16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ KUTLU OLSUN!

15.10.2009

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, 16 Ekim Dünya Gıda Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı.

  16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ KUTLU OLSUN!

  

Bugünün dünyasına ve ülkemizin bugününe bir meslek örgütü sorumluluğumuzla baktığımızda Dünya Gıda Günü ile ilgili güzel sözler söylemek ne yazık ki kolay olmuyor.

Son 30 yıldır içine sokulduğumuz kapitalist küreselleşmenin sonuçları bugün ortadadır: 1 milyar kişinin günde 1 dolardan az kazandığı, dünya nüfusunun zengin %2‘sinin dünya servetin yarısına el koyduğu bir dünyada yaşıyoruz. Kuzey ile güney arasındaki, kadın ile erkek arasındaki, varsıllarla yoksullar arasındaki fark gittikçe açılıyor. Ülkemizde de yoksulların daha fazla yoksullaştığı, siyasal yapıda pek çok değişimin gerçekleştiği biçimde yaşanan süreç, kapitalist küreselleşmenin küresel kriziyle karanlık yüzünü bir kez daha gösteriyor.  

İşsizlik rekorları kırılıyor bu ülkede. Yoksulluk ve sefalet almış başını gidiyor. Kapitalist küreselleşmenin küresel krizi emekçileri teğet geçmiyor. Üstüne üstlük, adaletsizliğin adaletsizlik olarak, açlığın açlık olarak sürüp gitmesini sağlamak için kapitalist küreselleşmenin bu düzenini korumaktan da utanmadan söz ediyorlar.

Onların sözlerinin tükendiğini son olarak İstanbul‘da yapılan IMF ve Dünya Bankası yıllık zirvesinde gördük.  ‘İstanbul Kararları‘ olarak adlandırılan kararlarında az gelişmiş ülkelerden daha fazla kaynağı emperyalist merkezlere taşımak dışında bir karar almadılar. Krizden çıkış için yine çareyi "sömürü katmerleştirmekte" buldular. 

Dünyanın geleceği ile ilgili söyleyebildikleri tek şey; "önümüzdeki yıllarda işsizliğin ve yoksulluğun artacağı, yoksulluk nedeniyle savaşların yaşanabileceği, aç kalan bebek ölümlerinin artacağı" oldu.

Bu kimsenin bilmediği bir konu zaten değil. TMMOB, DİSK, KESK, TTB olarak IMF ve DB‘ye yazdığımız mektupta şöyle ifade etmiştik:

"Bugün yaşanan bunalım basit bir iktisadi kriz değildir. Bu artık tarihsel misyonunu tamamlamış bir üretim ve toplumsal sistemin yani kapitalizmin bütüncül bir krizidir ve yakın bir gelecekte derinleşmiş toplumsal krizlerle daha büyük yıkım ve acılara yol açması muhtemeldir. Bu nedenle sürdürmekte ısrar ettiğiniz sermaye yanlısı politikalar bugün olduğu kadar gelecekte de birer uygarlık suçu oluşturacaklardır."

Kapitalist küreselleşmenin dünyada yarattığı en büyük sorunların başında da açlık gelmektedir. Kapitalizmin krizinin bu sorunu daha da artıracağı ortadadır.

Dünya üzerinde yaklaşık 1 milyar insan açlıkla mücadele etmektedir. Bundan çok daha fazla sayıda insan da gizli açlık çekmekte, yetersiz beslenmektedir.

Hastalığa ve ölüme yol açan, insanların potansiyel çalışma güçlerini azaltan, çocukların öğrenme kapasitelerini etkileyen, insanlığın barış ve refah içerisinde yaşamasına engel olan açlıkla mücadelede, özellikle gelişmiş ülkelerin refah paylarını gelişmemiş ülkeler ile paylaşması gerekliliği kaçınılmaz bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün buna kayıtsız kalan ya da çözüm yerine polemik üreten bu ülkelere 1996 yılında düzenlenen Dünya Gıda Zirvesi‘ndeki imzalarını hatırlatmak gerekir. 1996 yılında bir araya gelen liderler 2015 yılına kadar dünya üzerindeki aç insanların sayısının yarıya indirilmesi üzerinde anlaşmaya varmışlardı. Dünyadaki açların sayısını 2015 yılına kadar yarı yarıya azaltmayı öngören Dünya Gıda Zirvesi ve bununla ilişkili "Binyıl Kalkınma Hedefi"nin gerçekleşmesi için yeterli mesafenin alındığını söylemek olası mıdır? Yaşadığımız kapitalist küreselleşme döneminde bunun mümkün olması olası mıdır? Eşitsizliği yeniden üreten, var olan politikalarla bu sorunlara çare bulunacağı şeklinde ham hayaller peşinde koşanların öncelikle bunu kabul etmesi gerekir.

Uygulanan neoliberal politikaların bir sonucu olarak, 1980‘li yıllardan bu yana, tarımsal üretim artışı nüfus artış hızının altında kalmaktadır.  IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü‘nün dayattığı "politikalar" Türkiye‘yi de giderek tarım ürünleri dışalımcısı konumuna sürüklemektedir.  Üç tarafı denizlerle çevrili, verimli arazilere ve geniş bitki örtüsüne sahip ülkemiz, kapitalizmin aktörlerinin dayattığı bu yanlış politikalar sonucunda bugün gıda alanında giderek artan sorunlarla baş başadır.

Yapılaşmaya tahsis edilen ekim arazileri, betonlaşma çılgınlığı ve daha fazla rant uğruna yakılan; yok edilen ormanlar, insansızlaştırılan bir coğrafyada bitirilen hayvancılık, ekilmeyen ya da ekilemeyen 2.000.000 dönüm verimli arazi, ölüm tarlalarına dönüştürülmüş mayınlı araziler sosyo-ekonomik  kayıpların yanı sıra FAO‘nun  dikkat çekmeye çalıştığı  gıda hakkına da ciddi bir tecavüzdür. Balıkçılıkta gelinen nokta düşündürücüdür. Balık çeşitleri gün be gün azalmaktadır.  Çok çeşitliliğin yerine bugün sularımızda bir elin parmakları kadar canlı türü kalmıştır. Uygulanan yanlış politikalar sonucu ülkemizdeki hayvan ve bitki türleri hızla yok olmaktadır. Türkiye tarım ürünleri ihraç eden yerine ithal eden bir ülke konumuna gelmiştir. Gıda alanındaki dışa bağımlılığın bedelini de her zamanki gibi emekçiler, işsizler, yoksullar ödemektedir.

Bunlar biliniyor.

TMMOB her konuda olduğu gibi gıda konusunda da sözünü söylemeye devam edecektir.

TMMOB "Dünya Gıda Günü"nde, insanımızın aç kalmadığı, yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanabildiği "Başka bir dünya mümkün" demektedir.

TMMOB "Başka bir dünya mümkün" diyenleri, o dünya için ortaklaşa mücadeleye çağırmaktadır.

 Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı