DENİZCİ ÜNLÜLERİMİZ VE DENİZCİLİK SORUNLARIMIZ PANELİ YAPILDI

08.11.2007

TMMOB Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ve Deniz Haber Ajansı işbirliği ile düzenlenen "Denizci Ünlülerimiz ve Denizcilik Sorunlarımız" konulu panel 6 Kasım 2007 tarihinde İzmir Tepekule Kongre Merkezi'nde gerçekleştirildi. Panelin açılışında TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Halil Gezer bir konuşma yaptı.

Halil Gezer konuşmasında şunları söyledi:

"Ülkemizde ne zaman denizcilikle ilgili konuşma yapılsa duymaya alışık olduğumuz ilk cümle ‘üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz‘ olmaktadır. Bu coğrafi olarak doğru olsa da, politikalar açısından böyle midir acaba? Ülkemizde denizciliğe gereken önem verilmekte midir?

Hızla gelişen teknolojilere paralel olarak günümüz dünyasında deniz ve denizcilik; yük ve yolcu taşımacılığı başta olmak üzere, gemi inşa sanayi, liman hizmetleri, deniz turizmi ile bir ticaret ve hizmet dalıdır. Denizyolu ulaştırmasının faaliyet alanı uluslararası bir özellik taşımaktadır. Uluslararası siyasi, ekonomik gelişme ve koşullar deniz ulaştırmasının kural ve yöntemlerini belirlemektedir.

Bugün dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 80‘i denizyolu ile yapılmaktadır. Denizyolu taşımacılığının diğer taşıma türlerine göre avantajları fazladır. Demiryolu taşımacılığına oranla 3,5 kat, karayolu taşımacılığına oranla 7 kat ucuzdur. Diğer avantaj ise özellikle sanayi hammaddesini oluşturan büyük miktarlardaki yüklerin bir defada bir noktadan diğer bir noktaya taşınması imkanını sağlaması olarak belirtilebilir.

20. yüzyılın son çeyreğinde dünyadaki politik ve teknolojik gelişmeler dünya deniz ticaretini de etkilemiş, yapısal değişimlere zorlamıştır. Teknolojik gelişmelere paralel olarak gemilerin süratlerinin ve boyutlarının artması uzaktaki pazarlara daha kolay ulaşılmasını sağlamıştır.

Kara, deniz ve hava taşımacılığı bütünleşme eğilimi göstermiş ve yüklerin kapıdan kapıya taşınmasına olanak tanıyan kombine taşımacılık ve bunun yük birimi olan birim yük kavramı, özellikle konteynırların ortaya çıkması ile giderek artan bir önem kazanmıştır. Konteynır taşımacılığı günümüzde bir çığır açmıştır.

Dünya enerji tüketimi OECD‘nin 1970‘li yıllarda öngördüğü miktarın yarısı kadardır. Ayrıca dünya ekonomileri enerji tüketiminde, petrol yanında, doğalgaz, kömür ve sudan yararlanma konularına ağırlık vermeye başlamışlardır. Diğer taraftan çevre koruma kaygıları ile alternatif enerji üretimine yönelme yaygınlaşarak artacaktır.

Bütün bunlara bağlı olarak yakın gelecekte ham petrol tankeri talebinin azalması, buna karşın likit gaz taşıyıcılarına yönelik talebin ise artması beklenmektedir.

Türkiye‘nin dış ticaret taşımasındaki denizyollarının payı yüzde 91 civarında olmasına karşın, Türk bayraklı gemilerin payı, deniz ticaret filomuzun sayısal yetersizliği, filoya dahil gemilerin uluslararası kural ve standartlara uygun olarak işletilmemesi ve destekleme politikalarındaki eksiklik nedeniyle yüzde 35 ‘i geçememektedir.

Bizce neler yapılmalıdır?

Gemi tekne ve her türlü deniz taşıma aracının üretiminde en ileri teknoloji kullanılmalıdır, özelleştirme uygulamalarına son verilmeli, kamu tersaneleri yol gösterici ve düzenleyici konumuna getirilmelidir.

Oluşturulmaya çalışılan tersane bölgelerinde çevre koşulları göz önüne alınmalıdır, Taşeronlaşmanın yaygınlaştığı tersanecilikte işçi sağlığı, iş güvenliği ve sendikalaşma temel öncelik olmalıdır,

Limanlarımızın kruvaziyer dahil tüm yolcu taşımacılığında modernizasyonu ve ileri teknoloji ile donatımı sağlanmalıdır. Yük taşımacılığına ilişkin olarak dünyada var olan eğilime uygun alt yapı mutlaka sağlanmalıdır,

Gemi söküm alanları dünya standartlarına uygun halde donatılmalıdır. Burada mutlaka sendikalı ve eğitimli personel çalıştırılmalıdır. Her türlü iş, işçi ve çevre güvenliği sağlanmalıdır. İşletmeler ticari ve çevresel denetime açık tutulmalıdır. Gemi sökümünün ticari olmaktan öte gemi yapım ve ticareti sürecinde fonlandırılmış bir kamusal hizmet olarak planlanması değerlendirilmelidir.

Bu işleri yapacak olan iyi yetişmiş nitelikli personelin yetişmesinin önü açılmalı, bu çalışma ticarileşmemeli, TMMOB‘nin ilgili odaları bu sürece mutlaka müdahil olmalıdır.

Ve sonuç olarak yıllardır ülkemizde göz ardı edilen ve yok sayılan planlama kavramı temel alınarak bütünlüklü bir politikanın oluşumu, ilgili tüm tarafların katılımı ile oluşturulmalıdır."