DÜNYA ŞEHİRCİLİK GÜNÜ 46. KOLOKYUMU BAŞLADI

07.11.2022

8 Kasım Dünya Şehircilik Günü 46. Kolokyumu "Toplumda ve Mekanda Adalet" temasıyla 6 Kasım 2022 tarihinde Eskişehir'de başladı.

Kolokyumun açılışında TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gencay Serter birer konuşma yaptılar.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramazşöyle konuştu:

"Değerli Büyükşehir Belediye Başkanımız, Değerli Hocalarım, Değerli Meslektaşlarım, Sevgili Öğrenciler

Hepinizi şahsım ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

1977’den beri ülkemizde kutlanmaya başlanan Dünya Şehircilik Günü etkinlikleri kapsamında düzenlenen ve TMMOB bünyesindeki en uzun erimli etkinliklerden biri olan Şehircilik Kolokyumu’nun başarılı biçimde geçmesini temenni ediyorum.

Kolokyumun düzenlenmesine emeği geçen Şehir Plancıları Odamızın yönetim kurulu üyelerine ve katkı veren bilim insanlarına teşekkür ediyorum.

Her yıl farklı konu başlığı altında farklı illerimizde düzenlediğimiz bu etkinlik, hem şehircilik alanındaki bilgi birikimini paylaşmak, hem de bu alanda yaşanan sorunlara ortak çözümler üretebilmek açısından bir hayli önem taşıyor.

TMMOB olarak bizler mesleki alanlarımıza ilişkin sahip olduğumuz bilimsel ve teknik bilgiyi ülkemizin ve halkımızın ortak çıkarı için kullanmayı şiar edinmiş bir mesleki kitle örgütüyüz.

Düzenlediğimiz kongre, sempozyum, panel gibi etkinliklerimizin temel amacı, mesleki alanlarımızdaki yeni fikirleri ve teknikleri halkla buluşturabilmek, toplumsallaştırabilmektir.

Değerli Arkadaşlar,

Şehircilik Kolokyumu’nun bu seneki teması “Toplumda ve Mekanda Adalet” olarak belirlenmiş.

Hepinizin bildiği gibi “adalet sorunu” ve “adalet talebi” uzun zamandan beri ülkemizin en önemli gündemlerinden birisini oluşturuyor.

Özellikle 2010 yılında gerçekleştirilen Anayasa Değişikliğiyle yüksek yargı organlarının siyasi iktidarın gümüne girmesiyle birlikte, ülkemizdeki her sorun bir hukuk ve adalet sorunu olarak yaşanıyor.

Siyasi iktidar, hukuku ve yargı organlarını, kendi siyasal gündemini ve önceliklerini topluma dayatabilmenin aracı olarak kullanıyor.

İşine geldiğinde anayasayı ve yasaları görmezden gelen, işine geldiğindeyse, yasa değişikliklerini ve yargı organlarını bir silah gibi kullanan bir keyfiyet rejimiyle karşı karşıya bulunuyoruz.

Bu keyfiyet rejiminde yasal düzenlemeler evrensel hukuk kurallarına ve toplumun genel çıkarlarına göre değil, tek adam rejiminin ihtiyaçlarına göre yapılıyor.

Bu keyfiyet rejiminde mahkemeler hukuk kurallarına göre değil, tek adam rejiminin talimatlarına göre karar veriyor.

Hal böyle olunca siyasal iktidarın çizgisinde yürümeyen, iktidarın dayatmalarına boyun eğmeyen herkes yargı organlarının hedefi haline geliyor.

Muhalefet partisi liderleri ve milletvekilleri cezaevlerine atılıyor. Seçilmiş belediye başkanları görevlerinden alınarak yerlerine kayyum atanabiliyor. Mühürsüz oy pusulaları geçerli sayılarak ülkenin kaderi değiştirilebiliyor. Kaybedilen seçimler gerekçesiz biçimde yenilenebiliyor. OHAL KHK’ları ile yüzbinlerce kişi hukuksuz biçimde işlerinden atılabiliyor.

Gerçekleri yazdıkları için gazeteciler tutuklanabiliyor, gazeteler, televizyonlar cezalandırılabiliyor. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle insanlar şafak operasyonlarıyla derdest edilebiliyorlar.

Bu ülkede mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, doktorlar, avukatlar mesleki ve toplumsal sorumluluklarının gereğini yerine getirdikleri için cezaevine gönderilebiliyor.

Sadece Gezi Davası’nda yaşananlar bile ülkemizdeki yargının içinde bulunduğu durumun içler acısı halini ve adaletsizliğin boyutlarını göstermeye yeter.

Gezi Davasında mahkum edilen arkadaşlarımız mesleki sorumluluklarının gereğini yerine getirdikleri için, halkın ortak faydasını savundukları için, Gezi Parkına ve taksim meydanına sahip çıktıkları için mahkum edildiler.

Buradan bir kez daha 6 ayı aşkın süredir cezaevinde tutulan TMMOB Yönetim Kurulu üyemiz Mücella Yapıcı’ya, Şehir Plancıları Odamızın Onur Kurulu üyesi Tayfun Kahraman’a, Mimarlar Odamızın hukuk müşaviri Can Atalay’a ve Gezi Davasında tutuklu bulunan tüm arkadaşlarımıza selamlarımı gönderiyorum.

Arkadaşlarımız hakkında verilen hukuksuz karar toplum vicdanında yok hükmündedir. Toplum vicdanında arkadaşlarımız tıpkı Gezi Direnişi gibi tertemiz ve onurludur. Hiçbir iftira, hiçbir senaryo, hiçbir karar arkadaşlarımızın masumiyetine ve haklılığına leke düşüremeyecektir.

Değerli Arkadaşlar,

Birliğimize, yöneticilerimize ve üyelerimize yönelik saldırılar bununla da sınırlı değil. Siyasi iktidar ilgili ya da ilgisiz her konuda bizleri hedef alan açıklamalar yapmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından bir kez daha “Birlik yasamızın değiştirilmesi konusunda hazırlıklar yapıldığı” dile getirildi.

Bakan Bozdağ’ın sözünü ettiği “hazırlıklar” 20 yıldır devam eden AKP İktidarının değişmeyen gündemlerinden birisidir. AKP iktidarı, 20 yıldan bu yana ülkenin kamusal varlıklarını özelleştirmeyi, doğal alanlarımızı ve kentsel mekanlarımızı yağmalamayı esas alan bir gündeme sahiptir. Birliğimiz, AKP’nin ranta ve sömürüye dayalı bu politikaları karşısında mücadele verdiği için ormanlarımızı, madenlerimizi, parklarımızı, doğamızı koruduğumuz için hedef alınmaktadır.

Meslek alanlarımıza ilişkin politikaların ve uygulamaların toplumun genel çıkarlarına uygun gelişmesini sağlamak Anayasa’nın 135. Maddesi tarafından Birliğimize verilen görevdir. Birliğimiz kurulduğu günden Anayasa ve yasalar tarafından kendisine verilen görev ve yetkiler ışığında faaliyetlerini sürdürmektedir.

Siyasi iktidar kendi sözü ve iradesi dışındaki hiçbir görüşe ve anlayışa yaşam şansı vermek istemiyor. Demokratik seçimler ile ele geçiremediği kurumları ve o kurumlarda temsil edilen meslektaşlarımızın iradelerini antidemokratik yol ve yöntemlerle kontrol altına almaya çalışıyor. Birliğimizi işlevsizleştirmeye ve kontrol altına almaya yönelik hiçbir girişime izin vermeyeceğiz.

Birliğimizin anayasa tarafından tanımlanmış statüsünün ortadan kaldırılmasına, yasalarla güvence altına alınma hak ve yetkilerinin aşındırılmasına ve 600 bini aşkın meslektaşımızın iradesinin yok sayılmasına bütün gücümüzle karşı çıkacağız.

Değerli konuklar,

Bertold Brecht bir şiirinde “Halkın ekmeğidir adalet” diyor ve ekliyordu: “Ekmeğini kendi sağlayan halk, adaleti de kendi sağlamalı”.

Bugün ülkemizde bizler uğruna mücadele etmeden asla adalet gelmeyecek. Eşitlik, özgürlük, demokrasi gelmeyecek. Bizler uğruna mücadele etmezsek bu ülkeye barış, bu ülkeye huzur, bu ülkeye mutluluk gelmeyecek. Hepimizi ülkemizin aydınlık ve umutlu geleceği için mücadele etmeye çağırıyorum.

Sözlerime son verirken başta Şehir Plancıları Odası İzmir Şubemizin değerli yöneticileri olmak üzere bu önemli etkinliği düzenleyen tüm arkadaşlarımıza ve değerli bilgilerini bizimle paylaşacak uzmanlarımıza teşekkür ediyorum.

Halkın kendi adaletini mutlaka sağlayacağına olan inancım ve tüm dayanışma duygularımla, insanların aç ve yoksul yaşamadığı, eşit adil bir ülke ve dünya özlemi ile TMMOB Yönetim kurulu adına sevgi ve selamlarımı sunuyorum."