3 KASIM'DA ÖZGÜR DEMOKRATİK EŞİTLİKÇİ BİR TÜRKİYE İÇİN ANKARA'DAYIZ
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, 30 Ekim 2007 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.
3 KASIM‘DA
ÖZGÜR DEMOKRATİK EŞİTLİKÇİ BİR TÜRKİYE İÇİN
ANKARA‘DAYIZ
Bugün ülkemiz kapitalist küreselleşmeye uyum adı altında sermaye lehine yeniden şekillendiriliyor. Halkın ihtiyaçları ve bizlerin beklentileri göz ardı edilerek anayasa tartışmalarından, sosyal alandaki düzenlemelere, kentlere, ormanlarımıza, yaşam alanlarımıza ve geleceğimize ilişkin her konuda halktan ve toplumun örgütlü kesimlerinden esirgenerek kararlar alınıyor, uygulamaya sokuluyor.
Bizler, geleceğimizi şekillendirecek uygulamaların bize rağmen hayata geçirilmesine izin vermeyeceğiz. "Özgür, Demokratik ve Eşitlikçi bir Türkiye" talebimizi herkese duyuracağız.
Taleplerimiz nelerdir?
Bizler özelleştirmelerin durdurulmasını, özelleştirilen halka ait varlıkların kamulaştırılması ve kamu kuruluşlarının yeniden güçlendirilmesini istiyoruz.
Son yıllarda özellikle dışa bağımlılığın arttığı enerji sektöründe biz, nükleer enerji santralleri ve benzer maceralardan vazgeçilmesini ve planlı bir enerji politikası izlenmesini istiyoruz.
Hizmet Ticareti Genel Anlaşması ile neredeyse bütün geleneksel kamu hizmeti alanlarının piyasalaştırılarak yabancı sermayenin istilasına açılmasına karşı çıkıyoruz.
Bütün çalışanlara grevli, toplu sözleşmeli sendikalaşma hakkının tanınmasını ve özellikle kamu çalışanlarının da bu hakkı kullanmasının sağlanmasını istiyoruz.
Başta düşünce ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere tüm demokratik hak ve özgürlüklerin, sözün özü demokrasinin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
Ülkemizin doğasının korunmasını, sanayileşmenin çevreyi ve doğayı tahrip etmeden gerçekleştirilmesini istiyoruz.
Kadına yönelik şiddeti ve toplumsal hayatın her noktasında cinsiyet ayrımcılığını reddediyor, kadın erkek yan yana, omuz omuza, yaşamın her alanında diyoruz.
Devlet hızla sağlık alanından çekiliyor. Söyledikleri "Sağlıkta Dönüşüm Programı" bir yıkım programıdır. Biz "Sağlıkta yıkımı durduralım! Herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli sağlık hizmeti" diyoruz.
Tarım arazilerinin yok olmasına, kirlenmesine, genetik tohum ve gıdaların ülkemize sokulmasına, çiftçimizi üretimden, tarlasından koparan işsiz, yoksul bırakan politikalara karşıyız.
"Önlenemeyecek iş kazası yoktur! iş güvenliği mühendisliği yaygınlaştırılmalı ve yasal güvenceye alınmalıdır" diyoruz.
Afetler ve afetlerin en önemlisi depremler için acil önlemler alınsın diyoruz. Deprem ve taşkınları kader olarak kabul edip, doğa olaylarını afete ve yıkıma çevirenlere karşıyız.
Su ve suya bağlı hizmetlerde çevre ve insan esas alınarak suyun mülkiyeti ve hizmetlerinin kamuda kalmasının sağlanmasını istiyoruz.
Kıyı ve orman yağmasına karşı çıkıyoruz.
"Madenlerimizin gerçek sahipleri halkımızdır" şiarını her zamankinden daha fazla haykırıyoruz.
Her türlü parçacı kentsel dönüşüm projelerine karşıyız, yaşanabilir kent projelerinin katılımcı esaslarla düzenlenmesini istiyoruz. Kentsel mekânın, toplumsal yarar ve kullanım değeri ilkesi etrafında üretilmesi-paylaşılması ve doğal-kültürel varlıkların koruma-kullanma dengesi içerisinde yaşatılmasını istiyoruz.
Hasankeyf‘te uzun bir tarihi süreci yansıtan bir birikimin dağıtılmasına, Bergama‘da, Eşme‘de, Belek‘te sermayenin halkın karşı çıkısına rağmen hukuk dışı yönelimlerine, Fırtına Vadisi‘nde, Munzur‘da, Sinop‘ta, Aloinoi‘de, Kazdağları‘nda doğanın tahribine zemin hazırlayanlara karşıyız.
Dünyanın her yerinde işgallere ve saldırılara karsı mazlum halkların yanında olduğumuzu ifade ediyoruz. Savaşa karşı barışı savunuyoruz. Halkların kardeşlik içinde yan yana ve özgürce yaşayacağı "Bir başka dünya, bir başka Ortadoğu mümkündür" diyoruz.
Ülkemizin kalkınma planlarının ulusal bilim, teknoloji, yenilenme ve sanayileşme politikaları temeline oturtulmasını, bilim ve teknoloji yeteneğimizin yükseltilmesi amacı ile eğitime ayrılan kaynakların arttırılmasını, siyasi tasarruflardan ve müdahalelerden uzak bir eğitim ortamının yaratılmasını, fırsat eşitliğine dayalı kaliteli eğitimi, öğretim üyelerinin insanca yaşamı sağlayacak ücret almalarını, üniversitelerin birer ticarethaneye dönüşmemesini istiyoruz.
Gençlik geleceğimizdir. Üniversiteler üniversite bileşenlerinindir. Eşit, parasız, demokratik, bilimsel eğitim istiyoruz. Özerk ve demokratik üniversite istiyoruz.
Kürt sorununun çözümünün demokratik yollardan geçtiğini, demokratik bir çözümün mümkün olduğunu ifade ediyoruz.
Sermayenin kârı için düzenlenmiş bir rant ekonomisi içinde, bu ekonominin yarattığı plansızlık ve karmaşa yoluyla yaşam koşullarımızın yanında, mesleki kimliklerimizin de erozyona uğramasına "hayır" diyoruz.
Her gün milyonlarca insanın kullandığı, tükettiği, içinde, üzerinde yaşadığı, çalıştığı her şeyi, kısacası hayatın kendisini tasarlayan mühendis, mimar ve şehir plancıların, bugün ucuz emek piyasasında açlık sınırıyla yoksulluk sınırı arasındaki ücretlerle yaşam mücadelesi vermesine hayır diyoruz.
İşsizliğin doğal olduğu, işsizliğin kader olduğu yalanlarına karşıyız. İşsiz üyelerimize sahip çıkıyoruz. Ücretli çalışan üyelerimiz ile emekli üyelerimizin sorunlarının çözülmesini istiyoruz.
Her türlü gericiliğe karşıyız. Zorunlu din derslerine hayır diyoruz. Dinsel inançlar kamusal alanda baskı aracı olarak kullanılmasın diyoruz. Tek bir dinin, tek bir mezhebin devlet tarafından kollanmasına ve dayatılmasına hayır diyoruz. Biri diğerinin önüne konulmaksızın tüm inançların özgürce yaşanabildiği özgürlükçü bir laiklik istiyoruz.
Emperyalist sömürü politikalarına hayır diyor, tam bağımsız bir Türkiye istiyoruz.
TMMOB, taraftır. TMMOB, bu toplumu kim çatışma ortamına sürüklüyorsa; kim şiddet ve baskı politikalarında ısrar ediyorsa; kim çok kimlikli, çok kültürlü bir toplumsal modeli dışlayarak, barışın kalıcı hale getirilmesinden kaçınıyorsa; kim iç ve dış politikada gerilim yaratmaktan medet umuyorsa; kim demokratikleşmeyi AB ile pazarlık sınırında tutup, hak arama mücadelesini anti-demokratik yöntemlerle engelliyorsa onlara karşı taraftır. TMMOB, kim karşısındakinin kimliğine, kültürüne, inancına saygı gösteriyorsa; kim ülkenin sorunlarına özgürlük ve demokrasi zemininde çözüm arıyorsa onlardan yana taraftır.
Bu yaşananlara karşı; şimdi tam da; karanlığa karşı aydınlığı; baskıcı, otoriter yönetim anlayışına karşı, özgürlük ve demokrasiyi; ırkçı ve milliyetçi anlayışın beslediği linç kültürüne karşı, bir arada kardeşçe ve barış içinde yaşamayı; her şeyin para-kâr olduğu piyasa anlayışına karşı eşitliği savunma zamanıdır. Şimdi tam da, eşit, özgür, demokratik bir Türkiye‘de bir arada yaşamı savunma, bunun için mücadele etme zamanıdır. Şimdi tam da geri adım atmadan temel hak ve özgürlüklere sahip çıkma zamanıdır.
TMMOB, 3 Kasım‘da, Türkiye‘nin özgürlükten, demokrasiden, eşitlikten, barıştan ve emekten yana aydınlık insanları ile birlikte bir kez daha Ankara‘da alanda olacak.
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı