ADANA'DAN: İSRAİL ASKERİ OLMAYACAĞIZ
Adana'da Ankara'ya gidemeyen savaş karşıtı yaklaşık 150 kişinin katıldığı eylem 12:30'da İnönü Parkı'nda başladı. AKP Adana İl binası önüne kadar yürüyen grup adına basın açıklamasını TMMOB Adana İKK sekreteri Hüseyin Atıcı okudu. İl binası önüne siyah çelenk bırakılmasının ardından eylem sona erdi.
Basın açıklamasında Hüseyin Atıcı şunları söyledi:
İSRAİL ASKERİ OLMAYACAĞIZ!
Meclis 5 Eylül‘de "tezkere" konusunda karar almak için acil gündemle toplanıyor. AKP hükümeti, yapılan bütün eleştirileri kulaklarını tıkayarak her zaman ki "yüksek çıkarlar ve seyirci kalmamak" gerekçelerinin arkasına sığınarak Türkiye‘yi sonu belli olmayan bir maceraya sürüklüyor. İsrail‘in binden fazla insanı katlettiği, 1 milyona yakın insanı kendi ülkesinde mülteci haline getirdiği bir vahşetin ardından şimdi "BM gücü" adı altında uluslararası bir askeri gücün bu bölgeye yerleştirilmesi isteniyor. Bu oyun bozulmalıdır. Tezkere reddedilmeli ve Türkiye Lübnan‘a asker göndermemelidir.
BM tarafından "Barış Gücü" adıyla oluşturulan güç aslında ABD desteğiyle Lübnan‘a saldıran, Lübnan‘ı yakıp yıkan ama amacına ulaşamayan İsrail‘in yapamadığını yapmaya çalışacak olan bir "işgal gücü", ABD ve İsrail çıkarlarını koruma gücü olacaktır.
Bizler, 1 Mart tezkeresine hayır demiş ve Irak‘a asker gönderilmesine karşı çıkmıştık. O dönemde de "savaşa hayır" demenin "tezkereyi reddetmenin, ulusal çıkarlara aykırı olduğu" iddia edilmiş, asker gönderilmesinin gerekçesinin bölgeye barış ve adalet götürmek olduğu söylenmişti. Bugün de hükümet çevreleri aynı gerekçeleri söylüyor. O dönemde "ABD askeri olmayacağız!" demiştik bugünde "İsrail askeri olmayacağız!" diyoruz. Irak‘ta yaşanılan ve ülkeyi kan gölüne çeviren süreç savaş karşıtlarının ne kadar da haklı olduğunu kanıtlamıştır.
Emperyalistlerin egemenlik yarışlarının bir parçası olarak başlatılan bu savaşların parçası, yedek gücü olmayı reddetmek, halkların barış ve kardeşlik içinde yaşamasını savunmak demektir. Bu savaşların yedek gücü olmayı reddetmek, ABD Ortadoğu‘dan defol demektir.
Bugün yapılan tartışmalarda hükümet çevrelerince durumun çok farklı olduğu özellikle dillendirilmekte ve gerekçe olarak da Birleşmiş Milletler kararı gösterilmektedir. Birleşmiş Milletlerin yaptırım gücünün ne kadar olduğu İsrail‘in Lübnan‘a saldırısı ile birlikte bir kez daha ortaya çıkmıştır. Birleşmiş Milletler ne yazık ki birçok konuda emperyalist ülkelerin dayatmalarını meşrulaştırmaktan başka bir işlev görmemektedir. Bütün bunları göz ardı etsek bile BM‘nin Lübnan‘a ilişkin almış olduğu 1701‘nolu karar BM askeri gücünün görev tanımı konusunda muğlâk ifadeler içermektedir. BM‘nin 1071 sayılı kararı Hizbullah‘ı saldırgan güç olarak göstermektedir. Ortadoğu‘daki asıl saldırgan güç ABD, İngiltere ve onun desteklediği İsrail‘dir. İsrail‘in saldırganlığını durdurmayacak hiçbir gücün inandırıcılığı ve caydırıcılığı olamaz.
İsrail; ABD‘nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesinin gerçekleşebilmesi için Lübnan‘ı işgal etti. Binlerce masum çocuk, kadın, yaşlı, sivil insan bu işgalde yaşamını yitirdi. BM yaşanan süreci seyretti. ABD‘nin ikna olduğu yerde de "Barış Gücü" oluşturulması kararı aldı. Bu "Barış Gücü" değildir. Çünkü Lübnan‘da barış olmamıştır. İsrail işgali sürmektedir.
BM Gücünün Lübnan ordusuna yardımcı olacağı ve bu görevini yapmasının engellenmesi durumunda güç kullanabileceği belirtilmiştir. Lübnan‘da sıcak çatışma belli oranlarda durmuştur. Ancak İsrail‘in Lübnan topraklarındaki işgali devam etmekte ve İsrail gerekli görmesi durumunda (ateşkes açıklaması yaptıktan sonra saldırmasında olduğu gibi) yeniden saldıracağını açıkça belirtmektedir. BM askerlerinin sadece Lübnan değil Suriye sınırına da yerleştirilmesi gerektiğini söyleyen İsrail, bunlar yapılsa dahi güvenlik açısından gerekli gördüğü bölgelerde askeri varlığını sürdüreceğini da açıklamıştır. Bu şartlar altında kamuoyunu her şey yolundaymış havası vererek tezkere çıkartmaya çalışmanın tarihsel sorumluluğunu alacak olan AKP hükümeti tarih önünde mutlaka hesap vermek zorunda kalacaktır.
Barış isteminin sözcüsü olarak bir kez daha "tezkereye hayır!, sınır ötesine asker gönderilmesine hayır!" diyoruz. Bütün milletvekillerine sesleniyoruz, halkın vicdanının sesini dinleyin, bütün dayatmalara rağmen bu bataklığa asker gönderme kararına onay vermeyin. Savaş yıkım demektir, savaş gözyaşı ve kan demektir,
Bu suça ortak olmayın!
Bu suça ortak olanları halkımız da tarih de affetmeyecektir!!!
KESK, TMMOB, Adana Tabip Odası, Emekli Sen, Küresel BAK, İHD, EMEP, ÖDP, SDP, BDSP, DHP, ESP, İşçi Mücadelesi