ÇMO: "YAŞANAN SEL FELAKETİ 'DOĞAL AFET' DEĞİL, PLANSIZ VE ÇARPIK KENTLEŞMENİN SONUCUDUR"

03.11.2006

Çevre Mühendisleri Odası, yaşanan sel felaketlerinin plansız ve çarpık kentleşmenin bir sonucu olduğunu belirterek, merkezi ve yerel yönetimleri görevlerini yerine getirmeleri konusunda uyardı. ÇMO, 2 Kasım 2006 tarihinde konuya ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

Türkiye‘de son günlerdeki yağışlar, yağmur sularının sel felaketlerine dönüşmesine neden oldu. Metropolden yoksul kentlere ve kıyı bölgelerine kadar yaşamı alt üst eden yağışlar, yirminin üzerinde kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. İstanbul, Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Şanlıurfa, Batman, Muğla, Antalya ve Mersin gibi yerleşim yerleri, merkezi ve yerel yöneticiler tarafından, plansız ve çarpık kentleşmeye ve politikasızlığa terk edildi.

Türkiye‘de en önemli sorunlardan biri olan altyapı eksiklikleri ne yazık ki bugüne kadar tam olarak giderilememiş, merkezi ve yerel yönetimler tarafından yapılan çalışmalar yetersiz kalmıştır. Plansız ve düzensiz kentleşme, tarım arazileri üzerine yerleşim planlarının uygulanması, orman alanlarının yok edilmesi, dere yataklarımıza ve kıyılarımıza bilinçsizce yapılan müdahaleler sonucunda ülkemizde yağışlar maalesef can, mal ve toprak kayıplarına neden olan sel felaketlerine dönüşmektedir.

Yağışların sel felaketlerine dönüşmemesi için;

-Belediyelerde yağmur suyu projeleri bir an önce projelendirilmeli ve projelerine uygun olarak inşa edilmelidir.

-Doğal drenaj yerleri olan dere, kum dere yataklarına yapılan bilinçsiz müdahaleler önlenmeli ve dere ıslahı sağlanmalıdır.

-Aktif ve aktif olmayan dere yatakları, taşkın saha sınırları DSİ tarafından haritalara işlenmeli, bu bilgiler imar planlarında da göz önünde bulundurulmalıdır.

-Belirlenen taşkın saha sınırları içinde kalan alanlarda yapılaşma kesinlikle yasaklanmalıdır. Taşkın saha sınırları içinde kalan konutlar bir an önce kamulaştırılmalı ve bu alanlar yeşil kuşak olarak yeniden planlanmalıdır.

-Ayrıca, ağaçlandırma ve erozyon önleme çalışmalarına öncelik verilmelidir.

-Kentler için afet master planları geliştirilmeli ve kentlerimiz afete güvenli bölgeler haline getirilmelidir.

-Kanalizasyon sistemlerinde birleşik sistem yerine ayrık kanalizasyon sistemleri tercih edilmelidir. Ülkemizde yaygın olarak kullanılan birleşik kanalizasyon sistemleridir. Kentlerimizde artık, birleşik kanalizasyon sistemleri yerine, son 20 yıldır tüm dünyada yaygın olarak uygulanan ayrık kanalizasyon sistemleri kullanılmalıdır.

Neden Ayrık Kanalizasyon Sistemi

-Ülkemizdeki hızlı nüfus artışı nedeniyle, birleşik kanalizasyon sistemleri, artık kentlerimizin atıksuyunu bile taşımakta yetersiz kalmaktadır. Birleşik sistemler atıksuyu bile taşımakta zorlanırken bir de aynı kanala yağmur suyu eklendiğinde sistem iflas etmektedir.

-Ayrık sistemlerde yatırım maliyeti yüksek gibi görünmekle birlikte, birleşik sistemle karşılaştırıldığında ve uzun vadede bakıldığında aslında birleşik sistemin daha maliyetli olduğunu görebiliyoruz.

-Birleşik sistemlerin tıkanmalardan dolayı sık sık temizlenmesi gerekir. Ayrık sistemlerde ise akış hızı fazla olduğundan sık sık temizlenmelerine gerek yoktur.

-Birleşik sistemlerde arıtma hem zor hem de pahalıdır. Birleşik sistemler için arıtma tesislerinin büyük boyutlandırılması gerekir. Arıtma tesislerine ek olarak bir de yağmur suyu bekletme havuzu eklenmelidir. Ayrıca caddelere atılan tuz arıtma tesislerine geldiğinde sorunlar yaratır. Ayrık sistemlerde ise arıtma daha etkili, daha kolay ve daha ucuzdur. Caddelere atılan tuz da arıtmayı etkilemez.

-Yağmursuz kurak mevsimlerde, büyük çaplara sahip olan birleşik sistem kanallarında akış hızı düşük olduğundan anaerobik ayrışma meydana gelir ve etrafa koku yayılır. Bunun için de sık sık yıkanmaları gerekir.

-En önemlisi, şiddetli yağmur sonucunda kanal kapasitesinin yetersiz olduğu durumlarda bodrum katları su basar. Ayrık sistemlerde ise bodrumların yağmur suyu kanalı ile bir bağlantısı olmadığından su basma tehlikesi hiçbir koşulda gerçekleşmez.

Halk Sağlığı Açısından Öncelikler

-Afetlerde can ve mal kaybının en aza indirilmesi, ortaya çıkan çevresel koşulların neden olabileceği önlenebilir tüm hastalıkların önlenmesi, kurtarma, tahliye ve tedavi uygulamalarının etkinleştirilmesi gerekmektedir.

-Daha sonraki tekrarlarında söz konusu zararları minimize edecek önlemlerin belirlenmesini sağlayacak afet sonu analizleri mutlaka yapılmalıdır.

-Toplum bireyleri ile ilgili görevlilerin afetler sonrasında enkaz kaldırma, yaralı kurtarma, ölü çıkarma gibi uygulamalar konusunda eğitilmeleri gerekmektedir.

-Ayrıca afet planlaması ve organizasyonu yapan kuruluşlar arasında işbirliği sağlanmalıdır.

Sonuç olarak; tarım arazileri, dere yatakları, orman alanları ve kıyılarımıza bilinçsizce yapılan müdahalelerden vazgeçilmeli, ülkemizde uzun vadede altyapı projelerine önem ve öncelik verilmelidir. Bu noktada, sağlıklı altyapı politikaları geliştirilerek akılcı yatırımlarla bir an önce uygulanmalıdır. Bu konuda meslek odalarının ve konunun uzmanlarının bilgi ve birikimine mutlaka başvurulmalıdır.

Merkezi ve yerel yönetimleri görevlerini yerine getirmeleri konusunda bir kez daha uyarıyor, altyapı yatırımlarını kamusal yarar doğrultusunda toplum hizmetine sunmaya davet ediyoruz.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu