"3. KÖPRÜYE HAYIR!" MİTİNGİ/26 ARALIK 2010/KADIKÖY MEYDANI-İSTANBUL
"3. KÖPRÜYE HAYIR!" MİTİNGİ
26 Aralık 2010-Kadıköy Meydanı/İSTANBUL
Emeğine, ülkesine, kentine sahip çıkan aydınlık yürekli, aydınlı beyinli sevgili dostlar
Hepinizi bu ülkenin mühendisleri, mimarları, şehir plancıları adına dostlukla selamlıyorum.
"Suyumuza, ormanımıza, evimize, toprağımıza göz koyanlara karşı Kadıköy‘e yürüyoruz" dedik. İşte buradayız.
Bugün AKP‘nin kentsel yıkım ve yağma planlarına hayır demek için buradayız. Ülkemizin doğal, kültürel değerlerinin yok edilmesine; kentsel ve bölgesel rant planlarına hayır demek için buradayız. İstanbul üzerinde geri dönülmez yıkımlara yol açacak "3. Köprüye hayır" demek için bir aradayız.
Sevgili Dostlar
3. Köprünün İstanbul‘a vereceği zararlar bilimsel olarak kanıtlanmış, daha önceki iki köprünün ulaşım sorununu çözemediği görülmüşken, iktidarın bu ısrarı niye? Israrlılar çünkü onlar, bu ülkeyi yönetmeyi bir yağma fırsatı olarak görüyorlar. Onlara göre; derelerimiz, ormanlarımız, kıyılarımız, SİT alanlarımız, hepsi satılık, hepsi yağma fırsatı! Onlar buna "ileri demokrasi" diyor, bizler ise "finans çevrelerinin ağzının suyu akıyor" diyoruz.
3. Köprü, bizi bir kentte değil, beton yığını üzerinde yaşamaya mahkûm edecek; plansız nüfus artışına neden olacak, kalabalık ve çarpık kentleşmeyi teşvik edecek. 3. Köprü, İstanbul‘un son orman alanlarını, su kaynaklarını yok edecek; tüm yaşam koşullarını bozacak. 3. Köprü, yok edilen ormanlarla birlikte dere yataklarının taşmasına neden olacak, seller yaygınlaşacak, içme suyu havzaları kirlenecek ve İstanbul‘un su sorunu derinleşecek. 3. Köprü, İstanbul‘un katlidir Sevgili Arkadaşlar. Onun için "3. Köprüye hayır" diyoruz.
Yaşam alanlarımızın elimizden alınmasına, kentimizin yok edilmesine hayır diyoruz. Suyumuza, ormanımıza, evimize, toprağımıza göz koyanlara "hayır" diyoruz. Bu dayatmaya binlerce kere "hayır!" diyoruz.
İstanbul satılık değil. Bu ülke, bu halk satılık değil. Bunu herkes böyle bilsin.
Sevgili Arkadaşlar,
Derelerimiz gür aksın diye HES‘lere karşı mücadele verenlerin sesini, İnay köylüsünün, Bergama köylüsünün sesi ile, onların sesini Akkuyu‘da, Sinopta direnenlerin sesi ile, onların sesini kadınların, gençlerin sesi ile, onların sesini Kürtlerin, Alevilerin sesi ile, onların sesini parasız sağlık, eğitim, barınma kavgasını verenlerin sesi ile, hepsinin sesini ötekileştirilenlerin sesi ile; ama tüm bu seslerin hepsini direnişin simgesi tekel işçisinin sesi ile, emeğin sesi ile birleştirmek zorundayız.
Şimdi hep birlikte haykıralım: Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz.
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı