"BÜYÜK MADENCİ GREVİ VE YÜRÜYÜŞÜ"NÜN 20. YILI ANMA ETKİNLİĞİ
1990-91/Zonguldak “Büyük Madenci Grevi ve Yürüyüşü”nün 20. yılı nedeniyle TMMOB Maden Mühendisleri Odası tarafından 8 Ocak 2011 tarihinde Ankara’da anma ve kutlama etkinliği düzenlendi. İMO Teoman Öztürk Salonu’ndaki etkinlik, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve Genel Maden-İş Sendikası Başkanı Ramis Muslu’nun açılış konuşmaları ile başladı.
Açılış konuşmalarının ardından, "Zonguldak Büyük Madenci Grevi ve Yürüyüşü"nü konu alan kısa bir tanıtım filmi gösterildi ve yöneticiliğini TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun‘un yaptığı, Genel Maden-İş Sendikası Başkanı Ramis Muslu, Sabri Topçu, Prof. Dr. Ahmet Makal ve Yrd. Doç. Dr. Attila Aytekin‘in konuşmacı olduğu bir panel düzenlendi.
Öğle saatlerinde verilen kuru katık molasından sonra, "Yüzbin Kişiydiler" isimli belgesel film gösterisi yapıldı. Sözün katılımcılara verildiği "Serbest Kürsü" ile devam eden etkinlik, Fahri Bozbaş tarafından sergilenen "Göçük Mehmetle Yeni Sondaj" adlı tiyatro gösterisi ve ses sanatçısı Ahu Sağlam müzik dinletisiyle sona erdi.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘nın açılış konuşması şöyle:
Değerli Konuklar,
Sevgili Arkadaşlar,
Hepinizi TMMOB Yönetim Kurulu adına sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum.
Şiirinde Kemal Özer şöyle diyor:
Yerin derinliklerinden geldiler, ellerinde
susmak bilmeyen bir yer altı güneşiyle, ne kadar
diplere bastırılsa o kadar boğulmak bilmez yankısıyla
yüreklerinin.
Ağır ağır geldiler, karanlık sarnıçlardan sıza sıza,
sağır küplerde birike birike, yararak kaslarının içine
yuvarlanmış sızıları ve ciğerlerinde yer etmiş
ışıksız lekeleri.
Geldiler bir büyük sesin harfleriyle ağızları dopdolu,
suskun çamuru küremek için kentin gölgeli
sokaklarından, sıyırıp almak için yıllardır gökyüzüne
birikmiş pası, ovmak için isli alnını sabahın.
Anıt bildiler sıradan ve gösterişsiz bir günü, diyecek
sözleri varsa anıt bildiler, akacak bir yatağı varsa
ırmaklarının ve atacak köprüleri varsa anıt bildiler,
toplandılar o anıtın çevresine.
Sonra her gün geldiler, artarak geldiler, kadınları
çocukları ve alkışlarıyla, yoğurt mayalar gibi geldiler,
pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi, su gibi, ateş gibi.
Her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına, yeni
yollarla tanıştı ayakları, her gün yeni kabuklar çatladı,
yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini, bir kent
oldular sonunda
ve adını değiştirdiler ülkenin.
Evet, Sevgili Arkadaşlar,
20 yıl önce bugünlerde 100 bin işçi yer altından yeryüzüne "biz varız" diye seslenerek yürüdü. Süleyman Demirel‘in "yollar yürümekle aşınmaz" dediği o yollarda emekçilerin mücadelesi için yol açtılar. O yol üzerinden madencilerin ardından işçilerin yürüyüşü hiç durmaksızın sürdü. 20 yıl sonra o yoldan TEKEL işçileri geçti. Kendi kaderine sahip çıkmanın, yazgısını avuçlarına almanın mücadelesinde bu büyük yürüyüş bir iz oldu, bir tarih oldu.
Enerji Bakanı‘nın yeni yılda işçilerle "ladese" tutuşup "sizi kandırmak" kolaymış diye seslendiği madencilerin ölümle hayat arasındaki ince çizgide gidip gelen hayatları gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. Madenlere her iniş ölümle yüz yüze kalma riskini kucaklayarak gerçekleşiyor. Evet, yeni bir yıla girdik, iktidar yeni yıla yine işçileri punduna getirip kandırmanın hesabıyla girdi. Ama "bu sömürüye ve zulme artık yeter" diyenler ise zamanın ruhunu da alt üst ederek emekçiler için yeni bir geleceği ve yeni bir yılı yaratabilecektir.
Zamanın değişmesi elbette takvim yapraklarının azalması ile olmayacak aksine zamanın içinde ona müdahale eden bir iradenin gücüyle zaman kırılarak başka bir zamana geçilebilecek. Yani şimdilerde sarsılan sömürü ve baskı düzeninin yıkılması illa ki ve mutlaka mücadele ile gerçekleşebilecek. İşte, madencilerin yürüyüşü de geleceğini tarihin tekerine bağlamayan aksine geleceğe dönük sarsılmaz bir inançla, canla başla çalışarak geleceği yakınlaştırmak için mücadele edenlerin, ayakları bastığı en güçlü zeminlerden birisidir.
Şimdi işsizlikle ve güvencesizlikle yok sayılanların yeniden biz varız deme zamanıdır.
Şimdi yer altında ölüme mahkûm edilenlerin yeryüzüne çıkarak hayata ve geleceğine sahip çıkmaları zamanıdır.
Şimdi 15-16 Haziran‘dan Tariş‘e, Madenci Yürüyüşü‘nden TEKEL‘e uzanan mücadelenin izinde emekçilerin direniş hattını güçlendirmenin, sömürüye ve zulme karşı güçleri biriktirmenin zamanıdır.
Şimdi birlikte kuracağımız gelecek için hayatı ortak savunmanın zamanıdır.
Büyük Usta Nazım‘ın söylediği gibi:
Şimdi ‘Bir şafak vakti karanlığın kenarından, ağır ellerini toprağa basıp doğrulmanın zamanıdır.‘
Hepinize saygılar sunuyorum.