EMİN KORAMAZ: "UMUDU ÖRGÜTLEMEDEN SEÇİM KAZANILAMAZ"

25.11.2022

BirGÜN Gazetesi'nde yayınlanan "Seçimler Doğru Sol Bakış" başlıklı yazı dizisinin 25 Kasım 2022 tarihinde yayınlanan üçüncü bölümünde TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz yaklaşan seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

EMİN KORAMAZ: UMUDU ÖRGÜTLEMEDEN SEÇİM KAZANILAMAZ

BİRGÜN: Yaklaşan seçimleri ülkenin geleceği açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

EMİN KORAMAZ: AKP 20 yıllık iktidar döneminde siyasal islamcı, piyasacı , faşist bir rejimi adım adım inşa etti. Anayasa ve yasalar anlamsızlaştırıldı, parlamento etkisizleştirildi, devlet organları ve yargı kurumu iktidar sopası haline dönüştürüldü. Muhafazakârlık ve İslamiyet, itaatkâr ve kanaatkâr bir toplum inşa etmek için kullanıldı. Yolsuzlukları, ülke kaynaklarının peşkeş çekilmesini, laikliğin bitirilmesini, sosyal devlet anlayışının tasfiye edilmesini, iş cinayetlerini, ırkçı-gerici politikaları sorgulayamayacak bir toplum yaratıldı.

Geldiğimiz noktada ekonomiden siyasete, iç politikadan dış politikaya her alanda krizlerle boğuşan, hukuktan bürokrasiye kadar her alanda çürümüş bir ülke tablosuyla karşı karşıyayız.

Bu tablonun yaratıcısı olan ve artık yönetme kabiliyetini tamamen kaybetmiş olan tek adam rejimi ise iktidar süresini uzatabilmek için tükenmişlerin çaresizliği içinde toplumsal muhalefete tüm pervasızlığıyla saldırıyor.

Böylesi bir tabloda yaklaşan seçimleri tek adam rejiminin geriletilmesi , açık faşizm ve saltanat özlemleri ile hilafet-şeriat çağrılarının, demokrasiyi ve yurttaşlığı dışlayan çağ dışı ümmet özlemlerinin yenilgiye uğratılması açısından hayati önemde buluyorum.

Ülkemizin geleceği bu seçimlerde ortaya çıkacak sonuçlara göre şekillenecektir. Seçimler, neoliberal yıkımın ürünü olan ekonomik kriz koşullarına ve iktidarın dayattığı baskı politikalarına karşı başka bir yaşam, başka bir Türkiye yaratabilmenin yol ayrımı olarak önümüzde durmaktadır.

Şunu da ifade etmek gerekiyor ki, AKP’nin 20 yılda inşa ettiği bu devlet yapısının ve ülke tablosunun tek bir seçim sonucu ile ters yüz olmasını beklemek saflık olacaktır. Bununla beraber yaklaşan seçimler bir değişim dinamiğinin fitilini ateşleyecek bir olanak da sunmaktadır.

Dolayısıyla önümüzdeki seçimleri AKP’den kurtuluşun yegane yolu olarak görmeyen fakat kitlelerin seçimlere yönelik umutlarını örgütlü bir güce dönüştüren bir sürecin örülmesi gibi ikili bir görevle yüz yüzeyiz. Toplumun geleceğe yönelik umudunu örgütlemeden, seçim sürecini politikleştirmeden, seçim ve sandık güvenliğini sağlamadan AKP’nin devlet aygıtına karşı seçim zaferi kazanmak mümkün değildir. Geniş halk kesimlerinin zorunda kaldıkları için değil, umutlu gelecekleri için oy kullanmaya ikna edilmesi gerektiği bir seçim sürecini inşa etmeye ihtiyacımız var

Yoğunlaşmamız gereken halka burasıdır ve burada bütün toplumsal muhalefetin çabaları belirleyici olacaktır.

BİRGÜN: Türkiye’nin rejimin yarattığı ağır krizden çıkışı için temel ayakları neler olmalıdır?

EMİN KORAMAZ: Seçim dönemine girilirken birbiri ardına atılan adımlardan görüyoruz ki, Erdoğan halkın gündelik sorunlarının konuşulmadığı, kendi lehine kullanacağı bir seçim dönemi istiyor. Seçimlere damgasını vuran şeyin sadece karşısına çıkacak adayın ismi ve kimliği olsun istiyor. Halkın güvenlik kaygısını artıracak ve milliyetçi duyguları kışkırtacak bir toplumsal atmosfer istiyor. Çünkü seçimlerde ekonomik krizin, toplumsal bunalımın tartışılmasını istemiyor. Yolsuzlukların tartışılmasını istemiyor. Yıllardır sürdürdüğü sömürü politikalarının tartışılmasını istemiyor. Yerli ve yabancı sermaye kesimlerine peşkeş çektiği kamusal varlıklarımızın, madenlerimizin, doğal zenginliklerimizin talanının tartışılmasını istemiyor.

Oysa tüm bunların tartışılması, sorumlularının ortaya çıkarılması ve hesap sorulması gereken bir seçim sürecindeyiz.

Ve elbette seçimlerden sonra atılacak adımların, alınacak tedbirlerin, hayata geçirilecek sosyal politikaların, tercih edilecek ekonomik önceliklerin ve bir rejim değişikliğinin netlikle öne çıkarılması gerekiyor.

Mevcut rejimin restorasyonunu hedefleyen, onun sınırlarına hapsolmuş hiçbir strateji, taktik veya hedefin başarılı olması beklenemez. Bu nedenle, bir yandan AKP’nin 20 yıllık tahribatını ortadan kaldıracak, ekonomik-sosyal alandaki kayıpları telafi edecek, uyguladığı milliyetçi-muhafazakar ideolojik saldırının toplumsal izlerini silecek politikalar ortaya koyarken diğer yandan rejimin dışladığı toplumsal kesimleri içeren, laikliği hayata geçiren, yoksul ve emekçi halk kesimlerinin sorunlarını önceleyen, planlı kalkınmayı, sanayileşmeyi ve teknolojik gelişimi öngören, doğal çevreyi koruyacak bir anlayışın hakim olması gerekiyor.

Hukukun üstünlüğünü, adaleti, liyakate dayalı kamu idaresini, bağımsızlığı, halk egemenliğini, barışı, kardeşliği, tam istihdamı, toplumsal refahı ve hakça paylaşımı tesis edecek, emeğin ve bilimin yönlendiriciliğindeki başka bir Türkiye…

Yani AKP/tek adam rejimini alt etme ile bir bütün olarak düzeni, kapitalizmi aşacak köklü bir düzen değişikliği ve bunun kurucu iradesinin bugünkü ve yarınki mücadeleler içinde oluşumunu sağlamak için mücadele. Yani bir geçiş süreci/programı yaklaşımı ile bugünün ve yarının gerekliliklerini hem önümüzdeki seçim sürecinin hem de sonrasının görevlerini birbiriyle bağlantılı olarak ele almak gerekiyor.

Türkiye’nin, bizlerin, kısaca halkımızın gereksindiği mücadele hattı bu diyalektik bütünlük içinde ele alınmalıdır.