CUMHURBAŞKANLIĞI'NA YABANCILARIN ÇALIŞMA İZİNLERİ HAKKINDA KANUNLA İLGİLİ YAZI GÖNDERİLDİ
TBMM’de kabul edilerek yasalaşan “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”a eklenen bir maddeyle 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun’un 12. maddesi de değiştirildi. Yabancı mühendis, mimar ve şehir plancıların akademik ve mesleki yeterliliğini kanıtlamasına gerek kalmadan Türkiye’de çalışmalarına imkan tanıyan bu değişikliğin iadesi için Cumhurbaşkanlığı’na 3 Şubat 2010 tarihinde bir yazı gönderildi.
CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI‘NA
ANKARA
Sayın Cumhurbaşkanı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nin 27-28 Ocak 2010 tarihli oturumlarında "Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" görüşülerek yasalaşmıştır. 5951 sayılı bu Kanunun 8. maddesi ile 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun‘un 12. maddesi değiştirilmiştir.
Bu değişiklik, ülkemiz mühendis, mimar ve şehir plancılarını yakından ilgilendirmesine karşın Birliğimiz konudan haberdar edilmemiştir. Deyim yerindeyse yangından mal kaçırırcasına gizlenerek aceleyle yasalaşması sağlanmıştır. Öyle acele edilmiştir ki, İç Tüzüğe aykırı olarak aynı gün hem Plan Bütçe hem de Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına havale edilmiştir. Tasarının TBMM‘ne arz yazısında Maliye Bakanlığınca hazırlandığı ifade edilen tasarının içinde yer alan 8. maddenin kimin tarafından teklif edildiği de anlaşılamamıştır. Yani, sözkonusu Yasa, İç Tüzüğe aykırı olarak Yasalaşmış ve bu süreç boyunca, içinde yer alan çalışma izinlerine ilişkin maddenin milletvekilleri tarafından anlaşılmasına olanak tanınmamıştır. Olanak tanınsa idi, bu teklifin geçmişi ve Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa‘ya aykırı bulunarak Meclise iade edildiği anlaşılacaktı. Torba yasa yöntemiyle açıklıktan uzak, gizlenerek yapılan bu yasa yapma yöntemi, hem Meclis İç Tüzüğü‘nü ihlal etmekte hem de demokratik katılım, yönetişim ve düzenleyici etki analizi yapma olanağını da ortadan kaldırmaktadır. Aynı şekilde AB‘ye taahhüt edilen ve hükümetin bizatihi yayımladığı mevzuat hazırlama usul ve esaslarına da aykırı düşmektedir.
Yukarıda ifade ettiğimiz 5951 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun‘un 8. maddesi, "Türkiye dışında ikamet eden yabancılar, çalışma izni başvurularını bulundukları ülkelerdeki Türkiye Cumhuriyeti temsilciliklerine yapar. Temsilcilikler bu başvuruları doğrudan Bakanlığa iletir. Bakanlık ilgili mercilerin görüşlerini alarak 5 inci maddeye göre başvuruları değerlendirir; durumu uygun görülen yabancılara çalışma izni verir. Bu izin, çalışma vizesi ve ikamet izninin alınması halinde geçerlilik kazanır. Çalışma izin belgesini alan yabancıların, bu belgeyi aldıkları tarihten itibaren en geç doksan gün içinde ülkeye giriş vizesi talebinde bulunmaları, ülkeye giriş yaptıkları tarihten itibaren en geç otuz gün içinde İçişleri Bakanlığına ikamet tezkeresi almak için başvurmaları zorunludur.
Türkiye‘de geçerli ikamet izni olan yabancılar veya bunların işverenleri başvurularını Bakanlığa yurt içinden de yapabilir.
Mesleki hizmetler kapsamında çalışacak yabancılara akademik ve mesleki yeterlilik ile ilgili işlemleri tamamlanıncaya kadar, ilgili mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla bir yılı geçmemek üzere ön izin verilebilir.
Mesleki eğitim alanı dışında istihdam edilecek yabancı uyruklu personel için bu Kanunda belirtilen görüşler alınmaz. Bu kişiler, akademik ve mesleki yeterlilik ile lisans talep ve yeterlilik uygulamasına tabi değildir.
Çalışma izinleri, ikamet sahibi yabancılar veya bunların işverenlerinin Bakanlığa yazılı talebi üzerine, bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmelik hükümlerine göre verilir ve uzatılır.
Usulüne uygun olarak yapılan başvurular, belgelerin tam ve eksiksiz olması kaydıyla Bakanlık tarafından en geç otuz gün içinde sonuçlandırılır." biçiminde düzenlenmiştir.
4817 sayılı Yasa‘nın 12. maddesini değiştiren bu maddedeki asıl değişiklik ifade düzeltmeleri dışında iki fıkra eklenmesi olmuştur. Değişiklik, "Mesleki hizmetler kapsamında çalışacak yabancılara akademik ve mesleki yeterlilik ile ilgili işlemleri tamamlanıncaya kadar, ilgili mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla bir yılı geçmemek üzere ön izin verilebilir.
Mesleki eğitim alanı dışında istihdam edilecek yabancı uyruklu personel için bu Kanunda belirtilen görüşler alınmaz. Bu kişiler, akademik ve mesleki yeterlilik ile lisans talep ve yeterlilik uygulamasına tabi değildir." biçiminde ifade edilen bu iki fıkrayla gerçekleştirilmiş ve ek olarak da çalışma izni verilme süresi 90 günden 30 güne indirilmiştir.
Yabancı mühendis ve mimarların ülkemizde istihdamına ilişkin çalışma izinlerine yönelik düzenlemeler, TMMOB ve Odaların gündemini 2001 yılından bu yana meşgul etmektedir. Aslında, hukuksal alanda 6235 sayılı TMMOB Yasasıyla düzenleme bulan yabancı mühendis ve mimarların Türkiye‘de çalışmasının önünde yasal bir engel bulunmamaktadır. Yani, ülkemizde mühendislik ve mimarlık hizmeti yabancılara kapalı bir alan değildir. Nitekim, bugüne dek uygulanan prosedüre gereğince; Mühendis ve Mimar ünvanlarının tanınmasında ve meslek odasına üyelik koşullarında yabancı-yurttaş ayrımı yapılmamıştır.
Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Yasa gereği, bir yükseköğretim kurumunda mühendislik ve mimarlık eğitimi almış diploma sahibi kişiler mühendis ve mimar ünvanına sahip olurlar (3458 sayılı yasa madde. 1, 3 ve 7). Bu unvana sahip kişiler, mühendislik ve mimarlık mesleğini ifa edeceklerse ilgili meslek odasına kaydolmak zorundadırlar. Kamuda asli ve sürekli memur sıfatıyla çalışanlar hariç, mesleğini ifa etmek isteyen herkesin odaya kaydı Anayasal ve yasal gerekliliktir. Bu gereklilikten ne yabancılar ne de yurttaşlar muaf tutulmuş olup, aksi yaptırıma bağlanmıştır (TMMOB Yasası mad. 38).
1954 tarihinde kabul edilen TMMOB Yasası‘nın 34 ve 35. maddeleri, yabancı mühendis ve mimarların Türkiye‘de çalışabilmelerini, "taahhüt ettikleri işe münhasır kalmak kaydıyla" "TMMOB‘nin mütalaasını almak ve Bayındırlık Vekaletinin tasvibinden geçmek" ve 36. maddeye göre de "ilgili meslek odasına geçici üye olmak" şartlarına bağlamıştır. Bu uygulama,-Hazine Müsteşarlığı‘nın yasadışı izinleri hariç-Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun‘un 6 Mart 2003 tarihinde kabulüne kadar sürmüştür. Anılan Yasa ile TMMOB Yasası‘nın 34 ve 35. maddesinde yabancı mühendis ve mimarlara izin veren makam Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak değiştirilmiştir. Gerekçe, çalışma izinlerinin değişik makam ve kurumlar tarafından verilmesinin çalışma izinlerinin denetimini ortadan kaldırdığından Avrupa Birliği İlerleme Raporunda belirtilen dağınıklığın giderilmesidir. Anılan Yasa düzenlemesine göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, yabancı mühendis ve mimarlar hakkında TMMOB ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı‘nın görüşünü alarak çalışma izni verecektir.
TMMOB Yasasına göre, kişinin Odaya üye olabilmesi için mühendis ya da mimar unvanına sahip olması gerekir. Diplomasını ya da denklik belgesini ibraz edemeyenin üyeliği de söz konusu olamaz. Öncelikle, yabancı kişinin akademik yeterlilik konusunda YÖK‘çe düzenlenmiş belgeyi ibraz etmesi gerekir. Akademik unvan belgelendikten sonra, bu unvanın üstlendiği işin niteliğiyle örtüşüp örtüşmediğine yani yapılan işin ihtisas alanına girip girmediğine bakılır. Ayrıca mesleki deneyimin olup olmadığı, aldığı ücretin asgari ücret tarifesine uygun olup olmadığı, ülkesindeki Oda‘dan mesleğin icrasına yönelik ceza alıp almadığı da incelenir. Bunlar mesleki yeterliliğin önkoşullarıdır. Bu koşulları sağlayamayan yabancı meslek mensupları hakkında TMMOB olumlu görüş bildiremez.
Yukarıda özetlediğimiz uygulama AB prosedürlerine paraleldir. Nitekim; AB‘nin politikalarını belirleyici ülkelerden Almanya ve Fransa‘nın meslek yasalarında yabancı meslek mensuplarının hangi koşullarda meslek odalarına üye olacakları belirlenmiştir. Fransa Mimarlık Yasası‘nın 11. maddesinde yer alan,
"Avrupa Ekonomik Topluluğu üyesi olmayan devletlerin uyruğundaki gerçek kişiler, mütekabiliyet anlaşmasından ya da uluslar arası taahhütlerden faydalanabildikleri takdirde, talepleri üzerine, Fransız vatandaşlarıyla aynı diploma, sertifika, mimar unvanı ya da vasıf, medeni haklardan faydalanma ve etik koşullar dâhilinde bir bölge levhasına kaydolurlar." düzenlemesi, elbette ki Fransa‘da oturma ve çalışma izni almış gerçek kişiler için söz konusudur.
Alman Mimarlar Odası Yasası‘nın "Kim üye olabilir" başlıklı paragrafın 5. bendinde,
"Bazı şartlarda yabancı mimarlarda kaydolabilmektedir. Bunlarda: Avrupa Ekonomik Topluluğuna üye bir ülkenin vatandaşı olmak, AET‘nin anlaşma imzaladığı ülkelerden birinin vatandaşı olmak gibi koşullar aranmaktadır. Üye kabulü ancak B.W Eyaleti Mimarlar Odası Üye Kabul Komisyonunun onayı ile olmaktadır."
Bu iki ülkenin yasalarına baktığımızda, önkoşul kişinin kendi yasalarına göre mimar unvanına ve mesleki yeterliliğe sahip olması, ikinci koşul ise, devletlerarası karşılıklılık ilkesidir.
AB bünyesinde çıkan uyuşmazlıklarda Avrupa Adalet Divanı Kararları:
*"Bir devlet mevzuat ve idari düzenlemelerle bir mesleğin icrası için hak tanıyarak bir sistem yarattı ise, bu mesleki faaliyet belirli şartları yerine getirenlerce icra edilebilir ve bunları yerine getirmeyenlere hizmet sunmak amacıyla yerine getirmeyenlere verilmez.....Ev sahibi ülkenin yetkin otoritesi, bir kişinin bir diğer üye ülkede bir mesleği icra etmek için aldığı diplomalara, sertifikaları, ve diğer nitelik belgelerini, bu ülkede icra edilebilmesi için diplomalarla sertifikalandırılan ihtisas bilgisi ve yetenekleri ile ulusal kuralların gereği bilgi ve nitelikler ile karşılaştırmak üzere dikkate almalıdır."[1]
*"Bir AB vatandaşı bir başka AB ülkesinde bir mesleği icra etmek isterse, kendi ülkesindeki yetkin bir otoritenin tanıyacağı denkliğini aldıktan sonra bu girdiği ülkede oturma izni alması ve bazı sınavları geçmesi gerekir. Direktifler olmasa da, kendi ülkesinde ulusal bir diploma şartı da var olsa, bir kısıtlama getirilebilir. Anlaşmanın 52. maddesi bu hakkı verir."[2]
*"Bir mesleğin icrası ülke vatandaşı ile yabancıya aynı uygulanır."[3]
*"Objektif kriterler bazında denklikler tanınır ve diplomanın alakalı olduğu çalışmalar ve eğitime bakılır".[4]
Ülkemizdeki yasal düzenleme ve uygulamalar, AB ülke yasaları ve Adalet Divanı kararlarının gerisinde kalmasına karşın, mühendislik ve mimarlık alanının hiçbir ölçüt ve denetim olmaksızın açma isteminin bir dayanağı var mıdır?
Ülkenin sürekli ekonomik kriz girdabında olduğu söylemi, istihdam sorunu gibi gerekçelerle yabancı sermayeyi teşvik için çıkarılan Genelge ve Tebliğler, çalışma izinleri konusunda tam bir kaos yaratmıştır. Bunun yanında Gümrük Birliği, DTÖ ile yapılan müzakereler, GATS gibi anlaşmalar da denetimsiz bir seyir izlemiş ve ulusal çıkarlar yönünden tam bir teslimiyet sonucu doğurmuştur.
Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası ve 1995 tarihli Yabancı Sermaye Çerçeve Kararı Hakkında Tebliğ‘e dayanarak binlerce yabancı mühendis ve mimara -6235 sayılı Yasaya rağmen- çalışma izni vermiştir.[5] Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü mühendis ve mimarlar yönünden çalışma izni konusunda yetkili olmadığı halde kilit personel adı altında ya re‘sen çalışma izni vermiş ya da mühendis ve mimarların lise diploması ile işçi statüsünde çalışmasına göz yummuştur. Bu sorunları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hala çözememiştir. Çözüm için Yönetmelik değişikliği yapılmış ancak, yargı yerince bu yönetmelik hukuka aykırı bulunmuştur. Hukuka aykırı durumun çözümü için yine hukuka aykırı bir yolla yasa tasarısı hazırlanmıştır. TBMM‘de kabul edilen bu Yasa, Cumhurbaşkanı tarafından TBMM‘ne bir kez daha görüşülmek üzere gönderilmiştir.[6]
Hazine Müsteşarlığı‘nın doğrudan yabancı yatırımlarda çalışma izni prosedürünün uzun sürmesinin ulusal çıkarlara uygun olmadığı yönündeki söylemi, FİAS tarafından dahi doğrulanmamıştır. Uluslararası finans örgütlerine ve Dünya Bankası‘na danışmanlık hizmeti veren FİAS‘ın Raporunda, yabancıların giriş prosedürlerinin ve işçilerle ilgili düzenlemelerin yatırımcılar için büyük bir sorun oluşturmadığına, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye‘nin iyi bir yerde olduğuna işaret edilmektedir. Anılan Raporda, yüksek vasıflı uzmanların çalışma izni almada zorlandıklarını ancak bu durumun tüm dünyada nitelikli personelin çalışma izni sürecinin uzun olduğu belirtilmektedir.[7] Çalışma izinleri konusunda bir sıkıntının olmadığı Dünya Bankası raporlarıyla da ortadadır. Üstelik TMMOB‘ye görüş için gönderilen talep dosyalarının sayısı yıllık ortalama 100‘ü geçmemektedir. Bu durum karşısında siyasal iktidarın ısrarının bir anlamı olsa gerekir.
Siyasal iktidarın mühendislik ve mimarlık hizmet alanını tam bir serbestiye teslim etmesi isteminin gerekçesi, ne mesleğin genel ifa kurallarına ne de uluslararası bir taahhüt ve antlaşmaya dayanmaktadır. 5951 sayılı Yasa‘nın 8. maddesi ile Türkiye, karşılıklılık ilkesi olmaksızın, bilimsel ve hukuksal hiçbir ölçüt aranmaksızın mühendislik ve mimarlık hizmetini tek taraflı olarak tüm Dünya ülkelerine açan yegane ülke olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız biçimiyle bir mühendis ve mimarın meslek icra edebilmesi için akademik ve mesleki yeterliliğinin bulunması önkoşuldur. Bundan ülke mühendis ve mimarı muaf değildir. Makamınıza onay için sunulan 5951 sayılı Yasa‘nın 8. maddesi, yabancı ülke vatandaşlarını bu zorunluluktan muaf tutmaktadır. Bununla, ülkemiz vatandaşına akademik ve mesleki yeterliliği tanınmadan mesleğini icra etmelerine izin verilmezken yabancıya bu hak verilmektedir. Bu yasayı onaylamanız halinde ülkemiz vatandaşı meslek mensupları kendi ülkesinde yabancı olacaktır. Bir yıllık gibi görünen muafiyet aslında tam bir muafiyet biçimine dönüşecek ve yabancı şirketler birer yıllık periyotlarla çalışanlarını değiştireceklerdir. Ülkemiz mühendis ve mimarları kendi ülkesinde haksız rekabetin mağduru olacak, iş kaybına uğrayacak, hizmetten yararlananlar ise, hizmeti sunanların mühendis ve mimar olduğunu bilemeyeceklerdir.
Önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından incelenen ve Anayasa‘nın çalışma özgürlüğünü düzenleyen 49., temel hak ve özgürlüklerin, yabancılar için, uluslararası hukuka uygun olarak yasayla sınırlanabileceğini düzenleyen 16., hukuk devleti ilkesini düzenleyen 2., eşitlik ilkesini düzenleyen 10. ve hiçbir etkinliğin ulusal çıkarlara aykırı olamayacağı kuralından hareketle 176. maddesine aykırılığı tespit edilerek TBMM‘ye iade edilen yasanın, iade gerekçeleri ortadan kalkmadığından, 8. maddenin torbadan çıkarılarak TBMM‘ne iade edilmesini beklemekteyiz. Aksi durum, ülke mühendis ve mimarları yönünden istihdamı zorlaştırıp, haksız rekabet ortamı yaratırken, kamusal açıdan ise, bütün alt yatırımların konsorsiyumlar aracılığıyla yapıldığı ülkemizde, hizmette artık kalite ve denetimin olmayacağı ve aranmayacağının dünyaya ilanı olacaktır.
Makamınızdan, Ülkemiz mühendis ve mimarları karşısında yabancı mimar ve mühendislere ayrıcalık getiren, meslek kuruluşlarının denetimini ortadan kaldıran, denetimsiz, kuralsız hizmet sunumunu öngören, yabancı mimar ve mühendislerin Türkiye‘de serbestçe hizmet sunumlarına akademik ve mesleki yeterlilik kriterleri aranmaksızın, karşılıklılık ilkesi gözetilmeksizin olanak tanıyan, haksız rekabet ortamı yaratacak bu düzenlemenin iadesini istemek zorunlu olmuştur.
Gereğini arz ederiz.
Saygılarımızla,
Mehmet SOĞANCI
Yönetim Kurulu Başkanı
Ekler: 1- 07.06.2007 tarihli Cumhurbaşkanlığı Makamı‘nın iade gerekçesi
2-TMMOB Görüşü
3-Dönem Milletvekillerine gönderilen mektup
[1] Dava C-234/97
[2] C-71/76
[3] C-96/85
[4] C-375/92
[5] Hazine Müsteşarlığı‘nın 11.03.2002 tarih 15495 sayılı yazısı
[6] 07.06.2007 tarih 5665 sayılı kanun iade gerekçesi, Çankaya.gov.tr.
[7] Dünya Bankası FIAS Yabancı Personel Çalışma İstihdamı hakkındaki Çalıştay Raporu