyor ki ‘çete çete içinde‘ yönetilen bir ülkede her karanlık ilişki, başka bir karanlık ilişkinin içine geçiyor. Karanlığın ürünü olanların karanlıkla hesaplaşması da mümkün olmuyor.

Bu yalnızca Hrant Dink ile sınırlı bir faili meçhul geleneği değildir. Bu ülke yalnızca Ocak ayı içerisinde Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Muammer Aksoy, Hrant Dink gibi aydınlarını toprağa yollamıştır. Ülkemizdeki faşist-gerici çetelerle devletin iç içe geçtiği yapılanmaların çok eski ve köklü bir tarihi vardır. Kanlı Pazar‘ın yanı sıra Bahçelievler, Çorum, Maraş, Sivas katliamları aynı organizasyon şemasının, karanlık devlet geleneğinin bir ürünüdür. AKP bu geleneğin mirasını devralmış, sürdürme konusundaki kararlılığını da Kürt sorunundaki ırkçı, faşizan, inkarcı yaklaşımları kışkırtarak defalarca göstermiştir, göstermeye devam etmektedir.

Seçilmiş Kürt siyasetçilerini tutuklayarak, her türlü baskı ve zorbalıkla halkların kardeşlik özlem ve taleplerini yok etmeye çalışan AKP; ülkeyi giderek bir uçurumun kenarına doğru sürüklüyor. Bu topraklarda derin kökleri olan Kürt sorunu konusunda çözüm de ancak halkların kardeşliği temelinde birliktelik ve mücadele ile sağlanabilir. AKP ise sorunu ABD merkezli, inkar ve imhaya dayalı yollarla çözmeye çalışıyor. Kürt sorununda barışçıl ve demokratik çözüm ihtiyacına Hizbullah‘ın tahliyesiyle cevap verilerek, kana dayalı kirli savaş taktiklerine yeniden zemin hazırlanıyor.

Barış ve kardeşlik için bugün herkes üzerine düşen sorumlulukla davranarak, bunun için gerekli adımları atmalıdır. Bunu öteleyen, reddeden her yol linç girişimlerinin, şiddet ve öfkenin toplumun her alanını sarması anlamına gelir. Milliyetçilik zehri toplumu esir aldığında orada kör şiddetten başka hiçbir şeyin gelişmesi mümkün olamaz. Firdevsi‘nin dediği gibi "ağacı kanla sulamayın, dalları sizden intikam alır".

Kardeşliğin kurulmasının yolu halkların tüm sınırları ve duvarları aşarak kucaklaşması ile mümkündür. Bu kucaklaşmanın yaşanabilmesi Diyarbakır‘dan Sinop‘a, Van‘dan İzmir‘e kadar tüm halkların kardeşlik temelinde birlikte yürüteceği mücadele ile gerçekleşebilecektir. Hrant‘ın özlem duyduğu Türkiye fotoğrafı budur.

Ancak, şu anda yaşadığımız ülke bu gereklerin çok uzağındadır. Her geçen gün baskı ve zorbalığa dayanan saldırılar yoğunlaşarak devam etmektedir. AKP‘nin "ileri demokrasi" düzeninde üniversite öğrencilerine dönük azgınca saldırılar yaşanıyor. Emekçilerin hak arama mücadelesine biber gazı ve coplarla yanıt veriliyor. Sol / Sosyalist ve Kürt siyasetçiler tutuklanıyor. Hrant ve sayısız faili meçhulün katilleri, cinayet emrini verenler korunuyor, mahkemelerde bir arpa boyu yol dahi alınamıyor.

Yakın zaman içerisinde yaşananlara bakarak bile AKP‘nin bu konudaki tavrını anlamak mümkün. İstanbul‘da Ergenekon Caddesi‘nin adının Hrant Dink olarak değiştirilmesini reddeden AKP‘nin Trabzon Belediye Başkanı Hrant‘ın ölüm yıldönümüne 10 gün kala Trabzon‘da Muhsin Yazıcıoğlu parkının açılışını gerçekleştiriyor. Törene Yasin Hayal‘e avukat tutan BBP yöneticisi Halis Egemen katılıyor. Yani bizimle ve kardeşimizin anısıyla bangır bangır dalga geçiyorlar.

Bu yüzdendir ki, Hrant‘ı anmak, onun anısına sahip çıkmak bugün kardeşlik ve emeğin hakları için mücadele etmeyi önümüze görev olarak koymaktan, bu her yanı çürümüş düzene karşı köklü şekilde mücadele etmekten geçmektedir.

Hrant‘ın çağrısı budur.

Biz, emperyalizmin yeni dönem politikaları doğrultusunda eski iktidar yapısı yerine -sivilleştirilmiş- yeni hegemonik blokun geçirilmesi için yürütülen Ergenekon vb. operasyonlarla ve yargılamalarla bu cinayetin arkasındaki gerçek faillerin ortaya çıkarılabileceğine inanmıyoruz. 

Olması gereken; çeteleri ile kontrgerillası ile tarikat ve cemaat yapıları ile şekillenen bu devlet yapısının köktenci bir anlayışla ortadan kalkmasıdır. Devletin gerçekten demokratik dönüşümü, arkasındaki emperyalist güç merkezlerine bağlı olarak yürütülen operasyonlarla, yargılamalarla gerçekleşemez. Bunun için örgütlü halk güçlerinin önderliğinde gerçekten devrimci bir değişim sürecinin gerekli olduğunu biliyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz.
Bu akıl almaz cinayetten nefret üretmeyen sorumlu ve onurlu insanlar olarak bir kez daha sesleniyoruz;
- Bebeklerden katil yaratan karanlığa ışık düşürmek için,  
- Ülkemizin aydınlık geleceğine sahip çıkmak için,  
- Adalet, barış, kardeşlik, eşitlik, özgürlük için, 
- Halka karşı işlenen tüm suçların açığa çıkarılması ve sorumluların yargılanması için,

Herkesi birlikte mücadeleye çağırıyoruz.