DÜNYA GIDA GÜNÜ: "AÇLIĞA KARŞI; YAYGIN ÜRETİM, HAKÇA BÖLÜŞÜM" SEMPOZYUMU/15 EKİM 2011/ANKARA
Değerli Konuklar,
Sevgili Arkadaşlar,
Öncelikle hepinizi TMMOB Yönetim Kurulu adına sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)‘nün kuruluş yıldönümü nedeniyle her yıl 16 Ekim‘de Dünya Gıda Günü kutlanıyor. Birliğimize bağlı Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odalarımız da her yıl düzenledikleri etkinliklerle konu üzerinde uyarı ve bilgilendirme görevlerini yerine getiriyor, bilgi birikimlerini kamuoyu ile paylaşıyorlar. Bu yılki sempozyum da "Açlığa Karşı; Yaygın Üretim, Hakça Bölüşüm" başlığıyla düzenleniyor.
Sevgili Arkadaşlar,
İnsanların aç kalmadığı, yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanabildiği bir dünya hepimizin özlemi. Ancak, bilimsel ve teknik gelişmelere ve bu alandaki olumlu çalışmalara rağmen Dünya‘da en büyük sorunların başında hala açlık gelmektedir. Dünya üzerinde yaklaşık 1 milyar insan açlıkla mücadele etmektedir. Bundan çok daha fazla sayıda insan da gizli açlık çekmekte, yetersiz beslenmektedir.
Hastalığa ve ölüme yol açan, insanların potansiyel çalışma güçlerini azaltan, çocukların öğrenme kapasitelerini etkileyen, insanlığın barış ve refah içerisinde yaşamasına engel olan açlıkla mücadelede, özellikle gelişmiş ülkelerin refah paylarını gelişmemiş ülkelerle paylaşmasının gerekliliği kaçınılmaz bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bugün buna kayıtsız kalan ya da çözüm yerine polemik üreten bu ülkelere 1996 yılında düzenlenen Dünya Gıda Zirvesi‘ndeki imzalarını hatırlatmak gerekir. 1996 yılında bir araya gelen liderler 2015 yılına kadar dünya üzerindeki aç insanların sayısının yarıya indirilmesi üzerinde anlaşmaya varmışlardı. Oysa, yakın zamanda Somali‘den gelen görüntüler hepimizin aklında...
Somali‘de ve Afrika kıtasının birçok ülkesinde yaşananlar iklim ve kuraklığın bir sonucu olarak yansıtılmakta, açlık bu kıtada yaşayanların kaderiymiş gibi sunulmaktadır. Açlık ne küresel iklim değişimin bir sonucu, ne de insanların kaderidir. Açlığın sebebi, gelişmiş ülkelerin daha fazla sömürme isteği, kapitalizmin yarattığı adaletsiz bölüşüm sistemidir.
Dünya ekonomik sistemi nedeniyle ürün ve üretim tercihlerindeki değişiklikler sonucu tarımdan çekilen insan gücü, bitmeyen savaşlar, hastalıklar ve tüm bunların altında yatan ekonomik sistemdir açlığı yaratan. Yarattıkları drama karşı timsah gözyaşı dökenlerin, eşitsizliği yeniden üreten, var olan politikalarla bu sorunlara çare bulunacağı şeklinde ham hayaller peşinde koşanların öncelikle bunu kabul etmesi gerekir.
Sevgili Arkadaşlar,
Somali de bir zamanlar tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeten bir ülkeydi. IMF ve Dünya Bankası‘nın dayattığı politikalarla bugün yaşanan dram ise ortadır. IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü‘nün dayattığı "politikalar" Türkiye‘yi de giderek tarım ürünlerinde dışalımcı konumuna sürüklemektedir. Üç tarafı denizlerle çevrili, verimli arazilere ve geniş bitki örtüsüne sahip ülkemiz, kapitalizmin aktörlerinin dayattığı bu yanlış politikalar sonucunda gıda alanında giderek artan sorunlarla karşı karşıyadır.
Uygulanan yanlış politikalar sonucu ülkemizdeki hayvan ve bitki türleri hızla yok olmaktadır. Türkiye tarım ürünleri ihraç eden yerine ithal eden bir ülke konumuna gelmiştir. Gıda alanındaki dışa bağımlılığın bedelini de her zamanki gibi emekçiler, işsizler, yoksullar ödemektedir.
Zengin ülkeler, küresel gıda şirketleri aracılığıyla kendi gereksinimlerini sağlamak için bugün başta Afrika olmak üzere çeşitli ülkeler üzerinde topraklar alarak kendi gıda rezervlerini yaratmaktadırlar. Ne yazık ki göz dikilen topraklar arasında ülkemizin bereketli toprakları da bulunmaktadır. Önümüzdeki süreçte ülke topraklarının yabancılara satışını kolaylaştıran yasal değişiklikler bizi beklemektedir.
Sevgili Arkadaşlar,
Ülkemizin artan nüfusu ve gıda sanayinin ileriye dönük gelişimi açısından tarımsal üretim potansiyelinin, üretimin çeşitliliğinin ve ekolojik üretim olanaklarının arttırılması yönünde çaba sarf edilmesi zorunludur.
Bu kapsamda iyi tarım uygulamaları çerçevesinde güvenli hammadde kaynaklı güvenilir gıda üretimi için önümüzdeki dönemde daha yoğun ve bilimsel ağırlıklı çalışmalar gerekmektedir. Bu sorumluluğu kamu sektörü, üniversiteler, araştırma kuruluşları, meslek örgütleri ortaklaşa taşımalı ve sürdürmelidirler. Aksi takdirde zaman içerisinde sürdürülebilir tarımsal üretimi risk altına girmiş, gıda güvenliği tartışılır hale gelmiş, dışalıma bağımlı ve gıda dış satımında sorunlar yaşayan bir ülke olarak, karanlığın içinde kalmamız kaçınılmaz olacaktır.
Bu sempozyumda açlık ve yaygın üretim, hakça bölüşüm konusu tüm yönleriyle uzmanları tarafından irdelenecektir.
Bu etkinliği düzenleyen Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odamıza ve emeği geçen herkese teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Mustafa Erdoğan
TMMOB Yönetim Kurulu Sayman Üyesi