ANKARA VALİLİĞİ'NE TORBA YASAYA KARŞI EYLEMLE İLGİLİ OLARAK YAZI GÖNDERİLDİ
Ankara Valiliği’nin Torba Yasa’ya karşı DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından bugün gerçekleştirilecek eyleme izin vermeyeceğini bildirmesi üzerine, Valiliğe yazı gönderildi.
T.C.
ANKARA VALİLİK MAKAMI‘NA
İlgi : 01.02.2011 tarih ve 2659 sayılı yazınız
Ankara Emniyet Müdürlüğü kanalı ile tarafımıza tebliğ edilen ilgi yazınızda Birliğimiz ile diğer emek ve meslek örgütleri TTB, KESK, DİSK tarafından meclis gündemine alınacak olan " Torba Yasa Tasarısı" hakkındaki eleştirilerimizi kamuoyu ile paylaşmak amacıyla ortaklaşa yapacağımız basın açıklamasının kanuna aykırı olduğu, bu etkinliğin yapılması halinde güvenlik güçlerince müdahale edileceği bildirilmektedir.
Öncelikle Birliğimiz ve diğer emek ve meslek örgütlerince yapılacak olan etkinlik Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelerle güvence altına alınmış bir hakkın kullanımıdır.
Anayasanın Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı başlıklı (Değişik) 34. maddesinde; "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir." hükmüne yer verilmiştir.
Benzeri bir hüküm 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasının, "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı" başlıklı 3. maddesinde de yer almaktadır. Yasanın, "Tanımlar" başlıklı 2. maddesinde Toplantının; " belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzelkişiler tarafından bu Kanun çerçevesinde düzenlenen açık ve kapalı yer toplantılarını", Gösteri yürüyüşünün; "belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzel kişiler tarafından bu kanun çerçevesinde düzenlenen yürüyüşleri" ifade edeceği belirtilmiştir. Yasada anılan tanıma göre, Birliğimiz tarafından yapılacak etkinliğin, toplantı ve gösteri yürüyüşü olarak tanımlanamayacağı ve bu etkinliğin 2911 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır.
Kaldı ki, Birliğimizce yapılacak olan etkinlik 2911 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilse bile "Kanuna aykırı" bir gösteri yürüyüşünden söz edilemez. "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü" düzenlenmesi konusundaki genel ilke Anayasa ve 2911 sayılı Yasada belirtilmiştir. O da; "izin alınmadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" dır. Bu hak da ancak "milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın, genel ahlakın ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması" amacıyla ve kanunla sınırlanabilecektir. Bunun dışındaki her türlü sınırlama Anayasanın ve Yasanın anılan hükümlerine aykırı olacaktır.
Bu bağlamda yapılan etkinliklerin suç oluşturmadığı yönünde verilen pek çok yargı kararı bulunmaktadır. (Yargıtay 8.Ceza Dairesi‘nin 1.6.2000 tarihli, E:00/5246 ve K:00/10192 sayılı kararı, 30.6.1999 tarihli, E:99/9471 ve K:99/10961 sayılı kararı, 144.5.1998 tarihli, E:98/4898 ve K:98/7106 sayılı kararı, 25.12.1997 tarihli, E:97/15790 ve K:97/18479 sayılı kararı, 2.12.1996 tarihli, E:96/14160 ve K:96/15364 sayılı kararı, 5.10.1994 tarihli, E:94/9724 ve K:94/10585 sayılı kararı, 2.2.1995 tarihli E:94/15049 ve K:95/1266 sayılı kararı )
Bilindiği üzere, AB müktesebatına uyum sürecinde 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun çıkarılmış ve toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenleyen Anayasa‘nın 34. maddesinde değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikten sonra, 2911 sayılı yasa, Anayasaya aykırı hale gelmiş, 2911 sayılı Yasa Anayasaya göre daha antidemokratik ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının özüne zarar verici nitelikte kalmıştır.
Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslar arası sözleşmeler arasında olduğu kuşkusuz olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‘nin 19. maddesinde;
"Herkesin görüş ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, karışmasız görüş edinme ve herhangi bir yoldan ve hangi ülkede olursa olsun bilgi ve düşünceleri arama, alma ve yayma özgürlüğünü içerir",
Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin (İHAS) 10/1. maddesinde;
"Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir" hükümlerine yer verilmiştir.
Anayasa‘nın 25. maddesinde "düşünce ve kanaat hürriyeti" başlığı altında;
"Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz",
Anayasanın 26. maddesinde İHAS‘nin 10/1.maddesindeki düzenlemeye benzer şekilde;
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir" hükümlerine yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmenin 10. maddesinin 1. fıkrası ile Anayasa‘nın 25 ve 26. maddelerinde ifade/düşünce özgürlüğü en geniş anlamıyla güvence altına alınmıştır.
Yurttaşların yasalara göre kurulmuş olan ve üyesi oldukları örgütlü kuruluşlar aracılığıyla meşru sınırlar içinde hak aramasının, demokratik tepki göstermesinin veya düşüncelerini açıklamasının engellenmesi demokratik sisteme güveni azaltır, antidemokratik tepkileri güçlendirir. Bu nedenle hak ve özgürlükler temelinde örgütlenerek sorunlarını duyuran, görüş ve öneriler getiren demokratik kitle örgütleri demokrasinin en önemli güvencelerindendir. Açık ve katılımcı toplum düzeni de bu güvenceden doğmaktadır.
Temel hak ve özgürlükler arasında olduğu kuşkusuz olan, hak ve özgürlüklerin kullanılmasının yaptırımlara neden olması kabul edilemez.
Bilgilerinize arz ederiz.
Saygılarımızla.
Hakan GENÇ
Genel Sekreter