BODRUM "YEREL SORUNLAR, YEREL SEÇİMLER" PANELİ DÜZENLENDİ
TMMOB Bodrum İlçe Koordinasyon Kurulu tarafından düzenlenen “Yerel Sorunlar, Yerel Seçimler” konulu panel 7 Mart 2009 Cumartesi günü saat 13.00’de Bodrum Belediyesi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Yaklaşan yerel seçimler öncesi adaylara Bodrum Yarımadası‘nın sorunlarını bir kere daha anlatmak ve çözüm yollarını önermek üzere düzenlenen panelde; TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. H. Tarık Şengül, Doç. Dr. Alper Çabuk (AÜ) ve TOKİ Eski Başkanı Yiğit Gülöksüz konuşmacı olarak yer aldılar.
Panelin açılışında konuşan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı şunları şöyledi:
Sayın Konuklarımız,
Sevgili Arkadaşlarım,
Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına saygıyla, sevgiyle ve dostlukla selamlıyorum.
Öncelikle, TMMOB adına bu etkinliğin oluşmasını sağlayan arkadaşlarıma, etkinliğin gerçekleşmesi için görev üstlenen birimlerimize ve Oda çalışanı arkadaşlarıma Bodrum İKK Sekreterimiz Semayi YAMAN şahsında TMMOB Yönetim Kurulu adına teşekkür ediyorum. Etkinliğimizde görüşlerini bizlerle paylaşacak bilim insanı ve uzman arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.
Hepimizin bildiği gibi, Mart 2008 de Bodrum İKK örgütlülüğümüz başarılı bir şekilde Bodrum Yarımadası‘nın Çevresel ve Yapısal Geleceği Sempozyumu‘nu gerçekleştirmişti. O günden bu yana tam bir yıl geçti. Bodrum‘a dair o gün söylenenlerin, getirilen çözüm önerilerinin yerel yöneticiler tarafından ne derece dikkate alındığını da değerlendirme fırsatı bulacağız bugün.
Değerli Katılımcılar
Halikarnas Balıkçısı şunları söylemişti Bodrum‘a dair:
"Bodrum, hem doğanın olağanüstü güzelliğini hem de tarihin hatıralarını kendinde toplayan apak bir Akdeniz köşesidir. Şehrin hilal şeklindeki iki limanı sevenin sevilen belalıya açılan gönlü sanki denize açılır. (Deniz de belalı değil de nedir?) yan yana uzanan iki limanın bitişen yerinde kule üstüne kule - Sen Jan Şövalyelerinin kalesi - yükselir. Bembeyaz şehir bu iki limanın kıyısınca yan gelip uzanır. Beyaz evler, cicibiciye özenmeyen kesin çizgilerden yapılmadır. Tertemiz kat kat badanalanır ve beyaz duvarları, maviler mavisi gökleri, beyaz çizgileriyle ustura gibi keser.
Eskiden evler, savaş ve savunma için, yüksek yamaçlara kondurulurdu. Bunlara ev değil, kule denirdi. Ama deniz özlemiyle maviye imrenişten ötürü yerlerinde duramayarak, çam kokan nalınlarıyla, tıngır mıngır yokuş aşağıya seğirtmişler. İki koyun gıcır gıcır çakılları boyunca dizilmişler. Arkada kalanlar ayakuçlarına kalkarak öndeki kız kardeşlerinin omuzları üzerinden denize bakakalmışlar. Kimi cesur evler denize dalıp kayık olmuşlar ve dalgalar üzerinde oynaya güle, karadaki pısırık kız kardeşleriyle alay etmişler. İşte bundan dolayı kayıklarla evlerin, birde mandalina bahçelerinin sıkı fıkı bir akrabalığı vardır. Denizde gidip gelmekten usanan kayıklar ya ev ya da mandalina bahçesi olurlar.
Burası engin göklerin memleketidir. İçten gelen bir türküyü kapıp koyuverin, uzaklaştıkça türkü gökte masmavi olur. Işık burada yalnız karanlığı aydınlatmakla kalmaz, aydınlattığı maddeyi değiştirir ve görülen bir şair rüyasına çevirir. Başka yerlerde ölüp nur içinde yatılacağına burada nur içinde yaşanır. Gece yıldızlar tek tük görülen mıymıntı şeyler değildir. Yıldız kalabalıklığına engin gece dar gelir. Sanki parıltılarıyla göğü sarsıp gürlerler. Hele ufuktan ay bir görüne koysun evren bir peri masalına döner.
Kıyı boyu zümrüt fıskiyeler gibi hurmaların arasındaki küçük lokantalarla noktalanmıştır. Bura aşçıları, mitolojik suratlı orfoz balıklarını, renk renk skaros ve başka balıkları pişirmekte ustalar ustasıdırlar. Hele bir ahtapot pilavı pişirsinler, pilavı gören midye dolmaları utançtan kıpkırmızı kesilirler.
Havasından mı, denizden mi her nedense burada Tekel‘in rakıları bile mucize kabilinden cennet şekerine döner.
Bodrum kentinin bir yanında maden suları denize akar, karşıdaki Karaada‘nın ılıcası ise, neredeyse ölüyü diriltir. Gövdenin kanı yaşama sevinciyle çarpar damarlarda, yorgun gözler güneş gibi canlanıp çakar.
Bodrum doğusunda Gökova körfezi 45 deniz mili içerlere doğru uzanır. Orası Nis‘ine, Montekarlo‘suna, Dalmaçya kıyılarına taş çıkartır. Her ufak koyu Mersin ve başka kokulu ağaçlarla çevrili erimiş bir zümrüt parçasıdır. Denizlerinde uçan balıklar uçar.
Dağlarında her biri 18 bin portakal veren portakal ağaçları yükselir. Dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayan buhur (Liquid Amber Styraxiflua) ormanları buradadır.
100 metreden denize tepe takla inen uçurumları mı isterseniz, irili ufaklı ada kümeleri mi istersiniz, altın renkli plajlar mı istersiniz? Ne istersiniz vardır burada.
İtalya‘yı gör de öl" derler. Yok a canım; Bodrum‘la kıyılarını gör ve yaşa...."
Bodrum‘a adım attığımız an Cevat Şakir‘in, sevgili Halikarnas Balıkçısının Bodrum‘unu özlüyoruz ve o yılların Bodrumu‘nu hayal ediyoruz. Bodrum‘un eski kimliği bir sürgün yeri değildir elbette; keşfedilmemiş, dokunulmamış, hırpalanmamış, yağmalanmamış ancak ilham verici, başka yerlere benzemeyen bir kasaba ve bir yarımada...Zaman, teknoloji ve refah yönünden 1950‘lerin 60‘ların Bodrum‘undan daha ilerde olan bu yarımada ürettiği, paylaştığı değerler yönünden daha ilerde görünmüyor.
Değerli Katılımcılar
Kentlerimizin neo-liberal/küresel saldırıların hedefi haline getirildiği bir dönemde yerel seçimlere gidiyoruz. Bu seçimler bir anlamda önemli bir kırılma noktasını temsil etmektedir. Kentlerimizde sürdürülen talan rejiminin devam edip etmemesi konusunda toplum bir karar verecek. TMMOB tüm gücüyle bu talan rejiminin yarattığı hasarı topluma anlatma görevini üstlenmiş bulunuyor. Bu çerçevede bugün gerçekleşmekte olan bu etkinliğimiz de bu çabaların bir parçası olarak görülmelidir.
TMMOB kent yaşamını ilgilendiren imar, kültür ve turizm, çevre, kamu yönetimi ve yerel yönetim sistemini düzenleyen yasaların eksiklik ve yetersizliklerinden bahsederken insan sağlığı, doğal çevre, insan hakları-kentli hakları, katılım, yaşanabilirlik gibi kavramlara referans vermektedir.
Biz biliyoruz: Sanayi, enerji, turizm, tarım, ulaşım, sağlık, çevre, eğitim, kent, kültür ve sanat politikaları bir arada gerçekleştirilmedikçe ve her birine eşdeğer önem verilmedikçe arzu ettiğimiz kent yaşamı gerçekleşmeyecektir.
Berthold Brecht "Okumuş Bir İşçi Soruyor" adlı şiirinde şunları söylüyor:
Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim? Kitaplar yalnız kralların adını yazar. Yoksa kayaları taşıyan krallar mıydı?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan, kim yapmış Babil‘i her seferinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar altınlar içinde yüzen meşhur Lima kentinin?
Ne oldu dersin duvarcılar Çin Seddi bitince?
Yüce Roma‘da zafer anıtı ne kadar çok! Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler?
Brecht bunları söylerken, elbette kentin yöneticilerini, sermaye sınıfını, kralları anmıyor. Bugün kent için bir taş daha ekleyebileceksek öncelikle kentleri kuranları ve yaşatanları anmak gerekir.
TMMOB, kentlerimizin arzulandığı biçimde yaşatılması için gücünün ve potansiyelinin farkında olarak farklı seçenekler sunma görevini bir sorumluluk olarak görüyor. TMMOB sorumluluklarının gereklerini yerine getirme kararlılığı içindedir.
Değerli Katılımcılar
TMMOB olarak biz;
Daha özerk-demokratik, katılımcı ve etkin bir yerel yönetim talep ediyoruz.
Kentsel hizmetlerin sunumunda eşitlik, kaynakların programlı kullanılması ilkelerine uyulmasını talep ediyoruz.
Kamu yararına ve çağdaş kentleşme anlayışına uygun, uzmanların ve toplumun katılımına açık bir yerel yönetim talep ediyoruz.
Çevreye duyarlı, altyapı hizmetlerini yeterli düzeyde sağlayan bir yerel yönetim talep ediyoruz.
Kentte yaşayan bütün kesimlerin sağlığını öncelik alan, içme suyu, atık su, katı atık ve ısıtma hizmetlerinde insan sağlığına uygun yatırımlar yapılmasını talep ediyoruz.
Uzun ömürlü, kalıcı ve kaliteli ulaşım altyapısı ve hizmetleri talep ediyoruz.
Kentlerimizin kendine özgü karakterini, kimliğini, tarihi mirasını koruyan ve geliştiren yatırım ve hizmetler talep ediyoruz.
Kentlerimizin engelliler, yaşlılar ve çocuklar için güvenli, ulaşılabilir olmasını, dezavantajlı olan bu kesimlere kalıcı ve sürekli destek verilmesini, hizmetlerden yararlanmasına olanak sağlanmasını talep ediyoruz.
Kentin kaynaklarını belirli kesimlere aktaran yolsuzluklara, rant amaçlı yatırımlara, kente karşı işlenen suçlara son verilmesini talep ediyoruz.
Ekonomik ve sosyal yaşamın desteklenmesini, kentlerimizin gündüz ve gece canlı olmasını, sosyal, kültürel ve spor amaçlı etkinliklerin sürekli olmasını talep ediyoruz.
Bu taleplerin karşılanabilmesi için duyarlı, etkin ve üretken bir yerel yönetim politikasının hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Nazım Hikmet şiirinde şöyle demişti:
Evler tek katlı da olabilir yüz katlı da
İş bunda değil
Yeter ki sokaklarımızı ezmesinler
Yeter ki temiz çevik güler yüzlü görsünler hizmetimizi
Çıplak duvarlara diyeceğim yok taze ve canlıysalar
Dar pencereler giyotini hatırlatır bana
Pencere dost sözü gibi rahat ve geniş olacak
Ağaçsız asfaltı sevmiyorum
Parklarda göller göllerde ak kara kuğular olabilir hatta ara sıra bando mızıka
Ama en önemlisi parklarda öpüşülebilmeli
Aptal ölü ellerini operette arya söylermiş gibi açmış mankenleri sevmiyorum
Taştan ve tunçtan insanları sevmiyorum tabanlarından inip aramızda dolaşmıyorlarsa
Bankaları ve hükümet konaklarıyla övünen şehirleri sevmiyorum
Sevdiğim şehirler sağlık evleriyle övünenlerdir
Çocuk bahçeleriyle övünen şehirler
TMMOB işte konunun tam da bu tarafındadır.
Değerli katılımcılar,
Bir kente sahip çıkacak o kentte yaşayan bireylerdir. Kente dair her türlü kararda kentlilerin katılımının sağlanması vazgeçilmez bir hak olmalıdır.
TMMOB "Hepimiz Bodrum‘un sakini değil, sahibi olalım, bunun için mücadele edelim" diyor.
Hepinize saygılar sunuyorum.