ADANA İKK: KRİZİN SORUMLUSU AKP’NİN YANLIŞ POLİTİKALARIDIR

15.08.2018

TMMOB Adana İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Erol Salman, 15 Ağustos 2018 tarihinde bir basın açıklaması yaparak ülkemizde yaşanan krizin nedeninin AKP’nin yanlış ekonomi politikaları olduğunu vurgularken tüm vatandaşlarımızı birlik içinde dayanışmaya ve hakkını aramaya davet etti.

Salman, Türkiye’de son dönemde yaşanan krizin nedenini AKP’nin yanlış ekonomi politikaları olarak açıkladı. Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birinin yaşandığını vurgularken, “Enflasyondan işsizliğe, yoksullaşmadan ekonomik durgunluğa kadar hayatlarımızı her alanda kâbusa çeviren kapsamlı bir ekonomik krizle karşı karşıya bulunuyoruz” dedi.

Yıllardır TMMOB’nin bu ülkenin krize doğru sürüklendiğini söylediğine işaret eden Salman, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“Türkiye’yi ekonomik olarak savunmasız hale getiren,16 yıldır bu politikaları ısrarla uygulayan AKP iktidarı yaşanan krizin baş sorumlusudur. Pervasızca özelleştirmeler yapılmış, ülkemiz rantiye bataklığına sürüklenmiş, üretim yeteneğimiz aşındırılmıştır. Üretim-yatırım-tasarruf politikalarının yerini tüketim politikaları almıştır. Tarım ve sanayi gibi üretken sektörler geriletilip, ülke kaynakları rant dağıtımı merkezli inşaat ve müteahhitlik işleri ile katma değeri düşük hizmetler sektörüne yönlendirilmiştir.

Uygulanan ekonomi politikaları bu ülkede sömürüyü, yağmayı, talanı, adaletsizliği pekiştirmiştir. Türkiye ekonomisi halkın çıkarlarına göre değil, zenginlerin daha da zenginleşmesi üzerine kurulmuştur. En ufak bir durumda yaşanan bu krizler, işte bu ekonominin doğal sonucudur. Gelinen nokta sadece halkın alım gücünü düşürmekle kalmıyor, geniş çaplı bir işsizleşme ve yoksullaşma yaşanmasına neden oluyor.

AKP’nin özellikle seçimler öncesinde tüketimi artırmaya yönelik savurgan adımları ve borçlanmayı özendiren kredi politikaları krizin daha da büyümesine neden olmuştur. Krizi asıl derinleştiren şey ise, AKP’nin antidemokratik, baskıcı ve hukuk dışı politikalarıdır. Ekonomik krizle mücadeleyi bile aklıselim yöntemlerle değil, baskıcı, tehditkâr yöntemlerle örtbas etmek istemektedir.

Yaşadığımız krizin nedenini dış güçlere bağlayan AKP’nin krizle mücadele gibi bir yönelimi olmadığının en önemli delili açıklanan 100 Günlük İcraat Programı’dır.

Yıllardır sürdürülen yanlış politikalarda ısrar edilerek bu krizden kurtulmanın mümkün olmadığı açıktır. Yapılması gereken şey, rant ekonomisi yerine üretim ekonomisini, sermaye öncelikleri yerine kamusal çıkarları, lüks ve savurganlığa dayalı yönetim anlayışı yerine tasarrufları, gündelik politikalar yerine planlı kalkınmayı önceleyen bir anlayışın öne çıkartılmasıdır.

AKP bugün krizden çıkış için mali disiplin adı altında kemer sıkma politikasını hayata geçireceğini söylemektedir. Bugüne dek ekonomi her sıkıştığında kemer, emeğiyle geçinen geniş toplum kesimleri üzerinde sıkılmaktadır. Kamuda asıl tasarruf yapılması gereken yer ise AKP’nin siyasi çıkarları uğruna yaptığı geniş boyuttaki harcamalardır.100 Günlük İcraat Programı tümüyle gözden geçirilerek, kamu kaynaklarını israf eden harcamalar ve projeler durdurulmalıdır.

Emekçilerin alın teriyle kurulan İşsizlik Fonu’nda toplanan paralar amacı dışında kullanılmaktan vaz geçilmeli ve kriz döneminde işsiz kalan emekçilerin ve ailelerinin hayatlarını sürdürebilmeleri sağlanmalıdır.

DAYANIŞMAYA ÇAĞRISI

Varlık Fonu’nun bütün faaliyetleri durdurulmalıdır. Son dönemde özellikle ABD ve Rusya ile yapılan milyarlarca dolarlık askeri anlaşmalar iptal edilmelidir. Krizden çıkış, emperyalist güçlerin, uluslararası tekelleri, çok uluslu şirketlerin isteklerine boyun eğmekle değil, halkın genel çıkarını gözeten, emekten yana kamucu bir anlayışı hayata geçirmekle mümkündür. Yoksulluğun ve işsizliğin karşısına her yerde örgütlenerek çıkalım. Ücret kesintilerine karşı örgütlenelim, çalışma saatlerinin uzamasına karşı örgütlenelim, işten çıkarmalara karşı örgütlenelim. krize karşı keyfi işten çıkarılmalara duyarsız kalmayalım. Krizin sorumluları emekçiler, işçiler, emekliler, çiftçiler, memurlar değildir, bunun bedelini de onlar ödememelidir. Bütün mühendis, mimar ve şehir plancısı dostlarımızı içinde bulunduğumuz bu zor günlere karşı dayanışmaya çağırıyoruz.  Tüm vatandaşlarımızı birlik içinde beraber olmaya ve hakkını aramaya davet ediyoruz.”