EMEK VE MESLEK ÖRGÜTLERİNDEN ADALET BAKANI'NA F TİPİ RAPORU

15.01.2007

Emek ve meslek örgütleri, F Tipi cezaevlerinde yaşanan tecrit uygulaması ile ilgili olarak hazırlanan raporu Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e gönderdi. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, TTB Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Gencay Gürsoy ve İstanbul Baro Başkanı Av. Kazım Kolcuoğlu imzasıyla gönderilen yazıda, TTB tarafından hazırlanan raporun içeriği dikkate alınarak, sorunun çözümü için gerekli girişimlerin yapılması talep edildi.

Türk Tabipleri Birliği Heyeti‘nin Tekirdağ F Tipi Cezaevi Ziyareti Raporu

28.12.2006 günü Tekirdağ F Tipi Cezaevine TTB Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Merkez Konsey üyesi Dr. Ali Çerkezoğlu, İnsan Hakları Çalışma Grubu‘ndan Doç.Dr. Doğan Şahin, Dr. Zeki Gül ve TMMOB‘den Mimar Tores Dinçöz‘ün katılımıyla Türk Tabipleri Birliği adına bir inceleme ziyareti gerçekleştirdik.

Bu ziyaretimizde, gerek Bakanlık, gerekse ilin başsavcılığı ve cezaevi idaresi, ziyaretin amacına uygun olarak gerçekleştirilmesi yönünde gerekli kolaylığı göstermiş, istenen kişilerle görüşme ve cezaevinin tüm bölümlerini görme olanağı sağlamıştır.

Cezaevinin fiziksel incelenmesi, işleyişin gözlenmesi, Cezaevi görevlileri, Cezaevi İzleme Kurulu üyeleri ve tutuklu/hükümlülerle doğrudan görüşmelerle tamamladığımız ziyaretimiz, kısıtlı bir zaman diliminde yapılması ve görüşülen kişi sayısının azlığı da dikkate alındığında yetersiz olmakla birlikte, ülkemizde son günlerde önemli bir tartışma gündemi haline gelen F Tipi Cezaevleri hakkında bazı değerlendirmeler yapma olanağı sağlamıştır.

Bilindiği gibi F Tipi Cezaevleri, daha yapılmadan önce ülkemizde ciddi tartışmalara yol açmış, birçok ulusal ve uluslararası kuruluş bu konuda değerlendirmeler yapmış, eylemlere, ölümlere sahne olmuştur.

TTB, F Tipi Cezaevi sorununa, insanların fiziksel ve ruhsal sağlıklarının, insan haklarının evrensel değerleri çerçevesinde "sağlıklı yaşama" hakkının her şart altında korunması yönünden yaklaşmıştır. Sağlıklı olmanın "bedenen ve ruhen sağlanan iyilik hali" olduğundan hareketle, izolasyonun insan sağlığını fiziksel ve ruhsal olarak olumsuz etkilediği gerçeğini bilimsel raporlarla duyurmaya çalışmıştır.

Ziyaretimizde 372 kişi kapasiteli olduğu belirtilen Tekirdağ F Tipi Cezaevi‘nde, değişik sol ve sağ görüşlü politik tutuklu ve hükümlünün yanı sıra, organize ağır suçlardan yargılanan değişik "gruplara" mensup toplam 324 tutuklu ve hükümlü bulunduğu tespit edildi.

Cezaevinde tutuklu ve hükümlülerin bir, iki yada üç kişilik
hücre/oda‘larda tutuldukları, bu mekanların üst ve alt kat olmak üzere iki bölümden oluştuğu, üst katta üç yatağın sığabileceği genişlikte bir alan, alt katta tuvalet ve banyo olarak kullanılan bölüm ile birlikte bir plastik masa ve üç sandalye bulunduğu, tutukluların kendilerinin temin etmesi halinde hücre/odalara televizyon ve mini buzdolabı konulabildiği tespit edildi. Bu hücre/oda‘ların açıldığı havalandırmanın gün batımına kadar açık tutulduğu anlaşıldı.

Cezaevinde bir adet kütüphane ve bir adet kapalı spor salonu dışında, seramik, ağaç oymacılığı vb. mesleki becerilerin geliştirilebileceği 6 adet işlik bulunduğu görüldü. Bir günlük ziyaretimiz süresince kapalı spor salonunun o gün içinde hiç kullanılmadığı, kütüphanede, ilk kez çıktıklarını ifade eden ve dışardan gelen din bilgisi öğretmeni eşliğinde din dersi yapan 6 kişi bulunduğu, yine seramik, ağaç oymacılığı, hamak yapımı gibi işliklerde 2 ile 5 kişi arasında değişen, ortalama 3-4 kişiden oluşan küçük grupların bulunduğu tespit edildi.

Mevcut infaz kanunları ve disiplin yönetmeliği‘nin titizlikle uyguladığı, buna karşılık her türlü itiraz hakkının işletildiği ve infaz hakimliği ya da daha üst mercilere itiraz yolunun açık olduğu ifade edilen mevcut cezaevi uygulamasında, işleyişin kurala uygun olarak yapıldığı vurgulanmış ise de, fiilen yaşanan uygulamanın sonucunda tutuklu ve hükümlülerin çok büyük bir çoğunluğunun ortak alanlardan yeteri kadar yararlanamadığı görüldü. Mevcut infaz ve disiplin uygulamasının yanı sıra infaz memuru sayısının yetersizliği ve özellikle adli organize suç gruplarının birbiriyle karşılaşmalarını önleyebilmek için çok titiz gruplamalar yapılarak sosyal alanlara çıkarılmalarına dair gerekçe de eklendiğinde, sosyal alana çıkma sıklığının ve çıkılınca kalınan sürenin çok fazla azaldığı gözlendi. Kapalı spor salonu, kütüphane ya da diğer tüm sosyal alanların tretmana tabi olduğu, buna tabi olmayan hiçbir sosyalleşme ortamı bırakılmadığı, buna uyan tutuklu ve hükümlülerin dahi, gerekçeleri bulunmakla birlikte, fiilen bu hakkı çok sınırlı olarak kullanabildiği saptandı.

Geniş bir politik tutuklu ve hükümlü grubunun F Tipi Cezaevi uygulamasının başlangıcından bu güne kadar "tretmana" tabi olduğu ve fiilen kullandırılmayacağı görüşünden hareketle sosyal alanlara çıkmayı reddettikleri, diğer bir politik grubun ise prensip olarak çıkmak istemekle birlikte, disiplin cezaları vb. nedenlerle 6 aydır sosyal alanlara çok az yada hiç çıkarılmadığı saptandı. Bu duruma, yani sosyal alana çıkacak kişi sayısının fiilen 1/3 oranına düşmesine rağmen, gerek organize grupları birbiriyle karşılaştırmama, gerek işleyişin hantallığı ve memur yetersizliği, gerekse tam olarak anlaşılamayan nedenlerle fiilen sosyal alana çıkma sıklığı ve kalış süresinin çok sınırlı olduğu görüldü.

Son ziyaretimiz, mekansal kapasitesi, temizliği gibi fiziki şartlarda bazı olumluluklar, idarenin (bize yansıyan ve yansıtılan) bazı iyi niyetli tutumlarına karşın, son 6 yıllık işleyişi ile birlikte değerlendirildiğinde; mevcut F Tipi cezaevlerinin gerek mimari yapısı, gerek yasal mevzuatı ve işleyişi açısından ne yazık ki izolasyona dayalı, insanın fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü örseleyici nitelikte olduğunu göstermiştir.

Ziyaretimizde ayrı gruplardan politik ve adli 6 tutuklu ve hükümlü ile gerçekleştirdiğimiz yüzyüze ayrıntılı görüşmelerin ve işliklerde karşılaştıklarımızla yaptığımız kısa süreli konuşmaların sonucunda, görüşme yapılan tutuklu ve hükümlülerin hemen tamamında sosyal temas yetersizliği yanı sıra, uzun süren sınırlı insani temas ve ilişkiden kaynaklanan çeşitli fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklar gözlendi.

Bugüne kadar yapılan bütün bilimsel çalışmalar fiziksel ve ruhsal bütünlüğün korunabilmesi için "yeterli, uygun, değişken dış uyaranlara" ihtiyaç duyulduğunu göstermiştir. Uzun süren izolasyonun insan sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlar doğurduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Bu tespitler ışığında, F Tipi Cezaevlerindeki izolasyon koşullarının tutuklu/hükümlülerin fiziksel ve ruhsal sağlığı açısından en az zararlı hale getirilebilmesi için, sonuç olarak;

1-Hangi yöntemle olursa olsun her hükümlü/tutuklunun, tretmana tabi
olmaksızın, ortak alanlarda makul sayıda başka insanlarla birlikte, günün makul bir süresini geçirmesinin sağlanması ve bunun bir hak olarak algılanması gerekir.

2-Mimari değişiklik, yapısal eklenti, işleyişe dair düzenleme, yasal mevzuat iyileştirmesi ya da bir başka yöntemle yapılacak ve izolasyonu ortadan kaldıracak düzenlemelerin aciliyet taşıdığı açıktır.

3-Öncelikle 2005 Eylül ayında hükümetimizce imzalanan Birleşmiş Milletler işkenceyi önleme komitesinin seçmeli protokolünün iç hukuk hükümlerine uyarlanacak şekilde TBMM tarafından onaylanması sağlanmalıdır.

4-F Tipi Cezaevlerindeki uygulamalar konusunda şeffaf bir kamu denetimi için Cezaevi İzleme Kurulu‘nda en yakın ilin Baro ve Tabip Odası temsilcilerinin de yer alması uygun olacaktır.

5-F Tipi Cezaevleri ile ilgili olarak acilen Adalet Bakanlığı ve siyasi iradenin ilgili bilimsel kurum ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de katılabileceği, ülkemiz ihtiyaçlarına uygun çözümlerin üretilebileceği bir tartışma ve çözüm üretme zemini oluşturması gerekmektedir.